Bilinmeyen.Com Astroloji Kategorisi / Astroloji Yazıları bölümü
12 Gıdıklanma Burcu
Bu bir şaka değil ama eğlenceli çünkü denenerek varılmış astro sonuçlardan derlenmiş. Siz de deneyin ama dikkatli olun, birini gıdıklayarak burcunu anlamaya kalkışırsanız, başınıza gıdıklanmaktan öte şeyler gelebilir.
Koç Burcu: Daha elinizi sürmeden yalvarmaya başlar, daha sonra durmanız için her tür rüşveti teklif edecektir.
Boğa Burcu: Yuvarlanarak, kendisini sizin atar yani resmen üstünüze oturur ve öyle kalır. Malum ya, o bir öküz yani boğadır.
İkizler Burcu: Yerlere düşer, gıdıklanmaya bayılır ama seans bitince hemen olanı unutur ve sorar; "Nerede kalmıştık? Konumuz neydi?"
Yengeç Burcu: Hiç tepki vermez, birşey söylemeden öylece bakar sonra kapıyı çarparak çıkıp gider ve saatler sonra geri gelir. On yıl sonra bir kavga sırasında, bu yaptığınızı yüzünüze vuracaktır.
Aslan Burcu: Önce anlamaz, sonra küser ve bunu neden yaptığınızı açıklamanızı bekler. Açıklamadan yani bunun bir şaka olduğunu anladıktan sonra gıdıklamaya devam etmenize izin verir.
Başak Burcu: Siz bıkıp duruncaya kadar, hiç gülmeden sabit bakışlarla yüzünüze bakacaktır.
Terazi Burcu: Hoşuna gidecektir ama dış görünüşünü bozduğunuz anda başınız derde girecektir.
Akrep Burcu: Önce gıdıklanmaya dayanamaz sonra birden tüm gücünü kullanır, tekrar soğukkanlılığına bürünerek insiyatifi ele alır ve gözlerini gözlerinize dikerek, kaşlarını çatar ve; "Kes şunu, hemen..." der.
Yay Burcu: Çok eğlenir. Sonra aradan zaman geçer ve siz bir misafirinizle otururken, birden üzerinize saldırarak, gıdıklamaya başlar. Öcünü almayı asla unutmayacaktır.
Oğlak Burcu: Asla gıdıklanmaz çünkü evde değildir, muhakkak geç saatlere kadar çalışıyordur.
Kova Burcu: Sessizce kendisini kurtarmaya çalışırken, yüzünde hafif bir tebessüm belirir, bu arada bir gıdıklanma örgütünün kurulup, kurulamayacağını düşünmektedir.
Balık Burcu: Önce nefret eder sonra hoşlanmaya karar verir çünkü bunu başkalarının da yapmak isteyeceğini düşünmüştür.
Hoşunuza gitti mi? Astroloji´nin eğlenceli yönleri de vardır ama asıl amaç burçları iyi tanımaktır. Gıdıklama, elbette ki bir semboldür ve siz başka eylemlerle benzer deneyler yapabilirsiniz...
Astro-Noktalar
Astroloji´de Arap Noktası adı verilen özel bir konumun, belli olayları, uğraşları ve işleri yönlendirdiğine inanılır. Astrolog Delia oturmuş, uğraşmış ve bakın neler hazırlamış?
* Trafikte stres noktası: 3. Ev + Mars - Uranüs
* İnternet noktası: 11 Ev + Merkür - Venüs
* Bilgisayar bozulma noktası: Uranüs + Jüpiter - Neptün
* Bıkkınlık ve sıkılma noktası: Ay + Pluto - Jüpiter
* Disko noktası: Yükselen Burç + Venüs - Neptün
* McDonald noktası: Ay + Satürn - Venüs
* Pembe dizi noktası: Merkür + Venüs - Jüpiter
* Eylem ve terör noktası: 11. Ev + Mars - Merkür
* Durup dururken mahkemeleşme noktası: MC/Başucu + Jüpiter - Satürn
* Kilo alma noktası: Yükselen Burç + Neptün - Merkür
Yaşamak, Sevmek ve Ölmek
Bir astrolog doğum bilgilerinize göre "Doğum Haritası" çıkarabilir ama konunun uzmanı olan bir astrolog aynı haritadan yola çıkarak "Ölüm Haritası" da çıkarabilir. Çünkü yaşam aynı zamanda da ölümün ta kendisidir. Astrolog Rowena Wall anlatıyor.
Yaşamak güzeldir, sevmek ise yaşamın en önemli ve gerekli parçasıdır ama bunların sonunda ölüm vardır. Ölüm olayı, ne kadar kesin ve kaçınılmaz olursa olsun sorduğumuz soru aynıdır; "Niçin ve neden şimdi?" Acaba bu derin ve ezici sorunun cevabını verebilecek astrolojik bir bulgu var mıdır? Bazı astrolojik felsefi görüşler ve gruplar belli yaklaşımlarda bulunsalar da bizim aradığımız şey, astronomik anlamda astrolojik verilerdir. Ölüm bir son mudur? Hele özellikle sorulursa intihar bir hak mıdır? Dinsel prensiplere göre, ruhunuz ölümsüzdür ve diğer inançlarda benzer modeller vardır. Metafizik görüş ise, eğer kendi yaşamınızı kendiniz alırsanız, yeniden doğar, aynı sorunlarla tekrar karşılaşır, umutsuzca kaçmaya çalışırsınız ama bu mümkün değildir. Tam burada çelişkiyi vurgulayan soru çıkagelir; Eğer seçim benimse, tekrar bu zorluğu neden seçiyorum? Ve oturur düşünürsünüz. Birçok insan ölümü ve ölmeyi başkalarına göre daha çok düşünürler. Bu bir kişisel eza veya sadizmdir ve göründüğü kadarıyla akılcı bir hareket değildir. Gençler ölümü düşünseler de, yorumları çağdaş ve kendilerini işin içine katmadan düşünürler. İçinde bulunduğumuz modern çağın zorlukları içinde, ölümü yok farzederek yaşamak çok güçtür, eski çağlara göre bu çağda yaşamak uygarlığımızın şu anki düzeyine rağmen tartışmasız kolay değildir. Çünkü zeki ve uygar insan, ataları gibi ölümü bir kader olarak kabul etmez, dinsel inançların etkilerine rağmen yine de karşı çıkar. Bu çağ geçiş çağıdır ve zaman 21. Yüzyıl´a doğru akmaktadır.
Ölümle barışın
Astroloji´de ölüm, 8. Ev´in konusudur, Pluto tarafından yönetilir, Akrep Burcu´nun etki alanındadır. Burada, Pluto, 8. Ev ve Akrep Burcu üçgeni nedeniyle hemen akla seks, ölüm simgeleri ve yaşamın kendisi akla gelir. Öte yandan doğum da, horoskopun yani yıldız haritasının 8. Evi´nin konusudur ve ilişki açıkça görülebilir. Seks olmadan doğum olmaz ve ölüm de yaşamsızlığın kendisidir yani ölüm de yaşam olmadan olmaz. 1975´de yayınlanan Dannion Brinkley´in "Saved by the Light" yani "Işıkla Kurtarılanlar" adlı kitabında, anlatılanlar çok çarpıcıdır. Brinkley, elektrikli sandalyede idam edilmiş ama ölmemişti. 28 dakika sonra kendisine geldiğinde morgdaydı, işin hukuki taraflarını boşverirsek, geçen 28 dakika içinde Brinkley´in hatırladığı ve "Bilgi Tapınağı" olarak tanımladığı şey olayın en önemli yönüydü. Anlattığına göre Brinkley, 13 melekle beraber olmuş ve onlardan 117 kehanet öğrenmişti. Gerçekten de bunların 95´i gerçekleşti. Melekler Brinkley´e, dünyaya geri döneceğini ve yaşamdan ölüme kolayca geçebilmeleri için insanlara yardımla görevlendirildiğini söylemişlerdi, bizim kültürümüz ölümü bir kriz haline getirmişti oysa ölüm, doğum gibi yeni ve farklı bir yolculuğa çıkışın gerçeği olarak kabul edilmeli ve anlaşılmalıydı. Ölüm sadece fiziksel şeklimizi değiştiriyor, ruhlarımız ise daima varoluyordu. Dünya birşeyler öğrenmek için gelinen ilginç ve çekici bir okuldu. Ne olursa olsun, yine de dünya hoş bir yerdi ve belki de evrendeki diğer okulların en güzellerindendi. Brinkley, sevgi ve mutluluğun kullanılması halinde ölümle barış yapılabileceğini, sevmenin ve esirgemenin krizi aşacağını söylüyor, öte yanın güzelliğini anlatıyor ve korkulacak birşey olmadığını söylüyordu. Ruhsal yaşamımızı zenginleştirmemiz halinde, ölüm ötesinden korkmamamız gerekiyordu ama buradaki ruhsal yaşam dinsel bağnazlık anlamında değildi. Birçok insan ölümden geri döndüklerinde ya da "ölüm deneyi" yaşadıklarında mutluluk veren çok parlak bir ışıktan söz ettiler. Bundan sonra yaşamları bütünüyle değişti ve yaşamın değerini anladılar.
Baharın gelişi ve yaşam çarkınız
Peki acaba Astroloji´ye ne sorabiliriz? Örneğin Pluto yakın dönemde Yay Burcu´na girdi, bunun anlamı öğrenme, öğretme ve felsefe demekti. Aynı zamanda da, yüksek zekayı simgeliyordu. Yeni Çağcı astrologlara göre ise, ölümü ve yaşamı yöneten Pluto şimdi bize varlığımızın anlamını öğretmeye geliyor ve yeni bin yıla yani Millenium´a hazırlıyordu. Uranüs´ün insanlık üzerindeki etkileri ise, dönüşümü kendi evinde yani Kova Burcu´nda oluşturmakta. Bunu evin eski ve katı duvarlarını yıkıp, yeni ve aydınlık odalar yapmaya benzetebilirsiniz. Astrolojik bulguları izlemeye devam edelim; Satürn Koç Burcu´nda yani Zodyak´ın başlangıç noktasında. Koç Burcu´nu Mars yönetir, Mars aynı zamanda da, 8. Ev´in ve Akrep Burcu´nun ikincil yöneticisidir. Satürn ise bilindiği gibi kozmik öğretmenimizdir, şu anki misyonu doğumu içermesine rağmen, konum olarak Koç´un Ölüm Noktası´ndadır. Ama bütün bunlar kozmik resmin küçük bir parçası, göründüğü kadarıyla ölümün nedeni daha büyük ve bu dünyada anlaşılamayan bir yaşamın başlamasıdır. Sonunda baharın gelmesi olarak düşünülebilir. Mitoloji´yi anımsayın, Persephone, yeraltı dünyasından çıkıp, yeryüzüne döndüğünde bahar gelir. Demeter´le, Zeus´un kızı olan Persephone, Yeraltı Tanrısı Pluto ile evlendirilmişti. Ama evliliğin bir koşulu vardı, Zeus kızına yılın altı ayını Hades´de yani yeraltında Pluto ile beraber geçirmesini, kalan altı ayda ise yeryüzüne çıkmasını emretmişti. Yeryüzündeki altı ay yaz ve bahardı. Yaşamı yılın bu döneminde heryerde görürüz, hayvanlar gençleşirler, yapraklar yeşerir, çiçekler açar ve bebeklerin doğumu çoğalır. Bu olay ruhumuzun, gelecek olan gerçeği sıkı sıkı yakaladığı demektir ve bir dönemdir. Yaşamın bir parçası şeklini değiştirir, çözümlenir ve ardından başka bir parçası başlar. Bunun adı "Yaşam Çarkı" dır, korkuyla sonun geleceğini düşünür, zor anlar yaşar ve sonunda yeni bir başlangıca geçeriz.
Horoskop, bize yoldaki işaretleri gösterir
Michael Newton´un "Journey of Souls" yani "Ruhların Yolculuğu" adlı kitabında derin hipnoz altında öteki yana yolculuk yapan 29 hastadan söz edilir. Hastalar, ölüm yolculuklarını anlatmakta ve ölürken ne hissettiklerini tarif etmektedirler. Anlatılanlar malumdur; ölümün hemen ardından ruhsal rehberler, sakinleşen huzursuz ruhlar , ruhsal alemin ruh grupları ve sonunda başka bir beden seçerek dünyaya dönerek farklı ruhsal düzeyleri denemek (Yani başlangıç, gerekli ortam ve terfi etme ya da yükselme). Eğer dünyadaki ruhsal eşlerimizi tanırsak, yaşamın amacını ve Yaratıcı´nın manifestosunu da anlayabiliriz, yaşamlar arasındaki çalışmalara göre yaşamı seçer ve bizim seçimlerimizin gerektirdiği yolculuğu yaparız ve bu bir son değildir yani ölüm bir son değildir. Yıldız haritaları bir Yaşam Çarkı´nı sunarlar ve bir dairedir. Astroloji ile, dünyasal olaylardan korkmamayı öğrenebilir, ruhlarımızın önemini anlarız. Bilgi bizi asla terk etmez, öğrenmeye, kabul etmeye ve öğrendiklerimizi ebediyen saklamaya ihtiyacımız vardır, önceki yaşamınızı astroloji aracılığı ile öğrenmeniz mümkündür ve bu bilgi sizinle gerçek arasındaki ince tülü kaldırır. Horoskop bizim haritamızdır, bize nasıl alacağımızı, nerede neyi isteyeceğimizi ve bu yaşamda nasıl davranacağımızı öğretir. Eğer horoskopa dikkat edersek, yolumuz üzerindeki yol işaretlerini görebilir ve zaman içinde güvenle yolumuza devam edebiliriz. Dolambaçlı yollara sapmaz, ruhsal öğrenimi tamamlayarak evrensel bilgeliğe ulaşabiliriz.
İyi yolculuklar haritanız
Bir astrolog, profesyonel anlamda binlerce horoskop hazırlar. Nedir bunlar? Tabii ki doğum haritalarıdırlar, onlara "Natal Haritalar" denir. Zaman verileri kesinse yani kişinin doğum tarihi, zamanı ve doğduğu yer kesinse bireysel olarak yolumuzu görebiliriz ve aynı şekilde de "Ölüm Haritaları" çıkarılabilir, bunlara da "İyi Yolculuklar Haritaları" diyoruz. Bunlar büyük yarar ve aydınlanma sağlarlar. Çok çeşitli olsa da, bir mesaj vardır, temelde acıdan kurtulabilir ve acı duymadan Işık´a geçmeyi öğreniriz. İnanılmaz ama bir horoskop, sahibinin ölümünden sonra da devam eder. Transitler yani gezegenlerin ilişkileri ve geleceğe yönelik ilerletmeler yolu aydınlatırlar. Doğum haritasının ölümden sonra ile ilgili bölümü ruhumuzun yolculuğunu gösterir, durmak yoktur , yolculuk devam eder. Örneğin Marilyn Monroe´nun, John Kennedy´nin veya Jackie Kennedy´nin horoskopları incelenirse, ölüm noktasının yanısıra yolun ötesi anlaşılabilir. Doğru bir "İyi Yolculuklar Haritası" nda ölümün yeri ve zamanı bellidir, burada ruhun neye yöneldiği ve ne yapacağı kolayca görülebilir. Bu da bir doğum kartıdır, yeni yaşamı veya yeni geçidi gösterir. Yakın ruhlar birbirlerinden uzaklaşmak istemezler, yani birbirlerine sevgi bağıyla yakın olanların ölümleri arasında ilişki vardır. Bu iki insandan birisinin ölümü, ötekisi için referans olabilir ve iyi bir astrolog buradan yola çıkarak, ölüm noktasını rahatça bulabilir. Yakın ilişki içindeki ruhların davranışları ve eylemleri benzerdir. Açıkcası astrolojik bilgiler bizlere ilginç ve önemli dersler verirler. Korkmamayı öğrenmenin yanısıra varlığımızın bir parçasını da öğreniriz. Yani örneğin İstanbul´dan İzmir´e giderken Balıkesir´de durur ve bir gece kalabiliriz. Ama amacınız yine de İzmir´e gitmektir. Sadece bir gece duraklarsınız, o kadar ve işte şimdiki yaşamınız budur. Kısacası valizlerinizi buna göre hazırlayın, iyi bir tatil yapın, uzun yolculukta bir gece için dinlenin sabah ölecek yeni bir şekle dönüşerek yani yeni bir elbise giyecek ve yine hedefe doğru yola çıkacaksınız. "Son" gerçek anlamda "Yeni" olacak ve siz de yenileneceksiniz, bunun öteki adı "Metamorfoz" yani "Dönüşüm" dür. Ölüm olayı, küçük mavi okuldan mezun olarak daha yüksek düzeydeki eğitimlere doğru gitmektir. Persephone´a katılın, baharı başka bir yerde ve zamanda yaşayın ve Yaşamsal Dönemleri iyi bilen bir astrolog bulmayı da ihmal etmeyin...
Yıldızlarla geleceğe doğru
Klasik Astroloji, Güneş, Ay ve 8 gezegenle geçerlidir ve yorumlanır ama bunun ötesinde kozmik bir gereklilikle bütünün parçası olmanın bir sonucu olarak yıldızların da Astrolojik etkilerinin bulunduğu kabul edilir. M.Ö. 800´de Babil´de ilk gözlemler yapılmış ve 16 takım yıldız belirlenmiştir. İlk Yıldız Kataloğu M.Ö. 250´de Eski Yunan´da Timocharis ve Aristyll tarafından yapıldı; daha sonra Hipparch ve Ptolemy astronomik almanakları yaptılar. Yıldız adlarının kökeni Babil´dir. Burada ana referans, Güneş Sistemi gezegenlerinin yıldızlarla oluşturduğu konumların yorumlanmasıdır. Bunun için de özel astronomik almanaklar kullanılır. Aşağıdaki derleme Kozmobiyolog Reinhold Ebertin ve Georg Hoffmann tarafından yapılmıştır.
Güneş sistemi içersindeki tüm yıldızlar, Astrolojide "sabit yıldızlar" olarak adlandırılırlar. Astronomiye göre Sabit Yıldızlar, dünyamıza göre, Güneş Sistemi etrafında dönmedikleri için, sabit yani durağandırlar. Yıldızlar Magnetute değerleri ile listelenir. Birinci düzeyde olanlar, güçlü ve etkilidirler. İkinci düzeyde etki ve güç azalır ve bu azalış 4. düzeye kadar sürer. Ama 5. düzeyde olanla Nebulalar-Bulutsular çok parlak ve güçlüdürler. (Plaides veya Orion gibi) Bulutsuların etkileri Astroloji´de planetler kadar önemlidir. Karakterlerine göre güçlü ve güçsüz konumlar irdelenir ve yorumlanır. Bulutsu kümeleri kuzey gökkürede çok güçlüdürler ama güney konumlarda güçsüz ve etkisizdirler. Bu dünyanın konumuyla ilgili bir gözlem sonucudur. Astrolojik açıdan yıldızlar kendi doğalarına uygun Güneş Sistemi planetleriyle ile birleştiklerinde zararlı etkilere neden olmazlar, örneğin Mars ile aynı karakterde olan Aldebaran birleştiklerinde iyi etkiler getirir, bu etki mükemmel bir gelecek anlamındadır. Diğer birçok sabit yıldızda da aynı etkiler gözlemlenmiştir.
Güneşimiz, Caput Argol, Aldebaran, Hercules, Bellatrix, Antares, ya da Mars karakterinde tanınan diğer yıldızlar ile birleştiğinde şiddetli bir ölümü veya çok ağır bir hastalığın işaretidir. Ayrıca bu etki, sahip olunan değerlerin yitirilmesine, onur ve cazibenin kaybedilmesini ve hiyerarşik rütbenin geri alınmasını da ifade eder. Eğer Güneş; Pleidas, Hyades, Castor, Pollux, Preaspe veya Aselli ile ilişkide ise; kötü bir tabiatı, öldürücü bir kişiliği simgeler. Özellikle Güneş, Preaspe ile ilişkide ise bu etki, cinayete kurban gitmeyi ve öldürmeyi gösterebilir. Bu ölüm bir patlama, silah ile vurulma, idam ya da gemi kazası sonucunda oluşacaktır. Net bir analiz için, yıldızın diğer planetlerle ve Ay ile olan konumu önem kazanır. Preaspe, Güneş ile birleşirken Ay ile sert bir konumda ise ya da Güneş-Ay-Preaspe kavuşumu varsa idam veya silahlı bir saldırı sonucunda feci bir ölüm kaçınılmaz olur. Gemi kazalarının en önemli habercisi Argo´dur. Güneş ile ilişkide olduğu zamanlarda birçok deniz kazası kaydedilmiştir. Argo, mitolojik olarak Yunan Mitolojisi´nde Altın Post´u arayan Argonotlar´ı taşıyan bir gemiyi simgeler. Aselli ise yanarak ölümü, yüksek ateşi, salgın hastalıkları ve çok etkili konumlarda ise idamları gösterir. Ani karşılaşılan iflas ve yıkımlar da bu yıldızın etkisindedir.
Deneb, kişiye şan, şöhret ve bol kazanç verir. Ancak bu etkinin getireceği mükemmel yaşam kısa sürecek ve yerini utanca, sıkıntılara bırakacaktır. Ayrıca Lion´s Neck (Aslanın boynuzu)´ deki yıldızlar; Güney açısı, Knee, Ophiucus´un sağ bacağı, Goat´s Back, Aquarius´in sol omuzu, Aquairus´in Sağ Elinde bulunan yıldızlar utanç ve zorlukları, muhtaç olmayı temsil ederler (Bu isimler, astronomik yıldız gruplarının isimleridirler). Jaw of Whale, Knee of Castor, Pollux, Küçük Ayı Cynosura; birçok hastalığa ve sağlıksız yapıya, soluk bir ten rengine, salgın hastalıklara yakalanmaya, saç dökülmelerine ve kelliğe, şansın ortadan kalkmasına, utanç ve eziyete işaret ederler. Aquarius´in Sağ Bacağı, Orion´un Halkaları, Kuzey açısı, Amprit of Sagittary ve Goat´ın Güney Boynuzu iyi bir geleceği ve mutlu sonları gösterirler. Arista, iyi bir gelecek belirleyen yardımsever bir yıldızdır. Zenginlikleri anlatır. Rigel´de Arista karakterine benzer, iyi bir geleceği, başarılı tahsil hayatını ve iş yaşamında şanslı olmayı, genç yaşlardaki ticaret hırsını ve bol kazancı anlatır. Kartaldaki parlak yıldız, Fomalhaut ya da "Oğlağın sırtındaki son yıldız", Güneş ya da Mars ile birlikte olduklarında bir hayvan tarafından ısırılmayı ve bundan doğacak sorunları anlatır. Belki bu etki komik gelecektir ama Fomalhaut çok etkili bir yıldızdır. Pleidas ya da Preaspe´nin Güneş ile birleşmesi gözlerdeki rahatsızlar ve kör olmak anlamındadır. Ay´ın; Capul Algol, Aldebaran, Pollux veya Bellatrix ile birleşmesi feci bir ölümü haber verir. Plaides, Preaspe, Antares veya Deneb ile birleşmesi ise gözlerden yaralanmayı ve kör olmayı simgeler. Ay´ın; Orion´un halkalarından biri ile birleşmesi halinde gözlerden birinin kaybedileceği söylenir.
Önemli Sabit Yıldızlar ve Karakterleri;
Acrab : Beta Scorpio. 2° 29´ Yay burcundadır. Mars ve Satürn karakterinde olup, kötülük ve bazen gaddarlık verir.
Acrux : Alpha Crucis. 11° 11´ Akrep burcundadır. Jüpiter karakterindedir. İhtişam, lüks ve gösterişi anlatır, bu tip bir yaşamı çok sevmeyi ifade eder.
Aldebaran : Alpha Tauri. 9° 05´ İkizler burcundadır. Mor renkli bir yıldızdır. Ve Mars karakterindedir. Genel ya da askeri şan, şeref ve cesareti ifade eder. Satürn ya da Mars ile birleşiyorsa ölüm ile tehtit edilmeyi anlatır. Boğanın güney gözünü sembolize eder.
Agena : Beta Centauri. 23° 06´ Akrep burcundadır. Venüs ve Jüpiter karakterindedir. Başarıyı simgeler.
Algol : Beta Persei. 25° 28´ Boğa burcundadır. Satürn ve Jüpiter karakterinde olup mor renklidir. Cinayet ve adam öldürmeyi anlatır, Ay ile birleştiğinde başın kesilmesini simgeler.
Alnilam : Epsilon Orionis. 22° 46´ İkizler burcundadır. Jüpiter ve Satürn karakterinde olup, geçici mutluluk ve başarıyı simgeler.
Alphard : Alpha Hydrae. 26° 36´ Aslan burcundadır. Satürn ve Venüs karakterindedir ve moral bozukluğunu ifade eder.
Alphecca : Gamma, Alpha Coromae Borealis. 11° 32´ Akrep burcundadır. Venüs ve Merkür karakterindedir. Sanatsal yetenekleri ifade eder.
Alpheratz : Sirrah, Alpha Andromedae. 13° 40´ Koç burcundadır. Venüs ve Jüpiter karakterinde olup, sevgi, mutluluk ve zenginliği ifade eder.
Antares : Vespertillio, Alpha Scorpii. 09° 04´ Yay burcundadır. Mars ve Jüpiter ile zayıf olarak Merkür karakterindedir. Akrebin başını sembolize eder. Düşüncesizliği, düşüncesizce cesareti, ani tavırları, girişim ve teşebbüsleri, zor kullanmayı, şiddet ve tecavüzü, zulum ve baskıyı, verimliliğin yok olmasını, iflası ve ölümü anlatır.
Arcturuse : Arctur, Alpha Bootis. 23° 32´ Terazi burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir. Şan ve şerefi anlatır.
Asellus Australis : Delta Cancri. 08° 01´ Aslan burcundadır. Mars ve güneş karakterindedir. Kör olmayı, gözlerdeki ağır hastalıkları, sık sık yakalanılan mikrobik rahatsızlıkları ve yüksek ateşi ifada eder.
Atair : Alpha Aquilae. 01° 04´ Kova burcundadır. Satürn ve Merküri karakterindedir ve çok parlak bir yıldızdır. Ağır hastalıkları, kayıplar ve iflası, aşırı hırs ve ihtirası, büyük açılar ve ızdırabı anlatan sert etkili bir yıldızdır.
Bellatrix : Gamma Orionis. 20° 16´ İkizler burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Para için evliliği, devamı olmayan şan ve şöhreti, sonradan yaşanacak yıkımları, iflas ve felaketleri, büyük tehlikeleri anlatır. Güneş veya Ay iye birleştiğinde kaza sonucu kör olmayı işaret eder. Orion´un sol omzunu sembolize eder.
Betelgeuze : Betelguese, Alpha Orionis. 28° 04´ İkizler burcundadır. Mars ve Merkür karakterindedir. Zenginliği, evlilikle gelecek onur ve mutluluğu, cazibeyi ve tercih edilmeyi anlatır.
Canopus : Alpha Carinae. 14° 16´ Yengeç burcundadır. Satürn ve Jüpiter karakterinde olup, gemi ile seyahatlerde tehlikeyi ifade eder.
Capella : Alhajith, Alpha Aurigae. 21° 10´ İkizler burcundadır. Mars ve Merkür karakterinde tanınmış bir yıldızdır. Şan, şeref, korunma ve mutluluğu gösterir. Capella, MC-Tepe Noktası´na yakın yerlerde Güneş ya da Ay ile birleştiğinde veya Yükselen Burç ile ilişkide evlilik ile gelecek olan zenginlik, onur ve mutluluğu anlatır.
Castor : Apollo, Alpha Aurigae. 21° 10´ İkizler burcundadır. Merkür karakterindedir ve hile, yalancılık ve iki yüzlülüğü ifade eder.
Denep : Alpha Cygni. 04° 46´ Balık burcundadır. Venüs ve Merkür karakterinde olup, öğrenme hırsını anlatır.
Deneb : Zeta Aquilae. 19° 07´ Oğlak burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir. Nüfüzlu olmak ve hükmetmeyi ifade eder.
Deneb kaitos : Diphda, Beta Ceti. 01° 51´ Koç burcundadır. Satürn karakterindedir. Ruhsal ve bedeni rahatsızlıkları ve bünyenin zayıflığını ifade eder.
Denebola : Beta Leonis. 20° 57´ Başak burcundadır. Şanssızlığı ve iyi giden bir olayın kötü sonuçlanacağını işaret eder. Kazanılan şan ve şöhretin felaketler sonucu yitirilmesi, Güneş ile birleşen yıldızın yaratacağı sonuçtur.
El nath : Beta Tauri. 21° 51´ İkizler burcundadır. Mars karakterindeki bu yıldız başarıyı simgeler.
Fomalhaut : Alrisha, Alpha Piscium. 03° 09´ Balık burcundadır. Venüs ve Merküri karaktetindedir. Ünü, şan ve şöhreti simgeler. Eğer MC´ye yakın yerlerde Güneş ile birleşiyorsa sosyal liderliği ifade eder.
Gredi : Alpha Capricorni. 03° 10´ Kova burcundadır. Venüs ve mars karakterinde olup, muhabbeti, sevgiyi, hürmeti anlatır.
Hamal : Alpha Arietis. 06° 59´ Boğa burcundadır. Mars ve Satürn karakterindedir. Gaddarlık ve acımasızlığı ifade eder. Eğer Güneş ile birleşiyorsa ölüm ile sonuçlanacak çekişme ve ihtirası anlatır.
Hyaden : Regengestirn, Yıldız kümesi. 04° - 06° İkizler burcundadır. Mars ve Neptün karakterinde olup, güdülerin hastalık derecesine yükselmesini ve hissi melekeyi ifade eder.
Markab : Alpha Pegasi. 22° 49´ Balık burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Pegasus´un kanatlarını sembolize eder. Mor ve parlak bir yıldızdır. Yaralanmalara karşı dikkatli olmayı ifade eder. Güneş ya da Ay ile birleşiyorsa büyük acıların arkasından gelecek ün ve başarıları, acı, ızdırap ve çileyi anlatır.
Menkar : Alpha Ceti. 13° 38´ Boğa burcundadır. Satürn karakterinde bir sabit yıldızdır. Hastalık ve Tarımsal başarısızlıkların beklentisini ifade eder. Güneş ya da Ay ile birleştiğinde hastalıklara neden olduğu gibi, MC üzerinde olduğunda utanç, onur yitirme, iflas, planların felaketle sonuçlanması etkilerini yaratır.
Mirach : Beta Andromedae. 29° 46´ Koç burcundadır. Venüs karakterindedir. Uzun sürecek evlilikleri, güzellikleri ve uygun fırsatları ifade eder.
Polaris : Alpha Ursa Minoris. Al Ruccaab, Polar yıldız. 27° 54´ İkizler burcundadır. Satürn ve Venüs karakterinde olup, tarımsal sıkantılar, kıtlık, hastalıklar ve şanssızlıkları ifade eder.
Pollux : Beta Geminorum, Herkules. 22° 35´ Yengeç burcundadır. Mars karakterinde bir yıldızdır. Utanmazlık, vurdumduymazlık, soğukkanlılık gibi davranış biçimlerini anlatır, horoskopta güçlü konumda ise gaddarlık, acımasızlık duygularını verir.
Procyon : Alpha Canis Mindris. 25° 10´ Yengeç burcundadır. Mars ve Merküri karakterindedir. Sembolik olarak küçük köpeği temsil eder. Şiddete varan kuvvetli aktiviteyi, başarıya ulaşmak için hırs ve arzulu olmayı, ihtirası ancak sonuçta yaşanacak trajediyi anlatır.
Ras alhague : Alpha Ophiuchi 21° 42´ Yay burcundadır. Satürn ve Venüs kakarterindedir. Cinsel konulardaki saplantı ve çarpıklıkları, cinsel sorunları ve bunların ruhsal dışa vurumunu, cinsel yaşamın toplum ilişkilerine sorun olmasını ifade eder.
Rastaban : Beta Drakonis. 11° 15´ Yay burcundadır. Satürn ve Venüs kakarterindedir. Küçük kazaları ifade eder.
Regulus : Ksalb, Alpha Laonis. 29° 21´ Aslan burcundadır. Mars ve Jüpiter karakterindedir ve mor renkli parlak bir yıldızdır. Genel konumlarda şansı ifade eder. Işıklar ile birleştiğinde ise evliliğin getireceği şan ve zenginliği, ancak hayatın sefalet ile son bulmasını anlatır. Sembolik olarak Aslanın başını temsil eder.
Pleidas : 20° 30´ Boğa burcunda bulunan yedi yıldızdır. Boğanın boynuzunu sembolize ederler. Yıldızlar Güneş yada Ay ile birleştiklerinde ya da doğum sırasında Yükselen Burç üzerinde iseler, yüzde yaralara, utanç ve onur yitirmeye, tutuklanma ve hapis olmaya, insani duyguların yitirilmesine, agresiviteye işaret ederler. Çok sert etkili bir gruptur.
Rigel : Beta Orionis. 16° 08´ İkizler burcundadır. Boğanın Güney gözünü temsil eden iyi huylu bir yıldızdır. Jüpiter ve Mars karakterindedir. ASC yada MC ile birleşiyorsa yüksek onur, zenginlik ve her alanda mutluluk habercisidir. Ün ve buluş yeteneğini simgeler.
Sirius : Alpha Canis Majoris, Canicula. 13° 23´ Yengeç burcundadır. Mars, Jüpiter ve Satürn karakterindedir. İtibarı ve sosyal mevkiyi ifade eder.
Spica : Azimech, Alpha Virginis. 23° 08´ Terazi Burcundadır. Venüs ve Mars karakterinde olup, Sanat ve bilim sevgisini ifade eder.
Unuk el haia : Alpha Serpentis. 21° 23´ Akrep burcundadır. Satürn ve Mars karakterindedir. Her tür kaza ve aksilikleri, kullanılan cihaz ya da eşyeların arızalarını ifada eder.
Vega : Wega, Alpha Lyrae. 14° 36´ Oğlak burcundadır. Venüs ve Merkür karakterindedir. Zenginlik ve itibarı temsil eder.
Vindemiatrix : Epsilon Vinginis. 09° 16´ Terazi burcundadır. Satürn ve venüs karakterindedir. Zor konumları ifade eder.
Zosma : Delta Leonis. 10° 35´ Başak burcundadır. Satürn ve Venüs karakterindedir. Egoistliği ve moralsizliği ifade eder.
Zuban el genubi : Kiffa Australis, Alpha Librae. 14° 23´ Akrep burcundadır. Satürn ve Mars karakterindedir. Şanssızlığı ifade eder.
Zuban elschemali : Kiffa Borealis, Beta Librae.18° 40´ Akrep burcundadır.Jüpiter ve Merkür karakterindedir. Başarı ve şansı temsil eder.
ASTROLOJİ 3.REICH’TA RESMEN YASAKTI.OKUYACAĞINIZ YAZI ALMAN TARİHİNİN KARANLIK BİR DÖNEMİNİ ANLATIYOR.
4. Nisan 1939 Gazette de Lousanne’ın haberi : “Hiç kimse Astroloji´ye Hitler’den daha fazla inanamaz”. İsviçre gazetesi devam ediyor: ”Hitler’in Berchtesgaden’daki astrologları Londra’daki enstitünün en iyi müşterileriydi.”. Bir kaç hafta sonraki Daily Mail’in haberi :”New York Columbia Üniversitesi Dekanı Nicholas Murray Butler, Hitler’in beş astrologtan oluşan bir ekibi olduğunu doğruluyor”.
Bu haberlerin acaba ne kadarı gerçek? Elimizde Hitler’in günlüğü yok. Amaç gereksiz sansasyonlar yaratmak değil, somut kanıt ve belgelerden yola çıkarak, astrolojinin karanlık bir dönemine, gamalı haçın arkasına gizlenmiş bir astrolojiye biraz olsun ışık tutmak.
1939 yılında kesin olan tek şey, Hitler’in yakın çevresinde astrolojiden sözediyor olmasıdır. Bu bilginin kaynağı Hitler’in özel sekreteridir ve Hitler’in masabaşı sohbetleri de bunu doğrulamaktadır. Goebbels’in Propoganda Bakanlığı tarafından Nasyonal Sosyalist rejimin astroloji üzerine resmi görüşünü yansıtan her ifadeyi de dikkate almak gerekiyor: “Astrolojinin vatanı Doğu’dur ve hiçbir şekilde Almanlaştırılamaz.Tüm görüşlerimizle radikal bir ayrılık gösteren astroloji, çabuk bir şekilde ortadan kaldırılması gereken halka zarar verici unsurlar arasındadır. Milli ruhu zehirleyen ve kişisel iradeyi ele geçiren bir öğretiyi dikkate alamayız.Astrologların başına kahya kesilen sünepe parti mensuplarına değil, açık görüşlü ve hedefinden emin bir şekilde davranarak Hitler’in sözünü dinleyen insanlara gereksinimimiz var. (Nasyonal Sosyalist Örenci Birliği Merkez Organı/4 Ocak 1936 )
Birşey daha var, astroloji tutkunu olarak tanınan Nazilerin ikinci adamı Rudolf Hess’in 1941’deki İhanetiyle birlikte “Hess Operasyonu” başlamış ve SS´ler Almanya’daki tüm astrolog ve falcıları tutuklayarak hapse atmış ya da toplama kamplarına göndermiştir. Öyle görünüyor ki, III.Reich astroloji düşmanıdır ve bu nedenle öykümüz daha başlamadan sonlanıyormuş gibi görünmekte.
GİZLİ EMİR KONUSU OLARAK ASTROLOJİ
Aslında konu Naziler için bu kadar basit değildi. Propogandayla temsil edilen resmi politikanın yanı sıra, rejimi sık sık protesto edebilen iktidar sahiplerinin insiyatifleri de söz konusuydu. III.Reich’da bu çelişik durumu kanıtlayan daha birçok örnek vardır. Astroloji bu örneklerin en can alıcı olanlarından biri olarak çıkıyor karşımıza. Örneğin Dr.Goebbels tarafından astrologlar Nostradamus’un kehanetlerini savaş propogandası için hazırlamakla görevlendirilmişlerdi.
1942’deki “Hess Operasyonu”ndan altı ay sonra doğaüstü gücü olduğuna inanılan kişiler kamu yaşamından uzaklaştırılarak Berlin’deki bir araştırma enstitüsünde biraraya getirilmişler, müttefiklerin açık denizdeki donanmasının nerede olduğunu sarkaçlar, Hint titreşim öğretisi ve astroloji yardımıyla bulmaya çalışmışlardı.
Bir diğer örnek, Benito Mussolini’nin 26 Temmuz 1943’te kaçırılmasıyla ilgili olarak, SS Grup Lideri ve Kriminal Polis Yöneticisi Arthur Nebe’nin o ana kadar toplama kamplarına gönderilen hemen her astroloğu Mussolini’nin yerini bulmakla görevlendirmesiydi. Bu örnekler Nasyonal Sosyalistler´in astrolojiye karşı politik tavırları ile gizlice yürüttükleri astrolojiden yararlanma çabaları arasındaki farkı gösterir. Bu örnekler bizi gamalı haçın ardında çalışarak astrolojinin karanlık yüzünü aydınlatan protagonistlere götürür: Yani Karl Ernst Krafft´a ve Wilhelm Theodor Wulff´a.
KRAFFT HITLER’İN ASTROLOĞU MU ?
İsviçre kökenli astrolog Ernst Krafft, ünlü majisyen Erik Jan Hanussen gibi III.Reich’ın perde arkasının en parlak sembollerinden birisidir. Krafft otuzlu yıllarda Zürih ve Basel’de özellikle ekonomi alanında danışman astrolog olarak çalıştı. Bu göreviyle birlikte dolaylı da olsa, ilk kez faşist iktidar sahipleriyle bağlantıya geçti. Krafft düzenli olarak hazırladığı bültenleri Mannheim´lı bir firma sahibi aracılığıyla Hitler’in yardımcısı Rudolf Hess’e ulaştırıyordu. Ekonomi yazılarının diğer bir abonesi de RSHA (Ulusal Güvenlik Merkez Dairesi)’da Dış Ülke İstihbarat Şefi olarak çalışan Walter Schellenberg tarafından “İdeolojik İstihbarat” yapmakla görevlendirilen Dr.Heinrich Fesel’di. Söz konusu bölümün araştırma konuları arasında aynı zamanda farmasonlar, okültizm, gizli bilimler ve yabancı kültler de bulunuyordu.
Krafft 1939’da yaz aylarını geçirdiği Schwarzwaldurberg’de Alman politikasının hedefleriyle uzlaşabileceğini hissederek Almanya’da kalmaya karar verdi. II.Dünya Savaşı başladıktan birkaç gün sonra Dr.Fesel’den kendisine RSHA’da bir iş bulmasını istedi.Fesel’in şefi onay verince, Krafft 500 Reichmark aylıkla astrolojik tahminler geliştirip, rapor hazırlamakla görevlendirildi. Birkaç hafta sonra, Krafft’dan övgüyle söz ediliyordu. Ve 2 Kasım 1939’da Dr.Fesel’e gönderdiği bildiride 7-10 Kasım tarihleri arasında Hitler’in maruz kalabileceği muhtemel bir suikast girişimi konusunda uyarıda bulundu.
KRAFFT HITLER’E SUİKAST GİRİŞİMİNİ TAHMİN EDİYOR
Fesel bilgiyi elinde tuttu çünkü Hitler’in yaşamı üzerine yapılan astrolojik varsayımlar, Nazi hiyerarşisinde mutlak bir tabuydu ve zaman geçer. Münih’de 8 Kasım 1939 akşamı Hitler bir konuşma yapmaktadır konuşma bitiminde Hitler ve birkaç parti önde geleni derhal salonu terk ederler. Birkaç dakika sonra müthiş bir patlama duyulur, Hitler’in konuşmasını yaptığı kürsünün hemen arkasında saklı duran bir bomba patlamış, 7 kişinin ölümüne ve 36 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Ertesi gün olay gazetelere aks ettiğiış , 7 kişinin ölümü ve 36 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Ertesi gün olay gazetelerde yayınlandığında, Krafft Rudolf Hess adına Alman Şansölyesi’ne bir süre önce göndermiş olduğu bildirinin varlığını ve doğruluğunu hatırlatan bir telgraf çeker ve Fesel bir gün sonra amirleri tarafından çağrılarak Krafft’ın mektubunu göstermesi istenir. Öyle sanılıyor ki, Hitler muhtırayı daha ilk günden okumuş veya haberdar olmuştur.
Fakat tüm bu olanlar sanılanın aksine Krafft’ı zor durumda bırakmıştır. Gestapo tarafından tutuklanan Krafft’ın suikast girişiminde sır ortağı olduğu sanılmaktadır. Ancak olaydan birkaç gün sonra Gizli Polis Örgütü tarafından yakalanan Georg Elser’in bombayı koyduğu anlaşılınca, Krafft aklanırve sonra artık en yüksek Nazi çevrelerince kabul görmektedir. Berlin’de verilen partilerde Polonya Baş Valisi Dr.Hans Frank, Alman İşçi Cephesi lideri Dr.Robert Ley gibi önemli kişilerle tanışır. Bu sırada Dr.Joseph Goebbels’ten Nostradamus’u savaş propogandası için kullanma işini alır. Öte yandan Krafft dış ülkelerle bağlantısını sağlayan RSHA için de çalışmalarına devam etmektedir. Herşey iyi giderken, felaket aniden gelir ve Kraftt nedense bunu tahmin edememiştir, ya da..?
Kendi sonundan kaçamadı..
Hitler´in sağ kolu Rudolf Hess’in 1941’de İngiltere’ye kaçması, Krafft’ın Berlin’deki etkisinin sonu olur. Hitler’in, yardımcısı tarafından maruz kaldığı bu “ihanet”in asıl suçlusu, SS lideri Heinrich Himmler tarafından açıklanır: Neden bellidir, Rudolf Hess’in astrolojiye olan inancı. Bunun üzerine ülke çapında bir operasyonla tüm kahin ve astrologlar tutuklanırlar ve mülkiyetlerine el konur. Yakalananlar arasında Krafft´da vardır. Karısının Dr.Frank ve Dr.Ley’e yaptığı tüm başvurulara rağmen Krafft da diğer astrologlarla birlikte Oranienburg Toplama Kampı’na gönderilir.
Bir yıl sonra Krafft’ın tutukluluğu sürerken, Goebbels Krafft’tan yardım ister. Krafft, meslekdaşı Gorner’le birlikte Berlin’deki Propoganda Bakanlığı’nın yan binasına yerleştirilir. Kendilerinden müttefik generallerinin horoskoplarının hazırlanması istenmektedir.Krafft artık karısını görebilmeyi ummaktadır. Ama kısa bir zaman sonra yine kampa geri yollanır. Diğer yandan karısının Krafft’ın serbest bırakılmasına yönelik tüm çabaları sonuçsuz kalır. Ve sağlık durumu iyice bozulan kocası hakkında 13 Nisan 1945’te son haberi alır. Krafft 8 Ocak’ta Oranienburg Toplama Kampı’ndan Buchenwald Toplama Kampı’na nakledildiği sırada ölmüştür.
WILHELM THEODOR WULFF : HIMMLER’İN ASTROLOĞU
Hamburglu Wilhelm Theoor Wulff “Hess Operasyonu” sırasında tutuklanan birçok astrologtan biriydi. Wulff’un kaderi Krafft ve mesteklaşlarınınkinden daha farklı olmuştur. Bunun nedeni Wulff’un, işvereni fabrikatör Zimmermann aracılığıyla Felix Kersten’la tanışmasıdır. Kersten, SS liderine kişisel yakınlığı ile tanınan özel masörüydü. Wulff’un hikayesi aslen Krafft’ın yıldızının Nazi çevrelerinde söndüğü sırada başlar. Wulff da, Krafft gibi daha işin başında amirlerinin iltifatlarıyla onurlandırılır. Gözden düşmek artık onun için de toplama kampına gönderilmek anlamına gelecektir.
Wullf’un iş yaşamı artık Krafft’ın Oranienburg Toplama Kampı’na gidişine kadar benzerdir. Gizli görev olarak horoskoplar hazırlar. 28 Temmuz 1943’de Gestapo tarafından aniden Berlin’e getirilir. Kendisine SS Grup Lideri Arthur Nebe tarafından bazı açıklamalar yapılır; Politik karşıt güçler tarafından kaçırılan İtalyan faşist lider Benito Mussolini’nin hangi yolla olursa olsun bulunması gerekmektedir.
HIMMLER ASTROLOJİYE GÜVENİYOR Wulff Hint Astrolojisi’ni kullanarak, Mussolini’nin bulunduğu yerin Roma’nın 75 km güneydoğusu olduğunu saptar. Daha sonra Mussolini’nin izi bulunduğundu, tutulduğu yerin Wulff’un hesaplamış olduğu koordinatlarda, Roma’nın güneydoğusundaki Ponza Adası olduğu anlaşılır. Wulff bu başarısıyla Nazi yönetiminin güvenini kazanır ve birkaç ay sonra da Casusuluk Savunma Birimi Yöneticisi ve RSHA 6.Bölüm Şefi Walter Schellenberg’e takdim edilir. Schellenberg kendisinden Hitler’in geleceği ve savaşın sonucu üzerine bigi ister. Wulff Neptün’ün güçlü konumu ve Hitler’in horoskobundaki diğer yıdızlarla uyumsuz ilişkilerine dikkat çekerek, ABD ve SSCB’nin Mundane Astrolojisi’ndeki olumlu yıldız yönelimlerini vurgular. (Mundane; Ülkelerin jeo-politik gelecekleri üzerinde çalışılan özel bir astroloji türüdür.) Schellenberg sonuçtan çok etkilenir ve Himmler’e verilmek üzere bir rapor hazırlamasını ister.
ASTROLOJİ : İKTİDAR SAHİPLERİNİN AYRICALIĞI
Raporu, birkaç hafta sonraki Wulff - Himmler buluşması izler. Ne yazık ki bu ve bunu izleyen diğer buluşmalar üzerine yapılan açıklamalar Wulff’unkilerle sınırlıdır. Açıklamalar Wulff´un “Zodyak ve Gamalı Haç“ adlı otobiyografisinde geçmektedir. Bu kaynağa göre Himmler şunları söylemiştir: “Sıkı bir astrolog yasağına ihtiyacımız var. Kim yeni düzeni ihlal ederse bilmelidir ki, ele geçirildiği taktirde savaş sonuna kadar toplama kamplarında tutulacaktır. Bizim dışımızda kimsenin astrolojiyle ilgilenmesine izin veremeyiz. Nasyonal sosyalist devlette astroloji kişisel bir ayrıcalıktır ve kitleler için uygun değildir.”
Wulff’un Himmler’le görüşmesinin bütünü ve sonuçları bilinmiyor. Bununla beraber Wulff’un ilginç otobiyografisi Alman tarihindeki gizemli bir olaya yeni bir ışık tutmaktadır. Bugün tarihçiler için hala bir bilmece olan bu olay 20 Temmuz 1944’deki Hitler’e yapılan suikast girişimidir. Wulff’un raporundan anlaşıldığına göre Himmler suikastten haberdardı, fakat herhangi bir girişimde bulunmadı. Ayrıca Wulff’un horoskobu aracılığıyla III.Reich’ın ve ordunun ümitsiz durumunu da biliyordu. Himmler suikast girişimi sonrası doktor müdahalesi gerektiren bir sinir bozukluğu geçirdi. Bu sırada Wulff’tan sürekli olarak horoskobu ve gelecekle ilgili öngörüleri üzerine bilgi istiyordu. Öte yandan savaşın sonuna doğru Kaltenbrunner ve Martin Bormann Himmler’e karşı giderek insafsızlaşan entrikalar çevirmekteydiler. Himmler, Hitler’i devredışı bırakması ve Batılı güçlerle tek taraflı bir barış imzalanması için artık birçok yönden sıkıştırılmaktaydı. Fakat herhangi bir eylem yapamadı. Korkunun getirdiği panik içinde sürekli olarak günlük ve haftalık horoskoplar hazırlattı. Umudunu geleceğini umduğu bir mucizeye bağlamıştı. Oysa, kendisinin ve Führer’in kaderi artık belliydi .
ASTROLOGLAR SUÇLU MUYDU ?
Öykünün sonu bilindiği gibidir : Astroloji bile tüm zamanların en büyük canilerinden ölümden kurtaramamıştır. Öte yandan yanıtlanmayan sorular var: Hizmetlerini faşizan ve insanları hiçe sayan bir rejimin kullanımına sunan astrologların bu tavrı ahlaki kabul edilebilr mi? Ya da toplama kamplarına gönderilmelerini engellemek için bu hizmetleri yerine getiren kişileri mahkum etmek gerekir mi ?
ASTROLOJİ HALKIN RUHUNU ZEHİRLER
Sembol: Koç
Yönetici gezegen: Mars
Yönetici ev: 1. Ev
Element: Ateş
Düzey: Kardinal
Biyoloji: Baş ve yüz
Slogan: Kendim
Kader bağları: Aslan, Yay
Yükselmek için: Yengeç, Oğlak
Güç kazanmak için: Sabır
Olması gereken: Heyecanlı olaylar
Spor: Tekvando
Hobi: Dağcılık
Uygun meslekler: Etfayeci, aerobik hocası
Aksesuar: Şapka
Renk: Kırmızı
Tatil için: Rio Karnavalı
Zevk için: Eylem, yeni başlangıçlar, iddialaşma
Hoşlanmadıkları: İzlemek, paylaşmak, kaybetmek
Son sözü: Yolumdan çekilin.
BOĞA BURCU
Yönetici gezegen: Venüs
Yönetici ev: 2. Ev
Element: Toprak
Düzey: Sabit
Biyoloji: Boğaz, gırtlak
Slogan: Benim
Kader bağları: Başak, Oğlak
Yükselmek için: Aslan, Kova
Güç kazanmak için: Ticaret
Olması gereken: Saat
Spor: Masaj
Hobi: Yeni bir BMW
Uygun meslekler: Borsacı, bankacı
Aksesuar: Kaşkol
Renk: Çimen yeşili
Tatil için: Norveç
Zevk için: Lüks, güzellik, çikolata
Hoşlanmadıkları: Esneklik, kalitesizlik, acele
Son sözü: Bana para gösterin.
İKİZLER BURCU
Yönetici gezegen: Merkür
Yönetici ev: 3. Ev
Element: Hava
Düzey: Değişken
Biyoloji: Akciğer, kollar
Slogan: İletişim
Kader bağları: Terazi, Kova
Yükselmek için: Başak, Balık
Güç kazanmak için: Ekip çalışması
Olması gereken: Saçma şeyleri çözmek
Spor: Tenis (çift)
Hobi: Çift kişilik bisiklet, hava paraşütü
Uygun meslekler: Kütüphaneci, avukat
Aksesuar: Omuz silkmek
Renk: İki tonlu her renk
Tatil için: Yunanistan
Zevk için: Seçmek, ellerini kullanmak, bilgi
Hoşlanmadıkları: Zamanında davranmak, sorumluluk, bağlanmak
Son sözü: Dans iki kişiyle yapılır.
YENGEÇ BURCU
Yönetici gezegen: Ay
Yönetici ev: 4. Ev
Element: Su
Düzey: Kardinal
Biyoloji: Göğüs, sindirim sistemi
Slogan: Evim
Kader bağları: Akrep, Balık
Yükselmek için: Koç, Terazi
Güç kazanmak için: Evde parti vermek
Olması gereken: Nostalji
Spor: Yüzme
Hobi: Evi yeniden döşemek
Uygun meslekler: Ahçıbaşı, hemşire, öğretmen
Aksesuar: Elde dokunmuş atkı
Renk: Koyu mavi
Tatil için: ABD Orlando
Zevk için: Pişirmek, çocuklar, konfor
Hoşlanmadıkları: Özür dilemek, unutmamak, yengeç şakaları
Son sözü: Ev, kalbin olduğu yerdir.
ASLAN BURCU
Sembol: Aslan
Yönetici gezegen: Güneş
Yönetici ev: 5. Ev
Element: Ateş
Düzey: Sabit
Biyoloji: Kalp, sırt
Slogan: Zevk
Kader bağları: Koç, Yay
Yükselmek için: Boğa, Akrep
Güç kazanmak için: Sahnede olmak
Olması gereken: Liderlik
Spor: Monopoli
Hobi: Galalara çağrılmak
Uygun meslekler: Sinema oyuncusu, rehber
Aksesuar: Saç fırçası
Renk: Sarı
Tatil için: Singapur
Zevk için: Hayal kurmak, cesaret, cömertlik
Hoşlanmadıkları: Bir köşeye çekilmek, kaybetmek, patronla beraberlik.
Son sözü: Hiçbir iş gösteri yapılmaksızın yapılamaz.
BAŞAK BURCU
Yönetici gezegen: Merkür
Yönetici ev: 6. Ev
Element: Toprak
Düzey: Değişken
Biyoloji: Mide, bağırsaklar
Slogan: Sağlık
Kader bağları: Boğa, Oğlak
Yükselmek için: İkizler, Yay
Güç kazanmak için: Sayı saymak
Olması gereken: Acele
Spor: Araba kullanmak
Hobi: Komşunun evinde temizlik yapmak
Uygun meslekler: Editör, hastabakıcı
Aksesuar: Sargı bezi, temizlik fırçası
Renk: Koyu renkler
Tatil için: İsviçre
Zevk için: Organizasyon, rutin işler, kendini adamak
Hoşlanmadıkları: Yetersizlik, verimsizlik, geç kalmak
Son sözü: Dikiş bir kere yapılmaz.
TERAZİ BURCU
Sembol: Terazi
Yönetici gezegen: Venüs
Yönetici ev: 7. Ev
Element: Hava
Düzey: Değişken
Biyoloji: Böbrekler
Slogan: Ortaklık
Kader bağları: İkizler, Kova
Yükselmek için: Yengeç, Oğlak
Güç kazanmak için: Arabuluculuk
Olması gereken: Cazibe
Spor: Kürek çekmek
Hobi: First Class’da Paris uçuşu
Uygun meslekler: Güzellik uzmanı, taşımacı
Aksesuar: Bir şişe su
Renk: Yeşil, mavi tonlar
Tatil için: Fiji
Zevk için: İşbirlikleri, centilmenlik, diyalog
Hoşlanmadıkları: Uyumsuzluk, yalnızlık, yalnız karar vermek
Son sözü: Güzellik bakınca fark edilmelidir.
AKREP BURCU
Yönetici gezegen: Mars/Pluto
Yönetici ev: 8. Ev
Element: Su
Düzey: Sabit
Biyoloji: Seksüel organlar
Slogan: Seks
Kader bağları: Yengeç, Balık
Yükselmek için: Aslan, Kova
Güç kazanmak için: Soruşturmak, öğrenmek
Olması gereken: Satranç
Spor: Seks
Hobi: İnternette chat
Uygun meslekler: Dedektif, cerrah
Aksesuar: Büyüteç
Renk: Siyah, kırmızı
Tatil için: Hollanda
Zevk için: Gizem, kıskançlık, iğneli konuşma
Hoşlanmadıkları: Sırları açıklamak, basitlik, yarıda bırakmak
Son sözü: Evet, haydi bebeğim.
YAY BURCU
Yönetici gezegen: Jüpiter
Yönetici ev: 9. Ev
Element: Ateş
Düzey: Değişken
Biyoloji: Kalça, kaba etler
Slogan: Felsefe
Kader bağları: Koç, Aslan
Yükselmek için: Başak. Balık
Güç kazanmak için: Durmadan gezmek
Olması gereken: Bol uçak bileti
Spor: Okçuluk
Hobi: Ata binmek
Uygun meslekler: Tur rehberi, park koruyucusu
Aksesuar: Palyaço külahı
Renk: Siyah
Tatil için: Neresi olursa olsun
Zevk için: Yolculuk, felsefe, konuşmak, iyimserlik
Hoşlanmadıkları: Sorumluluk, detaylar, vaatte bulunmak
Son sözü: Benimle düello etmeyin.
OĞLAK BURCU
Sembol: Deniz tekesi
Yönetici gezegen: Satürn
Yönetici ev: 10. Ev
Element: Toprak
Düzey: Kardinal
Biyoloji: Deri, dişler, kemikler, dizler
Slogan: Sosyal statü
Kader bağları: Boğa, Başak
Yükselmek için: Koç, Terazi
Güç kazanmak için: Fiat belirlemek
Olması gereken: Sıkı çalışmak
Spor: Golf
Hobi: Lüks bir restoranda akşam yemeği
Uygun meslekler: Haberci, antropolog
Aksesuar: Özel asistan
Renk: Tüm koyu renkler
Tatil için: Japonya
Zevk için: Sabır, saygı, başarı
Hoşlanmadıkları:
Son sözü: Amaçsız yaşayamam.
KOVA BURCU
Sembol: Su taşıyıcı
Yönetici gezegen: Satürn/Uranüs
Yönetici ev: 11. Ev
Element: Hava
Düzey: Sabit
Biyoloji: Ayak bilekleri
Slogan: Dostluk
Kader bağları: İkizler, Terazi
Yükselmek için: Başak. Balık
Güç kazanmak için: Orijinal olmak
Olması gereken: Gözlemlemek
Spor: Yoga
Hobi: Teknoloji fuarlarını gezmek
Uygun meslekler: Çevreci, bilgisayar uzmanı
Aksesuar: Bir zaman makinesi
Renk: Beyaz, sarı
Tatil için: Kosta Rika
Zevk için: Yenilikler, orjinalite, arkadaşlık
Hoşlanmadıkları: Tutuculuk, sınıflandırma, duygusal patlamalar
Son sözü: Dünyanın dışında düşünün.
BALIK BURCU
Sembol: Balık
Yönetici gezegen: Jüpiter/Neptün
Yönetici ev: 12. Ev
Element: Su
Düzey: Değişken
Biyoloji: Ayaklar
Slogan: Bilinçaltı
Kader bağları: Yengeç, Akrep
Yükselmek için: İkizler, Yay
Güç kazanmak için: Başkalarına yardım etmek
Olması gereken: Şiir yazmak
Spor: Meditasyon
Hobi: Tiyatroya ve müzikallere gitmek
Uygun meslekler: TV yapımcısı, barmen
Aksesuar: Yüzük
Renk: Deniz mavisi
Tatil için: Fas
Zevk için: Romantizm, yardımseverlik, şefkat
Hoşlanmadıkları: Gerçekler, orta düzey insanlar, duygusuzluk
Son sözü: Savaş değil, aşk yapın.
"Popüler gazete astrolojisine saygı duymayabiliriz. Aşırı telaşlı, herşeye yetişme çabasında olan öngörüler vardır karşımızda. Balık burcunda doğan birisinin o günü iyi olacak ve yeni planlar yapacaktır, gazetedeki burcunuzda böyle bir ifade ile karşılaşabilirsiniz ama bunu Astroloji ile yapmak şart değildir, herkesin böyle şeyler söylemesi mümkündür. Bazı astrologların belki de haklı olarak bu tür sözcüklerden nefret ettikleri görülür, haklılıklarının nedeni ise eleştirilerden ve küçümsemelerden korkmalarıdır..."
"Dış görünüşüyle Astroloji´nin, modern Batı biliminin kuramları ve buluşlarıyla taban tabana zıt olduğu düşünülmelidir." Ansiklopedi Britannica.
Dr. Percy Seymour Greenwich Kraliyet Gözlemevi´nden ve Polytechnic South West´de Astronomi Öğretmeni
Öyleyse Astroloji´nin tavrı ne olmalıdır, işte sorumuz budur ve bu yazıda bilimle Astroloji arasındaki derin ayrılığın bir yaklaşma yerinin olup, olmadığını gözden geçireceğiz. ilk durağımız popüler Astroloji olmalıdır yani gazete astrolojileri; Çeşitli gazete ve dergilerde yer alan burç, fal ve Astroloji köşeleri konunun vitrinidir ya da Astroloji marketin vitrinine konulan malzemedir, bu malzemeye bakan bilimciler, aydınlar, halk ve astrologlar kendi tavırlarını alırlar. Tavırlar çok değişken ve farklıdır, bir grubun tavrına diğerleri hiç katılmaz, onaylamaz ya da olmadık bir noktada uyum sağlanırken çatışmaların dahi ortaya çıktığı görülür. Aynı tür çatışmaların astrologların kendi aralarında da ortaya çıktıkları görülür, tekniklerin pratik uygulamaları doğrultusunda ciddi ayrılıklar vardır. Bir kesim çalışmalarını bilimsel bir baza oturtma Çabasındayken, diğer bir kesim ise öngörünün antik ve klasik bir sanat olduğunu ileri sürerek bilimsel yaklaşımları reddeder. Araştırmacı Lyall Watson "Supernature" adlı kitabında şöyle demektedir; "Başlangıç olarak, popüler gazete astrolojisine saygı duymayabiliriz. Aşırı telaşlı, herşeye yetişme çabasında olan öngörüler vardır karşımızda. Balık burcunda doğan birisinin o günü iyi olacak ve yeni planlar yapacaktır, gazetedeki burcunuzda böyle bir ifade ile karşılaşabilirsiniz ama bunu Astroloji ile yapmak şart değildir, herkesin böyle şeyler söylemesi mümkündür. Bazı astrologların belki de haklı olarak bu tür sözcüklerden nefret ettikleri görülür, haklılıklarının nedeni ise eleştirilerden ve küçümsemelerden korkmalarıdır..."
Medya Yöneticileri Burç Köşelerini Nasıl Seçerler?
Küçümsenme veya hafife alınma tavrına neden olan yayınların üç ana grupta toplandıkları görülür. İlk grupta sipariş edilen günlük burçlar vardır, bu tür Watson´un tanımladığı türdür. İkinci grupta, Astroloji´nin pek ortada görülmediği veya fırsat buldukça eleştirilemeyen ve genelde kökenine ulaşılamayan bilimsel sonuç veya raporlardan söz eden köşeler yer alır. Diğerlerinden üstün olan küçük bir grubun hazırladığı köşeler üçüncü grubu oluştururlar ve tartışılabilecek ciddi olasılıkları ve bazı olayların kanıtlarını sergilerler, burada Astroloji´nin bazı bölümleri, iddiaları vardır ve konuya göre bilimsel temellerle buluşmak mümkündür. Yazı işleri müdürlerinin bu üç grupla ilgili seçimleri önemlidir, seçimleriyle ya katı bilimi tavır almaya davet ederler, ki buradaki çelişki önemlidir, bir yazı işleri müdürünün Astroloji ile alay eden, hatta mahkum eden bir zihniyeti sergilerken yanısıra da Astroloji´nin çalışamadığı bir ortamda Astroloji köşelerine yer vermeye devam etmesi, okurlarının entellektüel yeteneklerine saygı duymadığı anlamına gelecektir, o zaman da okurlar fikirlerini belirtme yolunu seçeceklerdir. Peki acaba, ilk gruptaki günlük burç tahminleri bir yerlerden ciddi destek almıyorsa hatta astrologların kendileri dahi ciddi bakmıyorlarsa neden hala yayınlanıyorlar? Bunun bir nedeni, Astroloji´nin bir dünya görüşü olmasıdır yani kozmik bütünlüğün bir parçasıdır, daha da ötede insanın bilinçaltında sürekli bir kozmik ilginin varolmasıdır ve bu bir ihtiyaçtır bu nedenle de tatmin edilmesi gerekir ve de günlük burç tahminleri insanlara bu tatmini sağlarken, modern bilim ve astronomiye göre çok daha kolay, anlaşılır ve rahattır. Bilimin katı duyarsızlığı, astronominin çizdiği soğuk ve düşmanca bakan evren Astroloji´de yoktur, aksine Astroloji´de daha insancıl, bizlerle içiçe, sorunlarımızı paylaşan bir evren vardır, gerçek olup olmamasının ötesinde bu ihtiyaç daha büyük bir öncelik taşır. Bir diğer neden ise, gazete ve dergilerdeki Burç Astroloji´sinin temelinde Güneş merkezli zodyağın yani burçlar kuşağının bulunmasıdır, gezegenler arası karmaşık ilişkilerin kolayca anlaşılır bir ifadeyle sergilenmesi ve günlük, haftalık, aylık paketler halinde drajeler haline getirilmesi sadece kullanışlı olma halinden başka birşey değildir. Bir astrologla birebir konuşulduğunda içinde kaybolunan terminolojik kaosun yerine, bu köşelerde unutulduğunda yine okunabilen basit, daha güncel, toplumsal düzey ortalamasına uyumlu ifadeler vardır. Birinci grubun, ikinci ve hele üçüncü gruba tercih edilmesinin nedeni böyledir, yazı işleri müdürleri tercihlerini yaparken böyle bir görüşe veya analize sahip olmasalar ya da ulaşamasalar dahi güdüsel deneyimleri ile, bilimi karşılarına almak pahasına kararlarını verirler. Çünkü medyanın görevi basitlik ve anlaşılır olmaktır. Bilim yaşamımızın önemli bir parçasıdır. Tıp ve biyoloji bilimlerinin her an ulaştığı yeni sonuçlar, süregelen araştırmalar yaşamsal değerler taşırlar. Hastalıklar fethedilir ve sağlığımız düzenlenir. Yaşamlarımız teknoloji ile doludur, bilgisayarlardan, uydu yayınlara kadar herşey bilimsel kuramlara göre vardırlar. Bilim aynı zamanda da, bizim geçerli hukuğumuzdur, örneğin pataloji hukuğun karar kaynağıdır. Birçok insan için bilimin sunduğu yaşadığımız dünya ile ilgili bazı tür gerçekler sürpriz değildir. Burada bilimcilerin istisnalar dışında dürüst ve objektif olmaları ile ön yargısız araştırmalara öncelik tanımaları önemli ve geçerlidir.
Bir Etkiler Çorbasının İçinde Miyiz?
Astroloji´ye karşı çıkışların ve tartışmaların önemli bir derlemesi R.B. Culver ve P.A. Ianna tarafından "The Gemini Syndrome" adlı kitapta yapılmıştır. Bu çalışmada öncelikle Güneş´in, Ay´ın, gezegenlerin çekim alanlarıyla, hastahane binasının, çocuğun doğumunda bulunan doktorun, annenin bulundukları ortam Newton Yasaları ile hesaplanmışır. Hesaplamalar sonucunda Güneş´in çekim gücünün, örneğin Mars´ın çekim alanının yaklaşık bir milyon katı olduğu, Ay´ın çekim alanının ise Mars´ın 5.000 katı olduğu belirtilmiştir. Bunlar bize hastahanenin çekim ortamının Mars´dan 500 kat fazla olduğunu, annenin ve doktorun çekim alanlarının 20 kat fazla olduğunu gösterirler, Jüpiter ve Venüs için de karşılaştırmalı hesaplar yapılabilir. Yapılan benzer hesaplamalar bize doğum anında bu gök cisimlerinin çocuğun üzerinde gelgit bir çekim alanını gösterirler ve gelgit etkileri çekim alanlarıyla doğrudan ilişkilidirler ama bu ilişki göründüğünden çok daha karmaşık ve komplekstir. İki ayrı yer arasında çekim alanlarının değişkenliğinin ölçümlenmesi önemli ama güç bir sorunu oluşturur, Ay´ın çekim gücünün gelgiti, dünyada okyanusları etkilemektedir, bunu hepimiz biliriz fakat bu gelgitin veya gelgiti oluşturan gücün etkisi dünyanın her yerinde aynı değildir, ölçüm metodu henüz bulunmuş değildir ama bu güç vardır ve kanıtlanmıştır; bizler Ay´ın gelgit etkisi yarattığını biliriz çünkü Ay, dünyaya çok yakındır bu nedenle de olay gözlemlenebilecek düzeydedir. Aynen Güneş gibi, Güneş´in etkisi Ay´dan milyonlarca kez fazladır ve bunlar hastahanedeki doktorla, anneyi etkilerler.
Bilimsel bir raporun sonuçları;
Güneş bize enerji verir yani ısı ve ışık kaynağıdır, bu ısı ve ışığın gücü bebeğe iki metre uzaklıktaki 200 watt´lık bir ampulden daha fazladır. Öte yandan ampulün radyasyon etkisi bir gezegenden hatta Dolunay´dan bile daha fazladır. Bu da bize lokal etkilerin zayıf göksel etkilerden daha yoğun olduğunu kanıtlar, tabii ki Güneş´i ve Ay´ı bazı zamanlarda istisna kabul etmemiz kaydıyla. Öyleyse burada gezegenlerin etkin olduklarını söylemek mümkün olamaz ve işte bu nokta bilimsel çevrelerin tartıştıkları ve karşı çıktıkları temel fikrin ta kendisidir. Ama o zaman da tek tür bir etki altında olduğumuz durumu ortaya çıkacaktır, oysa Güneş ve Ay´da olduğu gibi gezegenlerin de bir çekim ve etki alanı oluşturdukları bilimsel bir kabuldür ve de bu etki dünyamızdaki yaşam üzerinde geçerlidir fakat bu bir teoridir. Bilim bu noktada karmaşaya izin vermez, olasılıkları ve daha karmaşık kuramları reddeder, bilimciler bu tür kuramlarla yüzyüze geldiklerinde özellikle Astroloji´nin işi karıştırmasını istemezler ve karşı çıkarlar. "The Times" tarafından tanıtılan ve bilim dünyasının en saygın yayını "Nature"da California Üniversitesi fizikçilerinden Shawn Carlson tarafından, 1985´de yayınlanan makale dikkat çekici ve de önemlidir; Carlson, astrologların iddia ettikleri gibi diğer astronomik cisimlerin ve gezegenlerin doğum anındaki pozisyonlarının kişilikle ilişkili olduğunun kanıtlanamadığını belirtmektedir, yapılan deneyler astrolojik hipotezleri yalanlamaktadır. Fakat burada bir hata olabilir çünkü Carlson bilimin çok fazla genel ve yüzeysel yöntemlerini kullanarak testler yapmıştır ve ana prensipleri görmezden gelmiştir. Bu yoldan giderek Astroloji´yi gözden çıkarmak, Hıristiyanlığın temel öğretilerini ve tarihsel akışını bir köşeye atarak, çeşitli Hıristiyanlık kurumlarının süsleyip, püslediği ve bir doktrin haline getirdiği bir yaklaşımı kesin doğru olarak kabul etmek anlamındadır; işte bu yaklaşım doğru olmayabilir. Öyleyse Astroloji´yi bilimsel deney masasına yatıracaksak, özel yöntemler kullanmamız hatta geliştirmemiz gereklidir hatta elzemdir. Öte yandan Carlson, Nature´daki makalesinde çok önemli üç kaynağı da gözardı etmiştir. Fransız psikolog Michel Gauquelin´ın istatistiksel araştırmaları, Dean ve Mather´in "Doğum Astrolojisi" kitabı ve de Eysenck ile Nias´ın vardığı ihtimallerle ilgili benzer sonuçlar tümüyle yok kabul edilmiştir oysa tüm bu çalışmaların bilimselliği tartışılamaz. Her üç kaynakta, Astroloji´nin bir saflık ve boş inanç görüntüsünün çok ötesinde bir yerde olduğu özellikle vurgulanırken, raslantıların matematiğinin anlaşılmasından sonra işin renginin değişebileceği belirtilmektedir.
Evet, bilimin katı bakış açısı altında Astroloji bir boş inançtır. Bunu unutmuyor ve yine bilimin verileri doğrultusunda Güneş Sistemi´ndeki cisimlerden gelen radyasyon türü ışınların dünyamıza ulaştıklarını da bu arada anımsıyoruz. Bu ışınların etkisi, bir benzetme olarak ilgili bilimsel çevreler tarafından dev bir depoyu aydınlatan ışıkların yaydığı etkiden daha fazla olarak tanımlanmıştır. Kısacası ortada kozmolojik bir etki veya iletişim vardır; soru bunun neyi, nasıl yaptığıdır yani kozmik etkilerin varlığını tartışma noktası çoktan aşılmıştır. Bilim bir gariplik daha yaparak, Astroloji´yi telaşla dışlama kompleksi içinde kalarak, hiçbir astrolojik iddiaya karşıt olabilecek bir bilimsel kuram geliştirmemiştir. Bu görüş açısının bilim dünyasında nesilden nesle geçtiği dikkat çekicidir, oysa çok ciddi ve bilimsel eğitimden geçmiş astrologların ne dediklerinin veya neyi savunduklarının dinlenmesi gereklidir, özetle bilim bundan kendisine yararlı sonuçlar dahi çıkarabilir. Bir dönem Britanya Astrolojik Araştırmalar Fakültesi´nin başkanlığını yapan Julia Parker, kocası Derek Parker ile beraber yazdığı "A History of Astrology" adlı kitapta, gezegenlerin insan üzerindeki etkilerinin ısı ve ışık gibi sonuçları olduğunu yani doğal bir etki olarak düşünülmesini belirtirken, eski astrologların aynı gücü okült bir güç yani doğaötesinden geldiğini sandıklarını anlatır. Birçok fizikçiye ve astronoma göre, yeni bir etki alanını araştırmanın zamanı değildir ve gereği yoktur, dört büyük güç vardır; yerçekimi, elektromanyetik alanlar (Bunun içinde elektrik ve manyetik çekim alanları vardır.) ve iki nükleer güç. Bilimin yaklaşımı yani bir güç alanı aramak yerine teorik fizik alanındaki yeni bir uzlaşmadır yani dört büyük gücün bileşimi olan tek bir Süpergüç´tür. Her ne kadar bir grup fizikçi beşinci bir gücü keşfettiklerini söylüyorsa da, sonuç bilimsel değildir, iddialar daha çok daha önceki araştırmacılardan miras kalan değişim arzusunun geçerli olduğu bir yorum biçimi şeklindedir. Astronomik, fiziksel, kimyasal ve biyolojik büyük buluşma, tüm güçleri yeterince açıklayabilir, bir anlamda da işte bu buluş yeni bir güç olarak tanımlanabilir. O zaman da, astrolojik etkileri araştırırken daha rahat olabilir, gizemli bir güç aramak yerine, Süpergüç´ün etkileri bir kompleks olarak astrolojik değişkenlerle karşılaştırılabilir.
Bu bir güç arayışıdır, hala kimilerine göre Astroloji´nin bilimsel bir arayışa, bilimsel temellere oturmasına hiç gerek yoktur çünkü onlara göre Astroloji bir yorum sanatıdır, sezgilerle çalışır ve astroloğun önündeki şekiller sadece sinemafotografik belleği çalıştırarak, bilinçaltını açan referanslardır. Buna karşın günümüzün birçok önemli astroloğu ise, bilimsel buluşmanın şimdilerde çok daha gerekli olduğu görüşündedir çünkü eski bir sanat dahi olsa Astroloji eğer yaşamak istiyorsa biran evvel safralardan kurtulmalı ve yeniden doğmak için bilimle buluşmalıdır. Süpergüç veya Birleşik Alan Kuramı insan-doğa-evren üçgeninin temeli olarak tanımlandığında, içinde bulunduğumuz ortamda ne tür değişkenlerle, bileşkenlerle ve oluşumlarla yaşadığımız anlam kazanacaktır. Bununla beraber astrologların çok farklı tavırları, konunun damak tadları olarak düşünülebilirler. Önemli olan Astroloji yemeğini yiyenlerin damak tadlarının gelişmesi ve önlerindeki yemeğin tadını alabilme sınavını vermiş olmalarıdır. Toplum ise, en azından Astroloji´yi bilimsel koşullarda çalışır görmek istemektedirler ve gerekli bir değişim veya genişletme eyleminin arzulanması geçerli bir dünya görüşüdür. Ama bütün bunlar sonuç olarak geçicidir ve gelecek tahmin edemeyeceğimiz ilginç ve çarpıcı sonuçlara gebedir...
Tüm zamanların en iyi medyumlarından kabul edilen ünlü "Uyuyan Kahin" Edgar Cayce, Astroloji´ye yeni bir boyut getiriyordu. Ona göre ve hatta Astroloji´nin babalarından Plotinus´a göre, gezegenler ruhsal varlıkların yaşam ve deney alanlarıdırlar. Her birimiz Güneş Sistemi´ndeki tüm cisimlerden etkileniriz ama bu etki fiziksel değil, bilinç düzeyimizi etkileyen farklı titreşim alanlarından oluşur.
Hazırlayan; John K. Hammelton
Bilinmeyen, açıklanamayan ruhsal fenomenler bu tür okumalarla açıklanabilir; böylece doğadışının yolunu bulabiliriz. DDA denen Duyu Dışı Algılama´nın sınırlarının içinde, telekinezi, durugörü, astral yolculuk ve mistik deneyler bulunmaktadır. Yaşanan deneyler sonucunda sırların çoğunun Doğu´da saklı olduğu ve tanımladığı görülmüştür; bu gizem çözülme noktasına Satori, Moksha veya Nirvana denir. Düşünce daima eylemin merkezindedir, beyne bağlı sinirsel iletişim ağı yeterli güce ulaşıldığında (Nirvana gibi), yukarda adı geçen DDA olaylarını başlatır. Bunun en iyi örneklerinden birisi, yetenek veya ruhsal güç hangi tanım olursa olsun, Okült alanın en tanınmış isimlerinden birisi olan Edgar Cayce´dir. Ona "Uyuyan Kahin" deniyordu; bir şifacı, bir kahin ve bir kutsal kitap yorumcusuydu. Burada okurlarımızın gerçek medyum tanımını öğrenmeleri gerekiyor, Cayce bir medyumdur ve ölümünden sonra ardında 14.000 ruhsal mesaj ve öngörü bırakmış ve 44 yıl boyunca 6.000´den fazla insan çevresinde bilgilenmek amacıyla yeralmıştır. Onun yaptığı iş cin, peri saçmalıklarları değil, muska istismarları değil, dinsel çıkarcılık ve yalancılık değil, belli bir düzeyi, kültürü ve felsefeyi içeren bilgilenme işidir. Bu nedenle de Türkiye´de kendisine medyum, cinci, perici adını takan insanlara kimsenin inanmaması ve hatta kovmaları gerekmektedir. Cayce, özel bir trans yöntemiyle tanıkların önünde kendinden geçiyordu, sadece şifa yaptığı anları kimse görmedi, isimleri ve bilgileri alıyor, gerekeni yapıyordu; uyumadan sonra metafizik sorulara cevap veriyordu.
Ruh dıştan çok, kendisinden etkilenir.
Edgar Cayce ve Plotinus´ın düşünceleri ve de diğer mistik doktrinler daima ölümsüzlüğü düşünerek, ruhun bedenleri kullandığını öne sürdüler. Bilindiği gibi bu yaklaşım, reenkarnasyon ya da ruh göçüdür, kardeş doktrinlerde Karma olarak tanımlanır ve de determinizmaya yani neden-sonuç ilişkisi ile açıklanır. Göründüğü kadarıyla mantıksal olarak, birden fazla yaşam deneyi gereklidir, dünya sahnesindeki evrimin ve ruhsal yaşam açısından gelişimin yolu budur; özellikle de ruh düşünsel olarak ölümsüzlük sezgisine sahipse... Edgar Cayce, bunu ruhsal yaşamlar arası ilişkinin açıklanması şeklinde yorumluyor ve anlattıklarına "Yaşam Okumaları" diyordu. Cayce´nin okumalarında birey, sadece çevresel etkilerle (Aile, ortam, eğitim gibi...) gelişmiyor veya olumsuz etkiler almıyordu. O bir çevre kurbanı değildi, kendisiyle de buluşuyor ve kozmik güçlerin karmik kalıntılarını da kullanıyordu. Cayce; "Bir ruh bir bedene girdiği anda, bir kapı açılır. Bu bir fırsattır, ruhun kaderi inşa edilecektir. İyi ya da kötü olaylar önceden programlanmıştır, bunları kullanmak fırsatı ruha aittir yani önüne gelen iyi ya da kötü olayı ruh serbest iradesiyle değerlendirir. Verilecek kararlar ruhun kurtuluşu yolundadır, burada sorumluluklardan kaçılamaz, ruh buna mecburdur." der ve şöyle devam eder; "Kalbin zenginliği, sözlerle anlaşılır, düşünceler eylemdir ve kişi kendisini geliştirmek için daima onur verici işler yapmalıdır, kendisini eğitmeli ve kendisine aslı gücenmemelidir." Bizler seçimlerimizde hürüz ama sorumluyuz, günlük kararlarımız geleceğin seçimlerinin koşullarını oluşturur ve raslantılar koşulları kaçınılmaz biçimde etkilerler.
Güneş Sistemi, olacaklar üzerinde etkilidir.
Plotinus da benzeri şeyleri söylüyor ve ruhun madde dünyasına olan ihtiyacını şiddetle ve kesinlikle vurguluyordu. Başkalarının iyiliğine ve yardıma adanmış bir yaşam, beş veya altı yaşam deneyimine bedeldi. Ama ruh bunu bilinçli yapmalı fakat bu bilinçliliğin içinde de gelecek yaşamların daha iyi geçmesi egosu da yer almamalıydı; amaç ölümsüzlüktü. Cayce, bireysellikle kişiliği ayırır, kişilik dünyevidir ve fizik bedenden etkilenir ama birey ölümsüz ve ebedidir. Kişiliğin üst düzeyinde birey duyusu vardır, üç ya da dört yeniden doğuştan sonra oluşur. Her doğuş, duyguları ve kişisel yetileri yansıtır. Kişilik, bireyin bir açısından başka birşey değildir. Dünya yaşamlarının ara dönemlerinde ruh gezegensel boyutlarda varolur, bu bir bilinç alanıdır, bireyin veya öz ruhun bu alandaki yönlendirmeleri, dünya yaşamlarında belirir. Öte yandan, önceki dünya yaşamları ve deneyler duyusal tahrikler yaratarak, ruhsal ilişkinin başlaması için gereken kişiliği şekillendirirler. Edgar Cayce, 1923´de başlattığı "Okumalar"ın ileri aşamalarında, astrolojik düşüncelerin özel anlamlar doğurduğunu söylerken, insan üzerindeki en büyük güç olduğunu sayısız kez şiddetle vurguluyordu. Şöyle diyordu; "İnsanın kaderini etkileyen en büyük güç, önce Güneş´tir, sonra dünyaya yakın gezegenlerin gücü gelir, bütün bunlar bireyin doğum zamanında etkilemeye başlarlar. Anlamaya çalışın, gezegenlerin bir eylemi yoktur veya Güneş´in ya da Ay´ın evrelerinden söz etmiyorum, doğal olarak tüm göksel varoluşlar insandaki olacaklar üzerinde etkindirler."
Diğer gezegenlerde fizik bedenlere gerek yoktur.
"İnsanlığın Güneş Sistemi ile çok özel bir ilişkisi vardır. Biz bir amaç doğrultusunda varız ve amacımız burada bulunmaktır. Tüm göksel kürelerle bir iç ilişki halindeyiz, bizler onlardan, onlar da bizden etkilenirler. Dünya ruhların buluşma ve çalışma yeridir, burada diğer ruhların yaşamlarını öğrenir ve öğretilerle bütünleştirirken göksel kürelerin bilinç boyutları ile karşılaştırırız. Her gezegen bir öğretinin bir parçasıdır, bir titreşim, bir frekans merkezidir, buralarda ruhlar bulunurlar ve toplu olarak büyük uyanışı amaçlarlar..." Cayce gezegensel titreşimlerin, bir amaç için oluşturulmuş, derlenmiş, özümlenmiş özel bir çevre ortamında çalışan bilinç frekanslarına paralel olduklarını söylüyor ve devam ediyordu; "Dikkat edilmesi gereken şey, özgün bir üniversite eğitiminin varlığıdır, ruhlar ayrı çizgide olabilirler yani Harvard veya Yale Üniversiteleri´nde okuyabilirler; bu şu demektir; bulundukları çevrede aktiftirler ve oranın vibrasyonlarını taşırlar." Öğrenci varlık kollektif bilinç alanına veya titreşimine girmeye hak kazandığında yani okulundan mezun olduğunda "ruh" adını almaya hak kazanır. Aynı şekilde düşünerek gezegenlerin etkilerini anlayabilir ve algılayabiliriz yani Cayce´e göre gezegenleri farklı okullar gibi düşünmeliyiz, her bedenli veya bedensiz ruh gezegenlerin birinin ya da ender olarak birkaçının titreşim alanının içindedir. Çünkü bizler çevrelerimizde evrimleşebiliyoruz ve her gezegensel alanda bilinmedik bir süre için konuklarız. Cayce devam ediyor; "Konuklar Güneş Sistemi´nin diğer alanlarında vardırlar ama olması gerektikleri gibidir bu; dünyada olduğu gibi Venüs´de, Jüpiter´de, Uranüs´de veya Satürn´de fiziksel bedenlere sahip olamazlar; oralardaki çevre buna uygun değildir. Fakat buralarda bir uyanış, bir bilinçlilik alanı içinde olduklarından ortama uygun bir evrim sürecindedirler, bu nedenle bedene ihtiyaç yoktur. Güneş Sistemi´ni oluşturan gezegenlerin evrensel sorumlulukları böyledir."
Kişiliğinizi gezegenlerde bulabilirsiniz;
Cayce, her ruhun tüm gezegensel bilinç kürelerinden muhakkak geçmesi gerektiğini söylüyor ve ruhsal gelişimi için şöyle diyor;"Her gezegenin etki vibrasyonları farklı değerdedir. Bir varlık bu vibrasyon alanına girdiğinde değişim şart değildir fakat Tanrı´nın lütfuyla olabilir. Çünkü o alan evrensel bilincin bir parçasıdır, evrensel yasaların da... her bir gelişim alanından geçmeden de bu mümkündür belki Yaratıcı ile bir olmanın doğru vibrasyonları bulunamaz fakat alanlardan geçerken, basamaklar, dönemler ve deneysel yerler görülebilir, önemli olan idrak etmektir." Ruhlar gezegenlerin etki alanlarından geçerken, etki altında kalırlar denmişti, bir önceki gezegensel ruh varlığımız veya oluşumumuz gelecek yaşamımız için gerekli ve önemlidir, en azından bu etkiyi ruhumuzda taşırız. Sayısız insan, yaşamlarında dört ile altı gezegenin etki alanındadır, Edgar Cayce en azından bir, en çok da sekiz gezegenin etki alanından geçen ruhların varlığından söz ediyor. Astroloji, Güneş Sistemi´nin bir ruhsal sistem olduğunu ve doğal olarak fiziksel bir bedene yani gezegenlere sahip olduğu ilkesine dayanır. Bir insan varlık da, ruhsal bir varlıktır ve onun da fiziksel bir bedeni vardır. Güneş-gezegen sistemi makro-kozmik, benzer imaj olarak da insan ruhu mikro-kozmik olarak düşünülmelidir. Bunun temel ve belirgin ilk ilkesi ise, Güneş, Ay ve gezegenlerden aldığımız psikolojik etkilerdir. Kısacası, gezegenlere Astrolojik açıdan bakarken, ruhsal evrimimizin temel olduğu gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. Her gezegen bilinçsel alanları veya katları ifade eder, eğer gezegenlerin özelliklerini iyi öğrenir ve klasik astrolojik bilgilerden yola çıkarak onları iyi tanırsak, kendi özümüzü yani ruhumuzu tanımış oluruz, bu yaşamımızda biz etkileyen Güneş Sistemi cisimleri astro-psikolojik yani ruhsal kimliğimizi açıklayacak bilgileri içermektedirler. Önemli olan buradan yola çıkarak, gelecek yaşamlarımızın şifresinin de burada olduğudur yani bu iş falcılık değildir...
22 Aralık – 19 Ocak
YABANKAZI
“Bilge, dingin, yardımsever bir lider!”
Uğurlu taşı: Kuvars
Rengi: Beyaz
• Evrenin tüm enerjisini kullanabilme yeteneği
• Sakin, dingin bir kişilik
• Olayları kavrama yeteneği
• Dikkatli, titiz ebeveyn
• Hata yapmamak için çok çalışma
• Arkadaşlık ve dostluk seçiminde çok dikkatli
• Sindirim sisteminde hassasiyet
• Büyük gelişimlere açık
• Morali bozukken çekingen ve içe kapanık
• Lider olma kabiliyeti
• Alışkanlık ve geleneklerine bağlı
• Ev hayatında düzenli ve özenli
• Arkadaşlarını ve çevresini geliştirmeye eğilimli
• Güçlü intikam duygusuna sahip
• Çok sayıda değişik işi ve görevi yürütebilme yeteneği
• Kusursuzluk tutkusu
• İnsanlar ve doğa ile kolayca uyum sağlama
• Dayanıklılık , bazen katılaşma
• Aydınlık ama ulaşılması zor bir kişilik
• Kusursuz bir bilge
20 Ocak – 18 Şubat
SUSAMURU
Uğurlu taşı: Gümüş
Rengi: Gümüş
“Sevimli, canayakın, iletişimi yüksek bir yardımsever!”
• Arkadaşları tarafından sevilen, sayılan bir kişilik
• Duygularını saklamaya meyilli,
• Karşı koyulması zor,
• İştahlı, yemek yemeyi seven
• İyi bir baba, iyi bir eş,
• Akıllı, Cesur
• Esnek ve yardımsever
• Sosyal yardımlaşma konularına eğilimli,
• Güvenilir bir dost,
• Dalgın ve hayalci,
• Uzak ülkelere gitmeye eğilimli,
• İyi bir dert ortağı,
• Hassas noktası; Sinir sistemi
• Affedici,
• Güçlü bir içgüdü ve altıncı his,
• Tehlikeli durumlarda yanlış kararlar almaya eğilimli,
• Kendilerini başkalarının yerine koyabilme kabiliyeti,
• Aşırı korkusuzluk sonucu tehlikeli işler yapabilme,
• Sürekli yeni planlar yapma,
• İlk adımları atarken kararsız,
• Özgürlüğüne düşkün,
• Herkesle dost!
19 Şubat – 20 Mart
PUMA
Uğurlu Taşı: Firuze
Rengi: Mavi – Yeşil
“Kıvrak ve güzel bir duygu yumağı!”
• Kendi alanlarına ve özeline düşkün,
• Duygusal ama duygularını göstermeyen,
• Zor güvenen ve ihtiyatlı,
• Ruhsal bir avcı,
• Evine düşkün,
• Yalnızlık duygusu güçlü,
• Sezgileri yüksek,
• Kıvrak zekalı,
• Doğru olanı yaptıkları konusunda güvenceye ihtiyaç duyan,
• Sevecen, neşeli bir ebeveyn,
• Hareketli,
• Duyarlı,
• Uysal,
• Akıl almaz bir düşgücü,
• Hassas nokta: Mide – Bağırsak,
• Köşeye sıkıştıklarında kavgacı ve atik,
• Güvendiklerine tüm yüreği ile sevgi gösterme,
• Anlaşılması zor, gizemli,
• Güçlü sezgiler,
• Duyguları baskı altında tutma eğilimi,
• Atik bir ruhsal koşucu,
• Başkalarının göremediğini gören,
• Romantik.
21 Mart – 19 Nisan
ALADOĞAN
Uğurlu Taşı: Opalin
Rengi: Sarı
“ Görkemli ve büyüleyici bir iyilik sembolü!”
• Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji,
• Daldan dala atlayan,
• Hızlı gelişme, değişme kapasitesi,
• Düşünce ve duygularında çok açık,
• Açıksözlü ama bazen patavatsız,
• Yalana ve yalancılığa tahammülü olmayan,
• Korkusuz,
• İleri görüşlü,
• Kızgın olduklarında saldırgan ve çok tehlikeli,
• Bağımsız,
• Kolayca dikkati dağılan,
• Enerjilerini yönlendirmeye başaranlar için iyi bir yönetici,
• Sağlam bünyeli,
• Hassas Nokta; Baş bölgesi, sık baş ağrısı,
• Herkesle anlaşan,
• Doyumsuz bir güç ve enerji isteği,
• Yeryüzü işlerine aşırı eğilim,
• Dost ve adil bir ebeveyn,
• Çoşkulu,
• Heyecanlı,
• Arkadaş yanlısı, geniş bir çevre,
• İletişim gücü yüksek,
• Pırıltılı,
• Etkileyici,
• Hayır demesi zor!
20 Nisan – 20 Mayıs
KUNDUZ
Uğurlu taşı: Krisokol
Rengi: Mavi
“Herkese yaşam gücü ve tadı veren denge merkezleri!”
• Dengeli, ağırbaşlı,
• Değişimi sevmeyen,
• Planlı,
• Eşyalarına düşkün,
• Bir işi yaptığı zaman hem güzel hem yararlı olmasına çalışan,
• Fiziksel olarak çok güçlü,
• Sürekli barışı arayan ve barış ortamlarını tercih eden,
• Toprağa, köke bağlı önem veren,
• El becerileri yüksek,
• Her türlü fiziksel ortama uyum sağlayan,
• Kendi rahatı ve huzuru için çevreyi düzenleyen,
• Tek boyutlu düşünceye kolayca kayabilen,
• Sessiz, sakin,
• Güven duymadıkları zaman geride kalıp dinleyen,
• Sinirlenince yıkıcı,
• Suyla ilgilenmekten hoşlanan,
• İşleri sürtüşmesiz, uyumlu hale getirmeyi başaran,
• Maddi alanda güvenceyi seven,
• Evliliği ciddiye alan ve eşine sadık olan,
• Tutarlı ve dengeli ilişkileri tercih eden,
• İç huzura önem veren,
• Kararlı ve dirençli ama bir o kadar da tehlikeli!
21 Mayıs – 20 Haziran
GEYİK
Uğurlu taşı: Akik
Rengi: Beyaz – Yeşil
“Çekici, hareketli, duyarlı bir şifacı!”
• Hareketi seven,
• Aynı anda birkaç işi yapabilen,
• Durmadan bir düşünceden ötekisine geçen,
• Çok uyanık ve zeki,
• Koruma içgüdüsü fazlası ile gelişmiş,
• Güzel olan her şeyi seven,
• İlişkilerinde fiziksel görünüme önem veren,
• Sanatçı kişilikli,
• Yeni buluşlara meraklı,
• Yeni tatlar, yeni yerler görmeyi seven, maceracı,
• Gülmeyi seven bir kahkaha makinesi,
• Monogamist ilişkilere yatkın olmayan,
• Sevgi dolu bir ana-baba,
• En küçük işte bile güzellik yaratabilen,
• Hassas nokta: Damar tıkanıklıkları,
• Kalıcı ilişkileri olması gereken,
• Sevinmeyi ve sevinç duygusunu çok önemseyen,
• Yaratıcı,
• Konuşkan,
• Dünyanın tüm güzelliklerini görebilen,
• Duyarlı,
• Keyif almayı bilen,
• Maceracı!
21 Haziran – 22 Temmuz
AĞAÇKAKAN
Uğurlu Taşı: Kırmızı Akik
Rengi: Pembe
“Aile ortamlarının ve sevginin vazgeçilmez merkezi!”
• Gizemli yetenekleri olan,
• Dengeli ortam ve dengeli durumları tercih eden,
• Olayların iç yüzünü kolayca kavrayan,
• Korunaklı yuvalar isteyen,
• Muhakkak sevdikleri bir eşe ihtiyaç duyan,
• Düzenli, iyi ilişkiler kuran,
• Çok hırslı,
• Anaç, evcimen,
• Sevmeyi ve sevilmeyi çok önemseyen,
• Yardımsever,
• Dinsel ve mistik eğilimleri olan,
• Uzak çevreye kadar herkesle ilişki içerisinde olan,
• Uyumlu,
• Güven duygusuna önem veren,
• Çabuk korkan,
• Milliyetçilik duyguları güçlü olan,
• Maddi güvence olmayınca mutsuz olan,
• Hassas Nokta; İç hastalıkları,
• Yaşamda her zaman ruhsal bir amaç arayan,
• Huzursuz olunca hastalanma eğilimine sahip,
• Sağlam ve güvenilir bir dost!
23 Temmuz – 22 Ağustos
MERSİNBALIĞI
Uğurlu Taşı: Gröna Demir
Rengi: Kırmızı
“Gösterişli, bağımsız, sevilen, keskin görüşlü bir fırtına!”
• Soylu, görkemli düşünmeyi seven,
• Dost ama alaycı,
• Gerçek duygularını saklayan,
• Hassas nokta; Soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, hazımsızlık,
• Çok cesur,
• Başkalarının kendilerine verdiği acıyı unutmayan,
• Başkalarına duygusal çözümler sağlamayı seven,
• Liderlik duyguları çok güçlü,
• Egemenlik kurmayı seven,
• Bazen kibirli,
• Çok zeki, uyanık ve hareketli,
• Çocuklarına karşı korumacı,
• Tükenmez bir güç kaynağı ve ruhsal derinlik,
• Çok sağlam bir korunma zırhı,
• Okumaya meraklı,
• Haksever, iyi niyetli bir yönetici,
• Hırçın davranışların altında yumuşak ve kırılgan bir yürek,
• Acılarını, dertlerini asla göstermeyen,
• Psikolojik ve fiziksel sıkıntıları kolayca çözümleyebilme yeteneği,
• Başka insanların üzerinde güçlü etkiler yaratan,
• Beklenmedik, hesapsız öfke patlamaları olan,
• İyi yürekli, duyarlı kişiler!
23 Ağustos – 22 Eylül
BOZAYI
Uğurlu Taşı: Ametist
Rengi: Erguvan
“Çözümlemeci ve mantıklı düşünme yeteneği olan bir organizatör!”
• Mantıklı,
• Adalet duygusu güçlü olan,
• Yalana karşı hassas ve hemen hisseden,
• Öfkesini soğukkanlı ve hesaplı bir şekilde gösteren,
• Konuşmayı seven,
• Aynı zamanda uzun süre suskun kalabilen,
• Korkutucu bir düşman,
• Somut aleme ve lükse meraklı,
• Akıllarına koydukları zor, kolay her şeyi yapabilen,
• Sorumluluk duygusu çok güçlü,
• Sinirli ama sevecen bir ana-baba,
• Temiz, titiz,
• Disiplinli ve düzenli,
• Uyumlu ama çekingen,
• Aldatılmaya tahammülü olmayan,
• Sorunları kolayca çözebilen,
• Zayıf olan herşeyi küçümseyen,
• Ruhsal gelişim konusunda desteğe ihtiyaç duyan,
• Yemeğe düşkün ama rejimi de seven,
• Hekimlik, yönetim ve savunma konularına meyilli,
• Hassas Nokta; Mide, bağırsak ve kalp,
• Tasarıları ve düşüncelerinin bozulmasına asla izin vermeyen,
• Dürüst ve etkin bir kişiklik!
23 Eylül – 23 Ekim
KARGA
Uğurlu Taşı: Jasper
Rengi: Kahverengi
“Özveri, nezaket ve kararlılığın mükemmel bir bileşimi!”
• Yardımsever,
• Doğa ile ilişkide olmayı seven,
• Ani, beklenmedik manevralar yapabilen,
• İç dengeleri bozulmazsa uzun süre çalışabilen,
• Ruhsal alanda çok rahat olan,
• Hayattan zevk almayı bilen,
• Küçük şeylerden mutlu olan,
• Her şeyin iyi ve kötü yanını kolayca görebilen,
• Çelişkili,
• Her türlü düşünce ve akımı izleyip öğrenmek isteyen,
• Sevdiklerine karşı aşırı korumacı hatta yıkıcı,
• Kendilerini bulmak için zamana ihtiyaç duyan,
• Hayvanlara düşkün,
• Evine özenen, zevkli, dekorasyona meraklı,
• Güzel şeyleri seven,
• Estetiğe düşkün,
• Kendilerini bulmakta bazen zorluk çeken,
• Çok sevimli,
• Çok fedakar bir ebeveyn,
• Kucaklanmayı ve öpücüğü seven,
• Güven vermeyi ve güven kazanmayı seven ve kolayca öğrenen,
• Hayatı dolaysız ve yoğun yaşayan,
• Güzel ve yakışıklı insanlardır!
24 Ekim – 21 Kasım
YILAN
Uğurlu taşı: Bakır – Malahit
Rengi: Turuncu
“Ruhsal güçleri çok yüksek duyarlı insanlar!”
• Ruhsal seslere karşı duyarlı
• Uğraştıkları işte başarılı,
• Kendi söylediklerini benimseten,
• İlişki kurdukları şeyleri dönüştürme yeteneği,
• Tükenmez bir enerji,
• İyileştirici güçlere sahip,
• Hassas Nokta: Karın ağrısı,
• Çevrelerine yardımcı olma yeteneği,
• Bazen dar kafalı,
• Karar verme aşamasında yardım almayı sevmeyen,
• Aydın bir kişiliğe sahip,
• Çatal dilli,
• Soğukkanlı,
• Çok gizemli,
• Ketum,
• Kusursuz ,
• Etrafa kolayca uyum sağlayan,
• Çocuklarına yetki vermeyi seven,
• Kendi özlerini değiştirebilme gücü,
• Saklı işler çevirmeyi seven,
• Çok çekici,
• Dokunma ve titreşimlere olağanüstü duyarlı,
• Farklı bir kişilik!
22 Kasım – 21 Aralık
WAPİTİ
Uğurlu Taşı: Obsidiyen
Rengi: Siyah
“Yeniden doğan veya yeniden doğurabilecek bir güç simgesi!”
• Parlak, saydam yapılı bir kişilik,
• Sık sık ikilem yaşayan,
• Yaşamları boyunca bıçak sırtında yürüyen,
• Dış etkilerden gerçek özleri çıkarmayı çok iyi beceren,
• Yumuşak ama güçlü bir yapıya sahip,
• Çevrelerine karşı antiseptik bir etkiye sahip olan,
• Çok güçlü bir adalet duygusuna sahip,
• Güçlü içgüdüleri olan,
• Ruhsal düğümleri kolayca çözebilen,
• Yükseklere tırmanmayı başarabilen,
• Sağlam içgüdüleri olan,
• Yakın ilişki kurmaktan çekinen,
• Sıcak kalpli, sevgi dolu olabilen,
• Fikirlerinden asla caymayan, kendi bildiğini okuyan,
• Bazen aşırı cesur,
• Erkenden olgunlaşan,
• Çabuk öğrenen,
• Öfke nöbetleri geçirebilen,
• Kazandıkları bilgileri herkesle paylaşan,
• Gururlu,
• Saygı ve sevgi uyandıran, neşeli Wapiti’ler!
Sevgili Dostlar, sizlere ilginç bir araştırmayı sunmak istiyorum. Bu bilimsel bir araştırma değil, tabii ki ama zaten Astroloji’yi ille de bilimle buluşturmak gibi bir sıkıntımız asla olmadı ve de olmayacak.
Bilimadamları bu rakamları günlük hesaplarda) bulabilirler ve istatistiğe ait metodları biraz olsun bilenler rasgele dağılımlardan daha önemli istatistiksel sapmalar bulacaklardır. İstatistiğin bazı ilginç grafiklere göre Yıllık Düzensiz Değişim´e olan uyuşma (mevsime göre dağılım, tekerrür eden dağılımlar ve dereceler ile olan ilişkiler, gün ışığı, yeryüzünün manyetik faaliyeti gibi...), düzenlidir ve mantıki bir sistemi işaret etmektedir. Bilimsel bir karmaşa içinde gibi görünen bu araştırmanın amacı astrolojinin öylesine bir köşeye hemen itilmemesi ve de ciddi bir pencereden bakıldığında matematiğin öneminin fark edilmesidir. Burç ve fal düzeyinin çok çok üstündeki bir astroloji evrensel bir mantığı şimdilik simgelerken, gelecek için önemli uyarıları da içermektedir. Söylenecek son söz, tüm redler yapılırken çok dikkatli olunması gereğidir.
Kop ve Heuts tarafından bulunan genel tercihler erkekler için şöyle sıralanmaktadır:
* Ocak ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim´de, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Şubat ayında doğan erkeklerin çoğu Ekim´de, en azından Mart´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Mart ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak´ta, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Nisan ayında doğan erkeklerin çoğu Şubat´ta, en azından Ocak´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Mayıs ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran´da, en azından Aralık´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Haziran ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan´da, en azından Ekim´de doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Temmuz ayında doğan erkeklerin çoğu Nisan´da, en azından Şubat´ta doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Ağustos ayında doğan erkeklerin çoğu Temmuz´da, en azından Kasım´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Eylül ayında doğan erkeklerin çoğu Eylül´de, en azından Nisan´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Ekim ayında doğan erkeklerin çoğu Ocak´ta, en azından Haziran´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Kasım ayında doğan erkeklerin çoğu Haziran´da, en azından Nisan´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
* Aralık ayında doğan erkeklerin çoğu Mayıs´da, en azından Temmuz´da doğan kadınları tercih ediyorlar.
Ve şimdi kadınlar;
* Ocak ayında doğan kadınların çoğu Mart´ta, en azından Nisan´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Şubat ayında doğan kadınların çoğu Nisan´da, en azından Temmuz´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Mart ayında doğan kadınların çoğu Mayıs´da, en azından Ağustos´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Nisan ayında doğan kadınların çoğu Haziran´da, en azından Kasım´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Mayıs ayında doğan kadınların çoğu Aralık´da, en azından Haziran´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Haziran ayında doğan kadınların çoğu Kasım´da, en azından Ekim´de doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Temmuz ayında doğan kadınların çoğu Haziran´da, en azından Mart´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Ağustos ayında doğan kadınların çoğu Ağustos´da, en azından Eylül´de doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Eylül ayında doğan kadınların çoğu Eylül´de, en azından Nisan´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Ekim ayında doğan kadınların çoğu Ocak´da, en azından Haziran´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Kasım ayında doğan kadınların çoğu Kasım´da, en azından Ağustos´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
* Aralık ayında doğan kadınların çoğu Ağustos´da, en azından Mayıs´da doğan erkekleri tercih ediyorlar.
Ne dersiniz? Siz de bir çevrenizi araştırın bakalım. Neler bulacaksınız?
Doğduğunuz yıl, yaşınızı göstermez. Çin geleneklerine göre yani Çin Astroloji Sistemi´ne göre, doğum yılınız doğal bir evrenin veya aşamanın göstergesidir ya da 60 yıllık bir dönemi ifade eder. Yılları saymak için üç sistem kullanılır; On Göksel Sap, 12 Dünyasal Dal ve 12 Hayvan. 12 Hayvan Sistemi´nin gerçek kökeni hala kesin olarak bilinmemektedir. Bir efsaneye göre, bir zamanlar Yeşim Kralı´nın canı sıkılır, göklerde yapacak birşey bulamamaktadır. Dünyada olanları da görmek istememektedir, artık her arzuya ve isteğe yardım etmekten bıkmıştır. Bir karar verir ve hayvanları toplar; o sırada dünyada hayvanlar yaşamamaktadır. Yakın danışmanlarını yollayarak, 12 hayvan seçip getirmelerini ister (en iyi örnekler getirilecektir.) Danışmanlar önce bir fareyi davet ederler ve ona bir kedi getirmesini söylerler ama farenin kıskançlığı nedeniyle, kedinin davet edilmesini engeller. Sonraki davetlerde, öküz, kaplan, tavşan, ejderha, yılan, at, keçi, maymun, horoz ve köpek çağrılır ve ertesi gün sarayda hazır bulunmaları istenir. Ertesi gün, kralın önüne dizildiklerinde onbir hayvanın bulunduğu görülür; Kral hemen emreder ve onikinci hayvanın bulunup, getirilmesini ister. Dünyaya inen görevli, önüne çıkan bir domuzu aceleyle alır ve gelir. Domuz, o anda sırtında bir insanı taşımaktadır. Kralın önündeki hayvanları Kral, birşey söylemeden izler; Fare, arkasına dayanmış beklemektedir sonra öküzün sırtına sıçrar ve flüt çalmaya başlar. Kral müzikten etkilenir ve ilk yeri fareye verir. İkinci yer, dayanıklılığı nedeniyle öküze, üçüncü yer cesareti yüzünden kaplana verilir. Dördüncü yer, ejderhanındır, Yılan altıncı yere, at yedinci yere, keçi sekizinci yere, maymun dokuzuncu yere, horoz onuncu ve köpek onbirinci yere verilirler. Kral, doğal olarak onikinci yer için en son gelen domuzu uygun görür. Ama tören bittikten sonra, davetten yeni haberi olan kedi gelir ve Kral´dan yeniden düşünmesini ister ama Kral çok geç kaldığını söyler. Çin Astroloji Sistemi´ne göre, her yıl takvimsel olarak, Yeni Ay´la başlar ve 12 hayvanın birisiyle bütünleşir. Hayvansal özellikler veya karakterler o yılın özellikleridirler. Tabloda doğum yılınıza göre, siz de doğum yıılınızdaki hayvanı yan sizi simgeleyen hayvanı bulabilirsiniz.
Fare: Zeki, büyüleyici ve içtendir, sevdiğine cömerttir. Sosyal uyum yeteneği yüksektir ve toplumun her düzeyine uyum sağlar. Fareler başarılı iş insanlarıdırlar ama bazen çok hırslı olurlar ve güce susarlar. Fırsatçılıkları dikkat çeker.
Ünlü fareler: Alan Alda, Ursula Andress, Lauren Bacall, Shakespeare, Mozart, Winston Churchill, George Washington ve Truman Capote.
Öküz: Lider olarak doğarlar, hastalanıncaya kadar çalışmayı severler. Başkalarından esinlenmek onlara güven verir, böylece güven ve güç elde ederler. Sessiz ama çok dayanıklıdır, kolay kolay sarsılmaz. Yeni doğmuş bir civciv gibi nereye gideceğini pek bilmez, tavrı daha çok neden-sonuç ilişkisini iyi anlamasına bağlıdır. Sabit fikirlidir ve geriye dönüşten hiç hoşlanmaz.
Ünlü öküzler: Warren Beatty, Jack Nicholson, Napoleon, Vincent Van Gough, Walt Disney, Clark Gable, Richard Nixon.
Kaplan: Kaplanlar manyetik ve çekicidirler. AYno zamanda da duyarlı, hassas oldukları için büyük aşklar yaşabilme yetileri vardır. Çok saygılı ve nazik görünmelerine karşın, düşüncelerinin doğru olduğuna inandıklarında çok inatçıdırlar. Geçerli kurallara ve düzene pek aldırmazlar ama şansları ve doğal yönetme güdüleri sayesinde başları derde girmez.
Ünlü kaplanlar: Stevie Wonder, Jodie Foster, Marco Polo, İskoçya Kraliçesi Mary, Dwight D. Eisenhower, Marilyn Monroe.
Tavşan: Mecburcu ve sosyaldırlar. Daima affedici, hoş ve zariftirler. Buna karşın, sır saklama konusunda tutarsızlıklar gösterirler. Tavşanların aşırı duyarlılıkları yüzeyselliğe dönüşebilir. Tutucu doğaları nedeniyle, kuşkuculukları ve tedbirli olma tutkuları özellikle iş yaşamında bir avantj olarak ortaya çıkar.
Ünlü tavşanlar: Mike Myers, Helen Hunt, Wesley Snipes, Rudolph Nureyev, Confucius, Orson Welles, Einstein.
Ejderha Ejderhalar. yaşam ve coşku doludurlar, toplum içinde çabuk sivrilirler ve tanınırlar. Konuşmadan önce düşünmeyi ve başkalarını yargılamayı severler. Saygıdeğerdirler ve böyle görünmekten hoşlanırlar, yüksek kalitede olmaları onların negatif yönlerini örter. Başarıları iç duyularından gelir, zekaları Allah vergisidir, cömertliklerinin sınırı olmaz.
Ünlü ejderhalar; Lenny Kravitz, Liam Neeson, Keanu Reeves, Joan of Arc, Pearl Buck, Sigmund Freud.
Yılan: Yılanlar cazibeli ve şıktırlar. İçgüdüleriyle yön bulurlar, çok derin düşünürler, aldatıcıdırlar. Filozofik yapıları nedeniyle, yıllar geçtikçe bilgeleşirler. Buna karşın, kindar ve intikamcıdırlar ve kontrol ettikleri veya sahip oldukları alanda çok etkindirler.
Ünlü yılanlar: John F. Kennedy, Katarina Witt, Brad Pitt, Charles Darwin, Edgar Allen Poe, Abraham Lincoln.
At: Özgür ve ruhsal yönden doğal olarak bağımsızdır. At Burcu´nda doğanlar doğrudan doğruya sosyal konumlarında yükselerek yer alırlar. Öte yandan At´lar, egoist, isyankar ve saldırıya eğilimlidirler. Hele bir de sonuçlar, istedikleri gibi olmadığında...Serüvenci doğaları nedeniyle uyarıcıdırlar ve yaşamın tüm yönlerini yaşamak yoluyla deneyim ararlar.
Ünlü atlar: Clint Eastwood, Sinead O´Conner, Denzel Washington, Rembrandt, Chopin, Davy Crockett, Teddy Roosevelt.
Keçi: Bir artist, zerafet simgesi ve yaratıcıdır. Keçi insanları terbiyeli ve çekicidirler. Buna karşın kötümserlikleri ile tanınırlar ve küçük maddi olanaklarla yetinirler. Genellikle tatminsizdirler, çoğu zaman başkalararına saygısız gibi görünürler ama sezgisel zamanlamaları mükemmeldir. Doğaları sevecen ve dengelidir; bu denge unsuru sayesinde, onlara kızanlar ve kinlenenler neden kızdıklarını kısa zaman içinde unuturlar.
Ünlü keçiler: Mel Gibson, Pamela Anderson Lee, Nicole Kidman, Michelangelo, Rudolph Valentino, Mark Twain, Orville Wright.
Maymun: Maymunlar zeki ve gözlemcidirler. Hep genç kalırlar, kişilikleri hipnozite edicidir. Daima herkes tarafından sevilirler, kuşkuculukları yüzünden aşırı titizdirler; hele karar verirlerken.. Amaçlarından uzaklaştıklarında, olgun olmayan çocukça davranışlarda bulunurlar, isteklerini elde edinceye kadar her yolu denerler ve aldatırlar.
Ünlü maymunlar: Tom Hanks, Timothy Leary, Danny DeVito, Julius Caesar, Leonardo da Vinci, Harry S. Truman, Elizabeth Taylor.
Horoz: Çalışkan, kurnaz, beceriklidirler ve karar verirken herşeyi öğrenmek isterler. Çok konuşurlar ve düşüncelerini anlatmayı severler. Kendilerini överler ve bu yüzden de bazen kendini beğenmiş olarak tanımlanırlar. Modadan, stil değiştirmekten hoşlanırlar ve müsriftirler. Başkalarına karşı çok cömert davrandıklarından sevilirler ve aranırlar.
Ünlü horozlar: Jason Priestly, Jonathan Taylor Thomas, Will Smith, Rudyard Kipling, Caruso, Groucho Marx, Peter Ustinov.
Köpek: İnançlıdırlar, kendilerini adarlar ve asla vazgeçmezler. Dürüstlük, güvenilirlik onlar için önemlidir ve öyledirler, sevdikleri zaman bu özellikleri daha çok ortaya çıkar. Ama aşırı meraklılıkları yüzünden rahatsız edici olabilirler, hataları bulmaktan hşlanırlar. Cesaretleri onları en zor işleri yapmalarını kolaylaştırır.
Ünlü köpekler: David Bowie, Naomi Campbell, JudyGarland, Socrates, George Gershwin, Benjamin Franklin, Herbert Hoover, David Niven.
Domuz: Domuzlar mükemmel arkadaş ve ortak olurlar. Güçlü zekaları vardır ve zor amaçlara yönelmeye ihtiyaç duyarlar ve bunu sergilemekten de hoşlanırlar. Hoşgörüleri ünlüdür, içten ve dürüsttürler. Naiflikleri ve çok duygusal olmaları nedeniyle, başları sık derde girer. Zor dönemlerde ve güvenilmez sonuçlarda, domuzların yardımını almak yararlı ve gerekli bir yoldur.
Ünlü domuzlar: Danny Glover, Arnold Schwarzenegger, Woody Allen, Albert Schweitzer, Ernest Hemingway.