Garip Olaylar bitmiyor
Müzikte uğursuz sayı
6 sayısı şeytanın sayısı olarak bilinir ama müzikte 9 sayısı uğursuz biliniyor. Besteci Gustav Mahler 1907 yılında 9.Senfonisi´ni bestelemişti ama tam o sırada bir kalp krizi geçirdi. Senfonisini henüz isimlendirmemişti, Beethoven, Dvorak, Schubert ve Bruckner 9.Senfonilerini yazdıktan hemen sonra ölmüşlerdi. Hatta Bruckner uğursuzluktan korkmuş ve senfonisine "No: 0" adını vermişti ama kurtulamadı. İki yıl sonra Mahler senfonisine "Entitle-İsimsiz" adını verdi ve galiba paçayı kurtardı çünkü bestelerine devam etti.
Sevgilimin haberi
"Yıllar önceydi, benden 12 yaş küçük bir kadına aşıktım, o da beni seviyordu. Ama başaramadık büyük bir kederle ayrılmak zorunda kaldık, acı içinde ama hiç ses çıkarmadan birbirimize ebediyen veda ettik. Çektiğim acıyı kelimelerle anlatmama imkan yok; ölümden beterdi. O sıralarda 30 km uzakta bulunan komşu kentteki üniversitede yardımcı profesör olarak çalışıyordum. Her sabah 7´de arabama biniyor, güney otobanından işe gidiyor ve aynı yoldan geri geliyordum. Bunu üç yıl boyunca her gün yaptım, aynı şekilde, hiç aksatmadan ve hiç değiştirmeden. O acı dolu ayrılığın ardından iki hafta geçmişti, bir başka profesöre yardımcı oluyordum. O sabah işe gitmeye hazırlanıyordum; sıkıntılı ve gergindim; kalbim öylesine kırıktı ki. Kahvemi içtim ve fincanı masaya bıraktım, dikkatim meslekdaşımın yazdıklarına yönelikti. Birden çok net bir ses duydum; bir kırılma sesiydi, masadaki fincan kırılmıştı, öylesine ve durduğu yerde. Neden öyle düşündüğümü bilmiyorum ama duygularım bunun bir sinyal, özel bir işaret olduğunu söylüyordu ve bundan emindim. Dışarı fırladım, arabama bindim ve otobana girdim, ne zaman fark ettiğimi hatırlamıyorum ters yöndeydim yani kuzey otobanındaydım, hipnotik bir etki altında 30 km. yol almıştım. Bu yoldan ilk kez gidiyordum; kendime geldiğimde 10 metre ötedeki kavşağı ve "dur" işaretini gördüm, son anda zorlukla durabildim eğer durmasaydım tam önümde duran ayrıldığım sevgilimin arabasına çarpacaktım. İnanılmazdı ama tam o anda, oradadaydı ve onu dinledim; "Senin üniversitede olduğunu biliyordum, buluşmamızın artık imkansız olduğunu da ama bunu kabullenmek çok zordu. Evdeydim ve çok canım sıkılıyordu; mutfağa oturdum ve kendime kahve yaptım; seni düşünüyordum. Birden bir ses duydum ve masadaki kahve fincanının kendi kendine kırıldığını gördüm. İçimden bir ses "şimdi" diyordu; fırladım, arabama bindim ve kendimi burada buldum, nasıl geldiğimi hatırlamıyorum ve sen buradasın. Sonu ve olacaklar ne olursa olsun, artık beraberiz..." Prof. Dr. Lenny Dean
En pahalı poster
Şakacı´nın sevecenliğini okudunuz ama bazen de çok acımasız olabiliyor. Korku filmlerinin unutulmaz oyuncusu Boris Karloff öldüğünde cebinde beş parası yoktu, filmlerinin kısa bir zaman sonra klasik olarak kabul edileceğini herhalde hiç düşünmemişti. Ama Kozmik Şakacı´nın oyunu daha da beterdi; ömrünce birkaç yüz doları birarada göremeyen Karloff´un iki ünlü filminin afişleri bugün yüzbinlerce dolar ediyor. 1 Mart 1997´de New York´da Sotheby´de Karloff´un "The Mummy/Mumya" filminin posteri 535.000 $´a, "Frankenstein" filminin afişi ise 1993´de 198.000 $´a satıldı. Bu listenin üçüncü sırasında, "King Kong"un ilk versiyonunun birarada üç afişi yer alıyor; afişler 1994´de tam 100.000 $´a satıldı.
Kör sürücüler
Kör oldukları belirlenen 40 kişinin, Sicilya´nın Palermo kentinde araba sürdükleri belirlendi. Sicilya´da yasaların çok sıkı olmaması bunun önemli bir nedeni, buna karşın kent yetkilileri Haziran ayında, üç kez ehliyet kontrolu yaptılar; şikayetlerde 40 körün emekli insanlar oldukları ve kentin en kalabalık caddelerinde araba kullandıkları söyleniyordu. Yapılan tüm araştırmalara ve takibata rağmen savcılık kimseyi yakalayamadı. Palermo Savcılığı´na hala kimliği belirsiz şikayetler gelmeye devam ediyor ve hala işin aslı anlaşılamadı.
Son kez evindeydi
Russell Hunter, St. Louis´deki bir gece kulübünde şarkı söylüyor, aynı zamanda da CBS Televizyonu´nda müzik aranjörü ve birçok müzikalin bestecisi. Hunter, 25 Ağustos 1996´da Denver´de 67 yaşında öldü, iki gün sonra 29 Ağustos´da Washington Post´da onunla ilgili alışılmadık bir haber çıktı. Hunter´ın evinde garip olaylar oluyordu; evde Hunter´ın hayaleti dolaşıyordu, evin yanına gidip pencereden bakanlar besteciyi görmüşlerdi, üstelik evden bestecinin en tanınmış eserlerinden olan Little Boy Blue´dan şarkılar çalıyordu, bir ara da 1979´da bestelediği "The Changeling" adlı film müziği de duyuldu. Tanıklar on kişiden fazlaydılar, gördüklerini gazetecilere anlattılar. Sonra..? Sonra birşey olmadı, herşey o gece yaşandı ve bitti...
Express salyangoz
Londra Hayvanat Bahçesi yetkilileri dünyadaki son Polinezya Ağaç Salyangozunun, kendi hayvanat bahçelerinde olduğundan emindiler. Bu nedenle salyangoza azami dikkati gösteriyorlar, sürekli gözlüyorlar ve davranışları hakkında bilgi toplamaya çalışıyorlardı. Salyangozdan sorumlu olan Paul Pearce-Kelly, bir sabah kalktığında salyangozu bulamadı, içinden çıkılması mümkün olmayan cam kutunun içinden çıkmış ve kaybolmuştu. Salyangoz o akşam, bahçenin içinde olan ama cam kutuya 1 km. uzaklıkta bulunan simgesel çevrecilikle ilgili bir mezar taşının üzerinde ölü olarak bulundu; taşta "Doğumu 1.5 milyon yıl önce/Ölümü Ocak 1996" yazıyordu. Salyangozun birkaç saat içersinde, nasıl olup ta o kadar yolu aşabildiği ve taşı bulup orada nasıl öldüğü hala anlaşılmış değil.
Doğum lekesi
John M. Lean´ın büyükannesi hastaydı, karısı ise doğum yapmak üzereydi. Büyükannenin sağ dirseğinin hemen üzerinde bir gümüş dolar büyüklüğünde özel bir leke vardı ve ortasında kartala benzer bir iz görülebiliyordu, ölümünden bir iki gün önce, aileye dert yanarak, yeterince mutlu olamadığını ve edemediğini, yeni bir fırsat için tekrar doğmak istediğini söylüyordu, Reenkarnasyona inancı tamdı ve bunu her fırsatta vurguluyordu. Hamile olan ve doğum arifesinde bulunan Bayan Lean ise, yaşlı kadına üzülmemesini söylüyor ve doğacak bebeğe onun adını vereceğine söz veriyordu. Bir hafta sonra büyükanne öldü ve iki gün sonra da Bayan Lean bir kız çocuğu doğurdu, bebeği gören aile dehşet içindeydi, çünkü büyükannenin dirseğinin üzerinde lekenin tıpatıp aynısı bebekte de vardı ve aynı yerdeydi. Doktor bir açıklama getiremedi ve doğum lekesi diyerek geçiştirdi; Büyükanne yeniden doğmuştu ve bu kez Lean ailesinin en küçük üyesi olarak yaşama devam edecekti.
Noel pudingi
Noel pudingi sürprizlere neden olabilir;
Marie Hefferman 13 yaşındaydı ve ailece Avustralya´ya göç ettiklerinde ilk Noel kutlamalarını yaptılar. 1959 yılı yılbaşısında küçük Marie, annesinin yaptığı pudingi yedi, pudingin içinde üç tane gümüş üç penilik madeni şans parası bulunuyordu. Marie, paraların birisini yuttu ve farketmedi. Altı hafta sonra sesini kaybetti ve larenjit teşhisi kondu. 12 yıl sonra Marie hala konuşamıyordu, bir gün şiddetli bir öksürük krizine tutuldu ve boğazından siyah bir yumru fırladı, para içindeydi. Marie´nin boğazının içinde bir yere sıkışmış ve röntgen ışınları tarafından görülmemişti. Marie ancak uzun bir terapi döneminden sonra konuşabildi.
Çay saati
Çinli bilim adamları 2700 yıllık bir çay ağacı keşfettiler, ağaç bilinen dünyada bu türün en eski örneği. Uzunluğu 26 m. gövdesinin çapı ise 1.2 m. Ağaç, Burma sınırında, yüksek dağlardaki ormanlarda bulundu.
Belalı dolu
Gökten Gelen Bela
Bir adam öldü, evler, işyerleri, okullar, kiliseler, tarlalar ve otomobiller harap oldular. 50 yataklı bir hastane boşaltıldı. Yani durum tam bir felaketti nedeni ise gökten yanan kriket topu büyüklüğündeki dolu taneleriydi. Olay, 11 Aralık´ta Avustralya´da Sidney´in kuzeyindeki Singleton´da yaşandı. Zarar toplam 24 milyon Pound. (Kaynak: Daily Telegraph)
Adem ile Havva
New York´daki St Patrick´s Cathedral´inde vaaz veren Kardinal John O´Connor, Adem ile Havva´nın insan olmadıklarını ilan etti. Kardinal´e göre Adem ve Havva bir tür sevgi formunun tezahür etmiş simgeleri olarak kabul edilmeliler. Vaazdan birkaç hafta sonra Papa şaşirtıcı bir duyuruda bulundu; "Yeni bilgiler bizleri Evrim Kuramı´nı yeniden tanımlamamız için yol gösteriyorlar ve bunun bir hipotezden daha ötede olduğunu düşünmemiz gerekiyor. (Times)
Aptallar günü
Bir müzayede memuru olan 52 yaşındaki Des Lismore, İngiltere´de, Warwickshire, Fillongley´deki evinde tv´nin karşısında uyayakalmıştı. Birden uyandığında ekranda "Independence Day" filminin klibi vardı ve filmdeki haber spikeri dev uzay gemilerinin dünyaya yaklaştıklarını haber veriyordu. Üst kata fırlayan Lismore çocuklarını ve karısı uyandırarak battaniye, yiyecek ve su alarak sığınağa girmelerini istedi. Sonra şehir kulübüne gitti ve haykırarak içeri girerek; "Büyük bir olay olacak." dedi, kadın barmene ise Amerika´nın uzay gemileri tarafından işgal edildiğini söyleyince, kadın oğullarının Meksika´da olduğunu söyeleyerk ağlamaya başladı. İşin aslı ancak ertesi sabah anlaşıldı. (Sun)
Soğan hırsızı
ABD, Michigan, Ypsilanti´deki Burger King dükkanına sabahın ilk saatinde giren bir adam, silahını çekerek, kasadaki paraları istedi. Kasiyer kız, bir sipariş alıp, ücretini kasaya yazdıktan sonra kasanın açılabileceğini sdğukkanlılıkla söyleyince adam durakladı ve kızarmış soğan halkası sipariş verdi ama kız bu kez, soğan halkalarının kahvaltı saatinde verilmediğini söyledi ve siparişi reddetti. Bunun üzerine adam başını sallayarak tabancasını cebine soktu, arkasını dönerek dükkandan çıkıp gitti. Soygundan vazgeçmişti. (Guardian)
Evlenemediler
Ölçülere uymuyorlar
Romanya Botosani´deki Ortodoks kilisesine rahip adayı olmak için müraccat eden iki genç, rahipler tarafından reddedildiler. Reddin nedeni, gençlerin penislerinin kuralların gerektirdiği ölçülerde olmamasıydı yani küçüktüler. Kuralın nedeni anlaşılamadı. (Scottish Daily Record)
Ekmek adam
Heyecanlı bir kadın İngiltere, Hampshire´da Ramsey ve North Baddesley arasındaki A27 no´lu otoyolda bir cesedin yattığını haber vermek için acil polis merkezini aradı. Polis olay yerine geldiğinde, çamurlu yolun ortasında insan biçiminde duran beş uzun Fransız ekmeği buldu. Ekmekler uzaktan bakıldıklarında çıplak bir insan cesedi gibi duruyorlardı. (ITV teletext)
- Yazıcı uyumlu
- 40698 okunma
Yeni yorum gönder