Ata Nirun ve Bülent Kısa'nın Ufo hikayeleri
Ata Nirun´un gördüğü UFO´lar
"Ağaçların Arasından Çıktı.."
1985´de, akşamüstü saatlerinde Adana Osmaniye´den tuttuğum taksi ile dönüş yolundaydım. Hava loştu, çevre tamamen boş ve yer yer ağaçlıktı. Günbatımını görüntülemek için arabayı durdurdum makinemi alarak indim ve yol kenarındaki küçük bir tepenin ardından gözüken yakındaki ağaçlığa doğru birkaç yüz metre yürüdüm. Birden garip bir ses sanki bir vızıltı duydum. Rahatsız ediciydi, arabaya dönüp baktım ama aracımı göremiyordum, tepenin ardındaydı. Arkamda bir hareket hissedip döndüğümde, ağaçların arasından sarı, yeşil ve turuncu ışıklar saçan dairesel bir kütlenin göğe doğru ağır ağır yükseldiğini gördüm. Bu kütle asla normal birşey değildi, öylesine şaşırmıştım ki boynumda asılı olan fotoğraf makinemi dahi unutmuştum. Birden aklım başıma geldi, makineyi kaldırdım, doğru dürüst ayarlayamadan peşpeşe birkaç kare resim çektim ama ben makineyi cisme doğrulttuğum anda cisim birden hızlandı ve yukarıya doğru bir ışık çizgisi halinde uçarak yokoldu. Makinemdeki filmi banyo ettirdiğimde, sadece ışıklı bir çizgi görülüyordu. Gözümle yaşadığım olayı görüntüleyememiştim. Ama bu salt benim başıma gelen bir olay değildi. Birçok kişinin de başına gelmişti. Kısacası, UFO´ları görüntülemek o kadar kolay değildi.
Safranbolu´daki UFO´lar
Safranbolu Amerika´dan, Japonya´ya kadar tanınan şirin bir ilçemiz. Bu ilçenin tanınmasının nedeni ise buradaki değişmeden kalabilen meşhur Safranbolu evleri. Safranbolu´daki evler çok uzun zamandan beri değişmeden kalabilmiş olan eski Türk evleri. Bütün ilçe kendiliğinden bir müze haline gelmiş. Burada sizlere Safranbolu evleri hakkında fazla birşey söyleyemiyoruz. Zaten buna gerek de yok. Onlar bu yazının ilgi alanının dışında kalıyorlar. Yaklaşık olarak onbeş yıldan bu yana Karabük çevresinde bir çok kimse UFO gözlemi yapmış fakat gökteki ışıklı cisimlerden başka herhangibir tezahür olmadığı için olaylar zamanla ya unutulmuş veya alışılmış ve güncelliğini kaybetmiş. Bu bölgedeki UFO aktivitesinden, konuyla yakından ilgilenen birçok kimse gibi bizim de haberimiz vardı ve bölge bizim gözümüzde dikkat altında tutulması gereken bölgelerden biriydi fakat şimdiye kadar burayla özel olarak ilgilenmeyi gerektiren bir olay da oluşmamıştı. Bülent Kısa ve Ata Nirun Safranbolu´daydılar...
Astrolog Bülent Kısa´nın bir ufo hikayesi
1998 yılının Temmuz başlarında Karabük´ten aldığımız bazı haberler gerçekten de ilgilenmeye değer bazı şeyler olduğunu düşünmemize sebep oldu. Bizi arayan Halit Eroğlu´nun ifadesine göre UFO tezahürlerinin görüldüğü bölgelerde arazi garip değişiklikler gösteriyormuş. Yoğun telefon görüşmelerinden sonra da FENOMEN ekibi olarak buraya geldik. Şimdi bu bölgede gördüklerimizi ve konunun gözlemcisi Halit Eroğlu´nun anlattıklarını mümkün olduğu kadar tarafsız bir şekilde sizlere aktararak, burada neler olmuş olabileceği kararını size bırakıyoruz. Bu bölgedeki UFO olayları bilindiği kadarı ile onbeşyıl kadar önce başlıyor. Belki daha önceki yıllarda çok daha yoğun olarak bazı şeyler olmuştur fakat onbeşyıl öncesine ait bir bilgi ya da kayda sahip değiliz. UFO´lar ya da ne olduğu bilinmeyen ışıklı gök cisimleri yıllar önce Karabükte´ki bir genel elektrik kesilmesi sırasında, şehir ışıkları göğe yansıyarak görüşü bulandırmadığı için farkedilmiş.
UFO´lar gelince elektrikler kesilmiş olabilir mi?
Söz konusu elektrik kesintisi de aslında biraz düşünülmesi gereken bir durum. Dünya´nın değişik yerlerindeki UFO tezahürlerinde arabaların akülerinin boşaldığı, pillerin bittiği, elektriklerin kesildiği bilinen bir durumdur. Daha önceleri benzeri olayların içinde yaşamış olan kimselerle de görüşmüştük. Mesela 1982 yılında kısa dönem askerlik yapan bir tanıdığımız, askerliği sırasında yaşadığı bir UFO olayını anlatmıştı. Onun naklettiklerine göre de askeri bölge üzerinde görülen ne olduğu bilinmeyen gök cisimlerinin aktivitesi sırasında hem sabaha kadar elekirikler kesilmiş, hem arabaların aküleri bitmişti. Arkadaşımız askere gitmeden hemen önce, askerliği sırasında biterek kendisini saatsiz bırakmasın diye kolundaki saatinin pilini değiştirtmiş. Söz konusu gecede saatindeki yeni pil de bir an içinde bitmiş. Kısaca benzeri durumlar UFO tezahürlerinde sık rastlanan birşey. Karabük´teki kesintinin sebebi olarak daha sonra bir trafonun patladığı söylenmiş. Belki kesinti UFO´lar yüzünden oldu da sebepsiz kesintiye bir bahane bulmak için trafo patladı dediler, belki UFO´ların varlığı ve yaydıkları belirsiz bir enerji trafoyu patlattı, belki o bölgede devamlı olarak UFO tezahürü vardı da o gece trafo patlayınca görüldüler ve belki de trafonun patlaması ile cisimlerin ortaya çıkışı tesadüfen çakıştı. Sebep her ne olursa olsun o gece Karabük ve çevresi karanlıkta kaldı, telefonlar çalışmadı ve Halit Eroğlu aşağıda kendi ifadesi ile de okuyacağınız gibi ilk defa UFO´larla karşılaştı, daha doğrusu gözlemledi. Geçen yıllar boyunca kendi ifadesine göre yüzlerce defa UFO gören Eroğlu yıllar sonra Safranbolu çevresindeki bir Ormanda kayalarda oluşan garip değişimleri de farketti. Bunları kendi imkanları elverdiğince inatla araştırıp, inceledi ve sonunda olay bize kadar ulaştı.
Astrolog Bülent Kısa´nın bir ufo hikayesi (devam1)
Denizin üzerinde yürümek...
UFO ya da bilinmeyen ışıklı cisimlerin Karabük çevresindeki her yerden görülmesine rağmen arazideki gariplikler Daha doğrusu Eroğlu´nun farkettikleri Safranbolu çevresindeki alanda bulunuyor. Burası Safranbolu´nun onbeş, yirmi kilometre kadar güney doğusunda bir nokta. Araziye girdiğimiz andan itibaren garip hisler içindeyiz. Bu garip hislerimiz de mistik bir şekilde UFO beklemek, gaipten haber almaya çalışmaktan kaynaklanmıyor. Sadece aslında denizin altında olması gereken bir yerde bulunduğumuzu düşünmekten geliyor. Yeryer sık, yeryer de oldukça seyrek ağaçlardan oluşan bir çam ormanındayız. Ormanın içinde büyük açıklıklar da var. Buraya gelmek için kara yolundan, stabilize yola saptağımız andan itibaren hiç bir motorlu ya da motorsuz araçla ve ormandaki üç saate yakın dolaşmamız sırasında da hiç bir canlıyla karşılaşmadık. Safranbolu gibi bir yerleşim merkezine oldukça yakın olmasına rağmen burası son derece ıssız. Hava son derece sakin. Ne fazla sıcak ne de soğuk. Yürürken karşılaştığımız bir çok kaya parçasında olağanüstü sıklıkta deniz fosilleri görüyoruz. Bu da bu bölgenin bir zamanlar deniz olduğunu ispatlıyor. Aslında deniz seviyesinden yüzelli, ikiyüzmetre kadar yüksekteyiz. Göz alabildiğine uzanan arazinin ve içinde yürüdüğümüz ormanın bir zamanlar deniz tabanı olduğunu bilmek ve çevredeki statik atmosfer insanda garip hisler uyandırıyor. Aslında bu yolculuğu bir, iki aydan beri planladığımız halde çeşitli yolculuklarımızdan dolayı bir türlü Halit Eroğlu ile detaylı bir görüşme yapamamıştık ve bizi arayan Halit Eroğlu´nun ne anlatmak istediğini tam olarak bilmiyoruz. Buraya gelirken arazinin herhangi bir yerindeki çukur veya kazı gibi bir şeyle karşılaşacağımızı zannediyorduk. Ana yoldan sapıp, bir süre gittikten sonra karşılaştığımız ve araştırılması gereken alanın kilometrekareler ile ifade edilenbilecek kadar büyük bir alan olduıunu gördük.Ağaçların arasına girdikten sonra ilk karşılaştııımız açıklıkta Halit Eroğlu bize kayalarda oluşmuş olan bir yarığı gösteriyor.
Kayalardaki gariplik
Normal olarak buradan geçerken fazla dikkati çekmeyecek bir şey bu. Ancak anormal bir durum arayan gözler tarafından farkedilebilir. On, onbir metre uzunluğunda, dört parmak genişliğinde dümdüz giden bir yarık. Bütün bir kaya yırtılmış değil. Yerdeki yanyana duran irili ufaklı bir sürü kaya pasta gibi kesilmiş. Kayaların bazıları kabaca elli santim, bazıları on santim, bazılarıysa bir metre çapında. Bu ilk gördüğümüz yarıkta daha büyük bir kaya yok. İşin en garip tarafı kayalardaki kesiğin, sanki, mesela bir tepsideki böreği keser gibi yukardan aşağıya bastırılarak yapılmayıp, aşağıdan yukarıya gelen bir güçle yapılmış olması. Kesiğin kenarları bunu açıkça belli ediyor. Sanki ufak büyük demeden sırayla bütün kayalar üstten iki yandan bastırılmış ve alttan gelen üçüncü bir güç kesmiş gibi. Böyle düşünmemizin sebebi de buradaki herhangi bir kayayı kesebilecek kadar büyük olan bir güç, bu kayalara alttan basınç uyguladığı zaman kayayı kesemez yerinden kaldırıp savurur çünkü kayalar o derece büyük ve ağır değil. Peşin hükümlü davranmak istemiyoruz fakat kesikler sanki fiziksel bir araçla değil, mesela laser gibi bir şeyle, aşağıdan, konserve açar gibi kesilmiş izlenimi veriyorlar. Kesiğin düzlüğü de hayret verici. Kesiği yakından incelediğimiz zaman bunun toprağın altına doğru yer yer 40, 50 santim kadar indiğini, yeryer de derinliğinin belli olmadığını düşünüyoruz.
Ağaçlara dokunmadan bu iş nasıl olmuş?
Bizden çok daha heyecanlı ve sabırsız olan Halit Eroğlu bu kesiği kamera ile belirlememize itiraz ediyor, hatta resim çekmemizi bile istemiyor. Ona göre burada uzunluk, derinlik ölçmemiz zaman kaybı, ilerde çok görkemli kesikler olduğunu söyleyerek bizi adeta sürüklemek istiyor. İlerledikçe gördüğümüz yarıklar Eroğlu´nun haksız olmadığını ortaya koyuyor. Ormanın derinliklerine girip, yoldan uzaklaştıkça yarıkların daha derinleştiğini, daha büyük kayaların kesildiğini ve bazı yarıkların bitim yerlerinde kalan çok büyük kayaların yerlerinden çıkartılıp, iki, üç metre uzağa savrulduklarını görüyoruz fakat bu olguya daha az rastlanıyor. Daha çok, yarık büyük bir kayaya kadar yirmi, otuz metre sürüyor ve kayanın dibinde duruyor. Bazı yarıklar da direk olarak, bir ağaca nişan alınmış gibi açılmış. Ağaca kadar gidiyor ve bir tek dala bile zarar vermeden ağacın dibinde bitiyor. Bazı ağaçların altında bulunan çok büyük kayalar çıkartılıp, alınmış ve bir metre kadar yana koyulmuş. Bunun ağaçların dikiminden önce de yapılmış olabileceğini düşünüyoruz. Burada rastladığımız en şaşırtıcı olgulardan biri de bazı çok büyük taşların yerden kaldırılıp, dikilmiş olmaları ve bu taşların üzerlerinin sanki bir taş ustası özenle çalışmış gibi köşeli ve düm dümdüz kesilmiş olmaları. Bir dikkate değer kaya oluşumuysa, genç bir çamın dibindeki kesilmiş kaya. Büyük bir yassı kaya tabii olmadığı açıkça belli olacak şekilde kare şeklinde köşeli olarak kesilmiş. Kaya altmış santim kadar kalınlığa sahip. Ortadaki boşluğa bir aıaç dikilmiş. Kayanın içinden çıkan köşeli parça bir metre kadar açıkta dikine duruyor. Gerek yerdeki büyük parça, gerekse yanda dikili olan taş birbirlerinin parçaları olduklarını açıkça belli ediyorlar ve çelik bir bıçakla kesilen pasta kadar düzgün kesilmişler. Arazi birkaç gün taranması gerekecek kadar büyük. Bu kesiklerin tam olarak anlaşılabilmesi için havadan helikopterle taranmaları gerektiğini düşünüyoruz. Şayet bunları yapan dünya dışı bir güçse kesiklerin havadan görülebilecek anlamlı bir şekil oluşturmaları da mümkün. Kesikler hakkında olabilecek her mantıklı açıklamayı tartıyoruz.
Düşünüyor ve dinliyoruz..
Bu kesiklerin insanlar tarafından yapıldıklarını düşünürsek bunun burada yapılan fidanlama çalışmaları sırasında olduğu aklımıza geliyor. Ağaçlar dikilip, geliştikten sonra buraya herhangi bir iş makinası girmiş olamaz. Ayrıca bu bize fazla akılcı görünmüyor. Herşeyden önce burada gördüğümüz yarıkları oluşturabilecek türde, bizim bilebildiğimiz bir ziraat makinası yok. Tabii ki bu şekilde, kayaları kesip, kırabilecek makinalar var fakat buradaki gibi kayaları aşağıdan yukarıya doğru yerinden savurmadan kesebilecek bir makina olmadığı gibi böyle birşeyi yapmak için mantıklı bir sebep de yok. Ayrıca çok büyük olan bazı taşlardaki düzgün kesikler de ağaçlandırma Fçalışmaları için çok gereksiz bir çalışma. Buradaki alışılmadık görünümleri ve kesiklerin düzgünlüğünü becerebildiğimiz kadar fotoğraflamaya çalıştık fakat zannımızca, buradaki oluşumlar önemli de olsa önemsiz de olsa fotografla tam olarak yansıtılabilmeleri çok zor. İnsanın bunları kendi gözü ile görmesi gerekiyor. Özet olarak Doğrudan doğruya "Bu kesikler bilinmedik bir sebepten dolayı UFO´lar tarafından yapılmıştır" diyemiyoruz fakat bunların insan eliyle yapıldığını söyleyebilmek de oldukça güç. Konuyla ilgili olarak Eroğlu ile yaptığımız konuşmanın metni ektedir.
Halit Eroğlu 1958 Karabük, Ovacık doğumlu. Karabük´te bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışıyor.
Eroğlu - O yıllarda, Nisan ayında Karabükte bir toplu elektrik kesintisi oldu ve bu sırada gökte, toplu halde dolaşan garip ışıklı cisimleri farkettik. Bu cisimler hakkında sonradan görüştüğüm insanlardan bazıları 13, bazıları 9 cisim saydıklarını söylediler. Tam olarak bir sayı belirleyebilmek çok zordu. Söz konusu cisimler hem çok hızlı, hem karışık yönlerde haraket ediyor ve oldukça alçaktan uçuyorlardı.
Bülent Kısa- Bize cisimleri ilk gördüğün geceyi anlatırmısın. H - Ben bu cisimleri söz konusu geceden önce de görmüştüm fakat o gece çok yoğundular. Daha sonraki yıllarda da dönem dönem dörtlü, beşli guruplar halinde Karabük ve Safranbolu çevresinde ve zaman zaman da yanımda başka kimseler olduğu halde onları gördüm. Yoğun olarak dört yıl kadar gözlemlendiler.
B - Şekil olarak nasıllardı.
H - Şekil olarak tam görebilmiş değilim. Sadece yanıp sönen, renk ve şiddet olarak değişen ışıklar halinde görüldüler. Bir hat üzerinde karşılıklı olarak gidip geliyorlar. Bir anda çok keskin dönüşler yapıyorlar. Benden başka görenlerin de asıl dikkatlerini çeken bu ani dönüşleri. Neden ısrarla dört yıl boyunca Safranbolu çevresindeki belli bir hat üzerinde dolaştıklarını hep merak ettim. Kafama en fazla takılan soru da neden düz bir hat üzerinde gidip geldikleriydi. O zamanki notlarına düşündüklerimi yazmıştım. Bunların bir inceleme yaptıklarını ya da birşeyler aldıklarını düşünmüşüm. Bunların aradıkları şey bizimle ilgili olsaydı bir insanla iletişim kurarlardı halbuki kimseyle iltişim kurmadan sadece dolaşıyorlardı. Daha sonraki dönemlerde, sanırım bir piknik sırasındaydı, Safranbolu çevresindeki bölgede, toprak altındaki kayaların belli bir çizgi şeklinde kesilmiş olduklarını farkettim. Kayalar, çok iyi pişmiş bir baklavanın keskin bir bıçakla altta yukarıya doğru kırılarak kesilmesi gibi kesilmişler. Sonra bunların doğal olamayacak şekilde yaklaşık ikişer metre aralılıkla olduğunu gördüm. Daha sonra, daha geniş bir alanı araştırdığımda bu olgunun fidanlıkla sınırlı olmadığını gördüm. Çok daha geniş bir alana yayılmıştı. Yeryer, altmış, yetmiş santim kalınlığında olan bazı kayalar da yerlerinden sökülüp, iki, üç metre öteye savrulmuşlardı. Bu hem kayaların önceden toprağa temas eden yüzlerindeki belirtilerden, hem çıkartıldıkları yerlerdeki izlerinden açıkça belli oluyordu. Bundan da doğal bir jeolojik olguyla karşı karşıya olmadığım sonucunu çıkarttım. İnsanların kullandıkları iş makinalarının böyle birşeyi yapamayacakları ve yapmalarına da gerek olmadığı kanaatine vardım ve UFO gözlemlerinin bu olayla ilişkisi olduğunu düşündüm.
B - Galiba bir jeoloğa inceletmiştiniz?
H - O daha sonraki bir şey. Bunlar benim kendimce gözlemlediğim şeyler. Sizin de gördüğünüz gibi bu işleme uğrayan kayalar kendiliklerinden dağılıyorlar, çatlıyorlar. Çok çabuk, belki de 20 yıl sonra topraklaşacaklar. Sanki içlerinden birşey alınmış ya da onlara kaya vasfını veren birşeyler eksiilmiş gibi. Yanlarındaki aynı kaya yapısındaki diğer kayalarsa daha sağlam ve nitelikleri kaybolmamış. Daha sonra, şu sıralarda kendi branşında çalışmayan, üç yıl önce mezun olmuş bir jeolog, mühendis arkadaşıma inceleme yaptırttım. Kendisi benim de dikkat etmediğim bazı faktörleri de farketti. Doğal olarak böyle birşeyin olamayacağını söyledi. Hatta bana bir rapor yazmasını istedim Bunun olamayacağını, bir rapor yazılabilmesi için teknik bir çalışma gerektiğini söyledi fakat olguların doğal olmadığını, kesiklerin en fazla sekiz, on yıllık olduğunu belirtti.
B - Jeolog arkadaşınız kayaların yapıları hakkında farklı birşey söyledi mi?
H - Kayalar, kalkerli kireçtaşı kayaları. İçleri incelendiğinde irili ufaklı bir sürü deniz fosili olduğu görülüyor. UFO´ların bu kayalarda bulunan fosillerle ilgilendiklerini, bizim anlayamadığımız birşeyler aradıklarını ya da aldıklarını düşündüm. Kesilen kayalarda yapılabilecek detaylı bir analiz sonucunda çevredeki kayalarla kesilenler arasında bazı önemli farklılıklar çıkacağına inanıyorum. Kısaca bu bizim bildiıimiz doğal olaylardan değil.
B - Gözlemlediğiniz UFO olaylarının, bu bölge üzerinde olduğundan emin misiniz?
H - Eminim. Buradaki gözlemlerden sonra, uzun zaman buralarda dolaştıktan sonra daha ilerdeki bölgelerde de aynı çalışmayı yaptıklarını gözlemledim. Uzaklarda belli bir hat üzerinde gidip geliyorlar.
B - Bize gösterdiğiniz bölgede, böyle bir kaya kesme olayının bizzat UFOlar tarafından yapıldığını görmüş değilsiniz. Bu olay on yıl önceydi değil mi?
H - Yedi ile on yıl arası. 89´dan, 95´e kadar bu bölge üzerinde sürdü. Daha sonra ilerdeki bölgelere kaydı.
B - Fakat siz ilerdeki yerlerin kaya yapılarını görmediniz?
H - Hayır. Oraları araştırma imkanım olmadı. İnanıyorum ki, araştırıldığı takdirde altı aylık, bir yıllık yarıklar çıkacaktır. Bu arazi üzerinde geniş bir araştırma yapmak lazım. Belki de yirmi kilometrekarelik bir alanda sıkı bir araştırma yapmak gerekiyor.
B - Bu olaylara halkın tepkisi nedir?
H - Halkın Herhangibir tepkisi yok. Sadece 1989 yılındaki yoğun tezahürler sırasında benimle aynı mahallede oturan ve o zamanlar sigorta hastahanesinde ambulans şöförlüğü yapan İhsan Oran adındaki şahsın evine karşıdan ışık tuttular. Bu o zamanlar mahalli basında da yazılmıştı. Bir cisim karşıda uzak bir yere kondu ve İhsan Oran´ın evine, şimdi piyasada satılan laser kalemlere benzeyen bir ışık tuttu. Bu olay sabaha karşı dörde kadar sürdü. O zamanki emniyet amiri de bizzat gelerek olayla ilgilenmişti.
B - Bu olay o, ani elektirik kesintisinin olduğu gece mi olmuştu?
H - Evet. Arıza çok uzun sürdü. Belki de o gece hiç elektrik gelmedi. Telefonlar da çalışmadı.
B - Evine ışık tutulan İhsan Oran ne yapmış?
H - Işıklı cismin iki kilometre kadar uzakta yere indiğini ve eve bir ışık hüzmesi tuttuğunu söylüyor. Gece 12 civarında başlayıp, sabah 4´e kadar sürüyor. İhsan Oran´ın eşi çok korkuyor. Telefonlar çalışmadığı halde bir şekilde emniyete haber veriyorlar ve o zamanki emniyet amiri geliyor. Oraya gittiklerinde de birşey bulamıyorlar.
B - Son olarak, bize bir tür düşünsel iletişimden bahsetmiştiniz. Onu açar mısınız?
H - İletişim dediğim, ben veya bir başka kimse bunlara yönelik olarak birşeyler düşününce, bir haraket yapmaları gibi, algıladıklarını belli etmeleri istenince tepki gösteriyorlar. Ya salınım haraketi yapıyorlar, ya ışıkları gidip geliyor veya S çiziyorlar.
B - Benimle görüşün demediniz mi?
H - Bunu yapınca zihnimde şimdilik şartların uygun olmadığı gibi bir düşünce belirdi fakat bunun onlardan geldiğinden emin değilim.
B - Sonuç olarak söz konusu elektiriksiz gecede bunları herkes gördü diyorsunuz?
H - O akşam en az bin kişinin gördüğünde iddialıyım.
Peki nerede bu bin kişi? Birilerine sorduk, dudak büktüler, daha öncelerde Niğde Aksaray´da da olduğu gibi insanlarımız gökte garip birşey görseler de, hatta bunun bir UFO yani Tanımlanamayan uçan bir cisim olduğunu bilseler dahi fazla heyecanlanmıyorlar. Öylesine bakıp geçiyorlar ve hatta unutuyorlar. Halit Eroğlu´nun anlattıkları gerçek mi? Olayın en gerçek tarafı Safranbolu ve Karabük yöresinde geçmiş yıllarda UFO gözlemlerinin yapılmış olduğu, bunların ne oldukları araştırılmamış, belki de askeri bir olay ama bu fikir pek de geçerli değil çünkü cisimlerin normaldışı hareket etmeleri bu ihtimali zedeliyor. Sonuç olarak biliyoruz ki, UFO´lar orada görülmüşler... Dünyadışı canlı olup olmamaları ayrı bir yön...
Ve cevapsız sonuç! Kayalardaki gariplik normal mi? Bunu zamanla anlayacağız, ziraat, jeoloji, biyoloji ve hatta antropoloji konularda birkaç uzman biraraya geldiklerinde gerekli yorumları yapacaklar. Noktayı koymadan evvel şunu söyleyebiliriz; En iyi ihtimalle bu garip kaya yarıkları veya patlamaları tarımsal bir olaydır ve ağaçlar dikilmeden önce yapılmışlardır. En kötü ihtimal ise orada, o ormanda gerçekten UFO´lar ya da onlarla ilgili birileri bizim anlayamadığımız birşeyler yapmışlardır. Çok az bir ihtimalle eger gerçek ikincisinde saklıysa, çok yazık... Çünkü o zaman Türkiye olası bir UFO turizmini elinden kaçırmış demektir...
- Yazıcı uyumlu
- 24516 okunma
safranbolu ilginç bir yer
merhaba
bu konuyu okuduktan sonra sadece arkadaş çevrelerinde sohbetlerinde bu konulardan sıkılmayacak ,hoşlanan kişilerle konuştuğumuz konuların ne kadar tutarlı ve gerçekçi olduğunu anladığımı söylemeliyim. bende Safranbolu da yaşıyorum.
Safranbolu herkesin bildiği gibi tarihi dokusu ile tanınan dünya kentidir. amma çocukluktan beri yaşadığımız için de bilir ve görürüz ki ufo gözlemleriyle değerlendirildiğinde meraklıları tarafından bir çok ufo gözlemi sağlanan bir yer. bende bir kaç kez gördüm. ama insan her defasında şüpheyle değerlendiriyor.
acaba doğrumu..gerçekmi?
zira o günlerde teleskobumuz yada kameralarımız yok.
bende bir gece sokakta gezerken kafam hep gökyüzünde bu arada..bir grup görmüştüm.3 tane ufo o kadar yavaş ilerliyorlardı ki. ilk gördüğümde ya bunlar ne diye dikkatimi çekti.bunlar ufo muki diye düşünürken dikkat ettim tabi.nerdeyse benim yürüme hızım kadarlardı.uçak yada helikopter değildi.uçakların yada helikopterlerin ışığı olur ya .ondan varmı diye bakdım dikkatlice.onuda görmeyince .tamam bunlar ufoydu.artık kararım kesindi.neyse abimlere geldim. peşlerinden uzunca süre baktık.yavaşca gözden kayboldular.ertesi günü hürriyet gazetesinde arka sayfada karabükde ufo lar diye haber vardı.5000 evlere şu an tamda hatırlayamadığım ya şahin ya doğan tepesine yakın inmişlermiydi.öyle bir haber vardı.sonra kalkıp doğu istikametine doğru gittiler şeklindeydi haber.heh tamda o sırada ben yakalamıştım.doğuda safranboluda ..bizimde üzerimizden geçip gitmişlerdi.
sizin bu yazılarınızdan sonra yıllar öncesinden hatırladıklarımı paylaşmak istedim
SANCAKTAR
Yeni yorum gönder