İnsanlığı bekleyen en büyük tehlike
Bir Trilyon Dolar Silahlar İçin
Bu bir paranoya değildir, gerçektir ama bireysel aydınlanma için önemlidir, endüstriyel mazeretler ne olursa olsun, sonuçta tek bir cankurtaran filikamız vardır. Hiçbir ulus, global biyolojik sistemin çökmesinden yara almadan kurtulamaz ve hiçbir ulus doğal kaynakların gördüğü zararların çoğalmasıyla oluşan sorunlardan kaçamaz. Yanısıra da, çevresel ve ekonomik dengesizlikler kitlesel göçlere neden olurken, gelişmiş ya da gelişmemiş uluslarda öngürülemeyen sonuçlar da ortaya çıkacaktır. Gelişmiş uluslar çevre konusunda daha gerçekçi olmalı ve öldürücü bir tehditle yüzyüze olduklarını bilmelidirler, bunu yapsalar dahi eğer nüfuslarını kontrol etmezlerse yine kör bir sonuçla karşılaşacaklardır. En büyük tehlike, çevrenin ölmesi, yoksulluğun ve huzursuzluğun öne çıkması, sonuçta da sosyal, ekonomik ve çevresel çöküntünün başlamasıdır. Bu amaca yönelik emek sonuçta, şiddeti ve savaşları azaltacaktır. Varolan kaynakları sadece savaş hazırlıklarına ve savaşa yöneltmek (Bunun finansal değeri yılda bir trilyon doların üzerindedir), çok daha başka kötü sonuçlar doğuracaktır. sahip oldukları gibi teknolojik düzeyleri de yeterlidir
Kibirli insanlığın sonu
Yaşanan zararın büyük bir kısmı, yüzyılların kalıcı sonucudur. Öteki oluşumlar göründüğü kadarıyla ek tehditleri oluşturmaktadır. Atmosferdeki öldürücü gazların ulaştığı düzeyin nedeni sadece insan aktivitelerinin sonucudur, yakılan fosil yakıttan oluşan karbon dioksit gazı ve ormanların azalması iklimlerin global düzeyde değişimine neden olmaktadır. Küresel ısınma yönünde yapılan tahminler doğal değildir, gözlemlenen etkiler dayanılır son çizgiye ulaşmış ve çok serttir yani potansiyel risk çok büyüktür. Kütlesel ısınma, yaşamın iç dokusunu etkilerken, ormanların yokolması, türlerin kaybı ve iklim değişimleriyle oluşan çevresel yıkımla birleştiği anda, zıt etkilerin tetiği çekilmekte ve özellikle kritik biyolojik sistemler beklenmedik yıkımlarla uğrarken yanısıra da yaşamsal sistemin iç dinamikleri sarsılmaktadır. Bunun tek nedeni anlayışımızdaki hatalar ve eksikliklerdir. Doğal olmayan bu süreçte ortaya çıkan söz konusu yıkıcı etkiler için kibirli geçiştirici özürler dilemek, tehdidin ertelenmesine dahi yeterli olmayacaktır.
Bu gezegende yer yoktur...
Dünya bitmiştir veya doludur. Boş alanları değerlendirme ve kaybı önleme yeteneği kalmamıştır; besin ve enerji sağlama yeteneği sona ermiştir ve böylece artan nüfusa yetme yeteneği de bitmiştir. Limitin son noktasına büyük bir hızla yaklaşıyoruz. Geçerli ekonomik yöntemler çevreyi öldürürken, gerek çok gelişmiş, gerekse de az gelişmiş ülkeler global yaşam sistemlerine yönelik riskleri giderici yolları denemeyi düşünmüyorlar. Eğer çevrenin yokolmasını durduracaksak, çoğalmanın bir limiti olduğunu da kabul etmeliyiz. Dünya Bankası´nın tahminlerine göre dünya nüfusu yüz yıl sonrasında, 12.4 milyara ulaşacaktır, Birleşmiş Milletler ise bugün 6 milyara yaklaşan dünya nüfusunun üçe katlanarak 14 milyarı aşacağını belirtmektedir. Şu anda bile, tek bir insandan üreyen beş yaşam, yoksulluk içinde, yiyecekten yoksun olarak ciddi açlık çekmektedir. Eğer bu tehdit önlemezse, bir veya iki çeyrek yüzyıl içersinde en kötü sonuçla karşılaşacağız ve o zaman insanlığın azalması ölçüsüz bir olasılık olarak gerçekleşecektir.
Ormansız dünya bizi bekliyor
Tropikal yağmur ormanları, her yönden büyük bir hızla yok edilmektedir, günümüzdeki ölçüm değerleri bazı kritik orman türlerinin birkaç yıl içinde yokolduklarını ve tropikal yağmur ormanlarının tamamının 21. YÜZYIL SONA ERMEDEN yani sadece yüz yıl içinde tamamen yok olacaklarını göstermektedir, onlarla beraber sayısız bitki ve hayvan türü de yokolacaktır. Canlı türlerinin kaybı geri dönülmez düzeydedir, 2100 yılında şu anda dünyada yaşayan canlı türlerinin üçte biri tamamen yokolmuş olacaktır ve bu çok ciddi bir belirlemedir. Kaybedilen bu potansiyel, tıbbi ve diğer gereksinimleri karşıladığı gibi, yaşam formlarının genetik farklılığındaki azalma dünyanın biyolojik sistemini kuvvetle etkilemekte ve gezegenimizin büyüleyici güzelliği de yokolmaktadır.
Ya değişeceğiz ya yokolacağız
Yeni bir ahlak anlayışı gereklidir, yeni bir tavır dünyanın ve kendimizin korunması için gerekli sorumluluğu sağlayacaktır. Dünyanın sınırlı kapasitesini bilmeli ve durumumuzu tanımlamalıyız. Ve bu arada üzülebiliriz ama bu uzun sürmeyecektir. Yeni ahlak anlayışı bizi motive ederek harekete geçirecek, gönülsüz liderler, hükümetler ve halklar değişimin gereğini yaşayacaklardır. Bilim adamları bu uyarıyı konu haline getirirken umutluyuz ve mesajımızın heryere, herkese ulaşacağını ve etkileyeceğini umuyoruz..
* Bunun için daha çok yardıma ihtiyacımız var.
* Bilimcilerin yanısıra, doğal, sosyal, ekonomik ve politik unsurların da yardımına ihtiyacımız var.
* Dünyanın önde gelen iş ve endüstri liderlerinin yardımlarına ihtiyacımız var.
* Dünya çapındaki dinsel liderlerin yardımlarına ihtiyacımız var.
* Tüm dünya halklarının yardımlarına ihtiyacımız var.
- Yazıcı uyumlu
- 15015 okunma
Yeni yorum gönder