Yüzyıllıkların Sırrı
Ortalama insan yaşamı dünya genelinde 60´larda son buluyor. Ama bunu aşanların sayısı hiç de az değil. İşte size bir araştırma; Ama asıl ilginç olan, yüzyılı aşan bu insanların hiçbirisinin ortak bir yönü olmaması. Aralarında sigara tiryakileri ve içki içenler var, hiç sebze yemeyip sürekli et yiyenler de veya hiç sigara, içki kullanmayanlar... Kısacası uzun yaşamın genel bir formülü yok, kişilere göre değişiyor. Galiba gizem, insanın kendisini iyi tanımasında saklı...
Kayıtlara göre, en uzun ömürlü insan, Japon çiftçi Shigechiyo Izumi´dur. Izumi, 120 yıl ve 237 gün yaşadıktan sonra 1986’da öldü. Sigara düşmanlarına inat, 116 yaşına kadar sigara içmeye devam etti, son dört yılında sigarayı bıraktı ama hergün şeker kamışı likörü (shoshu) içmeye devam etti. Aşağıda 111+yaş ve üstünde olanların listesi var. Kayıtlara resmen geçmemiş ama Izumi’den daha fazla yaşamış 24 kişiyi içeren 66 kişi vardır. Fortean Times dergisinde 111 ile 139 yaş arasında 37 kişinin de bir listesi bulunuyor. Ama bu kişiler, listede yer olmadığı için yazılmadılar. Ayrıca mantıksız ve kanıtsız bulunan birçok belge ve kişi listeye alınmadı.
Görünüşe göre, çok yaşamak için öne sürülen önerilerin başında az yemek yemek ve heyecanlanmamak geliyor. Gerilimli, maceracı ve heyecanlı bir yaşam, sizi vaktinden önce mezara sokabilir. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki, uzun yaşamanın en iyi yolu, alınan kalori miktarını düşürmektir. Önemli olan yağlar ve karbonhidratlar değildir. Anahtar, düşük proteinle beraber, yeterli mineral ve vitamini almaktır. Yüz yaşın üzerine çıkmış insanların çok bulunduğu toplumlardaki insanların daha ufak tefek oldukları ve batılı şişmanlardan % 40 daha az kalori aldıkları belirlenmiştir. Tabii ki her zaman istisnalar vardır. Mesela Amerikalı bir hurdacı olan Richard Lewis, 105 yaşına kadar yaşamıştır. Ayda 7 kg. şeker (haftada 1.75 kg.), haftada bir düzine yumurta, hergün bir ya da iki şişe Thunderbird şarabı, yağa batırılmış kızarmış domuz tüketirdi. Haftada bir aile boyu kızarmış tavuk yerdi ve günde on gün sigara içerdi. Lewis özel bir örnektir, zira tüm bilinen ve kanıtlanmış blimsel sonuçları yıkmıştır.
Belli bir coğrafi yükseklikte bulunan yerleşim merkezlerinde yaşayanların ömrü daha uzundur. Bu gibi yerleşim merkezlerinde kentsel yaşam biçimi ve yüksek kalorili yiyecekler yoktur. Bu bölgelerin içinde, Hindikuş Vadisi, Taşkent ve civarı, Çin’in Guangi bölgesi ile Ekvator’un Vilcabamba vadisi yer alırlar. Burada yaşayanlar acı bir pirinç şarabı içerler. Bu şarap kertenkele, yılan, köpek, geyik penisinden ve 40 kadar baharatlı bitkinin karışımından yapılır. Yüz yaşından fazla yaşayanlara daima bunun sırrı sorulur. Cevaplar genelde şaşırtıcıdır, 112 yaşında bir kadın olan Divi Bastolumas Barbados’taki Fontabelle pilajındaki şezlongunda yatarken kendisiyle yapılan röpörtajda uzun yaşamını biraz seks, biraz güneş, biraz içki, tembellik ve çocuksuzluğa bağlıyordu. İngiltere, Nottinghamshire, Aversham kentinde yaşayan 102 yaşındaki Henry Govier I. Dünya Savaşı’nda gazla zehirlenince, huzur içinde ölmesi için evine gönderilmişti. Fakat Govier ölmedi ve 1992’de 102. doğum gününü kutladı, sağlıklı bir kalbe sahip olmasının nedenini viskiye ve çukulataya bağlıyor. Benzer uzun yaşam biçimleri, 105 yaşındaki Polla Vanderpump, 101 yaşındaki Rhoda Renshaw ve 109 yaşındaki Ethel Tuch tarafından da anlatıldı. 107 yaşındaki Louisa Wright ise sağlıklı bir yaşamı hep kendi yolunda gitmesine bağlıyordu. 103 yaşındaki piyanist George Lunn uzun yaşamını süt lapasına bağlıyor. Lucy Pamsley (105) ve Etty Heaton (107)’da süt lapasının kerametini savunuyorlar. Bir kasabın kızı olan 100 yaşındaki Rose Troake ise dengeli bir beslenmeyi ve sosislerden uzak durmayı öneriyor. Fakat bilinen en ilginç cevap 114 yaşındaki Augusta Holtz’a aittir. Uzun yaşamanın sırrı sorulduğunda Zen Budizm´e uygun bir cevap vermiş: “Sadece doğum günü kutlamak.” Yaşlıları araştıan 45 yaşındaki Paul Sieveking, FT 111+Yaşam Listesi´ni hazırladı; işte bazı örnekler;
M’barek Rhıouı (Yaş: 147?); Fas, Azrou kentindeki evinde Mayıs 1991’de öldü. 12 kez evlendi ve geride 80 nin üzerinde çocuk bıraktı. Fakat gerçek yaşı bilinmiyor. 30 yaşlarındayken 1874’de Sultan Mouley Hassan’ın ordusunda bir subaydı.
Abdül Müen Attiya Kafi (145); 1842’de doğdu ve 14 Ağustos 1988 yılında Suudi Arabistan’ın Taif kentinde öldü. Kral Abdul Aziz’e hizmet etti.
Djedala Gouas (144); Cezayir’in en yaşlı kadınıydı ve Ekim 1988’de öldü. Hiçbir zaman doktora gitmedi, daima şifalı bitki satan kişilere danıştı. 108 yaşındaki oğlu ve 98 yaşındaki kızından daha çok yaşadı.
Barbara Yasaite (135+); Rusya´daki kayıtlara göre, 15 Temmuz 1855’te doğdu. Litvanya’nın Ramoshkiu kasabasında bir terziydi. 125 yaşında bacağı kırılana kadar hiç doktora gitmedi. Alkol, kahve veya çay hiç içmedi. Uzun ömürlülüğüne rağmen hiçbir erkekle beraber olmadı. “Erkekler politika ve savaş yaparlar, bu nedenle birinin bile hayatıma girmesini düşünmedim” demişti.
Gong Laifa (132+); Mart 1862’de doğdu ve Çin’in Guizhou eyaletinde Nisan 1994’e kadar yaşadı. Gong Laifa, pirinç tarlasında günde 11 saat çalışıyordu. Uzun ömrünü temiz yaşama, sıkı çalışmaya, ve bekar olmasına bağlıyordu. Xinhua Haber Ajansı; “Yüzyıllarca süren rutin yaşam uzun ömür için bir anahtar olabilir” diyerek bunu açıklamaya çalışıyor. Gong hiçbir zaman alkol veya ilaç almadı. Her gün iki öğün mısır ve pirinç yiyordu. Resmi bir raporda (AFP 18 Nisan 1994) 146. doğum gününü kutlamış olabileceği yazıyor.
Mevlud Dawltadze (131+); Gürcistan´da Gorekety kentindeki evinde Ağustos 1988’de doğum gününü kutladı.
Bushtaı Brezenian (138); 1991’de Bağımsız Kafkas Çeçen Cumhuriyeti’nde 130 yaşındaki eşcinsel sevgilisi Giorgi Salmessi yüzünden üne kavuştu. Eşcinsel çift, 1881’de birbirlerine aşık oldular ve birlikteliklerinin 110. yıldönümünü İnsan Hakları göstericileriyle kutlamaya karar verdiler.
Kabilo Kıptoo (130); Nijerya’nın Kararia kentinde yaşayan bir kadındı. Haziran 1987’de öldü zannedilerek, tabutu mezara indirilirken tabuttan kalkmıştır ama sonra gerçekten öldü.
Ouma Pammy Manuei (126+); “Afrika´nın Anası” adıyla tanınan bu kadın, 1991 Mayısında doğum gününü yıllarca ebelik yaptığı Johannesburg, Newclare’de kutladı. Hatırladığı kadarıyla Johannesburg, ilk gördüğünde birkaç kulübeden ibaretti. Hiç hastaneye gitmedi ve ilaç kullanmadı ve 11 çocuğunun biri dışında hepsinden fazla yaşadı.
Jackson Pollard (123+); Ocak 1990’da ABD, Georgia’da Milledgeville kentinde Central State Hastanesi’nin huzur evinde yaşıyordu. Buraya 17 yıl önce getirilmişti. Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Jackson’un doğumgününü 15 Aralık 1869 olarak belirlemişti. Ama yaşlı adam 1886’nın yeni yılında doğduğunu söylüyordu. 13 kişilik bir ailenin üyesiydi. Georgia yakınlarında Hawkinsville kasabasında bir çiftlikte doğmuştu. Bu dönemlerde beyaz toprak sahiplerinin yanındaki siyah köleler, işçi olarak kaydedilirlerdi. O ise yaşamının büyük bir bölümünü tren yolları için çalışarak geçirmişti. İspanyol-Amerikan Savaşı’nda ve 1. Dünya Savaşı’nda ordudaydı. Sonra İngiltere´ye ve Almanya’ya geçti. Orduda çalıştığına dair hiçbir belge bulunamadı ama o döneme ait belgelerin bulunduğu binalar yanmıştı. Önerileri şunlardı: “Alkolden uzak durun. İyi sebzeleri yiyin, asla ama asla sıska bir kadınla evlenmeyin, kaliteli bir pipo için ve Tanrı’ya güvenin.” Dediğine göre, 117 yıldır sigara içiyordu fakat sigarasını hiç değiştirmedi. Sadece Prens Albert tütünü kullanıyordu.
Bawa Daouda (126), Batı Afrika’nın Nijerya kentinde Bagagi köyünde yaşadığı ve oraların en yaşlı büyücü doktoru olduğu ve Ocak 1994’te öldüğü söyleniyor. 1868’de doğmuştu. Şahitler ölmeden önce tüm dişlerinin tam olduğunu söylediler. Geride iki kadın 17 çocuk bıraktı. Son çocuğu, Daouda 115 yaşındayken doğmuştu. Söylenenlere göre, büyü gücü vardı ve bakışlarıyla halkı bir anda etkiliyordu. İnançlara göre Bawa, yağmur yağdırıcı ve “Şeytani güçler”in efendisiydi. Kuşları ve böcekleri, düşmanlarının mahsüllerini harap etmeleri için kullandına inanılıyordu.Müslümanlara karşıydı. Yöredeki Emir’in mescitini ziyaret ettiğinde O’nun “Tanrı’nın Evi”nden ziyade küçük bir sığınak olduğunu söyledi. Fakat bu sığınakta tek bir insanın bile olmadığını ekliyordu.
Jeanne Louise Calment (119+; 21 Şubat 1875’te Fransa’da Arles’de doğdu ve 1994 Ağustosunda aynı yerde öldü. Doktoru Jeanne’nin bu uzun yaşamını onun mizacına bağlıyor. Jeanne arkadaşlarına “gülerek öleceğimden eminim, herkese mesajım şöyle; Uzun yaşamak istiyorsanız gülmeyi bilin.”diye diyordu. Jeanne 110 yaşında bisiklete biniyordu ve bir günde içtiği iki sigarayı 117 yaşında bıraktı. Doktoru “...başka insanlara muhtaç olacağı için korkuyor”diyordu. Jeanne yatmadan önce akşamüstleri hala çikolata yiyordu. 1889’da 14 yaşındayken babasının dükkanından tuval almaya gelen Vincent Van Gogh ile karşılaşmıştı. Jeanne ondan pek fazla etkilenmemişti, çok çirkin, sevimsiz, kaba ve sağlıksız bulmuştu. “Ondan özür dilerim ama onu Dingo diye çağırırdık.” diyordu. Van Gogh Jeanne’nin yaşadığı kasabada alkolik, kumarbaz ve sinirli biri olarak biliniyordu. Jeanne, 1896’da evlendi ve bir kızı oldu. Ama kızı 60 yıl önce yani 36 yaşında öldü.
Kong Ying (123); Çin’in en yaşlı kadını olarak biliniyordu, 16 Temmuz 1994’de Guangdong’da anfizemiden öldü. 1871’de doğmuştu, 15 yaşında evlendi ve dört çocuğu oldu. 1993’te 75 yaşındaki oğlu onun uzun yaşamının sırrını açıkladı. Ona göre bu sır fiziksel çalışmaydı. Tarla sürmek, odun kesmek, bambu toplamak onu güçlendirmişti.
İlyas Jafarow (122) ve karısı Khatyn (118); 103. evlilik yıldönümlerini 1988’de Kafkasya´da Yanshak kasabasında kutladılar. Tass Haber Ajansı´na göre 1 Ekim 1885’te evlenmişlerdi ve yaklaşık 200 torunları vardı.
Jovanka Vasilyeviç (120); Aralık 1977’de Yugoslav Yaşlılar Örgütü´nün onur konuğu olduğunda yeni dişlerinin çıktığı saptandı.
Antonio Portale (119) ve karısı Selina (116); 102 yıldır evli olduklarını ve hala doyurucu bir cinsel yaşantıları olduğunu söylüyorlardı. 11 çocukları, 49 torunları, 97 torun çocukları ve 112 torun çocuklarının çocukları vardı. Antonio röpörtajında şöyle diyordu: “Uzun yaşamın sırrı her gece sevişecek iyi bir karınızın olmasıdır.”
Musha Apızı(118+); Çin’in güney Xinjiang eyaletinde 1988 Ağustosunda 118 yaşına giren bir müslümandı, ve iki yeni dişi çıkmıştı. Aynı dönemde Çin’de 115 ile 129 yaşları arasında 15 kişi olduğu söyleniyordu. Ayrıca Çin’lilerin doğumları hemen aile ağacına işlendiği için bu konuda sahtekarlık mümkün değil. Üstelik oyalanarak geçirilmiş seneler kutsal atalara yapılmış birer hakaret sayılıyor.
Nyakatolo Tchissengo (118); Angola’nın Luvales kabilesinin kraliçesiydi ve Portekizlilerle yapılan savaşta büyük bir ün kazanmıştı. Temmuz 1992’de ölünceye kadar uluslararası ilişkilerde Başkan Jose Eduardo dos Santos’a danışmanıydı.
Emma Thomas (117 yıl, 67 gün); 20 Ağustos 1871’de Maryland’da Emma Broadwater olarak doğdu (doğum sertifikası bulunamadı). Maryland’da 4 Kasım 1988’de öldü. İki kez evlendi, 12 çocuğu oldu. Yaşayan 81 torunu ve 3 tane torun çocuğu vardı.
Walter Nothway (117); Doğu Alaska’da Athabascan yerlilerinin lideriydi. 21 Kasım 1993’te Kanada sınırına yakın bir kasabada öldü. 92 yaşında bir karısı ve 100’e yakın akrabası vardı.
Taarda Terıiharetei (116 yıl, 180 gün); Tahiti’ye 125 mil yakınlardaki Polenez adasında yaşadı ve Ocak 1990’da öldü. Yaşı adadakiler tarafından saygı görüyordu çünkü 1890 olayları hakkında geniş bilgisi vardı.
Zoabi (116); Galilee kentinde yaşayan İsrailli bir adamdı. 3 değişik karısından olma çocuklarından 139 torunu vardı. 1994’te 85 yaşındaki bir kadınla evlendi. Uzun yaşamının sırrını şöyle açıklıyordu; "Hergün bir bardak eritilmiş margarin ve bir bardak zeytinyağı içerim. Hiçbir zaman sigara içmedim ve sadece bir kez hastaneye yattım."
Carrıe White (116 yıl, 88 gün); 18 Kasım 1874’te Carrie Joyner olarak doğmuştu ve 14 Şubat 1991’de Florida Polatka’da ölmüştür. Carrie bir piano hocasıydı ve bir demirci olan John White ile evlendi. 1909’da 35. doğum gününün bir gün sonrasında kocası onu psikoz tifo hastalığından dolayı Florida State Hastanesine yatırdı. Hastalık bilinç kaybına neden oldu ve yaklaşık iki hafta sürdü. Fakat Carrie White 75 yıl boyunca hastanede kaldı. Daha sonra 1986’da Polatka’daki Putman bakımevine nakledildi. 1988’de Guinnes Rekorlar Kitabı onu dünyanın en yaşlı insanı olarak ilan etti.
Charlotte Hughes (115 yıl, 229 gün); 1 Ağustos 1877’de doğdu ve Cleveland, Redcar’daki St Davis Bakımevi’nde 17 Mart 1993’de öldü. 13 yaşında öğretmen oldu ve emekli olduktan 50 yıl sonra evlendi. Kocası 103 yaşına kadar yaşadı. Charlotte 115. doğumgününü yumurta, konyak ve soğuk etli bir kahvaltıyla kutladı. Uzun yaşamını iyi beslenmeye, dürüst bir yaşantıya ve 10 Kutsal Emir´e uymasına bağlıyordu.
Prom Kaewerorarm (115); Bangkok’ludur, hala yaşıyor. 1993´de 106 yaşındayken 3. eşi olan Bai Ohnok’la evlenmeyi planlıyordu. Yaşlılar için yapılan bir sağlık konferansında tanışmışlardı. Uzun yaşam için tavsiyeleri şunlar: İçki, sigara yok. Hergün biraz balık ve meyve yemek gerekir. Ayrıca hergün 5 tane iyi pişmiş biber yemek insanı zinde tutar.
Arthur Lang (115 yıl, 96 gün); Ohio’nun Van Wert şehrinde 4 Mayıs 1877’de doğdu. Boksör ve işadamıydı. Doğal nedenlerden dolayı 8 Ağustos 1992’de Chicago’da öldü. Sürücü ehliyetinde doğumu 4 Mayıs 1893 olarak yazıyordu. Fakat dediğine göre yaşını küçültüp 19 yaşında bir kızla evlenmek için 1916’ya kadar gerçek yaşını saklamış ve kızın akrabalarından korktuğu için 38 yaşında olduğunu ancak evlendikten sonra açıklamıştı.
Margaret Skeete (115); Virginia’nın Radford kentinde 7 Mayıs 1994’de öldü. Ölümünden üç hafta önce yatalak oldu. Doğumu Teksas Nüfus Memurluğu’nca 1880 olarak gösterilmişti. Böylece nüfus kaydında iki yaş daha büyük görünüyordu. Uzun yaşamayı bol şeker yemeye bağlıyordu.
Isram Sonoo (144 yıl, 353 gün); 15 Ekim 1874’de doğdu, 3 Ekim 1989’da Mauritus’da öldü. Hep et, balık ve meyve yerdi ama sebzeye el sürmezdi.
Anna Elıza Williams (114 yıl, 208 gün); Anna Taylor olarak 2 Temmuz 1873’de Worcestershire’da doğdu ve özel hizmetçi olarak 27 Kasım 1987’de Swansea, Galler’de öldü.
Wakka Shirahama (114 yıl, 82 gün); 26 Mart 1878’de Japonya’da doğdu.Temmuz 1992’de Japonya’nın Miyazaki kentinde öldü.9 çocuğu vardı.Kocası Shutaro 1939’da öldü.Uzun yaşamını, sabah ve akşam şekerle birlikte soya fasulyesi çorbasına, pirince ve öğlenleri de ballı sütle meyve yemesine bağlıyordu.
Daisy Adams (113 yıl ve 160 gün); 30 Temmuz 1880’de doğdu, 8 Aralık 1993’te İngiltere, Derbyshire’ın Cresley Kilisesi’nde öldü. 11 çocuğundan en küçüğü, Derbyshire’da vaizlik yapıyordu. Kocası William, I. Dünya Savaşı´nın ilk gününde ölmüştü. Geride 5 çocuk bıraktı. Mazbut bir yaşam süren basit bir kadındı.
Ettıe May Green (113); ABD, Batı Virginia’nin Lindsdale kentinde 1992’de öldü. 9 çocuğunun beşinden daha fazla yaşayan 73 yıllık bir duldu. Uzun yaşamını, hergün milk-shake içmesine, vitaminlere ve sakin bir yaşantıya bağlıyordu.
John Evans (112 yıl 292 gün); 19 Ağustos 1877’de doğdu, 10 Temmuz 1990’da Batı Glamorgan’da babasının yaptığı bir kulübede öldü. İlk kez 13 yaşındayken maden işçiliğine başladı ve 73 yaşında maden kurumunca emekli edildi. 95 yaşına kadar sebze tarlasında çalıştı. 108 yaşında kalp cihazı kullanan en yaşlı insan olarak biliniyordu. 110 yaşında ilk kez Londra’yı ziyaret etti. Uzun yaşamını, merdiven çıkmaya, tütün, alkol ve kumardan uzak durmaya, hergün bir tas kepek ve sıcak suyla karışık bal yemeye bağlıyordu.
Evangelos Zabetakis (114); Kasım 1992’de Girit’de doğum gününü kutlarken öldü. Hiç sigara içmeyen bu okul öğretmeni uzun yaşamın sırrını etle birlikte bir bardak şarap içmesine bağlıyordu.
Gulam Hüseyin Ferdussi (114); İran’da bir çiftçiydi. Kasım 1993’de Saveh bölgesinde öldü. Ölmesinden kısa bir süre öncesine kadar çiftliğinde çalıştı. Her zaman yiyeceklerini belirli bir programla yiyordu. Hiç doktora gitmedi ve ilaç almadı. Tüm uzun yaşam metodlarını ailesi Irna Haber Ajansı´na anlattı.
Glen Post (113); Temmuz 1987’de ABD, Ohio, Colombusta’da bir huzurevinde kalıyordu. Aslında 1869 yılında doğduğunu iddia ediyordu. Ünlü soyguncu Jessie James ile tanıştığını ve İspanya savaşına katıldığını da iddia ediyor.
Rebecca Hewinson (112 yıl, 338 gün); Rebecca Ramsdale olarak 19 Ekim 1881’de doğdu ve 22 Eylül 1994’de doğduğu yer olan Grimsby’de öldü. 1905 yılında evlendi ve kocası 1920’lerde öldü. Uzun yaşamını, her gün bir bardak porto şarabına ve limona bağlıyordu.
Caroline Maud Mockridge (112 yıl, 330 gün); 11 Aralık 1874’de doğdu, 6 Kasım 1987’de Avusturalya’nın Geelong kasabasında öldü. Bir ilkokul öğretmeni ve amatör müzisyendi. 110 yaşına kadar hiç sigara içmedi ve alkol kullanmadı. Ama sonraki iki yıl boyunca her gün bir bardak beyaz ispanyol şarabı içti.
Callie Young (112 yıl 10 gün); ABD, Kuzey Carolina, Shelby’de 13 Eylül 1876’da doğdu. Ohio Lebanon’da 23 Eylül 1988’de öldü. 1938’de Cicinnati’ye yerleşmeden önce hizmetçi olarak çalıştı. Bir basketbol fanatiğiydi ve üç gayrimeşru çocuğun annesiydi. Dediğine göre; iyi bir erkek ve içki onu uzun yaşatmıştı. 140 tane torunu ve torun çocuğu vardı,
Joaquim Cesaro Da Silva (112); Brezilya, Balia’da 3 Aralık 1877’de doğdu. Nova Esperanca’da şeker kamışı ve kahve işçisi olarak çalıştı. Bir yeşilaycıydı ama her ay bilinmeyen bir bitki karışımı içerdi. 27 Eylül 1989’da 27 yaşındaki karısından bir çocuğu oldu. Daha önce üç karısı olmuştu ve 32 çocuğu vardı. En yaşlı oğlu 82 yaşında öldü. Kasaba hakimi Marcose Sargio Daros bebeği kaydetmişti. Joaquim’in yaşını da nüfus kayıtlarına bakarak deftere yazmıştı.
Rosia Ellis (112+); 4 Ağustos 1994’de Detroit’teki evine bir hırsız girdiğini açıkladı. Rosia hırsızı pontolonunun ağından tutarak yakaladı. Fakat o an hırsız kadını yere attı. Kapı komşusu Halti Jones bağırışları duyunca Rosia’nın yardımına koştu; hırsız yakalamıştı.
Elnora Johnson (111 yıl, 340 gün); 12 Ekim 1882’de Missisipi’nin New Albany kentinde Elnora Cornwell olarak doğdu ve 17 Eylül 1994’de Denwer’de öldü. İçki ve sigara içmedi. Yalnız, özel yapılmış şekerli çöreklerden yerdi. Amerika’nın en yaşlı kadınıydı. Doğum günü dökümanları herkesçe kabul edilmişti. Kocası ise I.Dünya Savaşı’na katıldı ve bir daha dönmedi