Yeni Çağ

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi

Yeni Çağ Öğretileri

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Yeni Çağ Öğretileri bölümü

Bir Yeni Çağ Bilgesi; Shirley Mac Laine


SHIRLEY MACLAINE

SOKAK KIZI İRMA´DAN, UZAYLILAR´A VE REENKARNASYON´A GİDEN YOL..KİTAPLARI MİLYONLAR SATAN DÜNÜN SİNEMA OYUNCUSU SHIRLEY MACLAINE , GERÇEK BİR YENİ ÇAĞ BİLGESİ Mİ? YOKSA, YOLUNU ŞAŞIRMIŞ BİR TOPLUM KAÇAĞI MI?

1980´lerin ortalarında dünyaca ünlü bir sinema oyuncusunun yani Shirley MacLaine´in etkin ve çok açık bir biçimde dünyaya ilan ettiği Yeni Çağ´a katılım çağrısı şaşırtıcı oldu. Toplum çok büyük ün sahibi sanatçıların her ne kadar, uçuk ve sıradışı davranışlarına alışkınsa da, Mac Laine alışılmış örneklerin dışında biriydi, adı skandallara karışmamış, uyuşturucu ve seks gibi yıkıcı etkilerden kendini koruyabilmişti. Her ne kadar, zaman zaman Sinatra klanıyla olan ilişkileri yönünden Mafya suçlamalarıyla karşılaştıysa da, ortada elle tutulur birşey yoktu. Ve o, artık geçmişte olanlarla ilgilenmiyor, yeniden doğuşunun mutluluğunu yaşıyordu. Mac Laine´in mesajı kendinden önce Uzak Doğu inançlarına kapılan eski Beatle John Lennon, Bob Dylan, David Carradine gibilerine benzemiyordu, ya da Joan Baez gibi agresif bir protest mesaj veya Janis Joplin gibi hard bir isyan söylevi de vermiyordu. Jane Fonda gibi, düzene uyumlu bir muhalif de değildi. Son derece soğukkanlı, kendinden emin ve sevgi doluydu. Korkusuzca çok ileri gidiyor, geçmiş yaşamlarını anlatıyor, yaşadığı metafizik deneyleri tam bir doğaüstü olay çapında sergiliyordu. Oysa ki, yaşadığı ülkede yanı ABD´de bu tür konular en düzeysiz boyutta sergilenirken, MacLaine hiç di umutsuz değildi.

Bir dahiyle söyleşi..

Shirley MacLaine´in Reenkarnasyon ve Dünya Dışı Canlılar´la ilgili iddiaları tartışılır, bunlar bilimsel temellere dayanmasa da hoş ve kendinden emin anlatımı yüzünden anlam kazanıyor. Birçok araştırmaya ya da en azından merak çizgisinde açıklamalar getirirken yepyeni konulara da yol açıyor. "Going Within" adlı kitabında sakat Astro-Fizikçi dahi Stephen Hawking ile bir görüşmesi dikkat çekicidir, motor nörön adı verilen çaresiz ve acımasız bir hastalığın pençesinde gittikçe yokoluşa doğru giden dahi astro-fizikçi Hawking, Cambridge´deki çalışma ortamında ünlü yıldıza kesin, net ve asla taviz vermez bir ifadeyle "Geçmiş 15 milyar yılı kanıtlayabilirim.. ve bunu anlattım.. bir milyon yıl evvel insanlar belirli koşullarda tekamül ettiler ama koşullar şimdi çok farklı.. kendi kendimizi yok etme şansımız çok büyük.. aksine gelişim çok yavaş, Antik Yunanlılar dahi bizim bilimimizi anlayabilirlerdi.. " diyordu. MacLaine, buna karşılık koşulların değişmesi halinde umut olacağı düşüncesindeydi ama dünyanın en önemli beyni sayabileceğimiz Hawking pek umutlu görünmüyor ve devam ediyordu; "Koşullar, eğer biz önce kendimizi yok etmezsek değişecektir ama hala ilkel kabileler gibi davranıyoruz.. yok olma tehdidinin şimdiye kadar pek etkili olduğu söylenemez, evrenin ölçeğini anladığınızda, insanların arasındaki kavga ve çekişmeler çok önemsiz görünüyor.. evren ve içindeki herşey iyi tanımlanmış yasalarla açıklanabilir.. raslantı yoktur, doğru.. bizim davranışımız ise belirli koşullarda tekamül eden insan doğasının bir parçasıdır.. evren iyi tanımlanmış bir düzendir.."

Söylevin tarzı ve amacı

Stephen Hawking evrenin amacını matematik yönden kanıtladığından emindir, Tanrı´yı dışlamamaktadır ama O´nun ne ve nasıl olduğu konusunun üzerinde durmaz asıl merak ettiği Yaratıcı´nın ne düşündüğüdür. Hawking metafiziğe inanmamakta ve ölümün kesin bir son veya yokoluş olduğu düşüncesinde. Onun kadar önemli bir bilim adamının ruhsal bir evrene inanan Shirley MacLaine ile uzun uzun tartışması ve yoruma açık destekleyici bilimsel kapılar açması dikkat çekicidir. İşte burada Shirley Mac Laine´in dünya çapındaki saygınlığı ortaya çıkar, inançlarını savunmakta ama cılkını çıkarıp kendini de maskara yerine koymamaktadır. Onun kitaplarını, fikirlerine, iddialarına katılmasanız dahi okumak gerekir çünkü bir türlü söyleyemediğimiz, itirafdan kaçındığımız oysa çok iyi bildiğimiz şeyleri söylemektedir. Ama bunu yaparken de, ne medyum olduğunu iddia eder, ne de uzaylılar tarafından görevlendirilen özel biri olduğunu. Öylesine duru bir söylevle yaşamının nasıl anlam kazandığını ortaya koyar. İşte bu tarzı sayesinde de, binlerce medyumdan da, sayısız ruhsal tebliğ kakafonisinden de ötede ve ikna edicidir.

Demokrasinin tehlikeli mi?

MacLaine´in toplum için söylediklerini kaçınılmaz bir biçimde tekrarlamak zorundayız, burada kendimizden, yaşadığımız çevreden ve toplumdan bildik örnekleri görüyor ve ister istemez etkileniyoruz;

"..ilerlemenin ertelendiği durumlarda acı çektim, barış örgütleri için çalıştım, savaşı protesto ettim, bir feminist oldum, haksızlığa uğramış insanları savundum, Anayasa Mahkemesi ile ilgili olarak endişe duydum.. gazetecilerle dolaşarak onlar gibi insafsızca soru sormayı öğrendim, basını hükümetin bekçiliğini yaparken izledim ve her iki tarafında çürümüşlüğü karşısında üzüntü duydum.. belki de demokrasinin oluşturduğu özgürlük ortamı bu gerilimi doğuruyor, çünkü bu ortam özgür seçimlerin doğurduğu otoriter kültürlerde ve din tarafından yönetilen toplumlarda karışıklıkları, zorlukları, sorumlulukları ve rakabetçiliği yaratıyor.

Devlet veya din kurumları tarafından yönetilen bir topluma karşı, özgürlük, toplumda yeri olan bireylerden oluşan bir toplum için ödediğimiz bedel ve çeşitli karışıklık ve gözlüklerdir. İşte bu, toplumun kendisinde olduğu gibi bireyde de gerilim yaratır.. eğer toplumsal değişimi, dönüşümü gerçekten arzu ediyorsam, işe kendimi değiştirmekten başlamam gerektiğini idrak ettim.. belki sevgiyle olabilir ve binlerce yıllık renk, enerji ve ses işlemlerini ve tekniklerini kullanarak kendi içimize yönelirsek kim olduğumuzu daha çok hatırlar ve başlangıçta hepimiz orada olduğumuz gerçeğiyle aydınlanırız. Bundan dolayı biz biriz, bundan dolayı biz Tanrı´nın parçasıyız , bundan dolayı her birimiz doğuştan uyumluyuz ve içimizdeki Tanrı´yı ne derinlikte tanır ve kabullenirsek , bu uyumu da o ölçüde tanırız. Bu derin idrakle belki kendi kendimizin yolundan çekilerek gerçek kimliğimizin sevgi dolu ve kusursuz düzenlenmiş sihirine güvenebilir ve hayatımızı bu farkındalıkla yaratabiliriz. Bu yaklaşım, tartışmasız biçimde tasavvufun bir boyutudur, Shirley MacLaine, kendinden çok önceki Yeni Çağ ustalarını, Yunus Emre´yi, Mevlana´yı, Pir Sultan´ı bilse de bilmese de onların gerçeğini bir başka lisanla ve tarzla dile getirmektedir. Fazla söze gerek var mi? Ötesi Shirley´in kitaplarında...

Kristal çocuklar

Yeni bir Güneş doğunca; bilinçler değişecek, dünyanın ekseni ve manyetik kutuplar yer değiştirince iklimler değişecek, genetik yapımız etkilenecek; yeni bir insan nesli ortaya çıkacak. Bilinç düzeyleri bu yeni titreşim alanına ve manyetik yükselişe uygun olmayanlar, önümüzdeki 6 yıl içinde hastalıklar ve bilinçsizliğin neden olduğu kitlesel kazalarla ortadan kalkacaklar. Ya kalanlar? Onlar Yeni Çağ´ın yeni insan nesli...  Geçen hafta İndigo Çocukları konuştuk, bu hafta ise Kristal Çocukları konuşacağız..

Kahinlerin ve astrologların en önemli sorunu önlerindeki çeşitli olasılıklardır, bu yüzden geleceğe yönelik tahminler yaparken, olabildiğince esnek ve çok anlama yönelik tahminlerde bulunurlar. Örneğin borsa ile ilgili tahminlerin yapılabilmesi için, bilimsel veriler gerekmektedir ama bu doğru verilerin gösterdiği doğrultuda, geleceğe yönelen eğrinin bir yerinde normaldışı bir karar verilmekte ve birşey değişmektedir; o zaman da eğim normalliğini yitirerek, farklılaşmaktadır. Eğer bu bir grafikse, sadece bir gelecek tahminidir ama bir gelecekçi için daha farklı şeyler de vardır ve özellikle de bilincin rolü önemlidir. Ama bu tür bir bilinç yeteneği herkesde yoktur; bu yeteneğe "Öngörü" denir...
  
Geleceği görebiliyoruz...
Klasik tanımlama olarak bir Öngörücü, olayları önceden görür yani zamanından önce görür ve aynı zamanda da detayları da vermeye çalışır. Bu tanımlama doğrultusunda, gelecekçiliğin "futurism"  tanımı istatistik olasılık çalışmalarıyla, geleceği bir film gibi görme yeteneğinin birleşmesi şeklindedir. Böylesine bur bütünlüğün sağlandığı noktada, olaylar daha kesindirler, medyumların gelecek tahminlerindeki en büyük sıkıntısları veya yanılgıları bu birleşmeyi yapamamaları yüzündendir, geçmiş hakkında yeterince bilgileri yoktur ve bu nedenle de geleceğe yönelttikleri tahmin eğrisi eksik ya da hatalıdır. Uyandığınız zaman rüyanızı hatırlar, bir yere yazar, gerektiği anda hatırlar, her istediğiniz anda yeniden yaşar ve başkalarıyla tartışarak, ne anlama geldiğini soruşturursunuz; Bilinçaltından gelen küçük bir ses, bize birşeyler söyler ama bu ses her zaman aynı değildir, farklıdır, bu bir ilişkidir ama nereyle diye sormak gerekir. Ruhla, akıp giden bilgi arasında bir ilişki oluşmaktadır ama koşulların ne olduğunu bilmiyoruz. Bu kişiye özgün birşeydir. Ama bildiğimiz tek birşey var; Geleceği görebiliyoruz.      
 
Nostradamus, kutupsal değişimin sert, yıkıcı ve olağanüstü etkilerinin ayrıntılarını veriyor; önce iklimler değişmeye başlayacak sonra genetik kodlar değişmeye başlayacak, dünyanın vibrasyonu yani titreşimi etkileneceği için, daha yüksek bir frekansa geçilecek. Dünyadaki tüm manyetik araçlar etkilenecekler, insan beyninde etkilenmeler olacak, kollektif bilgi algılaması bazı insanlarda artarken, bazılarında yok olacak, bu yeni bir bilinç alanına geçiş anlamına gelecek. Bütün bu yaklaşım akla benzer ruhsal mesajları getiriyor; yani yeni bir bilinç alanının sonunda ortaya çıkacak olan yüksek bir ruhsal vibrasyon; bu titreşime uyum sağlayamayanlar büyük olasılıkla delirecekler ve bu çok ani olacak yani bilinçsel değişim azar azar olmayacak. Dini bir kehanette, herşeyin göz açıp kapayıncaya değişeceğinden söz ediliyor.    
 
Bazı insanların ötekilere göre daha iyi adapte olacakları çünkü onların bilinçlerinin daha güvenilir ve sağlıklı olduğu belirtiliyor. 1920-30 ve 40´larda doğanlar için zaman boldu ama 1987 bir dönüm noktasıydı; kaynaklara göre bu yıllardan sonra ölenler kurtuldular; sonrakiler "Ne zaman?" korkusunu yaşayacaklar, 1987´den sonra doğanlar ise, değişimi yaşamaya mahkumlar, belki bazıları değişimden yararlanacak ama ötekiler zor zamanlar yaşayacaklar ve bu zorluk hastalıklar şeklinde başlayacak, özellikle de vücudun elektriksel sisteminde. Yeni hastalıklar ve salgınlar göreceğiz; ayrıca çok büyük kazalar yaşanacak; bunun da nedeni elektriksel dengesizler olacak. Kitlesel kayıplardan söz ediliyor, öteki kahinler de milyarların öleceğini öngörmüşlerdi ve şimdi de son soru; Ne zaman? Cevap, 1998-2012 arasında.

Ya kalanlar ne olacak?Onlar tüm kollektif insan dönüşümünü yaşamış ve başarmış olarak müjdelenen Yeni Çağ´ın öncüleri olacaklar; 1980’lerde tümüyle yeni bir enerji sisteminin yeni bir insan ırkı yaratacağı söyleniyordu, herşey ama herşey değişecek deniyor ve ekleniyordu; "Bir başka gezegene gitmiş gibi olacaksınız, yüksek zekalı insanların doğduklarını göreceğiz ve ihtiyacımız olan gerçek zeka o zaman ortaya çıkacak. O zaman kendimizin olağanüstülüğünü algılamış olacağız." Kehanetler hem dehşet verici, hem de umut dolu; değişimi isteyenlerden birisiyseniz, mesele yok ama o zaman da sağ kalabilmemiz gerek yoksa Yeni Çağ´a ön kapıdan giremeyeceğiz. Ya yanılır da, önümüzdeki 10 yıl içinde birşey değişmezse, o zaman ne olacak? Hiç birşey olmayacak tabii ki sadece güven azalacak ve yeni öngörüler başlayacak. Ama olaylar gerçekleşirse işin rengi değişecek, hele bir de bilinçsel değişime hazırsanız hiç sorun kalmayacak...

Ne denmişti? "Bir başka gezegene gitmiş gibi olacaksınız, yüksek zekalı insanların doğduklarını göreceğiz ve ihtiyacımız olan gerçek zeka o zaman ortaya çıkacak. O zaman kendimizin olağanüstülüğünü algılamış olacağız.”

Kimler bu doğacak olan yüksek zekalı insanlar? Geçen hafta İndigo çocuklar ve gençler demiş ve anlatmıştık. Ama İndigo çocuklar 1994’den önce doğmuşlardı, peki ya sonra doğanlar? Yani 1994’den sonra doğan ve şu anda en büyüğü 11 yaşında olan çocuklar? Cevabı biliyoruz çünkü onlara Kristal Çocuklar deniyor...

Onları tanımak...
Kristal Çocuklar’ı nasıl tanıyacağız? İlk bakacağımız yer onların gözleridir, iri, etkili, anlamlı ve bilge gözlere sahiptirler. Mutluluk ve sevinç verirler, bağışlayıcıdırlar. Kristal Çocuklar büyükleri olan İndigo Çocuklar’la, benzer özellikleri paylaşırlar. İndigoların ruhları savaşçıdır, amaçları eski düşünceleri yani önceki eğitim, yönetim ve yasal sistemleri yok etmektir. Başlıca düşmanları psikiyatrik tedavilerdir, onlara ilaç tedavileri uygulandığında duyarlılıklarını, ruhsal yeteneklerini ve enerjilerini yitirirler. Kısacası İndigolar’la gerçekten DES (Dikkat Eksikliği veya Dikkat Eksikliği Hiperaktiflik Sendromu” tanısı konulan çocukların ayırdedilmesi gerekmektedir.

Aura renkleri...
Ama Kristal Çocuklar farklıdırlar, çok mutlu, bağışlayıcı ve sakindirler. İndigoların savaşarak açacakları ve temizleyecekleri yoldan geçerek daha güvenli bir dünyaya gitmektedirler. İndigo ve Kristal tanımları, aura renklerinden ve enerji kalıplarından kaynaklanmaktadır. İndigo Çocuklar’da indigo mavisi vardır, bu renk iki kaşın arasında yer alan üçüncü göz şakrasının rengidir. Bu şakra ile durugörü güçleri vardır. Ama Kristal Çocuklar’da kuvartz kristalinin prizma etkisi vardır, auraları pastel tonlarda çok renkli ve harelidir. Kristallere ilgileri büyüktür zaten tanımlarının nedeni budur.

 

Kristal Çocuklar’ın özellikleri;

* 1995’den sonra doğmuşlardır,
* Uzun, yogun ve dikkatli bakan gözleri vardır,
* Kişilikleri manyetiktir,
* Çok sevecendirler,
* Müzikten etkilenirler ve şarkı söylerler,
* Özgün bir işaret dili kullanırlar,
* Telepattırlar, düşündüğünüzü hissederler,
* Şefkatli, duyarlı ve empatikdirler,
* Konuşmaya başlayınca geçmiş yaşam anılarını anlatırlar,
* Sanatçı ve yaratıcıdırlar,
* Sebze ve meyveleri tercih ederler,
* Denge duyguları mükemmeldir,
* Onlara otizm veya asperger tanısı konulabilir,
* Geç konuşurlar.

Çağımızda İndigoların etkisi nedeniyle, sezgilerimizin ve düşüncelerimizin daha çok çok farkında olacağız. Bunun kanıtları ortadadır, günümüzde özellikle paranormal konulara olan ilginin gittikçe artma nedeni budur, tv, kitaplar, sinema gibi... İşte İndigoları izleyen Kristaller’in daha çok ruhsal yetilere sahip olmaları bu yüzdendir. Geç konuşurlar çünkü zihinsel iletişim güçleri vardır.

Çevre etkileri...
Kristal Çocuklar’a bebekken dikkat etmelisiniz, ben bir tanesini tanıdım ve hakikaten inanılmazdı. İnsanları hep öpmek istiyorlar, herkese karşı sevecen ve şefkatliler. Yüz ifadeleri, sözleri ve davranışları hep olumlu, çevrelerine mutluluk, neşe ve moral veriyorlar. Yaşlı insanlara manyetik olarak yöneliyorlar sanki bilgeliği ve dinginliği hissediyorlar. Dünyamızın şu anda en çok muhtaç olduğu şeyi yapıyorlar yani bağışlayıcılar. İndigo ağabey ve ablaları davaları için savaşırken onlar Gandi gibiler, bir tartışma ortamında arkalarını dönüp gidiyorlar ve affedici bir tavır sergiliyorlar. Hatta içlerinde neden tartışmaya gerek duyulduğunu soranlar bile çıkıyor. Üç yaşında bir Kristal Çocuk, kendisine vurmak isteyen arkadaşına sert ve otoriter bir sesle; “Hayır, dur ve bana vurma çünkü ben senin arkadaşınım.” Diyebiliyor, 

Onlar otistik mi?
Bu çocuklara otistik tanımı konulması hatadır, otistikler genelde insanlardan kopuk kendi dünyalarında yaşarlar ve ilgi duymadıkları insanlarla konuşmazlar. Oysa Kristal Çocuklar tüm insanlık tarihindeki en sokulgan, ilgili, konuşkan çocuklardırlar. Görülmedik bir sevimlilik, sevecenlik ve duyarlılık gösterirler. Onlar otistik değil, awetistik yani saygı ve sevgi uyandırıcıdırlar. Bu nedenle bizler bu çocukları hasta diye utandırır ve ilaçlarla utandırırsak, ilahi bir armağanı hem reddetmiş olur, hem de geleceğin üstün uygarlığını yıkmış oluruz. İşte İndigolar’ın düzene karşı açtıkları savaş bu nedenledir, önemli bir amaçları da Kristaller’i korumaktır. Ve bilin ki. Kristal Çocuklar anne babalarını özel olarak seçmektedirler. Kristal Çocuklar’a hamile olan anneler, çoğu zaman çok özel olaylardan söz etmekteler. Bu anneler özel rüyalar görmekteler, hatta bazı annelerin önceden varolan hastalıkları iyileşmektedir.

 

Odaklanma veya konsantrasyon yeteneği...
Kristal Çocuklar bazen ebeveynlerini duymaz görünürlür, bu olay daha çok doğada bulundukları anlarda görülür. Aslında otistik tavır zannedilen bu olay gerçekte farklıdır, onlar o anlarda dünyadan geçici olarak koparlar. Örneğin tv seyrederken, açık havadayken, hayvanlarla oynarlarken bunu sık sık yaparlar ve anne babalarını duymazdan gelirler, uzun uzun çiçeklere, yapraklara, hayvanlara bakarlar. Ayrıca teknolojide  onlar için önemlidir, ne olursa olsun teknolojik herşeye kendilerini kaptırırlar. Kristal Çocuklar’ın bu yetenekleri gelecekte lider olduklarında yararlı olacak olan odaklanma veya konsantrasyon yeteneğidir.

Pozitif düşünmelisiniz...
Bu çocuklar, büyürken insanları değerlendirdiklerinde kendi sezgilerine öncelik verirler. Bir radar gibidirler. Onlardan düşünce ve niyetlerinizi pek gizleyemezsiniz. On yaşlarında bir Kristal Çocuk, bilmez görünse bile gerçeğin farkındadır. Ne yazık ki bazen bu duyarlılık aşırı ve zarar verici olabilir. Bu nedenle, onların yanında olabildiğince pozitif düşünmek ve gerilimli ortamlar yaratmamak gerekir. Hatta bazı Kristal Çocukları çok insanla karşılaştırmamak bile gerekebilir. Aynı şey yaşadıkları çevre için de gereklidir, onların yanında çok sert, şiddet dolu filmler izlemek zararlı olabilir.

Başkalarının duygularını, kendi duyguları gibi hissediyorlar...
Bir diğer ilginç yetenekleri gezegenin ortak enerjisini algılayabilmeleridir. Büyük kitlesel korkuları, dünyayı etkileyen olayları hissederler, moralleri bozulur, heyecanlanabilir hatta hastalanabilirler. Onbir Eylül’deki İkiz Kuleler saldırısında, felaketi yaşanırken hisseden ve ardından ciddi bir şekilde hastalanan çocuklar kayıtlara geçmiştir. Unutmayın ki Kristal Çocuklar, bizler ve İndigolar gibi değiller, onlar başkalarının duygularını, kendi duyguları gibi hissediyorlar. Hiç bir görünür neden olmadan huzursuzlanan ve hasta olmaya başlayan bir Kristal Çocuğu sakinleştirmelisiniz, onunla konuşun, sıcak ve koruyucu etkiler verin ve muhakkak yakınında, çevresinde hatta oyuncaklarının içersinde bir doğal kristal parçasını bulundurun, onunla oynamasını sağlayın. Ama dikkat edin, küçük taşları yutabilirler, taşın kenarları yuvarlatılmış olmalı, keskin olmamalıdır. Ve onlara bu taşları fırlatmamalarını da öğretmelisiniz.

Yüksek duyarlılık...
Bu duyarlılık sadece ruhsal değildir, Kristal Çocuklar fizik olarak da farklı ve duyarlıdırlar. Örneğin yüksek seslerden, gürültüden, kalabalık içinde bulunmaktan, çok sıcak veya soğuk ortamlardan, dağınıklık ve düzensizlikten hoşlanmazlar ya da bunların bazılarından hoşlanmazlar. Onlara büyük alışveriş merkezlerinde dikkat edin, bir Kristal Çocuk böyle ortamlarda aşırı heyecanlanır, bu nedenle korunmalı, belli bir süre aşılmamalıdır. Ayrıca Kristal Çocuklar yapay ve kimyasal maddelere çok duyarlıdırlar, doğal sabunlar, gereğince bitkisel ilaçlar kullanılmalıdır.

Korunuyorlar mı?
İlginç bir olay da, Kristal Çocuklar’ın kolay yaralanmamaları ve korkmamalarıdır. İstisnalar dışında sanki korunmaktadırlar çok ciddi kaza veya saldırılardan birkaç sıyrıkla kurtulan çok sayıda Kristal Çocuk kayıtlara geçmiştir. Ama bunlar sizin tedbirsiz davranmanız demek değildir.
(IQ) testleri...
Şaşırtıcı hareket becerileri vardır, sözel ve sözel olmayan iki tür zeka ölçen Zeka Katsayısı (IQ) testlerinde Kristal Çocuklar’ın sözel beceri oranları düşük ama sözel olmayan beceri oranlarının yüksek çıktığı görülmüştür. İki oran biraraya getirildiğinde toplam IQ puanı yükselmektedir. Sözel beceri oranları düşük çıkarken, Kristal Çocuklar’ın olağandışı hareket becerileri görülmektedir. Bu beceriler, onların korkusuzluklarından ve araştırmacı olmalarından kaynaklanmaktadır. Korku alt benliğin veya egonun işlevidir, Kristal Çocuklar’ın korkusuzluğu ise onların ruhsal düzeylerinin yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. Dünyayı tanır ve keşfederken kendilerine güvenmekte, sevmekte ve eğlenmektedirler. Çevrelerini tanırken araştırmaktan ve keşfetmekten büyük zevk alırlar...

Ekolojik çocuklar...
Kristal Çocuklar bizlere göre bedenleriyle daha çok ilgilidirler, buna dikkat ederler. Bu nedenle temiz hava, temiz su, tropikal bir atmosfer, bol ve taze meyve ve de sebze onlar için önemli ve çok yararlıdır. Anne ve babaların buna önem ve öncelik vermeleri gerekmektedir. Sanki geleceğin temiz dünyasını yaşamaktadırlar.

Duygusal şifacılar...
Bu çocukları tanımak için onların sevgi anlayışlarını ve tavırlarına dikkat etmeliyiz. Öylesine sevgi doludurlar ki, varlıkları bile şifa vericidir. Çok küçük Kristal Çocuklar bile, elleriyle, gözleriyle, davranışlarıyla içgüdüsel şifa dağıtırlar. Ebeveynlerinin hasta olmalarından hiç hoşlanmazlar ve onların bir an evvel iyileşmelerini isterler. Kristal Çocuklar, duygusal şifacı, teselli edici, şefkat ve hatta öğüt verici olabilirler. Doğal iyimser oldukları için çevresindekilere karanlığın içindeki ışığı gösterebilir ya da hissettirebilirler. Onlar bize sevgiyi alıp, kabul etmeyi öğretiyorlar. Bizim işimiz, onları ruhen beslemek, hissetmeyi öğretmek ve güveni öğretmektir. Ergenlik çağına geldiklerinde doğal sevecenliklerinin olduğu gibi kalmasına önem vermeli ve rehberlik etmeliyiz.

Parapşisik yetenekler...
Kristal Çocuklar’ın sık sık mistik konulardan söz ettiklerini duyabilirsiniz. Tanrı’dan, meleklerden, dualardan söz edebilirler. Sanki her birisi küçük birer filozoftur. Bazı Kristal’lerde pşisik yetenekler görülmüştür, örneğin psikokinezi yapabilirler yani bazı küçük eşyaları düşünceleriyle hareket ettirebilirler. Anne veya babalarına onların ilk anne ve babaları olmadıklarını söyleyen Kristal Çocuklar vardır. Elektronik araçları etkileyen Kristal Çocuklar da kayıtlara geçmiştir. Ama endişelenmeyin, her Kristal Çocuk böyle değildir, böyle özellikleri olmasa da bir Kristal Çocuk olabilirler. Onların telepatik yeteneklerine çok dikkat edilmelidir, anne ve babalarına veya diğer yakınlarına bazen o etkileyici gözleriyle uzun uzun bakmaları şaşırtıcıdır, bunu gözardı etmemek gerekir. Eğer dikkat edilirse birçok Kristal Çocuğun annesinin isteklerini kendisine söylenmeksizin yaptıkları görülmüştür. Bu yeteneklerin sergilenmesindeki amaç, insanlığın doğal yeteneklerinin hatırlanması şeklindedir.

Dolunayda...
Bu çocukların, dünyanın, doğanın, Ay ve yıldızların enerjisine güçlü bağları vardır. Bunun farkında olmayabilirsiniz ama onlar yıldızlı gökten ve dolunaydan çok etkilenirler. Ay’a adeta aşıktırlar, ona bakarak eğlenirler ve Ay’ın evrelerinde de etkilenirler, bazı Kristal Çocuklar’ın her gün normal uyudukları ama dolunay gecelerinde daha az uyudukları görülmüştür.

Farklılıklar...
Kristal Çocuklar’ı eğlendirmek için karmaşık ve pahalı oyuncaklar almanız gerekmemektedir. Onları açık havaya çıkarmanız yeterlidir. Daha büyük yaşlardaki Kristal Çocuklar’ın odasında gereksiz ve karmaşık bulduğu birçok oyuncağı götrüp çöpe attığı hatta satıp evcil hayvanlara vermek için yiyecek satın aldıkları görülmüştür. Onlar küçük yaştan itibaren çevreyi koruma içgüdüsüne sahiptirler, doğa onlar için çok önemlidir. Bu özelliklerini sözleriyle olmasa bile davranışlarından anlayabilirsiniz. 

Minerolojik destek alabilirsiniz...
Doğal mineral parçaları veya kuartz kristalleri çocuğunuzu sakinleştirebilir. İşte sizlere birkaç öneri; örneğin kabus görme ve uykusuzluk durumlarında çocuğun yastığının altında ametist bulundurun. Üzüntülü olduğunda bir parça pembe kuartzı ya göğsüne asın ya da kalbinin üstünde birkaç dakika tutun. Duygusal bunalım ve hırçınlıklarda, Aytaşı kullanın, alnına ve şakaklarına sürün. Konsantrasyonu azaldığında, zor ders çalıştığında bir parça akik taşını odasının bir yerine yerleştirin. Sabırsızlık krizlerine girdiğinde Rodonit taşını avucunda tutması yararlı olabilir. İletişim bozukluklarında Turkuaz veya mavi Agate taşları, etkili olacaktır.
Yeri gelmişken belirtmekte yarar var. Bir minerali satın aldıktan sonra dört saat süreyle güneş altında bırakın, birikmiş eksi enerjisi temizlenecektir. Güneş yoksa o zaman taşı, içine bir avuç deniz tuzu atılmış su dolu bir kaba koyun ama iki saatten fazla tutmayın. Bunu enerji temizlemek için ayda bir yapın.

Geleceğin süper sanatçıları...
Yine Kristal Çocuklar’a dönelim, onlar sadece sevimli, sevecen ve ruhsal değildirler, yanısıra da doğal sanatçıdırlar. İyi resim yaparlar veya çok küçük yaşlarda bile, daha konuşmaya başlamadan önce mırıldanırlar ve sonra da şarkı söylerler. Hatta eğitim almış kadar iyi resim yapanları vardır. Müzik yeteneği yüksek zekanın göstergesidir, daha üç yaşındayken şarkı sözlerini ezberleyen Kristal Çocuklar vardır. Yüksek yaratıcılıkları onların sağ beyine egemen olmalarını göstermektedir, bu nedenle duygularının farkındadırlar, sezgiseldirler, hareket becerileri gelişmiştir, felsefi, ruhsal ve sanatçıdırlar. Sağ beyin egemenliğinde bireyler, sözcüklerin aksine görüntü ve duygularla düşünürler. Görsel yönelimleri onlara sanatsal yetenek ve fotografik bir bellek verir, zihinlerinde gördükleri imgeleri taklit ederler. Bizlerin hatta bazı İndigolar’ın aksine pahalı ve çok güzel oyuncaklar yerine Kristal Çocuklar’ın sıradan şeylerle eğlenmeleri ilginçtir. Bir kağıt veya kalemle ya da yapraklarla saatlerce oyalanabilirler. Onlar temel şeyleri takdir eder ve kullanırlar.

Drama sanatçıları...
Erken konuşmazlar demiştim ama ifade etmeyi iyi bilirler. Hareketleri, düşünceleri, duyguları anlam doludur, iyi izlemeniz gerekir. Genelde drama kullanırlar ama bu dramalarda öfke, şiddet ya da soytarılık yoktur. Shakespeare’vari bir drama anlayışını veya neşe dolu bir tarzı kullanırlar. İzleyen kitle önünde utangaç, çekingen ve tutuk değildirler, yeter ki istesinler ve doğru zamanın geldiğine karar versinler. Kristal Çocuklar’ın yanında bulunmak çok eğlencelidir, taklit yetenekleri büyüleyicidir.

Ve sorunlar...
Elbetteki Kristal Çocuklar’da sorunlular, bunu anlatan anne, babalar da var. Öncelikle inatçı, kesin kararlı ve dayanıklılar. Haklarını savunmak için karşı tarafı zorlayabiliyorlar. Sertlikten hoşlanmıyorlar ama otoriter davranıyorlar. Çatışma içeren durumları veya ilişkileri reddediyorlar ve uzaklaşıyorlar. Bunlar Kristal Çocuklar’ın seçerken titiz olmalarına ya da zor beğenir olmalarına neden oluyor. Yani ayırd ediciler. Çünkü öz saygıları yüksek, bedenlerini ve ruhlarını besleyecek arkadaşları, yemekleri, filmleri, işleri ve evleri isteyecek kadar kendilerini önemsiyorlar. Örneğin yemek seçimleri güç ve özel, annelerini zorlayabiliyorlar. Çünkü bedenlerine uyumlular. Eğer anne ve babalar onların beslenme tercihlerine güvenebilirlerse, o zaman mücadeleye gerek kalmayacaktır. Kısacası onların seçimlerine güvenebiirsiniz. Sıvılardan yani içeceklerden çok hoşlanıyorlar. İçlerinde bir yaşından sonra bile anne sütü isteyenlere bile raslanıyor.

Uyku sorunları...
Kristal Çocuklar yüksek bir enerjiye sahipler, uyurken birşey kaçırmak istemiyorlar. Çünkü her ne olursa olsun, uykudayken dışarda birşeyler yaşanıyor. O kadar duyarlılar ki, uyarıcı herhangi bir şey uykusuzluk yaratabiliyor. Bazıları öğlen uykusu uyurken, bazıları asla istemiyorlar, eğer bunlar gündüz uyurlarsa gece asla uyumuyorlar. Zorlamalı uykularda kabuslar görüyorlar ve çok gergin oluyorlar. Kısacası onların kendi uyku düzenlerini uygulamalarına izin verilmesi gerekiyor. Ama eğer sorun ağırlaşırsa, ikna etmek ve anlatmak gerekiyor.

Titizlik mi yoksa düzen mi?
Kristal Çocuklar’a tuvalet eğitimi vermek pek mümkün değil, yeterince örnek yok ama çoğunun bunu kendi kendilerine öğrendikleri görülüyor. Bu arada gerçekten doğa çocukları oldukları için çıplaklıktan hoşlanıyorlar. Ve sanki onlar, düzensizliğin enerji uyumsuzluğu olduğunu biliyor gibiler. Buna nevrotik mükemmeliyetçilik diyenler de var. Fakat ruhsal gelişmişlik tanımı, herşeyin kendi istediği gibi olmasını isteyen bir Kristal Çocuk’la beraber olup, bunaldığınızda size daha yararlı olacaktır. Onların titizliğini anlatan çok fazla örnek var. Aslında sürekliliği ve tutarlılığı seviyorlar, her an değişen dünyada düzen, istikrar ve önceden tahmin edilebilirlik istiyorlar ve bu özellikleri bizler için gerçekten umut verici...

Zamanı farklı görüyorlar...
Kristal Çocuklar, dış değil yani bizim zaman anlayışımızı değil, kendi iç zamanlarını kullanıyorlar. İşte bu konuda anne ve babaların çok ama çok sabırlı olmaları gerekiyor. Programlardan nefret ediyorlar ve özgür olmak istiyorlar. Belki de onlar, hiç acele etmeden bakan, inceleyen ve sonra fikrini söyleyen yaşlı ruhlar gibiler. Bekliyorlar ve öğrendikten sonra kendi hız veya ritmlerine göre uyguluyorlar. Aslında haksız değiller çünkü geç kalma korkusuyla heyecanlanıp, telaşlanacakları yerde, daha sağlıklı olarak sakin davranıyorlar. Bir anlamda, zamanın gerçek olmadığını ve hatta genişletilebileceğini düşünüyorlar. Yani bizler gibi esir olmak yerine, zamana sahip olmak istiyorlar.

Kronik bağımlılıklar...
Kristal Çocuklar, anne ve babalarına ve de diğer aile bireylerine çok bağlılar, ayrı kalmaktan hoşlanmıyorlar. Yetişkinlerin onları okşamalarına, teselli etmelerine bağımlılar, bu noktada başkalarının kendilerini anlamayacağı endişesindeler. Öte yandan onlardan ayrı kalınca, bir daha göremeyecekleri korkusunu da taşıyorlar. Bunun daha bilimsel bir tanımı, acıdan kaçmak şeklinde...

Öneriler...
Danışman psikolog ve terapist Doreen Virtue bazı önerilerde bulunuyor...
* Onların sağ beyinli yani görsel olduklarını unutmayın, sözel değil, görsel yöntemlerle eğitin,
* Hiçbir konuda zorlamayın, açıklamalarda bulunun,
* Onlara bağlanın yani sık sık beraber olun ve dokunun,
* Hayvanları örnek gösterin; “Bak köpek seni izliyor...” gibi,
* Kuralcı olmayın, dürüst olun ve onlara kendileri olma özgürlüğünü verin,
* Siz kendinize iyi bakın, temiz, bakımlı ve etkili olun,
* Onları asla küçümsemeyin, arkadaş gibi ilişki kurun,
* Sesinizi melodik biçimde yani tonlayarak kullanın,
* Meraklarını giderin, öğrenin ve öğretin,
* Dikkatinizi verin, onları ihmal etmeyin, yalan söylemeyin,
* Sabırlı, tutarlı ve gerçekçi olun, onlara süreklilik sağlayın,
* Siz ne düşünürseniz onlar öyle olacaklardır, onları negatif tanımlamalarla tanımlamayın, onlardan da birşeyler öğrenebilirsiniz,
* Onların imgelerine yani canladırmalarına veya hayallerine katılın,
* Onlara enerji yardımı yapın. Mümkünse meditasyon ve yoga öğretin,
* Onları tartışmasız sevin.
* Onlara kendi negatif, ayrımcı, bölücü, fanatik, tutucu, geleneksel ve zarar verici düşüncelerinizi aşılamayın. Çünkü geçmişte ve şu anda hiçbir konuda haklı ve başarılı değilsiniz...

Kristal Çocuklar diyorlar ki...
* İnsanlara yardım edelim. (6 yaşında)
* Evrende herkese iyi yaşam, sevgi ve iyi yiyecekler diliyorum. Benle oynayın ve bana okuyun. (6 yaşında)
* Meleklerimden ışıklı rüyalar istiyorum. (3 yaşında)
* Herkes öldükten sonra yine geri geleceğini bilmeli. (7 yaşında)
* Duvarlara üzerinde “Mutlu ol” yazan tabelalar asalım. (5 yaşında)

Sonuç...
Kristal Çocuklar, şu anlarda en çok 10 yaşında olan ve İndigo Çocuklar’dan sonra gelen çocuklardır. Bizlere insanlığın nereye gideceğini gösteriyorlar. Onlar İndigolar gibi tartışmacı, öfkeli ve savaşçı değiller, daha sakin, mutlu ve affediciler. Kristal Çocuklar, şu anlarda 25 yaşlarda olan İndigolar’ın açtıkları yenilenmiş dünyanın insanları olacaklar. Ve hiç unutmamalıyız ki, dünyayı bu hale getiren bizleriz yani yetişkinler. Birçok şey için artık yapacak bir şeyimiz yok ve tek umudumuz çocuklarımız, onları kendi fanatik düşüncelerimiz için, sapkınlıklarımız için bozmamalı, saf ve doğal kalmalarına özen göstermeliyiz. Çok iyi bilmeliyiz ki, geçmişte tüm yaptıklarımız, iyi örnekler olsa dahi kötü ve bağışlanmazdır. Eğer çocuklarımıza dikkat eder ve onlara iyi bakarsak hem geleceğimizi kurtarabilir hem de onların istediği gibi çok daha güzel bir dünyayı oluşturmalarına yardım etmş olabiliriz.
 

Ata Nirun/www.bilinmeyen.com

 

Mucize adam; Sai Baba

Elli yıldan bu yana Hintli bir mistik, mucizeler yaratıyor; boşluktan yüzükler, madalyonlar, paralar geliyor; ölümcül hastalar ve daha da innanılmazı ölüler ayağa kalkıyorlar ve de Sai Baba binlerce kilometre uzaktaki bir insanı ölümden kurtarıyor.Bütün bunlar doğru mu? Sai Baba yüzyılın en büyük şarlatanı mı yoksa o gerçekten yaşayan bir aziz mi?

Hintli bir guru; adı Sai Baba; doğaüstü güçleri olduğuna ve kutsallığına inanılıyor. Altın yüzükleri ve paraları yoktan var ediyor, kayaları kuma, çiçekleri mücevherlere dönüştürüyor. Hastalara şifa veriyor; onlara "Vibhuti" adında kutsal ağaç külüyle yardım ediyor. Bütün bunlar boşluktan geliyormuşçasına birden elinde beliriyor ve hatta inanılmaz bir iddiaya göre, ölüleri yaşama döndürebiliyor. Kim bu adam? Gerçekten doğaüstü güçleri olan bir mistik veya bir aziz mi? Çevresinde masallar uydurulan, herşeye inanmaya hazır kitlelerin yaşadığı bu çağın modasına uygun bir şarlatan mı?Çok başarılı bir sihirbaz mı? Günümüzün en ünlü illüzyonisti David Copperfield eğer bir mistik olsaydı, Sai Baba´dan daha başarılı olur muydu?

Dünyanın her yerinde onun onbinlerce müridi var ve bunların çoğu Sai Baba´nın mucizelerine tanık olduklarını iddia ediyorlar. Kuşkucu bilimciler ve gazeteciler yıllardır onu yakından izliyorlar ama henüz hayret verici başarılarına bir açıklama getiremediler. Her ne kadar Sai Baba, mucizelerinin ruhsal olduğunu ve dinsel bir içerik, mesaj taşıdığı idda ediliyorsa da, kendisi mucizelerini ortaya koyarken hiç de mistik bir performans sergilemiyor; coşkulu ve çok sevecen; Bazı tanıklar Sai Baba´nın isteğe göre mucize yapabildiğini söylüyorlar; insanlara ne istediklerini soruyor ve sonra sanki boşluktan koparıp ortaya çıkıyor. Birçok kez, birilerine en sevdiği çiçeğin adını soruyor, sonra sanki yanında duran ağaca dönüp çiçeği koparıp alıyor.

Mucize Kürleri

Sai Baba´nın ruhsal şifa kürleri sonucunda iyileşenlerle ilgili çeşitli belgeler var; hatta cerrahi operasyonlarından dahi söz ediliyor. Mide kanserinin son aşamasındaki bir adamın karşısına geçip transa geçiyor, sonra elindeki "Vibhuti" külüyle hastanın alnını sıvazlıyor, birden elinde bir neşter beliriyor, iki eliyle tuttuğu deride bir yara açıyor, içinden neyi aldığı belli olmuyor, sonra yarayı yine sıvazlayıp kapatıyor, yaranın izi bile kalmıyor ve sonra hasta iyileşiyor. Bu gerçek bir olay ama yaranın gerçek olup olmadığı, hastanın nasıl iyileştiği bilimsel olarak kanıtlanmış değil. İnanmak gerekiyor. Bir diğer olay, Kuzey Hindistan´dan Khare adlı bir hizmetçinin başından geçti, 1971 yılı Kasım ayında Khare, doktorlardan yakında kör olacağını öğrendi, üç ay sonra tüm görme yeteneğini yitirecekti. Khare´nin kızı yakında bulunan Bengalore, Whitefield´deki Sai Baba Merkezi´nde çalışıyordu ve Mayıs 1972´de genç kadın Sai Baba ile görüşerek babasının durumunu anlattı. Genç kadını dinleyen Sai Baba´nın elinde birden bir avuç "Vibhuti" belirdi ve Khare´ye götürmesini söyledi. Khare bundan sonra her gün bir tutam kutsal külü gözlerine sürerek kullanmaya başladı ve üç ay sonra kör olmak bir yana eskisinden daha iyi görüyordu. Ama Sai Baba´nın bir olayı daha var ki, tam anlamıyla inanılmazdır; 1953 yılında 60 yaşındaki Radhakrisha adlı mide ülserine yakalanmış biri yardım istemek için ona geldi ama Sai Baba onu hasta olmadığını söyleyerek reddetti. Üç gün sonra, Radhakrisha komaya girdi; derisinin rengi mavimtrak ve kaskatıydı, buz gibiydi ve artık duyarsızdı, kalbi belli belirsiz atıyordu. Her an kalbinin durması bekleniyordu; o anda Sai Baba eve geldi ve hastanın yanına giderek, yalnız bırakılmasını istedi. Birkaç dakika sonra Radhakrisha odadan yürüyerek çıktı, son derece canlı görünüyordu ve sonra yapılan muayenede ülserinin tamamen kaybolduğu kesin olarak görüldü. Ne olmuştu?

İnancın ötesinde...

Avustralyalı gazeteci Howard Murphet, Sai Baba´nın bir sahtekar olduğu görüşündeydi; onun dehasına inanıyordu, altın bir yüzüğün elinde belirmesini çok yakından görünce tam bir inançlı olmuştu. Bir akşam Sai Baba, Murphet´e doğum tarihini sordu, öğrenir öğrenmez elini uzattı ve avucundaki madeni parayı gazeteciye uzattı, para Murphet´in doğduğu yılın tarihini taşıyordu. Karşı karşıya duruyorlardı ve Sai Baba´nın elleri göz önündeydi, Murphet sonradan "Para avucunu açar açmaz belirdi ve hemen benim avucuma koydu, ağır ve altından yapılmıştı, 10 $´lık bir anı parasıydı, üzerinde benim doğum yılım ve Özgürlük Anıtı´nın resmi vardı." diyecekti. Londralı fotoğrafçi David Bailey, bu olayı duymuştu, Sai Baba ile karşılaştığında ondan benzer bir olay yapmasını istedi, Sai Baba elini havaya kaldırdı, indirdiğinde avucunda üzerinde kendisinin kabartma bir resmi bulunan bir madalyon tutuyordu. 50 yıldan beri, Sai Baba mucizevi gösterilerini sürdürüyor, bir türlü hilesi bulunamadı, safran rengindeki robu dahi araştırmacılar tarafından didik didik incelendi, ne bir gizli cep, ne de bir başka delik vardı.

Bilim tehdit altında mı?

Sai Baba, kesin ve uzun bilimsel testlere katılmayı reddediyor, gücünü sadece dinsel amaç için kullandığını ve inancın bir ilham olduğunu müridlerine telkin ederken; "Hiç kimse, benim sırrımı anlayamaz." diyor. Bu sözler kesin bir sonuç ama belki bu olayın yarattığı bilimsel gerilim yüzünden açıklama gereklidir. Deneyimli bir araştırmacı; "Eğer Sai Baba madde transformasyonu yapıyorsa. bu olay Batı biliminin temelden saçma olduğu anlamına gelebilir" derken, endişelerini saklamıyor. Böylesine etkin ve ulaşılmaz olan bu adam nasıl biridir? Sai Baba 23 Kasım 1925´de, Güney Hindistan´da Puttaparti´de doğdu, daha o zaman "Avatar" yani peygamber gibi tanıtıldı, sonraki yıllarda milyonlar onu öylesine yüceleştirdiler ki, Tanrı´nın Oğlu düzeyine çıkartıldı, aynen Hz. İsa gibi... Çünkü o da, Hz. İsa gibi çok genç yaşta mucizeler göstermeye başlamıştı ve hatta 4 yaşındayken ilk mucizesini gösterdiği anlatılmaktadır. 7 yaşındayken, arkadaşlarının istedikleri meyveleri yoktan var ettiği dahi söylenir. Bütün bunlar otoriteler için çok çekici ve cazibelidir; Onun kötü ruhların hizmetinde olduğu iddia edilir; Exorcism yani "Şeytan Kovma" işiyle uğraşanlar dahi, Sai Baba´ya ulaşmaya çalışıp, kurtarmayı amaçladılar. Ama o bilimsel alanda olduğu gibi, mistik deneyleri de daima reddediyordu, evindeki küçük tapınaktan hiç ayrılmıyor ve Hintli halka yardım etmeyi hala sürdürüyor. Yabancıları ise hangi inançtan olursa olsunlar, sevgi adına kabul ediyor.

Midesinden taş çıkıyor...

Görünüşte Sai Baba´nın yaptığı herşey imkansızdır ve salt bu yüzden kuşkuları bir mıknatıs gibi çeker. "Vibhuti" adlı hoş kokulu ağaç külü, ortada bol miktarda bulunur, yapılan deneylerde sıradan bir ağaç külü olması dışında bir özelliği bulunamamıştır ama bir tutamının kurumuş bir bitkinin dibine konmasıyla bitkinin canlandığını anlatanlar vardır. Bir diğer mucize cisim Sai Baba´nın midesinden oluşmaktadır; "Lingam" adı verilen yumurta biçimindeki her renk ve boyuttaki bu taşı Sai Baba öksürdükten sonra oluşturmakta ve sonra sevdiklerine vermektedir. Sevdiklerinin kimliği belli olmaz; işte size inanılmaz bir öykü daha;

Sai Baba gelecekteki ortağını kurtarıyor...

Bir Amerikalı, 1970´de Hindistan´a giderek Sai Baba´yı ziyaret etmek ister ama reddedilir, başı derttedir ve ruhsal bir çare aramaktadır. Memleketine geri döner ve bunalıma girerek, arabasıyla intihara kalkışır, California´nın sarp uçurumlarından birisinden aşağı arabasıyla beraber uçar. Arabası paramparça olmuştur ama kendisi birkaç sıyrıkla kurtulur ve o anda karşısında Sai Baba´yı görür; o şokla yine Hindistan´a gider ama yine reddedilir ve Sai Baba´yı göremeden geri döner. Umutsuz ve kırgın bu kez uyuşturucuya bulaşır, bir gece aşırı doz alır ve dilini yutarak boğulma tehlikesiyle karşılaşır, yanındakilere göre durum böyledir ama onlar da kafayı bulduklarından pek aldırmazlar. Tam boğulacakken, yine tepesinde Sai Baba belirir, dilini tutup dışarı çeker ve kafasına birkaç kez vurur. Yine ölümden kurtulmuştur ve yine yola düşerek soluğu Hindistan´da alır ama bu kez muradına kavuşur ve Sai Baba´nın yanına alınır. Daha içeri girer girmez Sai Baba, adamın intihar teşebbüsünden ve uyuşturucu olayından söz ederek, yanlış yolda olduğunu, hemen geri dönmesini emreder, iyi bir işe kavuşacaktır ama kazandığı herşeyin yarısını Sai Baba´ya yollama sözünü verecektir. Bu adamın adı Isaac Tigrett´dir ve memleketine döndükten sonra bir Hard Rock Cafe açarak işe başlar ve kısa zamanda milyarder olur, serveti 200 milyon $´ın üzerine çıkar ve sözünü tutarak bu paranın yarısını Sai Baba´ya gönderir. Para ne mi olur? Bu para, Doğu Asya´nın ikinci büyük hastanesinin yapımında kullanılır, burada dünyanın en fakir insanlarına bedava sağlık hizmeti verilmektedir.

Hz İsa´nın ruhu Sai Baba´da mı?

Sai Baba´nın mucizelerinin Hz. İsa´yı anımsattığı belirtmiştik; bu soru kendisine de sorularak, Hz. İsa´nın mucizeleri sorulmuştur; Sai Baba, burada en önemli sözünü söyler; kendisinde Hz. İsa´nın ruhu vardır; Peygamber, sanıldığı gibi haçın üstünde ölmemiş, şifalı otlarla ve bildiği yoga teknikleriyle ölümden kurtularak, Kudüs´ten uzaklaşarak Hindistan´a gelmiştir. Burada küçük bir köyde yaşlanarak ölmüştür ve hala orada bir aziz olarak anılmaktadır. Sai Baba, kendisiyle medyatik söyleşiler yapılmasına karşıdır ama bazı sorular ona sorulmuştur; örneğin, dünyadışı yaşamdan çok az söz eder; ama karşı çıkmaz yalnız hükümetlerin sakladıkları sırlardan hoşlanmadığını belirtir; dünyadışı canlılar aramızdadırlar ama içinde bulunduğumuz materyalist çağ yüzünden onları önemsememekteyiz; işte bu çok ciddidir. Sai Baba, ölümünden evvel, Yeni Çağ´ı ve Yeni Çağ İnsanı´nı göreceğini söylemekte; Peki, ne zaman? Sai Baba şu anda 70 yaşında, pek fazla zaman yok gibi...

Sonuçta Sai Baba, dev bir efsanenin odak noktası; yukarda anlatılan olaylar sadece kahramanlarının sözlerine dayanıyor; ciddi araştırmalara Sai Baba katılmıyor; o zaman da fazla tartışacak bir şey yok. Olay gizem perdesiyle örtülü ama akla çok doğal bir soru geliyor; Bütün bunlar ne için? Sai Baba´nın çiçekleri, yüzükleri ne işe yarıyorlar? Fakat kutsal kül ve taşların en azından sağlık alanında etkili olduğu görülüyor yoksa inanç mucizesi mi? Ama bu arada, ortada dev bir hastane var ve bunun yapımını başaran kişi ise Sai Baba. Hiç de fena değil, Sai Baba deşifre edilemeyen bir şarlatan dahi olsa, bu hastane olayı onu kutlamak için yeterli. Kararı yine de sizler verin...

Renkterapi

RENKLERİN GÜCÜ - RENKTERAPİ
Giysilerinizin rengi doğru mu?
Eşyalarınızı değiştirirken olumlu renkleri seçiyormusunuz?

Sevdiğiniz renklerle, sevmediğiniz renklerin anlamı nedir?

Belki de giysilerinizin rengi sizi hasta ediyor...

Yanlış renkleri kullanmayın, işleriniz ters gidebilir.
Her rengin yararlı veya zararlı bir gücü ve sesi vardır...
Size yararlı olacak rengi biliyormusunuz?
İşte bu soruların cevapları...

Bilmiyorsanız M. Ata Nirun´dan öğrenin; Bu kez de sizleri renklerin gizem dolu dünyasına götürmek istiyorum. Yaşamımız renklerle doludur; renkler güneş enerjisinde olduğu gibi çeşitli enerjiler yayarlar ve bizleri etkilerler; Giysilerimizin renkleri; eşyalarımızın hatta arabamızın renkleri rastgele değil, dikkatle ve renk bilgisiyle seçilmelidir. Yanlış kullandığınız bir renk sizi yorgun düşürüp,hasta edebilir, kendinize olan güveninizi kaybettirir ve çabalarınızı boşa çıkarır. Kısacası burada renklerin anlamlarını öğreneceksiniz.

 

Renkterapi-Kırmızı

Siz sert, cesur, enerjik,hırslı, tutkulusunuz. Kırmızı renge dokunduğunuzda seksüel bir pizzaya dokunmuş gibi olursunuz. Bu renk sizi sarıyorsa agresif ve vurucusunuz demektir. Ama yüksek egonuz aşk ateşinizi de söndürebilir. Kırmızı renk kan basıncını yani tansiyonu etkiler , kırmızı giymeniz veya bu rengin hakim olduğu bir ortamda bulunmanız tansiyonunuzu etkileyebilir. Aksiyon ve eylemleriniz yine bu rengin kontrolu altındadır,bu rengi seçtiğinizde yaşamı dolu dolu hisseder ve tüm zevkleri bir an önce peşpeşe yaşamak istersiniz, başarabilirsiniz de ama çok büyük bir yorgunluk hissedeceğinizi unutmayın. Kırmızıyı çok sık kullanıyorsunuz hazırlıklı olun ve hiç unutmayın ki sağlığınızı düzenli olarak izlemelisiniz. Yaşamda seçmiş olduğunuz dal veya işiniz için kırmızı önemli bir konsantrasyon rengidir, olayların derinine iner ve ayrıntıları kullanabilirsiniz ama bu rengin insanları için o an önemlidir. Geleceğe yönelik planlar yapmazlar ve tedbir almayı pek düşünmezler. Uyumlu olamaya çalışırlar.Ama aslında çevresindekiler onun için basmaktır ve onları itici güç olarak kullanırlar. Toplum ile ilgilidir, kırmızıyı seven insan ve bu insan gözlemlenmekten çok hoşlanır, önemli olan ilgi çekmesidir. Kırmızı çok sevilen ve gücü simgeleyen renktir; Kırmızı kullanıyorsanız sizbir savaşçısınız ve meydan okumaya bayılıyorsunuz.Ve siz bünyesi sağlıklı, iyimser ve yüksek ruhlusunuz aynen şeytan gibi ama kötülük için yaratılmış şeytandan söz etmiyorum, ilahi bir varlık olan şeytanı kasdediyorum. Seks dünyanız inanılmazdır; Kırmızı seksin simge rengidir. İnsanlarla ilişkiniz direkt ve dinamiktir. Liderlik güdüsü sizde doğal olarak vardır. Geleceğe yönelirken güvenlik önlemlerini so anda alırsınız, cesaretiniz çok ünlüdür, bu da kendinize olan güveninizi arttırır. Kırmızının müzikteki karşılığı DO notasıdır. Tercihiniz Pembe ise çocuksu bir kişilik verir, çabuk küser ve alınırsınız, size kötülük yapıldığında sadece acı acı gülümser ve yapılan kabalığı anlayıp hemen özür dilenmesini beklersiniz. Fakat dost, sıcak ve yardımseversiniz, hatta gücünüzü aşan yardımları dahi vaadedersiniz. Nazik, kibar ve vericisiniz. Eğer kırmızıyı sevmiyorsanız rahatınızı bozmak istemiyorsunuz demektir. Gerilim ve korkulara karşı deneyimlisiniz, hayal kırıklıklarından bıktığınız gibi barış ve güvenliğe öncelik veriyorsunuz. Fiziksel huzurdan çok ruhsal huzuru seviyorsunuz. Sonuç olarak gardrobunuzda ve çevrenizde daha çok koyu mavi ve nane yeşilini seçmelisiniz.

 

Renkterapi-Sarı

Sarı güneş ışığının ve altının rengidir; Zekayı,arsuları ve ruhsal gelişimi simgeler. Siz sarı rengi sevem bir olarak belkide büyük düşüncelerin ve umutların insanısınız. Büyük düşünürlerin ve ideoloji yaratıcıların favori rengi genelde sarıdır. Bu renk sıradanlığın dışında olmayı amaçlayan insanların rengidir. Farklılık getirir ve sizi ayrıcalıklıyapar. Sarı rengi seviyorsanız bilin ki,bu renk kendinize güvenmenizi kırmızıdan çok size sağlar. Düşüncelerinizçoğu zaman yoğundur ve büyük planlar yapmayıp hep sürdürüsürsünüz.Siz başarılı olmak için başkalarından daha fazla avantajlara doğal olarak sahipsiniz. Sosyal,etkileyici ve iletişimcisiniz. Eğer sizi portakal rengini seviyorsanız kolay dost olursunuz, her zaman tebessüm ederek teşekküre hazırsınız, küçük diyaloglarla etkili ve olumlu sonuçlar almayı becerebilirsiniz. Büyük hayalleriniz var demiştim, bu nitelik aşk yaşamınıza da yansır ve bir ömür boyu sürse de hayalinizdeki eşi ve aşkı bulamazsınız. Bunu farkında olduğunuz için de hem arayışınızı sürdürür hem de bulamayacağınızı bilirsiniz. Siz bir politikacı olarak doğdunuz, bunu her zaman anımsayın. Başarılarınız garantidir, mesela bir seçime girseniz kesin oylarınız hep vardır. Sizinle çalışmak zevktir ve sizinle çalışmak isteyenler çoktur ve hep vardır. Sıcacık gülümsemeniz insanların kalbini ısıtır ve onları rahatlatır. Siz yaşam ve güven dolusunuz. Organizesiniz, işinizin ehlisiniz ama temponuz düşüktür. Altın rengi ise yüksek idealler için uygundur ve sağlığı simgeler. Güç katar. Herkesin güneşe ve güneşin rengine ihtiyacı vardır. Sarı rengi değerlendirirken daima bunu düşünün. Sarı ışın size yaşamı,sağlığı ve güzelliği getirir ama aynen güneşte yanmak gibi bu rengi de aşırı kullanırsanız aynen güneş yanığı gibi olursunuz. Belli zamanlarda ve bilhassa gün batımlarında veya geceleri kullanmanız olumludur. Ayrıca sarı renk çevrede yardım ve destek enerjileri sağlar, bu renk sayesinde daha çok desteklendiğinizi kısa zaman içinde görürsünüz. Eğer odanız sarı renkle döşenmiş ise, kendinizi sürekli enerjik ve güçlü hissedeceksiniz demektir. Sarının müzikteki karşılığı Mİ notasıdır.Portakal renginin ise RE notası. Sarı rengi sevmiyorsanız yaşamınızın çok parlak olması sizi rahatsız ediyor demektir, belki de rüyalarınız sık sık büyük güçler ve engelleyemediğiniz nedenler yüzünden yarım kalmış ve bozulmuştur; Yeniliklerden ve değişmelerden korkuyorsunuz. Şeker pembesi ve salata yeşilini renk olarak gardrobunuzda ve çevrenizde kullanmanız için seçebilirsiniz.

 

 

Renkterapi-Mavi

Deniz mavisini seven insan düzen ve disiplini de sever. Açık mavi ise, sakinleştirici ve huzur vericidir. Ruhsallığı ve duyarlılığı her an ortaya çıkabilir. Mavi gözlü insanlar genelde tahrik edici ve teşvik edicidir.Öte yandan onların duygularını anlayamazsınız, kendilerini davranışlarıyla ortaya koyarlar. Araştırmacılar mavi gözlü insanların olayların nedenlerini görme yönünde güçlü sezgilere sahip olduklarını söylerken mantık güçlerini kuvvetlerini de vurguluyorlar. Mavi gözlü insanlar gerçek bir strateji uzmanıdırlar, herşeyi önceden uzun uzun planlarlar. Yaptıklarından kolay tatmin olmazlar ve yeterli olup duracakları bir yer yoktur. Ekip çalışmalarına uygun ve çok yararlıdırlar ama onlara değer vermezseniz sizi o anda bırakıp giderler. Eğer maviyi ve mavinin tonlarını kullanan, seven biriyseniz sakin bir yaşamı seçmiş birisiniz. Size barış dolu, streslerden arınmış bir dünya gerekir, uyumlu çevreler ve sınırsız özgürlük için için herşeyinizi verebilirsiniz.Mavinin çok değişik tonlamaları farklı etkiler yaratır; Koyu Maviler örneğin Çivit ve Gece Mavisi yatıştırıcı ve sakinleştiricidir. Mavi genelde insanların rahatlamak için farkında olmadan, içgüdüsel olarak seçtikleri renktir. Mavinin müzikal notası SOL, Çivit mavisinin ise LA´dır. Bu rengin insanları çok çalışkan, sebatkar,iradeli,dikkatli ve gayretlidir. Mavinin insanları dostluk ilişkilerinde hızlı ve spontanedirler, o an tanıdıkları insanlarla hemen derin ve çokyakın dostluklar kuararlar. Eğer Maviyi seviyorsanız,seks güdüleriniz yüksektir, ama kırmızıyı kullanmak sizin için yararlı olacaktır. Unutmayın mavi inceliğin ve nezaketin rengidir.Mavi yaratıcılık,hayelcilik, zeka, ciddiyet, güvenilirlik ve idealizm getirir. Bu rengi seviyorsanız siz sadık, vefalı ve çokbilmişsiniz. Mavi renk günümüzde kesin olarak stres çözücüdür. Size soğukkanlılık, sükünet, olgunluk ve pozitif atmosfer getirir. Seks yaşamınızda eğer çok ateşli olmayan ama uzun saatler süren, soğukkanlı, ustaca ve etkisini günlerce sürdüren orgazmlar istiyorsanız odanızın ve yastık veya çarşaflarınızın mavi ve mavi tonlarda olmasını sağlayın.Mavi sizi dayanıklı kılacaktır. Eğer mavi rengi sevmiyorsanız değişimler sizin içindir. Bir iş konusunda veya özel yaşamınızda karar verirken hata yapmaktan çok korkuyorsunuz demektir. İlişkileriniz inançlarınızla bir bütündür ve ilişkilidir. Yaşamın köşeli ve sivri uçlarından kaçıyorsunuz belki de çok yara aldınız daha özenli, özgür ve barışçı yaşamak istiyorsunuz yani her insan gibi sakinliğe ihtiyacınız var ama mavi renk sizin bu yönünüzü daha çok ortaya çıkarabilir. Öyleyse daha çok parlak pembe ve elmas yeşilini renkleriniz olarak seçebilirsiniz.Çevrenizde ve gardrobunuzda bu renklerin olmasına özen gösterin.

 

Renkterapi-Yeşil

Araştırmalara göre yeşil gözlü insanlar çabuk tepki veren esnek insanlardır. İçgüdüsel olarak hemen o anda olayları değerlendirir ve yargılarlar, işte o ilk düşünceleri önemlidir.Çünkü genelde doğruyu bulurlar. Durup dururken ortada kaldıklarını sanırlar ama bu onlar için salt bir duygudur. Yeşil gözlü insanları bir düzene ve klasmana sokamazsınız, sizi her an şaşırtırlar. İnsan sevecen besleyici, onunla yaşamaktan zevk alırsınız,sizezevk verir, kendinizi sıcak bir günde ulu bir meşenin altında serin bir gölgede bulursunuz. Bilimsellik, sevecenlik, maceraperestlik, yenilikçilik sizin özelliklerinizdir. Özellikle doğa yeşili; uysal, etkili, ruhsal, gizemli ve duyarlı olmanızı sağlar. Yeşilin müzikteki notası FA´dır. Yeşil biliyorsunuz doğanın veya doğal canlılığın rengidir. Saygı uyandıran, dikkat çeken bu renk aynı zamanda bağımsızlığı simgeler; kalıplardan kurtulmayı ve gelenekleri yenilemenin gereğini anlatır. Yeşili seven biriyseniz size en yakın rahatlatıcı renk mavi olacaktır. Mavi-Yeşil renkler yaratıcıdır. Moda, Gastronomi sanatı ve Dekerasyon için Mavi-Yeşil renkleri sevmeniz önemlidir. Bu renkleri seven ve bu konularla ilgilenen başarılı olacaktır. Gücünüzü ve yeteneklerinizi biliyorsunuz, tavır ve eylemleriniz titizdir. Belki de yaşamsal deneylerinizin sonuçlarını ve kişisel güvenliğiniziömrünüzün ilk yıllarında alacaksınız. Eğer siz bir kadınsanız duygusallığınız olağanüstüdür ve sezgileriniz genelde hep doğruyu gösterir. Zarif ve espiritüelsiniz ama bilgiçlikten hoşlanıyorsunuz.
Evinizi dekore ederken canlı çiçeklerin çokluğu ve arzulanması aslında yeşile olan ihtiyaçtan kaynaklanır. Bu rengin hakim olduğu odalarda hele yatak odanızsa çok daha rahat uyursunuz ama odanıza canlı çiçek koymayın, çünkü siz uyurken bitkiler biliyorsunuz karbondioksit yayarlar. Onların yerine yapay yeşilleri, yeşil kumaşlı eşyaları veya yeşil ve yeşil tonda boyanmış duvarları tercih edin. Eğer yeşil ve tonları sizi rahatsız ediyorsa bu renkle kendinizi yalnız ve agresif hissediyorsunuz. Başkalarının sizin başarılarınızı ve atılımlarınızı negatif olarak etkileyecekleri korkusu içinizde uyanıyor. Yapınızdaki doğal kıskançlığı bu renk daha çok ortaya çıkarıyor. Sorunlarınızı psikolojik olarak çözmek ve etkili olmak istiyorsanız güneş sarısı ve altın renklerini seçebilirsiniz; Arada bir kahverengiyi deneyin ve çevrenizde biraz da denizci mavisini bulundurun. Bu renklerin çevrenizde ve gardrobunuzda bulunması sizi olumlu etkileyecektir.

 

Renkterapi-Mor

Mor duygu rengidir, çok özel bir renktir, mistik bir yücelik getirir ve metafizik gücü simgeleştirir. Mor imparatorlukların, dinlerin, ölümün, cazibenin ve sevginin sembol rengi olarak yüzyıllar boyu kullanılmıştır. Mor rengi mistikler, büyük sanatçılar, düşünürler, toplumları düşünce ve ideallerle yönlendirenler tarafından seçilir ve kullanılır. Büyük, ölümüne ve çok özel aşklar mor rengin aşklarıdır. Onlardan sürekli mor renk yayılır. Bu renk nedeni anlaşılmaz bir bütünlük ve birlik sağlar çünkü bu gizemli gücün önünde mor bir sis ve buğu vardır. Müzikte mor rengi veren nota Sİ´dir. İstemediğiniz sorumluluklar sizin için çekilmezdir, bu duruma zorunlu olarak düşerseniz asla mutlu olamazsınız. Çevrenizde bu rengi yayan bir ortam bir şekilde muhakkak olmalıdır. Yoksa yaşama küsebilirsiniz. Siz zor karar veren ve aslında çevreye yani sıradanlığa uyumsuz birisiniz. Bu da ayrıcalığınızdır. Bütün yeni çağ aktiviteleri başta astroloji olmak üzere, parapsikoloji, kristaller ve ruhsal şifa sizin için doğal ve uygun konulardır. Eflatun seçilmiş ve mükemmelliyetçi bir renktir, seçilmişler içindir. Manevi enerjiyi simgeler, ruhsal yetenekleri geliştirir, sır küpü olmanızı sağlar. Zeka düzeyinizi arttırır. Mavinin ve kırmızının karışımı olan mor size korunma güdüsü sağlar, kendinizi sanki sağlam bir kalkanın arkasında gibi hissedersiniz. Bu renk kokteyli sizi sakinleştireceği gibi aynı zamanda da uyarıcıdır. Örneğin bu renklerin yani mavi tonların ve kırmızının yani morun hakim olduğu odalarda sevişmeyi deneyin; Göreceksiniz ki çok şey farklı olacaktır. Mor renk size güç verir, yeteneklerinizi pozitif olarak etkiler. Konsantrasyonu arttırır aynı zamanda da meditasyon için çok uygun bir renktir. Mor renkli bir ışığın veya enfrarruj bir lambanın yandığı odada oturup kendinizi dinlemeniz ve sizi yoran düşünceleri yarım saat için olsa da kafanızdan atmanız tahmininizden öte sizi dinlendirecek ve sakinleştirecektir. Yalnız şunu hiç unutmayın, bu renk sizi ancak rahatsız etmediği sürece kullanmalısınız; Bunun göstergesi ise uykularınızdır. Mor renk sizi rahatsız ediyor ve sevmiyorsanız sizi korkutan güçler demektir; Beklenmedik tehlikeler düşlüyorsunuz ve ani süprizlerden korkuyorsunuz. İlişkilerinizin daima dengeli dozunda olmasını istiyorsunuz; Çok sıcak ve çok soğuk ilişkiler size göre değil. Kendinizi dengelemek için çevrenizde ve gardrobunuzda çimen yeşili ve pembe renkleri bulundurun.

 

Renkterapi-Siyah

Siyah yalnızlığın rengidir. Gizemli görünmekten hoşlanır, siyahı seven insan sürekli olarak en büyük sırları bilen kişi olmanın gayreti içindedir. Eğer siyahı seviyorsanız siz kadere aldırmayan karşı birisiniz. Öte yandan da süper bir demogog ve ikna edicisiniz; Mantığınıza kimse kolay direnemez; Muhakkak bir şekilde derdinizi veya düşüncenizi anlatırsınız. Dikkat edin siyah dengenin, hazır olmanın ve kendine hakim olmanın rengidir. Aynı zamanda da bilgeliğin ve yıkıp yeniden yaratmanın... Eğer aşkta aldanmışsanız ki siyah renk aşkda aldanmayı da simgeler, bilin ki yaşama karşı çok cesur ve korkusunuz ve başınıza gelen dertleri dahi siz yönlendirirsiniz. Hissettikleriniz çok zengindir ve duygusallığınız inanılmaz biçimde farklı olabilir. Siz güçlü, alıcı, disiplinli, özgüvenli ve kudretlisiniz. Siyahın yakınında bulunan gri ne gerilimi, ne de süküneti simgeler ancak kaçışı simgeleyebilir. Eğer renk seçiminizde, listenin başında gri varsa, siz herşeyin önüne bir duvar çekmek istersiniz. Dışardan gelen etkiler bu duvar tarafından engellenmelidir ve korunmalısınız. Olayları uzaktan kumanda ile kontrol etmek istersiniz; Yerinizden kalkıp savaşmak sizin için zor ve hatta imkansız bir eylemdir.
Gri zor ve karamsar bir renktir kolay rahat ettirmez. İçe kapanıklık ve acıya katlanmak hatta acıdan zevk almak bu rengin etkileri içindedir. Gri rengi kullanan insanların mutlulukları da, üzüntüleri de sürekli olmaz, kısa dönemlerde hızlı dönüşümler ve değişkenlikler gösterirken yanısıra da tekrarlar yaparlar. Gri; Durağan ve kısıtlayıcıdır, altında ateş yakarsanız o zaman harekete geçebilir, tutucudur, kuralcılığı ve gelenekçiliği ile gurur duyar. Pasif, zaman zaman stresli bireyci, tarafsızdır. Yine yakın bir renk olan Gümüş renk ise sürekli gerçeği arayıcılık ve romantizm verir. Siyah uç renktir yani marjinaldir; Yapılan renk testlerinde ilginçtir fiziksel olarak çok güzel ama duygusal olarak acımasız birçok kişinin siyahı seçtikleri görülmüştür. Ve siyah geçiş rengidir; İki dünya arasında köprüdür. Siyah ve Gri sizi itiyor rahatsız ediyorsa yani sevmiyorsanız yaşamınızın aktif ve açık olmasını istiyorsunuz. Yaşam sizin için ağır tempolu ve sıradan olmalı. Siyah renk öte anlamda ölüm korkusunu da simgeler, bilinmeyen sizi ürkütüyor ve kabus oluyor. Kaderden korkuyorsunuz ve kaderinizin efendisi olmanın yollarını arıyorsunuz. Kırmızı ve sarıyı çevrenizde ve de gardrobunuzda kullanmayı deneyin, daha rahat edeceksiniz.

 

Renkterapi-Kahverengi

Kahverengi toprağın rengidir. Yani doğumun ve bereketin rengi, yaşam orada döllenir ve büyür. Kahverengiyi seven insanlar fiziksel olarak çok duyarlıdırlar, tenleri çok hassastır ve sinirleri mükemmel bir alıcı olarak çalışır. Bir dokunun bin duyarsınız. Renk listenizin başında kahverengi varsa, özel bir çevreye daima ihtiyaç duyarsınız, kendinizi ancak bu çevrede güvenli hissedersiniz. Fiziksel rahatlık sizin için çok önemlidir, rahat bir yaşamı yitirirseniz sinirleriniz buna dayanmayabilir. Gerek duygusal, gerekse de maddesel güvensizlik sizi hasta edebilir. Huzursuz, gerilimli ve sıkıcı atmosferlerden daima kaçınmalısınız. Yüksek elektrikli ortamlar sizi dünyaya küstürebilir. Her ne kadar finansal işlerde veya para konularında doğal olarak yetenekliyseniz de size bu konularda bir danışman şarttır, bu size güven verir. O bir dünyasaldır; tam bir madde insanı. Her an her konuda birşeyler satmaya çalışır, herşeyi bilir ve doğru tahmin eder hatta onun herşeyi eleştiren ve geleceği belirleyen konuşmalar sırasında can sıkıntısından uyuyabilirsiniz. Dürüst, güvenilir, namusludur, ilişki ustasıdır ve destekleyici. Kahverengli gözlü insanlar çoğu zaman duygularına göre davranırlar, yalnızlık onlara göre değildir ve her an birilerine ihtiyaç vardır. Sevilmeye sonsuz gereksinmeleri vardır, sevilmemek onlar için ölüm demektir. Sevgileri bencil değildir ama farklı olma çabaları yüzünden öyle sanılabilir. Çok sempatik ve çekici olabilirler. Kahverengi renk olarak yardımseverlik rengidir. Etkiler, sizin çevreyle olan uyumunuzu sağlar ama aynı zamanda kurban edicidir veya kurban olmayı simgeler, kişinin kendini veya sevdiği şeyi ifade etmesini ister. Öte yandan sonbaharda yaprakların sarıdan kahverengiye dönmesini hatırlarsınız bu rengi daha iyi anlamlandırırsınız, kendinizi olgun ve deneyimli göstermek istediğiniz anlarda kahverengini deneyin ama sürekli değil. Kahverengini sevmiyorsanız ve sizi rahatsız ediyorsa, bilin ki siz birini değil birilerini istiyorsunuz. Çabuk düşünüyorsunuz ama davranışlarınız ağır ve temkinli. Çok ortada olmak sizi korkutuyor ama en önemlisi kahverengi sizde yeterince önemsenmediğiniz duygusunu yaratıyor. Yeşil rengin tüm tonlarını çevrenizde ve gardrobunuzda bulundurabilirsiniz.

 

Renkterapi-Beyaz

Beyaz parlak ve ihtişamlıdır; Beyaz rengin bulunmadığı bir duygu düşünülmez. Beyaz kişisel değildir ve bazı insanlar için sıkıcıdır. Geleneksel olarak beyaz saflığı, temizliği ve el değmemişliği simgeler, bilindiği gibi de bakireliğin sembolüdür. Renk testlerinde tepki uyandıran bir renk olarak pek beyaza raslanmaz. Bu rengi seçen insanların doğasında tepkisizlik ve sessizlik vardır, uzmanlar beyazın hak ve adalet rengi olduğunu belirtiyorlar. Beyaz öncelikle bilinmeli ki, tüm renklerin bütünüdür ve içinde bütün renklerin, anlamlarını ve güçlerini taşır. Fakat yanısıra da deneyimsizliği ve acemiliği de anlatır. Gerek beyaz gerekse de siyah insan denen varlığın toplam yaşam gücünü gösterirler. Gelinliklerin ve gelin odalarının beyaz olmaları saflığın ve bakireliğin simgesi olduğu kadar, aynı zamanda da yeni başlangıçların, geçmişin unutularak herşeye yeniden başlamanın göstegesidirler. Beyaz için fazla söylenecek söz yok demin dediğim gibi beyaz tüm renklerin bir sentezi ama gizem dilindeki temel anlamı saflık ve deneyimsizliğin yanısıra içinde bilgeliği ve sonsuzluğu bulundurması yani iki ucu hem saf, lekesiz, hem de yaşam ve ölümün tüm bilgisine sahip. Öyleyse beyazı yaşamınızda kullanıyorsanız, ya kendinizi saf, çocuksu, deneyimsiz ve sığınacak yer arıyor gibi göstermek istiyorsunuz, ya da siz bilginize, ruhsal ve maddi gücünüze haddinden çok fazla güveniyorsunuz. Öylesine ki, karşınızda kimseni durmasına tahammül edemiyorsunuz. Dikkatli olun ve beyaz rengi kullanırken iyi düşünün. Beyaz rengi sevmiyor ve kullanmıyorsanız deneyimsizlik ve gösteriş sizi rahatsız ediyor, hatta korkutuyor. Yaşamınızı doğal duygularla yaşamak amacındasınız. Birşeyin değişmesinden rahatsızlık duyuyor ve yenilikleri merak etmiyorsunuz. verengi toprağın rengidir.

Ruhsal Şifanın Assolisti-Deepak Chopra


Kuantum Sağlığı iyileştiriyor

Ruhsal şifanın ve bitkisel tedavinin en tanınmış ismi Hint asıllı bir doktor olan Deepak Chopra. Bu yazıda Chopra ile ilgili bir araştırmayı okurken, tıbbın en üst düzeyinde şifaya nasıl bakıldığını göreceksiniz.

ABD´nin önemli tıp adamlarından Dr. David Lar­son, kro­nik hastalıklarda ve­ya a­ğır vakalarda dok­tor­la­rın has­ta­la­rı­na bazı so­ruları sor­ma­la­rı için e­ği­tim gör­me­le­ri­ni is­tiyor. Ör­ne­ğin şu soru gibi;"İnanç si­zin i­çin ö­nem­li mi?" Ya da,"Has­ta­lı­ğı­nı­zın ça­re­si­ni bul­ma­nız­ için inanç ö­nem­li mi?" gibi... E­ğer ce­vap­lar e­vet i­se dok­tor has­ta­sı­nın gü­ve­ni­ni sağlamak için bir din yetkilisi i­le tar­tış­ma­yı is­te­yip is­te­me­ye­ce­ği­ni de so­ra­bi­lir. Ayrıca, Lar­son a­te­ist o­la­bi­le­ce­ği­ni­zi ama bu­nu dürüstçe söy­le­me­niz ko­nu­sun­da da ıs­rar et­mek­te.

Bir çok doktor artık me­di­tas­yo­nun ve du­a­nın “Has­tayı İ­yileştirme Metodu”nun bir par­ça­sı ol­du­ğu­na i­nan­mak­ta. Fa­kat bunun koşulları olmalı, has­ta­la­rın zih­nin gü­cü­nün be­den­de­ki et­ki­si­nin üs­tün ol­ma­sı­na çok e­min ol­ma­la­rın­dan korkuluyor ve örneğin ke­mo­te­ra­pi gi­bi zor bir tedavi ye­ri­ne, meditasyona veya duaya yönelme­le­rin­den en­di­şe duyuluyor. Artık dok­tor­la­rı has­ta­la­rın ruh­sal ih­ti­yaçla­rıy­la daha çok ilgilendiren faktör, la­ik ve e­ko­no­mik bir gelişim süreci o­la­bi­lir. A­me­ri­kan tıb­bı HMOS adlı bü­yük bir tröst ta­ra­fın­dan iş­le­ti­len ve tabana tüketim potansiyeli gözüyle ba­kan grup­lar ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­len bir ti­ca­ri güçtür. Tıbbi i­ş a­dam­la­rı müş­te­ri­le­rin yani hastaların is­te­di­ği ruhsal şifayı bi­lim­sel yönde e­ği­til­miş uzman­lar­dan çok da­ha u­cuz bir yol o­la­rak gör­mek­te­ler. Har­vard e­ği­tim­li dok­tor ve Spon­ta­ne­o­us tıp dergisinin ya­za­rı o­lan An­drew We­il’in dik­ka­ti­ni çe­ken şu yön var: “Tıb­bın a­ni­den bu yö­ne a­çıl­ma­sın­da­ki güç­lü et­ken­ler var. Şifacılığın yayılması tü­ke­ti­ci is­te­ğini azaltırken e­ko­no­mik tıp yı­kıl­abilir . Öyleyse yeni kazançlar aranmalı”

Bir doktorun dramı

Cynics adlı kurum, dok­tor­la­ra sev­me­dik­le­ri hal­de ruhsal şifayı be­nim­set­mek i­çin da­ha pra­tik bir ne­denin ol­du­ğu­nu i­şa­ret ediyor. ABD´de yan­lış te­da­vi si­gor­ta ve tazminat ma­li­ye­tleri­nin faz­la ol­ma­sı, dok­tor­la­rın has­ta­la­rı­nın ruh­sal prob­lem­le­riy­le il­gi­len­me­le­ri­ni ve hat­ta ge­re­kir­se diz­le­ri­nin ü­ze­ri­ne çö­küp on­lar­la du­a et­me­le­ri­ni sağ­la­dı. Elbette ki, bu yolla sa­de­ce te­da­vinin ya­nıl­maz o­lduğu i­maj­ı dü­zelt­ilemez ama iş­le­rin ak­si git­ti­ği bir du­rum­da, hastalar dok­tor­la­rı­nı da­va et­me­ye da­ha az yat­kın o­lur­lar. Şimdi ilginç bir örnek okuyacaksınız...Dr. Ho­ward Fu­erst ki­tap ya­yım­cılığı yapan kı­zı­na çok şa­şır­mış­tı. 1991 yı­lın­da kı­zı o­na “Qu­an­tum He­a­ling/Kuantum Şifacılığı” ad­lı bir ki­tap gön­der­miş­ti, ya­za­rı De­e­pak Chop­ra a­dın­da Hint­li bir ruh­sal teda­vi­ciy­di. 1955’den 1986’ya ka­dar Holl­ywo­od, Flo­ri­da’da dok­tor o­lan Fu­erst, Pennsy­lva­ni­a Ü­ni­ver­si­te­si´n­de tıp o­ku­muş­tu ve Chop­ra´­nın te­zi (İn­sa­nın zih­ni­nin ve ru­hu­nun bir­bi­ri­ne çok ya­kın ol­ma­la­rı) şeklindeydi. Ama Fuerst, ki­ta­bı göz­den ge­çi­rip, bir ke­na­ra at­tı. Bir zaman sonra pros­tat kan­se­ri ol­du­ğu­nu öğ­rendi, has­ta­lık çok i­ler­le­mişti ve a­me­li­yat ne­re­dey­se im­kan­sızdı. Ve­ri­len stan­dart hor­mon te­da­vi­si en i­yi şart­lar al­tın­da Fu­erst’e i­ki yıl­lık bir ya­şam sağ­lı­ya­ca­ktı. Ve Dr. Fuerst Chopra´nın kitabını anımsadı, kaybedecek bir şeyi yoktu ve me­di­tas­yona başladı, doğ­ru beslenma re­jimleri uyguluyordu. Hin­du mis­ti­siz­min ba­tı­laş­mış şek­li­nin has­ta­lık­la­rı ön­le­ye­ceğini, hat­ta te­da­vi e­de­ceğini id­di­a eden Chop­ra’nın ki­ta­bı­ artık doktorun başucundan ayrılmıyordu. Her gün 30 da­ki­ka me­di­tas­yon ya­pı­yor­, 5 ke­re du­a e­di­yor­du ve Chop­ra’nın “Mut­lu­luk A­nah­tar­la­rı­nı” günde 10 ke­re tek­rar­lı­yor­du. Yakın çevredeki bü­tün Chop­ra konferans ve pa­ne­lle­ri­ne ka­tı­lı­yor­du.

Derken bir­den­bi­re i­yi­leş­me­ye baş­la­dı, tü­mör kay­bol­du. Aslında tü­mör­ler ba­zen böy­le şey­ler ya­parlar a­ma­e Fu­erst ki­me te­şek­kür e­dece­ği­nden emindi. Gü­le­rek “Pro­fe­sör­le­rim bu­nu duy­sa­lar, ke­mik­le­ri sız­lar. Chop­ra’yı da­ha faz­la in­sa­nın din­le­me­me­si u­tanç ve­ri­ci bir­şey” di­yordu. Bir ne­sil ön­ce A­me­ri­ka’da alay edilme­den i­nan­ç te­da­visinden söz etmek çok zor­du. Ta­bii ki in­san­lar sev­dik­le­ri has­ta yakınları i­çin hiç bir za­man du­a et­mek­ten vaz­geç­me­di­ler. ”Chris­ti­an Sci­en­tist” gi­bi di­ni grup­lar ruhsal faali­yet­le­ri ha­la tıb­bın en üs­tün tek­ni­ği o­la­rak gör­mek­te­ler. Ama tıbbın geçmişi sağlamdır, 19. Yüz­yıl­´da Pas­te­ur ve Ehr­lich mik­rop i­le has­ta­lık a­ra­sın­da­ki bağ­lan­tı­yı or­ta­ya çı­kar­dık­tan son­ra tıp, i­nan­cı sa­de­ce bir ü­mit­siz­lik o­la­rak gör­me­ye baş­la­mıştı. Ama za­man de­ğiş­ti ve sa­yı­sız a­raş­tır­ma­lar sonucunda pis­ko­lo­jinin has­ta­lı­k ve i­yi­leş­me­ ile olan i­liş­ki­si­ farkedildi. Tıp dün­ya­sı­nın bü­yük bö­lü­mü düşünce-beden bağ­lan­tı­sı o­la­rak tanımlanan o­la­ya ha­la kuş­kuyla bak­sa ­da, ruhsal şifa A­me­ri­kan kül­tü­rü­nü feth et­miş du­rum­da. Tabii ki, ruhsal te­da­vi yön­te­mi­nin ön­cü­le­ri veya liderleri ya da uygulayacıları pop starlarına veya film yıldızlarına benziyorlar. Aşırı ünlenip, lüks içinde birer guru gibi dolaşıyorlar. Çe­şit­li dillerde her kesimden din­le­yi­ci­le­re ko­nuş­mak­ta­lar. Dr. An­drew We­il ve Dr. Larry Dos­sey adlarındaki iki doktor, bi­lim­sel yaklaşım­la­rı­na rağ­men, tıp ve ruh i­le il­gi­li o­lan so­ru­ları da soran bir çalışmayla dikkat çektiler. We­il’in son “Spon­ta­ne­o­us He­a­ling/Kendiliğinden Şifa” ad­lı son ki­ta­bın­daki “Ken­di­ni­zi ne ka­dar çok bir e­ner­ji o­la­rak gö­rü­yor­sa­nız fi­zik­sel vü­cu­du­nuz­la ken­di­ni­zi o ka­dar ko­lay bir bütün olarak his­se­de­bi­lir­si­niz” cümlesi sık sık tekrarlanıyor. Ünlü Mas­sac­hu­setts Ü­ni­ver­si­te­si Tıp Merkezi´nde stres a­zaltılma­sı­na uy­gu­la­nan bir prog­ra­mı yö­net­ilmek­te. Ay­nı olaya baş­ka bir yön­den yaklaşan iki uzman daha var, Ka­li­for­ni­ya’lı Ma­ri­an­ne Wil­li­am­son ve Lo­u­i­se Hay. Özellikle pozitif sağ­lık ü­ze­ri­ne o­lan dü­şün­ce­le­re yö­nel­mek­teler. Wil­li­am­son çok farklı bir yaklaşımla a­ra­yan bazı hastalara, has­ta­lık­la­rı­na mek­tup yaz­ma­la­rı­nı önerdi, yani kanserli hasta oturup kanser hastalığına mektup yazarak acılarını anlatacak ve kanserin dostluğunu isteyecekti, böy­le­ce hasta ve hastalık acı ve ıs­tı­rabın de­rin­li­ği­nde buluşup, ba­rı­şa­cak­la­rdı. Wil­li­am­son şöyle demekte; ”Ke­fa­ret o ka­dar i­yi­dir ki o­na fı­sıl­dar­sa­nız bü­tün yar­dı­mı ve des­te­ği si­ze ge­le­cektir.”

Batının ve doğunun bütünleşmesine doğru...

Tıp dok­tor­la­rın ya­nı sı­ra Tho­mas Mo­o­re gi­bi sen­tez­ci­ler de var, on­la­ra Ruhsal Ye­ni­lik­çi­ler de di­ye­bi­li­riz. Mo­o­re her­han­gi bir te­da­vi ö­ner­miyor a­ma has­ta­lık hak­kın­da ye­te­rin­ce yazıyor. Diyor ki; ”Kıs­met, ka­der ve gi­zem do­lu bir dün­ya­da ya­şı­yo­ruz. Ta­bii has­ta­lık­lar bü­tün ya­şa­mı­mı­zı et­ki­li­yor. Tı­bbın has­ta­lık­la­rı ha­la fi­zik­sel bir o­lay o­la­rak gör­me­si çok u­tanç ve­ri­ci.” Bu­na kar­şın ba­zı­la­rı çok es­ki çö­züm­ler ö­ne­ri­yor­lar; ör­ne­ğin Ta­i Chi E­fen­di­le­ri, Ti­bet’li Ef­sa­ne­ler gibi garip isimli şifa grupları ve ha­sta­lık­la­rı a­u­ra ve kuartz kris­ta­lleriy­le te­da­vi e­den mo­dern şaman­lar sıkça görülüyor. Ba­zı­la­rı­na gö­re ise, i­nan­cın ve te­da­vi­nin ka­rı­şı­mı bir ye­ni­lik de­ğil sa­de­ce ba­tının ge­le­neksel bir ka­pütü­las­yo­nu­dur. Il­li­no­is´de­ki Şifa Sanatları Merkezi´nin ba­şın­da o­lan Ra­hi­be Ju­di­an Bre­i­ten­bach şun­la­rı söy­le­mek­te; ”Biz Ba­tı­nın ve do­ğu­nun bü­tün­leş­me­si­ne doğru il­er­li­yo­ruz ve bu­nu sağ­lık sa­ye­sin­de ya­pı­yo­ruz”. Chop­ra’nın bir hay­ra­nı o­la­rak ye­ni ve es­ki çağ a­ra­sın­da hiç bir an­laş­maz­lık gör­me­mek­te; “Bu ko­nu­da in­san­lar çok sı­kın­tı­lı. Biz bu­na Tan­rı´ya gü­ven­mek de­riz, bu­ra­da daha henüz bi­linç­li bir a­dım a­tıl­ma­mak­ta sa­de­ce i­ler­le­me­ye ça­lış­mak­ta­yız.” Tek tek yükselen ses­ler, bir­leş­tik­le­ri an­da çok güç­lü bir gürültü ve ka­la­ba­lık o­luş­tu­ru­yor­lar. Ken­di ken­di­ne yar­dım­cı ol­ma­nın ve A­me­ri­ka’da­ki ruhsal te­da­vi i­ler­le­me­le­ri­ni 8 yıldır inceleyen sos­yo­log Pa­ul Ray is­tek­li din­le­yi­ci­le­re “Kültürel Yaratıcılar” di­yor. Bu grup 44 mil­yon in­san­dan o­lu­şmakta, % 60’ı kadın ve ge­nel­de or­ta ve üst ta­ba­ka­dan gel­mek­teler, çev­re bi­li­mi­ne ve ka­dın ya­yın­la­rı­na il­gi gös­ter­iyorlar. Baş­ka­la­rı on­la­ra de­ği­şik bir i­sim ve­ri­yor: “On­lar bu se­ne 50 yaş­la­rı­na ba­sa­caklar ve bu yön­tem­le ken­di ö­lüm­le­ri­nin yü­zü­ne bak­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar.” Peki, acaba Chopra´nın bu kadar ünlenmesinin ardında ne var?

De­e­pak Chop­ra 1970 yı­lın­da A­me­ri­ka’ya ge­len 49 ya­şın­da bir he­kim ve en­dokri­no­lo­jist. Ay­nı za­man­da da Hin­du bir mis­tik­. A­ma üs­tün­lü­ğü yaptığı sen­tez­in başarısında ya­ni bir­leş­ti­ril­miş bir viz­yonu oluşturabilmiş, tıb adamlığı ile mistisizmi tek bir tabloda görebiliyorsunuz. Chop­ra’nın id­di­a­sı he­pi­mi­zin ev­ren­de koz­mik bir ta­ban­da eş­za­man­sal çizgide ya­şa­dı­ğı­mız­dır. 1993’de yaz­dı­ğı “A­ge­less Body, Ti­me­less Mind/Yaşsız beden, Zamansız Düşünce” ad­lı i­yi sa­tan ki­ta­bın­dan son­ra arka ar­kaya ki­tap yaz­dı ve 6 mil­yon kitabı sa­tıl­dı. Bunu vi­de­o ka­set­le­r izledi. Chop­ra şimdi internette de var “Chop­ra’nın son tec­rü­be­si” ad­lı bir CD de şu an ha­zır­lan­mak­ta. A­me­ri­ka’da o­ku­ma­yan­la­ra, te­le­viz­yon sey­ret­mi­yen­le­re ve NET’le il­gi­le­ri ol­ma­yan­la­ra Chop­ra ya­kın­la­ra git­mek­te. Chop­ra bir gu­ru olarak tanımlanmak­tan nef­ret e­diyor. Ama baş müridi ünlü Hollywood yıl­dı­zı, Demi Mo­o­re ken­di­si­ne böy­le hi­tap e­tmeye devam ediyor ve Moore şar­kı­cı Na­o­mi Judd ve eski Beatle Ge­or­ge Har­ri­son i­le bir­lik­te Chop­ra’nın ya­kın­da Ka­li­for­ni­ya’da “La Jol­la” a­dı altında a­ça­ca­ğı sağ­lık mer­ke­zinin da­nış­ma kad­ro­sun­da yer alıyorlar. O­nun di­ğer­ ünlü müritleri a­ra­sın­da Mic­ha­el Jack­son, mo­da­cı Don­na Ka­ran ve Mic­ha­el Mil­hem de var. Aslında Chop­ra da­ha üs­t bilgelik ve kültür otoriteleri ta­ra­fın­dan henüz da­ha onaylanmamış du­rum­da. Yi­ne­ de medya Chop­ra’dan el­le­ri­ne ge­çen mil­yon­lar­dan vaz­geç­me­ye ra­zı gö­rün­müyor. Bir çok üst yö­ne­tici onu a­çık­ca övüyorlar ve Chop­ra’nın menejerleri “İna­nıl­maz bir­şey a­ma Chop­ra’yı se­ven­ler a­ra­sın­da dev­le­tin üstünden bir çok a­dam var” de­mek­teler. Chop­ra Ame­ri­ka´da i­nanç­la di­nin bir­lik­te uy­gu­la­na­bil­me­si yolunda ortak bir li­san bu­luna­bil­me­si i­çin her­kes­den da­ha çok ça­ba sarf et­tiği iddia ediyor.

"Onun başarısı inancına dayanıyor."

Bazı A­me­ri­ka­lı dok­tor­lar, ru­hun i­yi­leş­tir­me gü­cü hak­kın­da­ki kabullerinde o­nu ön plan­da tut­tular.Çünkü Chop­ra onlara göre i­de­al bir kı­la­vu­z, milliyetçilik öncesi kül­tü­rel bir ge­le­ne­ği yer­leş­ti­riyor.Ve Chop­ra ama­cı­nı ve o­la­ğa­nüs­tü i­le­ti­şim yetenek­le­ri­ni kullanarak, on­la­rın bil­me­di­ği bir­şe­yi, ba­sit­leş­ti­ril­miş bü­yü­le­yi­ci bir Hin­du­zim’i i­ma e­di­yor­. Chop­ra’nın ye­ni a­no­nim şir­ke­ti In­fi­ni­te Pos­si­bi­li­ti­es’in i­da­re­ci­si şöy­le di­yor: “Dün­ya De­e­pak’ı al­mak i­çin ha­zır o­lan bir ba­sa­mak, o sadece bir ka­ta­li­za­tör kul­la­nı­yor.” Bu­nun­la be­ra­ber, Chop­ra 1988’de kö­tü bir olay yaşadı, ba­ba­sı ba­şa­rı­lı bir İn­gi­liz kar­di­olo­jistiydi, Chop­ra´nın ünlü A­yu­r­ve­dik i­la­cı­nı kalp ra­hat­sız­lı­ğı i­çin bit­ki­ kökenli ge­le­nek­sel Hint kü­rü olarak kul­lan­dı­ğı­nı öğ­ren­di­ğin­de ba­ba­sı İn­gil­te­re’dey­di. Ve baba Dok­tor red­det­ti; ”O­nun ba­şa­rı­sı i­nan­cı­na da­ya­nı­yor” di­yordu. Bu arada kendi babası da yani Chopra´nın dedesi de aynı ilacı kullanıyordu. Baba Chop­ra Lon­dra’daki bü­yük­ba­ba­sın­dan bu saç­ma­lı­ğı bı­rak­ma­sı­nı ve ba­tılı bir kalp uz­ma­nı bul­ma­sı­nı is­te­di. Yaş­lı a­dam bu­nu yap­tı ama i­ki haf­ta son­ra öl­dü.

Yir­mi se­ne­lik ka­ri­ye­rin­de, De­e­pak ba­ba­sı­nın yo­lun­da gi­bi gö­rü­nü­yor­. Ay­rı­ca­lık­lı, sempatik ve başarılı, önemli bir tıp kurumu olan All In­di­a Scho­ol Of Me­di­cal Sci­en­ces’e ka­bul e­dil­di. 23 yaşındayken Vi­et­na­m Savaşı´nda ortaya çıkan dok­tor ek­sik­li­ği sı­ra­sın­da or­du­ya kay­de­di­ldiğinde New Jer­sey’de kü­çük bir has­ta­ne­de çalışıyordu. 38 ya­şın­da, Mas­sac­hu­setss Has­ta­ne­si’nde per­so­nel şe­fi oldu, “Be­nim a­ma­cım A­me­ri­ka­lı mes­lek­taş­la­rı­mla e­şit ol­mak ve­ya on­la­rı geç­mek­tir” di­­yordu. A­ma o zaman o­rta­da prob­lem­ler vardı. Chop­ra’yı ya­şam tar­zı kor­kutuyordu; Fin­can­lar do­lu kah­ve, pa­ket­ler­ce si­ga­ra ve sa­kin­leş­mek i­çin her ge­ce viski. Ay­nı za­man­da da sağ­lık ba­kı­mı i­le il­gi­li kuş­ku­la­rı git­tik­çe yük­se­liyordu. Bir za­man­lar onun için hastaneler olağanüstü yerlerdi. A­ma bir zaman sonra “Tek yap­tı­ğım te­ker te­ker has­ta­la­rı mu­aye­ne et­mek ve de­vam­lı i­laç yaz­maktan ibaret, ay­nen ka­nu­ni bir es­rar sa­tı­cı­sı gi­biyim." diyordu. Chopra, o günleri anımsayarak geçerli tıp sisteminin kı­sa va­de­li te­da­vi­le­r sağ­la­ya­rak, u­zun va­de­li ön­lem­le­re ö­nem ver­me­diğini, ba­tı­lı he­ki­mliğin sis­te­minin bo­zuk olduğunu ve ay­nı za­man­da da doktorların mer­ke­zin­de bu­lun­dukları ticari bir dün­yayı beslediklerini belirtiyor. Chop­ra a­ğda­ki ö­rüm­cek gi­bi has­ta­la­rı­nı tu­za­ğa dü­şür­mekden vaz­geç­tim, diyordu.

Chopra, Mahareshi´nin fanatiği oluyor...

1980 yılında, bir gün okunmuş kitap satan bir dükkanda Mahareshi Mahesh Yogi´nin bir kitabını bulmuş ve meditasyona başlayarak sigara ve içki tutkusundan kısa zamanda kurtulmuştu. 1983´de Hindistan´a giden Chopra kendi tabiriyle ruhsal aydınlanmaya ulaştı ve Mahareshi´yi ziyaret etti. 1970´lerde Mahareshi çok popülerdi, aynı yıl Ayurvedik Bitkisel Kürleri duyurdu ve satışlarını başlattı. Bunun için Mahareshi ABD piyasasına Ayurvedik sözcüğünü bir tire ekleyerek soktu, Ayur-Veda olarak. Ve Chopra ABD´ye döndüğünde bir Ayur-Veda pazarlamacısı ve satıcısı olmuştu. "Mahareshi büyük bir efsane, felsefesi, klasik Hintli görünümü çok çarpıcıydı, bilgeliği basit ve parlaktı. Tam bir fanatik olmuştum ama pasif değildim, birkaç yıl dünyanın bir çok yerini gezerek Ayur-Veda´yu tanıttım.." diyordu. 1987´de Chopra, Mahareshi Uluslararası Ayur-Veda Ürünleri Şirketi´nin yöneticisi olmuştu. 1989 yılı geldiğinde, o artık bir milyonerdi, Mahareshi onu "Ölümsüzlük Efendisi" ünvanıyla onurlandırdı. 1991´de ise Chopra adı Amerikan Tıp Birliği Bülteni´nde ilk kez yer aldı. İddiaları dikkat çekiyordu ve sert bir dille eleştirildi, Mahareshi bir yana atılabilirdi ama Chopra bir doktordu. Paketi 95 $´a satılan bitki karışımları tepki alıyordu, bir dönem şarlatanlıkla suçlandı. Chopra, ancak 1993´de bu saldırılara iftira edildiği cevabını verecekti. Tıb dünyasının saldırıları ve Chopra´nın yaklaşımları, nedense Mahareshi´nin politikasına ters düşünce ilişkileri kopma noktasına geldi. Daha sonra Chopra, bu ayrılığı "Kendimi bir kuş gibi özgür hissediyorum, artık yazabilirim."diye tanımladı.

Kitaplarında, kişisel anektodlar, bazı bilimsel çalışmalardan alıntılar, bilgelerden alınma ruhsal vecizeler vardır. Dostoyevsky´den, Hint Destanı Vedalar´dan, Alman fizikçi Heisenberg´den söz eder, evde kendi kendine uygulanabilen eksersizleri öğretir. Kitaplarının özünde, sınırsız bir bir değişim fikri, dinsel-felsefe çizgisinde sürekli tekrarlanır. Chopra´ya göre, bedenimiz tükenecek olan madde kütlesidir ama biz hücrelerimizi değiştirerek yenileyebiliriz. Bizler sabit bir oluşumun içindeyiz. Atomaltı düzeyde. bizleri saran havadan daha yoğun değiliz fakat daha seçkin veya ayrıcalıklıyız. Kuantum fiziğinden bu yana, madde ve enerjinin iç değişimini öğrendik, bizler tek başına varolmuş bireyler değiliz, sonsuz evrensel bir enerji alanının içindeyiz ve parçasıyız, enerjinin zeki bir alanını oluşturuyoruz. Chopra, "Bedenimiz, tüm kozmosun yönettiği zeki bir örnektir, tek bir bütünüz, evrensel bedenin parçasıyız ve düşüncemiz evrensel düşüncesinin bir açısıdır." derken ekliyor;" Stresi azaltmak için bedeninizi dinleyin, Ayur-Veda pratikleri ve meditasyon yaparak evrensel düşünceyle uyum sağlanabilir. Mistik enerji oluşumu hastalıkları ve bilhassa kanserojen tümörleri kuşatır ve değiştirir, bunu yapmak zor değildir. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam sonucunda 130 yılın üzerinde yaşayabiliriz. Ölüm, küçük bir korkudur, eğer temel kimliğimizi tanır ve evrensel enerji alanının bir parçası olduğumuzu anımsarsak ölümsüz oluruz."

Chopra, 1993´de ünlü talk-show sunucusu Oprah Winfrey´in tv programına çıktığının ertesi günü, 137.000 kitabı satıldı. Günümüzde yüzbinlerce Amerikalı Chopra´ya şükran dolu, sayısız insan onun kitaplarından aldıkları olumlu sonuçlardan söz etmekte, sanki toplu bir isteri yaşanıyor. Geçen yıllar içinde Chopra, klinik çalışmalarını tamamen bıraktı, hatta California Tıp Lisansı´nı dahi yenilemedi. Chopra Merkezi´nde yoğun çalışmalarını sürdürüyor. 15 milyon $´ın üstünde kazancı olduğu belirtiliyor, bitki karışımları hala satılıyorlar. Chopra´nın son kitabı "Merlin´in Dönüşü" bir roman, daha sonra mini bir seri düşünüyor. Müziği ve şiiri birleştiren bir senaryoyu yazıyor, bu çalışma ünlü rock grubu Eurythmics tarafından seslendirilecek. Bu bir Chopra müzikalinin ilki.

Düşüncelerimiz, bedenlerimizde değişimler yaratıyor. Doktorlar, hala ruhsal şifanın sırrını çözme savaşındalar, aslında gerçek vakalar çok az ama bilimsel araştırmalar için yeterli sayıda. Binlerce şarlatan şifacı olmasına rağmen, bazı çarpıcı ve kesin olaylar işin önemini vurguluyor. Asıl önemlisi, ruhsal şifanın içte yani kişinin düşüncesinde yaratılması gereken bir enerji olarak uygulanabilmesi Dışardan, bir başkasından gelen enerji olarak düşünülmemesi gerekiyor. Dr. Rita Kumar; "Eğer fiziksel hastalık belirtileri, düşünce ve ruhla ilişkili olmasalar beden hemen ölecektir. İnanıyorum ki, düşüncelerimiz bedenimizde değişimler oluşturuyor. Ama, bizler düşünce-beden-ruh tıbbında aynı standartlarda taraflıyız, umarım Chopra işini hala yapıyor ve bu iş sadece ruhsal şifa ile ilgili olsun."

Chopra´nın kısa öyküsüydü bu, Ruhsal Şifa var mı, yok mu? Gelecekte konu daha aydınlanacak, bilimsel ilginin gittikçe artması ve tıp mensuplarının yaklaşımları şifa olayını gittikçe güncelleştirmekte. Fakat gerek Chopra´da, gerekse de benzerlerinde ortak mesaj veya öğreti çok açık; Ruhsal Şifa´nın sırrı insanın kendisinde, bu inanılmaz enerji düşüncelerimizde, ruhumuzda gizli, onu açığa çıkarabilmek, kullanabilmek, bedenimizde değişimler yaratabilir. Ölümcül hastalıkları durdurabilir, yaşamı sürdürebiliriz. Önemli olan, şifacılık şarlatanlığını durdurabilmek, onların yarattıkları kirli enerji alanı ölüme daha çok kapı açıyor, dıştan değil, içten gelen enerjiyi aramalı ve bu gücün kaynağını gösteren bilgiyi öğrenmeliyiz. Aslında Chopra dahi, ticari bir örnek ama zararı şifacı taslaklarından çok daha az, çünkü Deepak Chopra binlerce yıllık görkemli ve sınanmış bir öğretiyi çağdaş yöntemlerle iletiyor. Şimdilik bu kadarı yeterli...

 

Türkiye´de Yeni Çağ

Türkiye´de ne var, ne yok?
Yeni Çağ öğretisinin İngiltere´deki en önemli merkezi 1971 yılında, Worcestershire´da West Malvern´de Sir George Trevelyan tarafından kurulmuş olan "Wrekin Trust". Trust bir eğitim merkezi ve dünyanın her yerinden, her ırk ve milletten öğrencileri bulunmakta. Sloganları, uyanışı duyurmak, tanıtmak, ruhsal prensipler üzerinde çalışarak bireyi ve evreni bütünleştirmek. Buna göre geçmişi ve kökeni bilinmeyen evrensel bilgi, modern bilim ve psikoloji ile birleştiğinde kutsallaşacak ve herkes için yararlı olacak. Orta Çağ üniversiteleri tarzında çalışan bu kuruluş metod ve sistemlerini yansız, bölücü olmayan, kimseyi dışlamayan bilgiler üzerinde yoğunlaştırarak tek olanla yani Tanrı ile bütünleşmeyi öğretmeye çalışıyor. Ve burada her dinden insan bulunsa da, hiç bir dinin dogması benimsenmiyor ve inançların sadece bütünleştirici yönleri ele alınıyor. Trust, benzeri birçok kurumun sonradan ortaya çıkmasına neden olmuş. Peki, biz nerelerdeyiz? Biz henüz oralara gelemedik, ama Yeni Çağcı bireylerimiz yok değil, belki bizim bazı ünlülerimiz Tocqueville, Needleman, Lester Brown, Carl Sagan, Shirley MacLaine gibi davransalardı sonuç çok başka olabilirdi, tabii ki düşüncelerini medyaya ciddi olarak aktarmaları kaydıyla. Ancak bir kaç kişi var... Onlar Yeni Çağ Türk´ü olma yolundalar. Ama bu başka bir konu...

VE YILDIZLAR GÖKTEKİ TAHTLARINDAN, IŞIKLARIYLA, ÖLÜMLÜLERE VERİLEN UMUTLAR GİBİ, BAKMAYACAKLAR AŞAĞIYA...
POE "ÖLÜLERİN RUHLARI-III"

 

Yeni Çağ nedir?

YENİ ÇAĞ´DA TOPLUM YAŞAMI
 

PSİKOLOJİ TEKNİKLERİNE NE DERSİNİZ? YA EĞİTİM? DİN? SİYASİ UYGULAMALAR? REKLAMCILIK VE SATICILIK? İŞTE BÜYÜK GÜCÜ OLAN BİR TEKNOLOJİ, ANCAK BUNLARIN TÜM TEKNİKLERİ VE YÖNTEMLERİ YANLIŞ ELLERDE... SKİNNER "WALDEN İKİ"

 

"YENİ ÇAĞ-NEW AGE" sözcüğü gerçekte yeni değil, terminolojinin geçmişi 1914´e kadar uzanıyor. Yeni Çağ sözcüğü ruhsal ve sosyal eyleme dayanan en geniş anlamda özgürlükçü bir dünya görüşü ve yaşam biçimi demek, ilgilendiği düşünsel konuların içinde dinsel inançlar, felsefe, Ruhçuluk yani Spiritüalizm, Mistisizm, Sağlık, Psikoloji, Parapsikoloji, Ekoloji ve Okültizm yer alıyor. Yeni Çağ Düşüncesi kolay tanımlanamaz ve niteliği açıklanamaz gibi görünse de bu asla bir yetersizlik değil. Aksine Yeni Çağ Düşüncesi, bir ideoloji ya da demokrasi ötesi bir rejim olabileceği şeklinde düşünülüyor. Gerçekten de derinlerine inilmiş Yeni Çağ Düşüncesinde toplumun en sağlıklı biçimde varolmasının, sürekliliğinin ve sağlığının yolları görülebilir. Üstelik bu yollar, ne Marksizm kadar soğuk ve radikal, ne köktendinci yöntemler kadar ezici ve yasaklayıcı, ne emperyalist ve faşist rejimler kadar bölücü, ne de demokrasi kadar uyumsuz ve çaresiz değil gibi görünüyor. Yeni Çağ diliyle Komünizm´in ve ılımlı popüler Sosyalizm´in ötesinde eşitlikçi ve hümaniter gözüken demokrasi aslında temel yapı taşındaki insan malzemesinin mükemmel veya kusursuz olması ilkesine dayanıyor. Ve Demokrasi her düşünceye özgürlük tanıdığı ve bireylerin yasalar karşısında eşit olduğu ilkeleriyle yola çıkarak, İnsanoğlu´nun binlerce yıldan beri hiç değişmeyen egosunu görmezlikten geliyor. Ama daha da önemlisi demokrasinin eşitliğe gerçekten inanması, ama bu inanç Yeni Çağcılara göre mümkün değil çünkü İnsanoğlu eşit olarak yaşamadığı gibi, eşit olarak da doğmuyor.

Yeni Çağ´da konuşulan insandır

"Biz Burada İnsanı Konuşuyoruz..."
Yeni Çağ´ın önemli savunucularından David Spangler´e göre, Yeni Çağ bir metamorfoz, bir değişim, simgesel olarak ise dünyanın kendisini evrensel zekaya tam anlamıyla açması anlamında ve bu açıklığın metodolojisi sevgi ve olabilirlik anlayışı. Onlara göre hiçbir şeye olamaz, mümkün değil, yapılamaz denmemeli, muhakkak herşeyin bir çıkışı, bir çözümü ve bir sonucu var, önemli olan bu sonucun pozitif olması ve hiçbir bireye zarar vermemesi ya da pozitife dönülebilir zararla yetinilmesi. Bu mümkün mü? Genelde birinin yararı, birilerinin zararına olmuyor mu? Ama gerçek acaba böyle mi? İşte Yeni Çağcılar bu tür şablon gerçeklerdin bir kez daha düşünülmesini istiyorlar. Binlerce insanın ölümü, perişanlığı, yıkımı herkesin de bal gibi bildiği gibi, toplasanız birkaç düzine insanın çıkarları ve politik dogmalarından başka hiçbir nedene dayanmıyor mu? Akla Remarque´nin "Garp Cephesinde Yeni Birşey Yok" u geliyor; Cephede savaşan bir asker şöyle diyordu; "Bizi buraya yollayan devlet adamları, bir meydanda kendi aralarında güreşip kozlarını paylaşsalar olmazmıydı?" Değil mi ya? Şu gözü kanlı Sırp liderleri ile avanesi, Bosnalı liderlerle bilek bükmecesine otursalar veya tavla, satranç oynayıp kozlarını paylaşssalar, ne olurdu? Mesela bizim başbakanımız, Apo´yu satrançta muhakkak mat ederdi. Amaç yenmek değil mi? İlle de öldürmek, parçalamak, gözünü kan bürümüş insanlar yaratmak mı gerekiyor? Hayal bu ya! İşte Yeni Çağ yaklaşımı insana bunları ister istemez düşündürüyor. Yeni Çağ taraftarları evrenin ebedi yasalarına inanıyorlar, düşüncede ve kalpte bu yasalarla buluşmayı amaçlıyorlar. Jacop Needleman önemli bir Yeni Çağ uzmanı, 1984´de yayınladığı "Yeni İnançlar" adlı kitabında, bireyin kendini çok tanımasının ilke olması gerektiğini belirtirken, kendini doğru ve yanlışlarıyla anlamış ve çevresine verdiği zararı objektif olarak idrak etmiş olan birey, toplumu da her kesimi ve boyutuyla algılayacak ve bütünleşecektir, diyor ve ekliyor;"..eski veya yeni, geçmiş, an veya gelecek asla bir klasmana, ayrıma tabii tutulmamalıdır, düşüncede veya duyguda, psikolojik veya ruhsal ve de hatta dinsel, bunların hepsi bir bütündür.. biz burada, İnsanı konuşuyoruz, beraberinde de İnsanlık olayını, isteklerimiz yeni gibi görünüyorsa da, hiç de öyle değil, bunlar ebedi yasalardır ve hep vardılar.."
 

Yüksek bilinç arayışları...
Birkaç önemli Yeni Çağcı daha var; Fransız yazar ve devlet adamı Alexis de Tocqueville Yeni Çağ sisteminin geleceğini düşünce olarak daha eskilerde 1950´lerde öngörmüştü, daha sonra ise "İnsanoğlu materyalist taşmadan iyice bunaldı, en basit canlı topluluğunda dahi bulunan kollektif ve paylaşımcı yaşam insanda hiç yok. Ama kollektif bilince sahibiz, bireysel olarak düşünemediğimizi tüm İnsanlık bilinci olarak düşünebiliyor ve tedbirlerini almak için alternatif inançlar ve yaşam biçimleri oluşturuyoruz. İşte bu ruhsal birikim, inanılmaz bir reaksiyon olarak patlayacak ve tüm dogmaları ezip geçecektir, bunun önümüzdeki on yıl içinde gerçekleşmesi kaçınılmazdır." diyordu. Tocqueville o dönemde bugünü de görmüştü; "ABD toplumunda mistisizmin patlaması da kaçınılmazdır, zira demokrasi adına yapılan heşey iflas etmiştir, toplum doğal hakkı olan refahı bir yerden elde etmek zorundadır ve karşıt güçler şu anda egemen görünse dahi, bu geçicidir, çünkü İnsanoğlu tüm geçmişi boyunca istemediği herşeyi zaman zaman farkında olmasa dahi yoketmiştir ve uygar kitleler şimdiki yönetim biçimlerini artık dönüşü olmaz biçimde istemiyorlar." Yeni Çağcılara göre demokrasinin ve insan haklarının keyfi olarak yönetici sınıf tarafından belirlenmesi ciddi oranda tehlikeli noktaya ulaştı, Yeni Çağcılar anayasaların dahi geçersiz olduğu görüşündeler ama bunu silahlı anarşiyle yenilemek yerine kültür devrimi düşünüyorlar ama tabii bu Kültür Devrimi´nin Mao türü değil, yöntem olarak da kendi içlerindeki özgürlük ve mutluluğu kullanıyorlar. Olabildiğince devlet yetkisinden, mümkün olduğunca devletin sağlaması gereken hizmetlerden uzak kalmaya çalışıyorlar, çok elzem durumlarda yetkili konumlarda bulunan kendi gibilerini arayıp buluyorlar. Üç ana konu onlar için çok önemli, tıbbı, psikolojiyi ve dini dogmalarından arındırıp, ortodoks kalıplardan kurtarmak ve belli bir zümrenin kontrolunu kırmak, bunun için batıda sık sık Yeni Çağcı kiliselerin ortaya çıktıkları ve de Vatikan dışı rahipler grubunun etkinlikleri görülüyor. 1960´larda başlayan sosyal ve politik huzursuzluk, hemen tüm batı ülkelerinde Uzak Doğu inançlarının yayılması için gereken zemini oluşturdu, aynı paralelde de etnik dev blok komünlerden kopulmaya başlandı. Bir diğer etki ise, müzik, meditasyon ve yeni felsefenin yarattığı yüksek bilinç arayışlarında oluştu, işte bu etki on yıl içinde hümanistik psikolojinin oluşmasına temel neden oldu. Ve bunu öğreten eğitim merkezleri ortaya çıktı. 

 

Şifalı Taşlar - Mineroloji

Minerolojik Sağlık
Dr. J. M. Shah B.Pharm., Ph.D., D.Sc. Dr. J. M. Shah, hastalıkları Kirlian Tekniği ve Mineral Terapi ile tedavi ettiğini iddia ediyor. Doktor´a göre, bu yöntemle kalp hastalıkları dışındaki hastalıkları ilaç kullanmadan ve cerrahi müdahaleye gerek olmadan önleyebileceği düşüncesinde. Shah´ın tekniği özellikle yüksek kolestrol, diabet ve solunum sorunlarında iyi sonuçlar vermiş; Kirlian Fotoğraf Tekniği 1939´da keşfedilmişti. Bir fotoğraf cihazı aracıyla, auranın veya enerji beden görüntülenmişti. Aura fotoğrafi on el parmağı, iki avuç ve iki ayak üzerinde uygulandığında olası hastalıklar belirlenebiliyor, temel yaklaşım ise hastalıkların enerji bedene 6-8 ay öncesinde giriyor olması. Parmaklardaki enerji halkaları sağlıklı insanlarda, bütün bir daire şeklinde. Kırık ve eksik enerji halkaları başlamakta olan sağlık sorunlarını gösteriyor. Avuç ve ayaklardaki kara noktalar ise, hastalıkların enerji akışını engellediğinin ve düzeyini düşürdüğünün kanıtı. Teşhislerde, Reflexology yani ayaklarla ilgili özel kartlar kullanılıyor. Bilindiği gibi dünyanın her yerinde erken teşhis için büyük paralar harcanıyor, Dr. Shah´a göre yeni buluşlar önemli ve çok yararlı olabilirler ve kendi tekniğini böyle tanımlıyor. Tıbbi Astroloji, Auro Fotoğrafçılığı ve sarkaç araştırmaları erken teşhiste temel öğeler olarak kullanılıyor. Ayurveda alanında bir bilim dalı olarak tanımlanan Tıbbi Astroloji´de, kişinin horoskobundaki (doğum haritası), 6., 8. ve 12. Evler´in gelecekteki olası sağlık sorunlarını gösterdiğini kabul ediliyor. Özellikle de Satürn´ün Güneş üzerindeki etkileri önemli kalp sorunlarını gösteriyor. Auro Fotoğrafi´nin temeli tüm yaşayan organizmaların iki bedeni olduğudur. Birisi görülebilen fiziksel beden, ötekisi ise görülemeyen enerji bedendir. Enerji beden bizim auramızdır.

 

Sıra taşlarda
Aura fotoğrafları enerji düzeyinin bozulduğunu veya değişmeye başladığını gösterebilirler. Ama düzenlemeyi başaramazlar yani sadece uyarırlar. Mineral Şifa inancına göre ise, bunu taşlar başarmaktadırlar. Bunun için temelde 9 taş kullanılıyor ve renklerle eşleştiriliyor;
Mor = Kara safir
Çivit Mavi = Elmas
Sarı = safir
Yeşil = Zümrüt
Sarı = Mercan
Portakal = İnci
Kırmızı = Yakut
İnfra kırmızı = Kedi Gözü
Mor ötesi = Gomede
Bu renklerle, taşların arasındaki vibrasyonların dengesi enerji bedenimizin sağlığını gösterir. Denge bozulduğunda, hastalık başlar. Bozuk vibrasyonlar, taşların yardımıyla dengelenebilir ve yeniden sağlık kazanılabilir. Işık vibrasyonları, yıldızlardan ve gezegenlerden gelirler, bizler vibrasyonları farklı düzeylerde alır ve bireysel olarak ruhlarımızda bulunan eş enerji merkezleriyle bütünleştiririz. Her insanın ruhu, ışığın yedi rengiyle beslenir ve fizik biliminde her rengin farklı dalga boyları vardır. Yani; Renk Dalga boyu Frekans (Angstrom/saniye) (Vibrasyon/saniye) ------------ ---------------- -------------------- Mor 4000 750 trilyon Çivit 4000 700 " Mavi 4600 650 " Mavi/yeşil 5000 600 " Yeşil 5400 550 " Sarı 5800 500 " Portakal 6200 450 " Koyu kırmızı 7000 430 " Hindu Vedik kitaplarda taşların şifa amacıyla kullanıldıkları yazmaktadır. Örneğin yakut ve mercan sıcak taşlardırlar, zayıf kalplere enerji verirler. Hasta, belli enerji merkezlerinin takviye edilmesiyle güçlenebilir ve oradaki aura düşüklüğü düzeltilebilir. Evet, Dr. Shah´ın anlattıkları böyle; bilim kuşkulu ve ihtiyatlı ama yine de düşünmek gerek. Bugünkü bilimimiz, 500 yıl önce büyücülük olarak tanımlanabilirdi...

Minerallerin gücü, yararları, yararlı taşlar ve etkileri, kristal terapi seansları, takıların doğru kullanımı ile ilgili kurs, seans almak veya workshop günlerini öğrenmek için lütfen 0 212 296 45 21 no'lu telefon numarasından Divina'yı arayarak bilgi alınız.

Bazı Taşların Karakterleri

Uyarı simgeleri:
 

* CTR: Yedi şakranın yerini öğrenin ve vücudunuzdaki yerlerini bularak, 7 endokrin guddesiyle karşılaştırın.
* H: Dozuna dikkat edin.
* T: Toksik olabilir (tozlu, dumanlıysa), bir taş bazen toksik yani zararlı olabilir. Dikkatle izleyin veya uzmana danışın.

 

Agate: Kalkedon. Kırmızı, portakal, sarı, kahverengi tonlarında. Som. Öğütülebilir. Mide, bağırsak, karaciğer, dalak, böbrekler ve radyasyon hastalıklarında etkili. Kalp üzerine takıldığında kan şekeri, iştahsızlık ve lenfler üzerinde etkin. Duyguları dengeleyici, sinir dengeleyici, yaralanma ve yanma olaylarında sonra çabuk iyileştirici, beyin enerjisini dengeliyici. Mavi desenlisi, sabrı ve barış duygularını arttırır, sakinleştirir. H-CTR.

Amber: Açık sarı veya portakal. İlk Çağ´dan kalan taşlaşmış reçine oluşumu. Elektromanyetik. Solar Plexus şakrasını açar, ruhsal dengeyi, zihin açıklığını, güveni sağlar. Mide gerilimlerini, omurgayı, merkezi sinir sistemini, bellek kayıplarını, hücre yenilenmelerini düzenler. Sarı ve portakal renkli amberler, zihinsel ve duygusal uyumu sağlarlar. Amber özellikle, radyasyonun, x ışınlarının, güneşin, bilgisayarların, uçakların ve diğer aygıtların yaydığı enerjilerin zararlarını azaltır. Eski çağlarda kızılderililer ve Asyalılar tarafından kullanılırdı. Amber tesbihlerin gerilimleri giderdiği gözlemlenmiştir. H-T

Ametist: Yarı şeffaf, mor/levanta renklerinde. Fiziksel, imajinatif ve düşünsel dengeleyici. Uykuda veya uyanıldığında takılırsa, öfkeyi, sabırsızlığı ve kabusları engeller. Başağrıları, gözler, saç dökülmesi, kilo kaybı, kan şekeri dengesi üzerinde etkilidir. Hıçkırığın, alkolün, aşırı yemeğin zararlarını azaltır. İyi bir panzehirdir (özellikle alkole karşı). Ev hayvanlarının suyunun içine konulursa pireleri kaçırır. H-CTR

Aquamarin: Beril türü. Açık parlak mavi, mavi-yeşil renklerde. Sakinleştirici, güçlendirici; zihin açıcı; yaratıcılığı, ilişkilerin kolaylaşmasını, güven duygusunun artmasını sağlar. Gırtlak, tiroid, dalak (CTR), bağışıklık sistemi, timus, lenfler üzerinde yararlı etkiler oluşturur. Korkuları, huzursuzlukları, panik atakları yatıştırır, azaltır. Allerjik solunum rahatsızlıklarını yumuşatır. Eski çağlarda su yolculuklarında koruyucu olarak kabul edilirdi. H-CTR

Azurite: Koyu mavi, mavi-mor. Alın ve boğaz üzerinde aktiftir ama aşırıya kaçılmadan. Ayrıca bilinçaltını sakinleştirdiği iddia edilmektedir. Fiziksel güç sağlar, yaratıcılığı, kararlılığı, anlayışı, gerçekleri görmeyi geliştirir. Hücrelerin normaldışı davranışlarını dengeler. Tiroid, sinüsler, cilt sağlığı, dalak, sinir sistemi üzerinde olumlu etkiler yaratır. H-CTR-T

Bakır: Mükemmel enerji yöneticisi. Düşünce gücünü ve sağlığı güçlendirir, taşıyanın enerji alanına katkıda bulunur. Cilde temas ettirildiğinde, yatıştırıcıdır. Artrit, romatizma gibi yoğun enerji düğümlerini çözer. Bağırsaklara ve mideye yararlıdır. Sıcak duygular verir, öfkeyi, alınganlığı azaltır. Güneş ve Ay enerjilerini dengeler. H-CTR-T

 

Mercan: Kalsiyum ve kalsit. Kırmızı ve portakal rengi. Şakraları ve enerji akışını uyarır, döllenmeyi kolaylaştırır. Duygusal enerjiyi güçlendirir, kaslar, kan, kalp, yenilenme sistemi, tiroid, genel metabolizma, omurga, kemikler ve doku yenilenmesi mercanın olumlu etkilerini alırlar. Yüksek tansiyonda kullanılmamalıdır. Pembe mercan, kalp üzerinde dikkatle kullanılmalıdır. Beyaz mercan, uyarlılığı, dikkati arttırır, sinirleri yatıştırır, stresi azaltır, koku alma yetisini geliştirir. Siyah mercan enerji düzeyini arttırır. H-CTR-T

 

Elmas: Karbon oluşumu. Düşünceleri ve davranışları özümler, geliştirir, taşıyanın gücünü arttırır. Refah duygusunu arttırırken cömertlik sağlar, aşkı ve şehveti tahrik eder, inançsızlığı engeller, mutluluk verir. Tüm enerji bloklarını kaldırır, güven verir, düşünceleri netleştirir. Eskiler, panzehir olarak kullanırlardı. H-CTR

 

Zümrüt: Androjen. Kalbi güçlendirir, uyum, bolluk, barış, sabır, aşk, sadakat, dürüstlük getirdiğine inanılır. Depresyona, unutkanlığa iyi geldiğine inanılır. İlham verir, olumlu rüyalar gördürür. Solunumu, lenf sistemini, kanı, timusu, pankreası, kan şekerini, boşaltımı, görmeyi olumlu olarak etkiler. Genel şifa vericidir. Eskiler, kan zehirlenmesine iyi geldiğine inanırlardı. H-CTR-T (alüminyum katkısı varsa)

 

Lal: Uygun kesilirse ve parlatılırsa şifa vericidir. Parlaklığı önemlidir. Kırmızısı farklıdır (CTRS). Isıtır, duygusal ve fiziksel enerjiyi dengeler. Artrit ve felç durumlarında yararlıdır, eski kültürlerde bu amaçla kullanılırdı. Kaslara, böbreklere, böbrek taşlarına, yararlıdır. Yaşam ve seks gücünü arttırır, hormonları dengeler, döl verir. Kararlılığı, güveni ve kıskançlığı arttırır, kekemeliği azaltır veya önler. Portakal renklisi ısıtıcı ve enerjiktir. Yeşili farklıdır CTR. H-T

 

Altın: Çok iyi uyarıcı. Güçlendirici ve manyetik alan katalizörü, özellikle kalp bölgesinde (solar plexus) etkin ve yararlı CTRS. Sinir sistemini, hazmı kolaylaştırır. Pozitif enerji verir ve güneş enerjisini özümletir. Kitlesel şifa verdiğine inanılır. Yanısıra hırsı da tahrik eder. Altın, bakır karışımı ısıyı, ruhsal yetileri körükler, diğer taşların etkilerini güçlendirir. Beyaz altın, Güneş ve Ay enerjisini bütünleştirir, güçlendirir H-CTR

 

Yeşim: Bazen som, bazen şeffaf. Yeşil. Sağlık ve yaşam verici. Eski Çin´de cesaret, bilgelik, adalet verdiğine inanılırdı. Duygusal dengeyi, aşkı, sadakati, barışı, uyumu güçlendirir, utangaçlığı ve gururu kırar. Akciğerler, kalp, timus, bağışıklık sistemi, böbrekler, kan temizleme ve sinir sistemleri üzerinde olumlu etkiler verir. Etkileri kalıcı ve yumuşaktır, H-CTR.

 

Lapis Lazuli: Som, mavi renkli. Meditasyonda kullanılır, yol gösterici, ilham verici ve bilinç yükselticidir. Düşünceleri organize eder. Gırtlak ve tiroid açıcıdır. Rüya bilincini arttırır, huzursuzluğu, bellek kayıplarını, utangaçlığı ve anxietiyi azaltır. Beş duyuyu güçlendirir. DNA ve lenf sistemleri üzerinde etkilidir. Baş ağrılarına ve bazı sancılara yararlıdır H-CTR..

 

Mermer: Dengeleyici ve bileyici. Duygusal şiddeti frenleyici. Yönetici değildir ama enerji akışını organize eder. Siyah mermer CTR duyguları keskinleştirir, yeşil mermer kalp şakrasını temizler, sarı mermer mantığı güçlendirir, mavi mermer CTR temizleyicidir, H-CTR.
 

Kantaşı: Koyu yeşil, kızıl damarlı. Elektromanyetik (yüksek demir içerdiği için). Antik Mısır´da sakinleştirici, yaşam verici olduğuna inanılırdı. Kramplara, anemiye, basura iyi geldiği kabul edilir. Hamileliği kolaylaştırır, kanı temizler, dolaşımı rahatlatır. Olumlu olarak ilik, timus ve akciğerler üzerinde etkilidir. H-CTR

Pirinç: Yassı halde. Toprak enerjisi içerir ama çok etkin değildir, genellikle sağlık amacıyla kullanılmaz, enerjiyi bloke eder. Buna karşın kötü enerjilere karşı engelleyici olarak kullanılır, duyarlılığı ve uyanıklılığı arttırır.CTR 

 

Opal: Bir silikat türü. Su içerir ve duygularla ilişkilidir. Duyusal yansımaları, içe dönük duyguları, aşkı ve kıskançlığı açığa çıkarır. Opal, genel engelleyici değildir, belli noktalarda etkindir. Rüyalar ve imajinasyon üzerinde etkilidir. Duyguların ve düşüncelerin dengesini ve de kolay özümlenmesini sağlar. Güneş enerjisini soğutur, uzaklıştırır. Tuz ve asitli yiyeceklerin zararlarını azaltır CTRS.

Quartz:"Kaya Cristali": Çok çeşidi ve formu vardır. En çok bilinen şifa taşıdır. Bir enerji deposudur, alır, şekillendirir ve geri yollar. İdeal bir meditasyon taşıdır. Doğal kristaller dokuları ve vücuttaki tüm sıvıları yenilerken, taze sağlık frekansları yayarlar. Mavi veya gri-morumsu kristal kalp ve boğaz bölgelerinde etkindir, yaratıcılık verir, zihinsel iletişimi kolaylaştırır. Bağışıklığı arttırırken, B vitaminini ve iyodu güçlendirerek tiroide yardımcı olur. Mavi kuartz kristali cam gibi parlatılmalıdır, evrimsel kaynak gücünü arttırır. Pembe kristal, aşk, güzellik, barış, bağışlama, duygusal denge oluşturur. Yumuşak ve ısıtıcıdır. Duygusal yaraları, stresi, incinmeleri ve öfkeyi iyileştirir. İtibar kayıplarında duyulan güvensizliğe yararlı olur. Temizleyici ve şarj edicidir H-CTR.

Dumanlı kuartz: kristalleri malt veya açık çukulata rengindedir. Özellikle de derin meditasyon seanslarında çok etkindir, kök şakrayı doğrudan etkiler, büyük bir huzur sağlar. Eskiler döllenme enerjisi olarak kullanırlar, dengesizlikleri düzelttiğine inanırlardı.

Kırmızı Turmalin: Güç ve yaşam kaynağı. Kalp ve beden arasındaki uyumu, aşkı, cesareti dengeler, güçlendirir. Buna karşın kıskançlığı ve sabit fikirliliği de uyarır. Kırmızı Turmalin, yüksek dozda lityum içerdiğinden, dünyasal tüm enerjileri bilinç düzeyinde dengeler, denge bedenin elektrokimyasal düzeyinde sağlanır. Yüksek dozdaki ağrılara yararlı olur, radyasyona karşı etkin ve yararlıdır CTR.

Yakut: Kırmızı. Krom içerir ve bu nedenle kan şekerini dengeler. Tükenen enerjiyi şarj eder ve soğuk bölgeyi ısıtır. Kalbe fiziksel ve duygusal güç verirken, aşkı, cesareti, güvenceyi, yaşam gücünü, liderlik güdüsünü ve başarıya inancı geliştirir. Tüm duyguları şiddetle etkiler ve arttırır. Kolestrole, kan zehirlenmelerine, alkol ve kafeinden gelen zararlara, seksüel bloklara olumlu etkiler verir. Kadınların regl dönemlerinde yararlıdır H-CTR-T.

Safir: Mavi, yeşil, pembe, mor renkleri vardır, yakutla ilişkilidir. Mavi safir, ilhamı, ruhsal gücü geliştirir, tiroide iyi gelir, epilepsiye karşı kullanılır, cildi . Koruyucu ve güçlendiricidir. Kötü olaylardan önce taşındığında, yararlı olduğuna inanılırdı H-CTR-T.

Gümüş: Duygusal, ruhsal ve fiziksel uyum sağlayıcı ve temizleyici. Düşünceleri netleştirirken, dayanıklılığı arttırır. Ay enerjisi gibi teskin edici, serinleticidir, sinir sistemi streslerini giderir. Üst enerji merkezlerinde daha etkindir. Bir takı olarak taşınmasında büyük yarar vardır H-CTR .

Topaz: Altın veya pembe şampanya renkli kristal. Çok güçlü bir elektromanyetik alan oluşturarak göğüs bölgesini etkiler (solar plexus). Zihinsel açıklığı, yüksek konsantrasyonu, ist düzey bilinç oluşumlarını, güveni, karizmatik enerjiyi sağlar. Duygusal dalgalanmalara, bellek azalmalarına, yorgunluklara, korku ve endişelere, midevi gerilimlere ve sinir sistemindeki çöküntülere yardımcı olur. Karaciğeri ve pankreası temizler, kan şekerini düzenler, dokuları destekler, fizik bedenle , astral beden arasındaki uyumu sağlar. Yaydığı enerji, sıcak ve güneş ışığı gibidir. Pembe topaz, ruhsal yetenekleri geliştirir, yaratıcılık verir ve amaca yönelmeye destek olur H-CTR

Garnet: Bir doğal silikat oluşumudur. Bu taşın güçlü renkleri ve ışığı var. Garnet ilham açıcı ve yaratıcı bir taş olarak tanınır, ayrıca trankilizen etkiler yayar.

Wulfenit: Yaklaşık 2000 çeşit mineral iyi bir kristali oluşturur. Bu mükemmel sarı kristallere Wulfenit denir. Mineral şifacılıkta, toplu olarak kullanılırlar.

 

 

 

Aromaterapi

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Aromaterapi bölümü

Astrolojik Aromatik Günlere Hoşgeldiniz!




Astrolojik aromatik günlere hoş geldiniz!

Yeni Çağ Uygulamaları adını verdiğimiz sistemin içinde yer alan Güncel Astroloji, salt Hindu kökenli olduğu için kullanılmaya çalışılan Vedic Astroloji’nin özellikle dışarıda tutulması kaydıyla, tüm Yeni Çağ akımlarıyla, başta Astroloji olmak üzere, örneğin Herbalizm, Aromaterapi, Meditasyon, Yoga, Feng-Shui, Müzikterapi vs.. gibi yöntemlerle bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Aşağıdaki küçük listede burçlarla ilişkilendirilen bazı bitkileri ve burçlarla bu bitkilerin sembolik ilişkilerini bulacaksınız. Bu bitkilerin gerek aromaterapik özelliklerinden yani koku ve özlerinden faydalanarak, gerek yaşam alanı düzenlemesi yani Feng Shui felsefesi içerisinde düşünerek, gerekse de mutfak ve beslenme sisteminizde kullanarak bir hayli yarar sağlayabilirsiniz.

Bitkilerin fiziksel ve ruhsal sağlığınıza destek verebileceklerini, yaşam kalitenizin artmasına yardımcı olacaklarını, hoş kokulu, keyifli zamanlar ve lezzetler yaratmak için onların gücünden faydalanabileceğinizi unutmayın.

Şimdi bitkiler dünyasındaki kısa yolculuğumuza başlayabiliriz!

 


AKREP

Kaktüs



Su grubunun gizlemek, suskunluk, derinlik kavramlarını sözcüklerin tüm anlamlarıyla bünyesinde toplayan Akrep için Sukkulent yani gövde veya yapraklarındaki özel etli dokularda su tutma, biriktirme yeteneği olan bitki anlamına gelen kaktüs çok güçlü bir semboldür. Gövdesindeki dikenlerle kendine güçlü ve etkin savunma alanı yaratan Kaktüs'e benzeyen Akrep insanı, doğru bakım ve ilgiyle yaklaşırsanız, kendisinden alabileceğiniz sevgiyi tüm kalbiyle verecektir.

Açelya




Güneşten hoşlanmayan, toprağı sevmeyen ve akşamları yapraklarından serpme yöntemiyle sulanması gereken Açelya, nazlı ve çok hassas Akrepler gibi özenle bakılıp yetiştirilmesi gereken bir bitkidir. Pembe, parlak turuncu ve sarı tonlarında görebileceğiniz Azelea, yaşam alanınızda yaratacağı sıcak havayı ancak bu hassas koşullara bağlı kalırsanız verebilecektir.

Hatmi çiçeği

Bahçelerimizde sıkça görülen ancak ismini pekçoğumuzun bilmediği bu şifalı bitki göğsü yumuşatır, sindirim sistemine ve şişkinliğe iyi gelir, anne sütünü arttır. Ayrıca duyarlı ve çok kuru ciltleri yumuşatan Hatmi, çay formunda da kullanılabilir.

 



 

ASLAN

Ayçiçeği



Ateş grubunun güçlü burcu Aslan, gezegeni Güneş gibi canlı, sıcak, hayat veren bir yapıdadır. Çocukları, cömertliği, kuvveti temsil eden Aslan için yüzünü hep güneşe dönen Ayçiçeği'nden daha karakteristik bir başka bitki olamazdı. Bu faydalı bitkiyle daha da yakınlaşmak, deyim yerindeyse güneşle kucaklaşmak için ayçiçeğinin hafif ve lezzetli yağından, nefis tanelerinden ve elbette dekoratif özelliğinden faydalanmayı ihmal etmeyin.

Badem



Gülgiller familyasından olan ve yenilebilir çekirdek kısmını kuruyemiş olarak kullandığımız Badem'den elde edilen yağ özü ile saç ve tüy diplerinin güçlendiğini, badem yağının hızlı bir cilt iyileştiricisi olduğunu biliyorsunuz. Peki ya ağız yoluyla alınan acıbadem'in göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici özelliklerini de bu bitkinin faydaları listesine eklemeye ne dersiniz!

Ceviz



İster yemek ve salatalarınızda kuruyemiş halini, ister yapraklarından elde edilen boyasını, ister binbir zahmetle elde edilen çok kıymetli yağını kullanın, ceviz tüm mutfakların vazgeçilmezlerindendir. Bir Aslan'ın mutfağında da önemli bir yer tutan Juglans, kiler dolabınızda her daim bolca bulunmalıdır. Eğer bu leziz yemişle ekmek yapmayı denerseniz, içeriğindeki renk verici özelliği aklınızda tutmayı ve ekmeğinize katarken kabuklarını soymayı unutmayın!

Zeytin



Kahvaltı sofralarımızın değerli unsurudur Zeytin.Akdeniz mutfağının baş tacıdır. Pek çok çeşidiyle ağzımızı da sofralarımızı da tatlandırırken iştah açıcı, idrar söktürücü ve ateş düşürücü olarak da faydalanılabilir. Şeker hastalığında kullanım alanı bulduğu gibi tansiyon düşürücü olarak da etki eder. Değişik lezzetler tatmaktan hoşlanıyorsanız, zeytin yapraklarını balık pişirirken fırın tepsinize eklemeyi veya yeşil salatanıza ince kıyılmış zeytin yaprağı parçaları dahil etmeyi de deneyin. Bu hoş lezzetler takdir edilmenizi sağlayacaktır.

Safran



Altın kadar değerli Safran, keskin tadıyla özel bir aroma yarattığından mıdır yoksa taklit edilemez kusursuzluğuyla vazgeçilmez olduğundan mıdır bilinmez tüm baharatlar arasında çok özel bir yere sahiptir. Sofralarınıza bir tutam güneş katmak istediğinizde doğanın bu güçlü ve sıcacık bitkisi emrinize amadedir. Hakettiği saygıyı göstererek, ölçülü kullanmanız kaydıyla...

Nane



Ferah kokusu ve aromasıyla doğanın bizlere armağanı olan nanenin faydalarını uzun bir listede topluyoruz. İştah açar, sinirleri yatıştırır ve vücuda rahatlık verir. Strese ve baş ağrısına iyi gelir. Spazm ve kalp çarpıntısı riskini azaltır. Ateşi düşürür. Sindirim sistemi ve mide için çok faydalıdır. Sindirimi kolaylaştırır. Gaz söktürücüdür. Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur. Ülsere ve mide yanmasına iyi gelir. Kusmayı, mide bulantısını ve ağrısını önler. Grip, bronşit gibi soğuk algınlıklarında ve öksürükte faydalıdır. Diş ağrısını ve ağız kokusunu giderir. Anne sütünü arttırır. Sinirsel iktidarsızlığa iyi gelir. Taze, kurutulmuş, demlenip çay formunda hazırlanmış, yağ özü çıkartılmış ve daha pek çok formda kullanabileceğiniz nane, çok yönlü ve faydacı Aslan insanlarının da en sevdiği bitkilerdendir.

Pirinç



Zorlu koşullarda yetişen, çok hassas bir ilgi isteyen ve güç koşullarda hasat edilen Pirinç ya da diğer adıyla Çeltik, yaşamındaki her bir detaya fazlasıyla özen gösteren Aslan'ı başarıyla temsil eder. Hemen her kültürün mutfağında hak ettiği saygıyı gören bu buğdaygil, yüksek kaliteli bir yemeklik yağ olarak da kullanıma uygundur.

Isırgan



Vücutta hücre yenilenmesini sağlayan ısırgan otu, alyuvar yapımını artırır.Yaprak ve sürgünleri salata şeklinde veya pişirilerek yenildiğinde, kansere karşı etkili olmaktadır. İçecek olarak kullanmak isterseniz, süt dolu bardağınıza ekleyeceğiniz bir kaşık balla bu mucizevi bitkinin faydasını ve lezzetini en üst düzeye çıkartabilirsiniz.

 

 

 

BALIK



Gelincik

Bozcaada'da yapılan geleneksel Gelincik Şerbetiyle ünlenen bu alımlı, güzel bitki nazik yapraklarıyla hassas Balık insanını temsil ederken, ince dikenli gövdesiyle içe kapanık ve korunmaya eğilimli Balık insanını da başarıyla anlatır. Japonlar'ın gelincik ile ilgili tanımı bu bitkiyi de bu bitkiyle özdeşleşen gizemli ve sürprizlerle dolu Balık'ı da başarıyla tarif etmektedir.

''Gelincik insan ömrü gibidir. Dünü vardır. Yaşamıştır. Bugünü vardır. Yaşıyordur. Ama yarını belli değildir''

Enginar

 

Kat kat yapraklarının altında saklı kalbinde gerçek özünü ve değerini saklayan enginar, benliğinin derinlerinde en değerli hazinelerini de en büyük kırgınlıklarını da saklayan hassas ve duygusal Balık için önemli bir bitkidir.

Çiçekleri sebze olarak, taze yaprakları ve kökleri ise ilaç yapımında kullanılan Enginar'ın suyu kalp çarpıntısına iyi gelmektedir. Taze enginar yaprağı kaynatılarak hazırlanan enginar çayı karaciğer hastalıklarında oldukça faydalıdır. Tüylü kabuklarının kaynatılmasıyla elde edilen enginar suyu ile saçlar yıkanırsa saçları güçlendirir.

Afyon Çiçeği

 

Kara haşhaş,keyfotu,adamcanı olarak da bilinen Afyon Çiçeği vücuttaki ağrıları geçirir. Kereviz tohumu ve havuç kökü ile birlikte yenmesi tercih edilmelidir. Yumurta sarısı ve safran ile karıştırılıp cerahatli yaralara yakı gibi konulur. Çıban tedavisinde de yakı şeklinde kullanılabilir.

 

 

BAŞAK

Düğünçiçeği

Titiz, detaycı ve hassas Başak insanının ruhuna hitap eden düğünçiçeği, rengiyle de toprak grubunun bu belirgin burcunu destekler. Yaz aylarının sıcaklığını, aşkın huzurlu tonlarını, duyguların inceliğini yaşam alanınızda görsel sunumunuzla birleştirmek istediğinizde Ranunculaceae neşeyle size yardım edecektir.

Unutmabeni çiçeği

Kelt mitolojisinde, peri hazinelerine giden yolu Unutmabeni Çiçeği'nin açtığı düşünülür. Hazinenin saklandığı kayanın kenarına Unutmabeni çiçeği bastırıldığı zaman, gizli mağaranın kapısının açıldığına inanılır. Eski bir Avusturya halk hikayesinden adını alan "Unutma Beni Çiçeği "gerçek aşk ve hatıra" anlamına geliyor. Hikayeye göre, iki aşık Tuna nehri boyunca yürürlerken, kız nehrin üzerinde yüzen güzel bir mavi çiçek görür. Çiçeğin akıntıyla sürüklenip gitmesinin kendisini üzdüğünü ifade eder. Sevgilisi çiçeği yakalamak için suya atlar, ama dalgaların altında kalır ve boğulmaya başlar. Çiçeği sevgilisine fırlatır ve son nefesinde "Unutma Beni" diye bağırır. Unutmabeni çiçeği; duygusal, geçmişine bağlı, değerlerine önem veren,detaycı ve kolleksiyoncu Başak için önemli bir semboldür.

Melekotu

Sinirleri kuvvetlendiren, spazmlara iyi gelen, yapraklarından çıkan suya bir parça pamuk bastırılıp çürük dişe konduğunda ağrıyı kesen Angelica, kurutulup başa sürülerek bitlenme sorununu da kökten çözen faydalı bir bitkidir.

 

BOĞA

Papatya

Toprak grubunun en sıcak burcu Boğa, tüm bitkiler arasında en çok Aster familyasından olan Papatya ile özdeşleşir. Kırların bu asi, sevimli ve romantik çiçeği, Venüs’ün tüm özelliklerini taşıyan Boğalar’ın karakter özelliklerini de başarıyla temsil eder. Nazik yapraklarına karşın güçlü gövdeleriyle hassas ama çok dayanıklı. Boğa insanının hayat amacı huzuru bulmak ve korumaktır. Bir boğayla yaşamanın anahtarının huzur olduğunu unutmayın. Masanıza koyacağınız bir demet papatya, sıcacık bir fincan papatya çayı, yağdanlığınızdan yaşam alanınıza yayabileceğiniz birkaç damla papatya yağı bu huzur duygusunu sürekli tutmaya fazlasıyla yardımcı olacaktır.

Ihlamur

Lifleriyle dokumacılıkta, çiçekleriyle aromaterapik sağaltım desteğinde kullanılan Ihlamur bitkisi, Boğa insanının mutfağında da vazgeçilmez unsurlardandır. Kök tarçın, elma ve limonun hoş aromasıyla birleşerek lezzetli bir içeceğe dönüşen Ihlamur çiçeği, toksin atıcı özelliğiyle ateş düşürmeye de yardımcı olmaktadır.

Tarçın

 

 

Boğa burcu gerçek bir toprak insanı olduğu için bitkilerle olan ilişkisi de geniş ve etkindir.  Bu derin ilişkide, demliğinden tatlısına sahlebinden parfümüne tarçın aromasını eksik etmeyen Boğa insanı, insanlık tarihinin en eski baharatlarından olan tarçının afrodizyak etkisini içten içe bilmektedir. Venüs’ün ihtişamlı, göz alıcı, parlak çocukları Boğalar, doğru oranda kullanıldığında mucizevi sonuçlar veren tarçının bu küçük sırrını maharetli elleriyle mutfaklarına dahil ederken, bir Boğa insanıyla partnerlik edenler tarçının bu canlandırıcı etkisini de göz ardı etmemelidirler.

Mısır

Mutfak ve yemek konusunda bir estetik uzmanı, deyim yerindeyse bir sanatçı olan Boğa, tam anlamıyla bir gurmedir. Kaliteli olduğu kadar çok yönlü, her konuda faydalı ve doyurucu olabilen bu toprak insanı, beslenme sisteminden de mısır gibi çok yönlü, çok faydalı ve besleyici bir ürünü eksik etmez. Güneşi, sıcağı, toprağı, aile ve çocukları, bolluk ve bereketi temsil eden mısır, Boğa’nın sofrasında hak ettiği saygıyı görür. Size de bu saygın şölen sofrasındaki yerinizi, tatlıya haylice düşkün olan Boğa’nın sofrasına armağan edebileceğiniz bir tatlıyla almak kalır.

Üzüm

Antik ve nostaljik doğasıyla Boğa insanının gönlünü fetheden pirinç ve bakır elementlerinden yapılmış kaplar içerisinde renkli ve çeşitli üzümler, kaliteli şaraplar ve leziz yemeklerle bezenmiş bir zevk sofrası... İşte toprak elementinin yıldızı Boğa’nın bolluk ve keyif tablosu. M.Ö 5000 yıllarına dayanan tarihçesiyle üzüm, nostaljiye, şekere ve görsel estetiğe düşkün Boğalar’ın baş yiyeceklerindendir.

 

KOVA

 

 

 

Kivi

Kova burcu insanı, vücudundaki su ve nem oranına azami ölçüde dikkat göstermelidir. Bu nedenle vitamin ve nem kaynağı Kivi, Kovalar'ın beslenme sisteminde özel bir yere sahip olmalıdır.

A ve C vitaminleri ile potasyum açısından çok zengin bir meyve olan kivi, ayrıca kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller açısından da zengindir. Besleyici değeri yüksek bir besin olan kivinin bir tanesi ile günlük A ve C vitamini ihtiyacı karşılanabilmektedir.

Lif açısından da zengin bir besin olan kivi bağırsakları çalıştırarak sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler. Vücudu ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Nezle ve grip gibi soğuk algınlıklarına iyi gelir. Nefes açıcı etkisi ile astımlılara faydalıdır. Kan basıncını dengeler. Tansiyonu ve kandaki kolesterol oranını düşürür. Karaciğeri çalıştırır ve kanı temizler. Kansızlığa ve mide rahatsızlıklarına iyi gelir, Yaşlanmanın ciltteki belirtilerini azaltır.

Dilimlenmiş kivi cilde konulursa besler ve nemlendirir. Ezilerek suyu çıkartıldıktan sonra püre haline getirilen Kivi yorgun ve yıpranmış ciltlerde maske olarak kullanılabilir.

Armut

 

Sindirim sistemini güçlendiren, hazmı kolaylaştıran Armut'un esas etki alanı böbreklerin düzenli çalışmasına, böbrek taşlarının ve kumunun dökülmesine yardım etmesidir. İdrar söktürücü ve kanı temizleyici özelliğinin yanısıra kansızlığa iyi gelir.Nıkris (gut) ve romatizmada faydalıdır.

Yemeklerden önce yenilmesi tercih edilmesi gereken Armut, mümkünse çekirdekleri ile birlikte yenildiğinde daha faydalıdır. Çekirdeği, aç karına yenirse bağırsak kurtlarını dökmeye de yardımcı olur.  Az kalorili fakat bol lifli ve mineralli bir meyve olan Armut, diyet yapanlar için de faydalıdır. Ferahlık veren bir meyve olduğu için hamilelerin kusmalarını azaltır.

Mürver Ağacı - Mürver Çiçeği

Bu ağacın meyva özü bazı yerlerde şarabı renklendirmekte kullanılır. Bitkinin gövde ve dalları iplik makarası yapımında kullanılmaktadır. Çiçek ve yaş yaprakları yardımıyla, idrar ve balgam söktürücü özelliklerinden, yanısıra terletici özelliği ile ateş düşürme özelliklerinden faydalanılabilir. Gövde kabukları ve yapraklarıyla cilde dıştan uygulanarak yara iyileştirici niteliği de değerlendirilebilir.

KOÇ

Sardunya

Kış'a dayanıklı bir bitkidir Sardunya. Koç’un zorlu koşullar karşısında dayanıklı ve güçlü duruşunu başarıyla temsil eder. Pembe ve kırmızı tonlarındaki çiçekleri, ateş elementi Koçların yaratıcı, neşeli ve her koşulda capcanlı yaşam enerjisiyle dolu olduğunu anlatır gibidir. Ekilen küçük bir parçadan büyüyebilen bu güçlü bitki, hassas sezgilerini takip edip başarıya ulaşan Koç’un başarı sırrının sezgide saklı olduğunu hatırlatır.

Zambak

Lilyum cinsinden soğan ile üreyen bu çiçekli mevsimlik bitkinin Zambakgiller familyasında bu cinse ait 110 türü vardır. Bitkinin türlerindeki bu çeşitlilik, bireyler ve topluluklarla kolayca iletişim kurabilen zeki Koç’un iletişim becerisini ve tohumlama, yaratma yetisini tek başına anlatmaya yeterlidir. Farklı renk ve biçimlerde rastlayabildiğimiz zambak türleri, Koçlar’ın renkli kişiliğiyle eşleşir.

Şerbetçiotu

Mayaotu olarak da bilinen şerbetçi otu, zodyak’ın bu ilk burcunun yaratıcı, temel atıcı, öncü özelliklerini taşır. İnce ve sert gövdesi, Koçlar’ın güçlü ve dayanıklı beden tiplerine uyum sağlar. Şerbetçiotu’nun toksin atıcı etkisi, neşesi ve yaşam gücüyle ruhunuzu ısıtan, dertlerden ve üzüntülerden sıyrılmanıza öncülük eden Koç’un iyi bir şifacı olduğuna da işaret etmektedir.

Kırmızı Biber

Yemeklere acısıyla tat katan kırmızı biber, ateş elementi Koç’un yakıcı lezizliğini en başarılı biçimiyle anlatan bitkidir. Güneşte kaldıkça kızaran bu bitki, yaşam tecrübeleriyle olgunlaşan ve kendi özgün tadına ulaşan Koç’un  yaşam içerisinde geçireceği zorlu dönemlerde sabretmesi gerekliliğine işaret eder.

Kapari

Devedikeni olarak da tanıdığımız Kapari, güneşli ve sıcak bölgelerde kendiliğinden yetişir. Sıcak kişiliğiyle, kendisi gibi sıcak ortamlara kolayca uyum sağlayan ve gelişen Koçlar’ın damak tatlarına fazlasıyla uyan Kapari, toksin atıcı ve idrar söktürücü özelliğiyle dikkat çekmektedir.

Köknar

Hep en iyi ve birinci olmayı arzulayan hırslı Koç için Göknar ya da yaygın ismiyle Köknar, her mevsim ve koşulda tek başına ayakta kalabilme özelliğiyle güçlü bir ilham kaynağıdır. Nemli, kumlu veya killi topraklarda çok daha kolay gelişen bu çamgil, toprak grubu burçlarıyla kolayca uyum sağlayan ve onların sıcak, bonkör vericiliğiyle beslenip gelişen Koç’ların huzurlu aile hayatını da bu elementin temsilcileriyle yakalayacağına işaret etmektedir.

Hanımeli

Hoş kokulu ve zarif hanımeli, kaliteli yaşam standartlarından ve şık jestler yapmaktan keyif alan Koç insanı için ideal bir nektar bitkisidir. Hoş kokusu ile tazelik hissi veren Hanımeli’nin Koç insanının bahçesinde veya yaşam alanında yer alması, bu burcun canlandırıcı, coşku verici karakter özelliğini de güçlendirecektir.

Soğan-Sarımsak


Soğanlı bitkilerin başında gelen bahçe soğanı Allium ve soğanlı bitkilerin en meşhuru Allium Sativum yani Sarımsak, Koçlar’ın tohum atma, başlangıç olma özelliğini güçlü bir biçimde vurgulayan iki bitki türüdür. Soğanlı bitkilerin gerçek cevherlerinin toprak altında olması gibi Koç insanlarının da gerçek cevherleri derinlerde saklıdır. Aceleci ve sabırsız Koç, yüreğinin derinlerinde kendi değerlerini keşfetme arzusunu saklar. Bu nedenle, yaşam tarlasında verimli ürünler hasat etmek için gereken sabrı gösterir ve emek harcarsa hedeflediği gerçek başarıyı yakalayacak, bu başarının lezzetine uzun süreli olarak varacaktır.

 

OĞLAK

Ayva

Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır.

Tansiyon, hazım, karaciğer ve kalp problemleriyle karşılaşma olasılığı yüksek olan toprak grubu burcu Oğlak için Ayva, beslenme sisteminin vazgeçilmez parçalarından biri olmalıdır. Reçel formuyla da kullanılabilen ayvanın tatlı yapımında da önemli bir malzeme olduğunu unutmayın.

Horozibiği

Akçaotu olarak da bilinen Horozibiği, zeytin ve tuz ile beraber dövülerek zamk kıvamına getirilip ilaç yapımında kullanılır. Göğüs, bronşit ve dalak rahatsızlıklarının tedavisinde faydalanılan bu bitki, çeşitli kültürlerde haşlanarak veya kavrularak ana yemek biçiminde de kullanılmaktadır.

Kenevir

İnsanlık tarihinin en eski bitkisel ham madde kaynağı olan, saplarında bulunan lifler iplik, dokuma ve kumaş yapımında, hamurlu kısmı ise kâğıt yapımında kullanılan bir bitki türü olan Kenevir,romatizma tedavisinde ve ağrı kesici özelliğiyle ilaç yapımında kullanılmaktadır.

 

TERAZİ



Böğürtlen

 

Sağlığa ve güzelliğe düşkün Terazi, böğürtlenden kolay kolay vazgeçmemelidir. Geniş kullanım alanı olan böğürtlen için bir kaç pratik tavsiye isterseniz : İnsan sağlığında önemli rolleri olan Böğürtlen, yaşlılıktan kaynaklanan hafıza kayıplarını önler, ishallerde çok faydalıdır, kaynatılmış yapraklarından elde edilen çayı ağız yaralarına iyi gelir. Ayak yorgunlukları için kök ve sürgünlerinin kaynatıldığı suyun ayakbanyosuna eklenmesi mucizevi sonuçlar yaratacaktır. Ayrıca Böğürtlen çiçekleri, 50 grama bir 1 litre su ölçüsü ile kaynatılarak iyi bir güzellik losyonu olarak da kullanılabilir.

Çilek

Kolesterolü düşüren,damar tıkanıklığını önleyen Çilek aynı zamanda çok iyi bir antioksidandır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Kansere karşı koruyucudur. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasına çok faydalıdır. Bağırsak kurtlarını döker, idrar söktürür ve vücuttaki zararlı maddeleri vücuttan uzaklaştırır. Kanı temizler. Diş etlerini güçlendirir ve ağız kokusunu giderir. Sakinleştirici etkisi ile tansiyonu düşürür ve stresi azaltır. Ateşi düşürmekte de kullanılabilen Çilek, romatizma ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir. Cildi nemlendirir, tazelik ve güzellik verir.
Yapraklarından meyvesine pek çok farklı biçimlerde kullanılabilen Çilek, sihirli formülleriyle reçellerin de vazgeçilmezidir. Bu çok leziz ve neşeli meyvayı bir pastanın içinde ya da büyük bir cam kasede Terazi insanına sunarak pek çok konuda ikna olmasını sağlayabilirsiniz!

Muz

 

Kalbe ve kas sistemine, ishale, yorgunluğa birebir olan Muz, lifleriyle de gemi halatı, kumaş ve aksesuar yapımında kullanılıyor. Yeşilken pişirilerek de yenilebilen muz, afrodizyak etkisiyle de tercih edilen bir meyva. Sinir, kas ve hormonları dengeleyerek sağaltıma yardımcı olan bu aromatik meyvanın, zodyak'ın dengeleyici burcu Terazi'nin favorisi olmasına şaşırmamak gerek!

 

YAY



Karanfil

 

Dört mevsim yeşil kalabilen Karanfil Ağacı'nın tohumları, M.Ö 3. yüzyıldan beri ağız kokusunu gidermekte kullanılıyor. Keskin aroması ve buruk lezzetiyle, tatlılarımızın, içeceklerimizin vazgeçilmezi olan tarçın, kozmetik sektöründe de hak ettiği ilgi ve talebi görmekte. Diş ve diş eti ağrılarının dindirilmesinde de kullanılan karanfilin kalitesini test etmek ise oldukça kolay. Kaliteli karanfil suya atılınca ya dibe iner ya da suda dikey şekilde asılı kalır. Kalitesi düşük karanfil ise, su üzerinde yatay bir biçimde yüzer.



Dut

Yay burcu insanını tarif etmek için söylenebilecek söz 'ben görüyorum'dur. Onlarca gözün bir arada durduğu Dut, Yay insanını sembolize etmek için idealdir. Farklı renk ve aromalardaki dut türleri, herşeyi farklı yönleriyle görebilen Yayların enginliğine ve lezizliğine örnek teşkil eder.

Kurutulmuş ya da taze, bütün ya da özü çıkarılarak pek çok biçimde mutfaklarımızdaki yerini alan Dut, ipek yapımında kullanılan ipek böceğinin ana besin kaynağı olarak da fayda sağlamaktadır.

Frenk Üzümü



Geleneksel Çin Tıbbında 50 temel bitkiden biri olan Frenk üzümü, kanser hücrelerinin ilaçlara direncini kırmak, karaciğer hücrelerini hızla yenilemek ve karaciğer rahatsızlıklarında destekleyici olmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek gibi çok önemli etkilere sahip. Çok hassas, dikkatli ve profesyonel danışmanlık alınarak kullanılması gereken Frenk Üzümü, hoş aromasıyla keyifli bir meyve ve içecek olarak mutfaklarımızdaki yerini almaktadır.

Pancar



Yaprakları yemeklerde, sap ve kökleri turşu, salata, çorba, dolma ve tatlılarda kullanılan pancarın anavatanı Akdeniz ülkeleri, özellikle de Anadolu ve Kafkasya'dır. Ispanakgiller ailesinden gelen bu sebzenin tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Bir rivayete göre milattan sekiz asır önce Babil kralı Maradach Balladı'ın sebze bahçesinde yetiştirilmiş. Pancarın hayvanlar için yem pancarı ve şeker pancarı da dahil olmak üzere 15 türü bulunuyor.

 

YENGEÇ

Yabangülü



Yengeçlerin öğrenmesi gereken hayat derslerinin başında kabuğundan sıyrılmak, açılabilmek, güvenmek ve  riske girmek gelir. Yaban Gülü 'nün korkusuzca açan yaprakları Yengeç insanına bu konularda ilham verecektir. Hoş kokusuyla huzuru, birbirinden alımlı renkleriyle güzelliği ve özgür formuyla yeniliği aşılayan bu çarpıcı çiçeğe yaşam alanınızda yer açın!

Kahkaha Çiçeği




Akşam sefası olarak tanıdığımız bu çiçek, içine kapanık, duygusal Yengeç'in gün aydınlığına tercih etmesi gibi tercih eder akşam alacasını her şeyin ayan beyan göründüğü saatlere. Rüzgarda açılmasın diye eteğini toplayan hanımefendi gibi kapatır yapraklarını gündüz.Taa ki Beklediği loş ışık gelene kadar.

Adaçayı



Üst solunum yollarının rahatlatılmasında, toksinlerin atılmasında kullanılan adaçayının Salvia pratensis (çayır adaçayı) denilen türünden elma yağı ya da acı elma yağı elde edildiğini, bu yağ ile başta kesikler olmak üzere pekçok üst deri yaralanmasının hızla tedavi edildiğini biliyor muydunuz? Peki ya bir fincan adaçayına atılmış bir dilim limonla süslenen bir sohbetin, pekçok Yengeç'in gizemli dünyasının kapılarını aralayabileceğini?

Lotus



Ezoterik öğretilerde ruhsal olgunluğun, derinliğin ve gelişkinliğin sembolü olan Lotus aynı zamanda çok yönlü bir şifalı bitkidir. 1990’lı yıllarda yapılan bilimsel bir çok araştırma,çiçeğin kökü çekirdeği ve genç yapraklarından elde edilen özün insan bünyesinde ateş düsürücü özelliğinin yansıra kan şekerini düzenleyici ve  metobolizma hızlandırıcı özelliğini de ortaya çikarmıştır.

Ayrıca bitkinin genç çekirdeklerinin sıkılması ile elde edilen özüt tavsiye edildiği şekilde kullanıldığında sindirim sistemindeki düzensizlikleri ve kabızı ortadan kaldırır. antioxidan ozelliğe sahip olan Lotus'u tütsü formunda da bulabilir ve yaşam alanınızı hoş aromatik bir kokuyla doldurabilirsiniz.

 

İKİZLER



Nergis

Hava grubunun zeka ve iletişim burcu İkizler, adını Yunan Mitolojisinin Narcissus’undan alan Nergis çiçeğiyle sembolize edilir. Hoş kokusu, sade ama görkemli tasarımı ve birşeyler anlatmak ister gibi dışa doğru açılmış yapraklarıyla İkizler insanının karakteristik özelliklerini bir arada görebileceğiniz Nergis’e biraz daha dikkatli bakarsanız İkizler’in uzun kol ve bacak yapısını, solgun yüzünü ve derin gözlerini kolaylıkla ayırt edebilirsiniz.

Orkide



Soğuk kış günlerinin sıcacık ve lezzetli içeceği Sahlep’in Orchidaceae (orkideler) ailesinin birçok türünün toprakaltı yumrularından elde edildiğini biliyor muydunuz? Aşkın ve tutkunun sembolü bu bitki, sıcak ve aşk dolu İkizler’in de çok sevdiği bir bitkidir. Bir İkizler kadınına vereceğiniz özel bir orkide, bir kucak dolusu gülden çok daha etkili olacaktır!

Lavanta



Anneannelerimizin, babaannelerimizin dolaplarının mis kokularının sırlarının küçük lavanta torbaları olduğunu bilirsiniz. Peki ya aromaterapinin doğuşunun bu güzel kokulu bitkiye dayandığını biliyor muydunuz? Aromaterapinin kurucusu Mösyö Gattefosse'in bu şifalı bitkinin cilt üzerinde iyileştirici gücüne tesadüfen şahit olmasıyla 1900'lerin başında aromaterapi keşfedilmiştir.Gattefosse dalgınlık sonucu elini ağır şekilde yakar ve can acısıyla yanık elini ilk bulduğu kaba daldırır. Kabın içinde lavanta yağı bulunmaktadır. Elinin yanık acısının ve sonra yanığın hızla iyileştiğini gören Gattefosse bu keşfiyle yağların şifalı gücünü keşfeder, bu bilim dalına da ' aromaterapi' adını verir.

 

 

BİTKİLERİN DİLİ VE MİSTİK İNANÇLAR

ACI NANE “Peppermint”
Acı nane yağının kokusundan sıçanlar nefret ederler, bu nedenle bitki bu amaçla kullanıldı. Bitkinin küçük menekşe renkli çiçekleri, narin uzun yaprakların arasında açar, yaydığı mentol kokusu nedeniyle çay, çikolata ve diş macunu üretiminde kullanılır. Ayrıca uykusuzluk sorununa da iyi geldiği düşünülmektedir.

ADAÇAYI “Sage”
Genelde şans bitkisidir. Ardarda sekiz sabah yenilirse, sıtmaya iyi geldiğine, astımı tedavi ettiğine inanılırdı. Kurutulmuş adaçayı, pipoya konulur içilirdi, taze yaprakları diş temizliğinde kullanılırdı. Adaçayının çeşitli renkleri vardır, baharatlı hoş kokulu mor çiçekler açar. Bitkinin adı Latin kökenli “kurtarıcı” anlamına gelir. Adaçayı, boğaz hastalıklarına, dişeti hastalıklarına, tifoya, yüksek ateşe ve kızamığa iyi gelir, ayrıca sayısız rahatsızlığa karşı da etkin olduğu kabullenilmektedir.

ADAMOTU “Mandrake”
Kıskançlığın ama yanısıra da kısırlığın bitkisidir. Çok eskiden afrodizyak olarak kullanıldı; ayrıca anestezik etkileri bulunmaktadır. Eğer bir tarlada ikiz olarak bulunursa, şeytani bir etkiden korkulur, söküldüğünde çığlıklar attığına inanılırdı. Bu ses bitkinin ölümü demekti. Ayrıca çevredeki et yiyen aç hayvanların yakalanması için özellikle ekilirdi.

BAHAR ÇİÇEKLERİ “Blossoms”
Tüm zamanlarda zamansız açan çiçeklerin kötü şans getireceği kabul edilmiştir. Özellikle çok sert geçen kışlarda çiçekler açarsa hastalıkların ve ölümün geleceğine inanılırdı. Geç açan Noel çiçekleri kısa zaman içinde hastalık ve ölüm demekti.

BAHÇE NANESİ “Spearmint”
El çatlaklarına iyi gelir, sivri uçlu lila renkli çiçeklerini yaz aylarında açar. Antik Yunan Mitolojisi’nde yeri vardır; “Mentha” bitkiye dönüştürülmüş ve “Mint” adını almış bir su perisidir (Nymph).

BAKLA “Broad Bean”
Baklanın ölülerin ruhuna sahip olmaya yaradığına inanılırdı; ayna zamanda da bakla çiçeği kazalara karşı bir önlemdi. Artık yıllarda baklanın karmakarışık büyüyeceği, kahinler ve şamanlar için baklanın şekli hayaletlerle ilgiliydi ve kahinler bakla ile geleceği görürlerdi. Bakla, eğer evin çevresine serpilirse 12 ay boyunca evi korurdu. Eski bir Avrupa geleneğinde, farklı yetiştirilen üç adet bakla tanesi, bir yaz gecesinde saklanır vebulma oyunun oynanırdı. Dokunulmamış bakla iyi sağlığa, soyulmuş bakla tanesi iyi ve zengin bir yaşama, soyulan baklanın üçüncü tanesi dolu doluysa yani tombulsa güçlülüğe işaretti.

BEZELYE “Pea”
Yine benzer bir gelenek; bezelyenin içinde tek bir tane çıkarsa işler iyi gitmeyebilir ama dokuz tane varsa durum iyidir, fakat bir tanesini sağ omuzunuzun üzerinden arkanıza atmayı sakın unutmayın.

BİBERİYE “Rosemary”
Biberiye bolluğun simgesidir; ev kadınları mutfakta iyi bir tadlandırıcıdır, aynı zamanda biberiye eski çağlarda ölüleri anmak için kullanılıyordu, yaprakları cenazelerde serpilirdi. Biberiye, Akdeniz ve Avrupa’da yetişen aromatik, iğne yapraklı (mavi-yeşil, gümüş ve altın renkli olabilir), mavi, beyaz ve pembe çiçekli bir bitkidir. Biberiye, ılımlı kışların, uzayan baharın da simgesiydi.

BÖĞÜRTLEN “Blackberrie”
Böğürtlenin romatizma, ateş, öksürük gibi hastalıkları yatıştırdığına hep inanılmıştır ama buna karşın eski Fransa ve İngiltere’de böğürtlen, şeytanla ilişkilendirilirdi. Fransızlar’a göre bu meyve, şeytanın ağzından çıkmıştı. İngiltere’de uğursuzluğa karşı böğürtlen, özellikle Başmelek Cebrail’in günü kabul edilen 11 Ekim’de toplanırdı, o günde şeytanın böğürtlen çalılıklarının içine düşeceğine, dikenlerden yaralanarak lanetinden vazgeçmek zorunda kalacağına inanılırdı.

CİVANPERÇEMİ “Yarrow”
Orta Çağ’da büyücülerin “Şeytanın Oyuncağı-ısırganı” adını verdikleri bitki. Doğaüstü güçleri sağladığına inanılıyordu. İsveç kökenlidir ve bira üretiminde kullanılır. Uzun ömürlü, koyu yeşil tüylü yapraklı, yaz aylarında açan salkım halinde soluk lila ve beyaz renkli çiçekleri vardır, ezildiği zaman hoş bir aroma yayar. Troya Savaşı’nda Achilles tarafından yaraları sağıltmak için kullanılmıştır. Günümüzde yara izlerini yok etmek ve dokuları gençleştirmek için kullanılmaktadır.

ÇAM KOZALAĞI “Pine Cone”
Eski yüzyılllarda kozalaklar hava tahminleri için kullanıldı. Kozalak açıksa, hava iyi olacak kapalıysa bozacak anlamına geliyordu.

ÇUHA ÇİÇEĞİ “Primrose”
Bir kış çiçeğidir ve evlere alınması hoş karşılanmıyor, ölüm anlamına geliyordu. Tarlalardan en az 13 demet çuha çiçeği toplanmalıydı, aksi halde tavuklar zarar görebilirdi. Gal folklöründe Haziran’dan evvel çuha çiçeğinin açması iyi değildir, bunlara karşın kötü ruhlar bu çiçeği sevmezler uzaklaşırlardı, bir dönem uykusuzluğa karşı ilaç olarak kullanılmıştı.

DEFNE “Bay”
Defne yaprakları, Eski Roma’da kahramanların veya zafer kazanan kumandanların başlarına çelenk yapılarak konulurdu. Defne eğer gölgede yavaş yavaş kurutulur ve kapalı bir yerde iyi saklanırsa tüm pişirimlerde kullanılabilir. Defne parlak ve düz yapraklarını dökmeyen bir bitkidir, küçük krem-beyaz rengi çiçekleri yaz aylarının ortalarında açar.

DEREOTU “Dill”
Orta Çağlar’da büyücülükte ve büyü ilaçlarının yapımında kullanılırdı, buna karşın yatmadan önce çay olarak kaynatılırsa iyi bir uyku uyumak için yararlıdır. Tüylü yeşil yaprakları ve ince sarı çiçekleri vardır ve solunum kolaylaştırıcıdır.

DİKENLİ ÇALI “Bramble Bushe”
Eski dünyada, çalılardan yapılan kemerlerin altından geçildiğinde, hastalıkların uzaklaşacağına inanılırdı. Çalılarda oluşan yaban böğürtlenleri yenirse çıbanlara, romatizmaya, deri lekelerine, öksürüğe iyi geldiği kabul edilirdi.

DÜĞÜN ÇİÇEĞİ “Buttercup”
Geleneklere göre çenesinin altında düğün çiçeği tutan çocuğun, gelecekte yıldızı parlayacaktır. Düğün çiçeği aynı zamanda da tereyağ sevmeyen çocukların yanına konurdu.

EŞEK MARULU “Sow Thistle”
Büyülere karşı güçlü bir koruyucudur, yakaya takılırsa dayanıklılık verir ve yorgunluğu engeller. Suda kaynatılırsa, göz banyosu yapılabilir.

FASULYE “Bean”
Özellikle Uzak Doğu’da uzak geçmişte, birçok ülkede şeytanların kızgınlığını yatıştırmak için yerlere fasulye serpilirdi, aynı inanç ölüm ve ölülerin ruhları için de geçerliydi. Eski İngiltere’de eğer bir avuç fasulye, yeşil yerine beyazlaşırsa ölümle bağlantı kurulurdu. Güneydoğu Asya’da ise, böbrek biçimli fasulyelerin iyi bir ürün için kesinlikle 3 Mayıs tarihinde toplanmasına özen gösterilmektedir.

FESLEĞEN “Basil”
2000 yıldan beri kullanılmaktadır. Fesleğen aşkın simgesidir. Geçmişte genç kızlar, pencerelerinin dışına fesleğen yaprakları koyduklarında, bir talip aradıklarını duyurmuş olurlardı. İngiltere’de Tudor’lar döneminde, çiftçilerin eşleri evlerine gelen ziyaretçilerine küçük kaplar içinde fesleğen hediye ederlerdi. Aynı şeyi bir kadını seven erkek, aşkını ilan etmek için yapardı. Fesleğenin büyük yeşil yaprakları ve küçük beyaz çiçekleri vardır; başağrılarında derin derin koklanması önerilirmektedir.

FRENK MAYDANOZU “Chervil”
Kutsal Salı gününde ve Paskalya’dan önceki 40 günlük “Büyük Perhiz” döneminde yeni yaşamın ve yeniden doğmanın simgesi olduğuna inanılırdı. Kanın ve derinin temizlenmesinde etkindir. Soluk yeşil yaprakları, küçük beyaz çiçekleri vardır.

GÜL “Rose”
Çok çeşitli inançların konusu olan gülün yaprakları, yere rasgele dökülürse iyiye işaret değildir, eğer yerdeki yapraklar toplanmazsa bir ölüm olacak demektir. Eğer sonbaharda güller açarsa gelecek yıl şanssız olunacaktır, yanısıra gülün tüm kötü ruhları kovduğuna inanılıyordu. Gül elbette ki, aşkın simgesidir ve kehanette de kullanılıyordu. Güllerin beyaz kağıtlara sarılması eski bir gelenektir, bu buketler yılbaşına kadar saklanır, bozulmayan gülleri bekar genç kızlar yakalarına iliştirirlerdi, beğenen erkek hayranlığını belirtirse kızın gelecekteki kocası olacaktı.

HANIMELİ “Honeysuckle”
Yakın bir zamanda gerçekleşecek olan bir evliliğin simgesidir, bir başka inanca göre bir dişinin yatak odasına konacak olan olan hanımelleri erotik rüyalar gördürecektir.

HATMİ ÇİÇEĞİ “Marshmallow”
Genelde bir karışım bitkisidir; yüksek ateşe karşı yararlıdır. Kilise tarafından önerilmiştir. Özsuyu, ellerdeki lekelere iyi gelir.

HAVUÇ “Carrot”
Havuçun görmeyi keskinleştirdiğine, göz sağlığına iyi geldiğine her çağda hep inanılmıştır. Örneğin II. Dünya Savaşı’nda İngiliz pilotlarına özel havuç dieti uygulandı ama günümüzde bu inancın yanlış olduğu anlaşılmıştır. Haşlanmış olarak bol miktarda yenen havuç astıma ve özellikle de bronşlara iyi geldiği belirlenmiştir, ayrıca afrodizyak olarak da bilinir.

HER TÜR YAPRAK “Leaf”
Meşe ve dişbudak yaprakları yaz havasının işaretidir. Eğer iyi bir yağmur isteniyorsa, dişbudak, az yağmur isteniyorsa meşe yapraklarına bakılır. Yapraklar hışırdıyorsa ve ters dönmüşlerse yağmur gelecektir. Sonbahardan önce bu yaprakların çok fazla dökülmesi iyi değildir, evin şansı da kuruyabilir. Düşen herhangi bir ağaç yaprağını havada yakalamak, o kış soğukalgınlığına yakalanmama demektir.

HERCAİ MENEKŞE “Pansie”
Eğer yağmur yağarken menekşe toplanırsa, yağmur iki kat artmış olarak geri dönecektir.

HİNDİBA “Chicory”
Eskiden bu bitkinin insanı görünmez yaptığı ve kilitli sandıkları açtığı sanılırdı. Ama Hindiba’nınbu gücü sadece kutsal St. James Günü’nde (25 Temmuz) geçerliydi. Eğer bitkinin yaprakları altın bir bıçak ile kesilirse, kilitler açılabilir, engeller kalkabilirdi ama bu iş yapılırken konuşmamak şarttı aksi halde ani ölüm gelebilirdi. İlk Amerika göçmenleri ve petrol arayıcıları iyi şans için yanlarında bir parça hindiba taşırlardı.

HİNDİSTAN CEVİZİ KÜÇÜK “Nutmeg”
Eğer kişi üzerinde taşırsa, iyi şans getirir, çıbanlara ve romatizmaya yararlı kabul edilir.

HODAN “Borage”
Hodan, canlandırıcı yani hipokondriaktır, cesaret verdiğine inanılırdı. Haçlılar, söylentilere göre bitkinin suyunu şarapla karıştırıp savaştan önce içerler, güçlerinin artmasını ve ruhlarının yücelmesini beklerlerdi. İnci yeşil dalları, pembe yıldız şeklindeki çiçekleriyle yaz aylarında çok güzel bitkidir, tadı hoştur ve salatalığa benzer, ıspanaklı yumurta gibi ıspanak yerine kullanılabilir. Soğuk algınlıklarında, öksürük ve bronşitlerde, romatizmada etkilidir, isiliklere de iyi gelir, bol miktarda C vitamini içermektedir.

ISIRGAN “Nettle”
Çok eski dönemlerden beri yararlı bir bitki olarak bilinmiştir. Bir demet ısırgan cepte taşınırsa, yıldırım çarpmasına karşı korunulurdu. Hastalıklarda ve salgınlarda bitkinin kökü ilaç olarak kullanılması için söküldüğünde törün yapılır ve hastanın veya hastaların adı okunurdu.

İNCEOTU “Woodruff”
Orta Çağlar’da inceotu yaralara ve kesiklere karşı kullanılırdı. Kokusunun böcekleri kaçırdığına inanılır.Yaz aylarında açan küçük beyaz çiçekleri, uzun dar yaprakları vardır.

İTÜZÜMÜ “Nightshade”
Avrupa kökenli zehirli bir bitki. Yaban halinde halusinatif yani hayal gördürücüdür. Belladonna adı da verilir veya bu adlı bir türevi medyumlar tarafından doğaüstü ilişkilere geçmek amacıyla kullanılır. Bir diğer inanca göre bu bitkiden yapılan özel bir karışımı cadılar vücutlarına ovalayarak sürerler ve uçmak için kullanırlar.
JAPONGÜLÜ (KAMELYA TÜRÜ) “Japonica berrie”
İngiliz folklöründe “Yasak Meyve” adıyla tanınır ve inanca göre Japongülünün aslı cennetteki şeytanın gözüdür. Bazen reçeli yapılır ama yendiğinde sonuçlarına dikkat edilmelidir.

KADİFE ÇİÇEĞİ “Marigold”
Batı İngiltere’de “Sarhoşotu” olarak bilinir. Eğer toplanıp uzun bir süre seyredilirse sarhoş ettiği kabul edilir. Galler’de iyi havaya işarettir, aşk büyülerinde kulanılır, düğün çelenk ve buketlerine konur. Arı sokmalarında acıyı hafiflettiği düşünülmektedir.

KARA HİNDİBA ÇİÇEĞİ “Dandelion”
İngiliz folklöründe, bu çiçek aşkın habercisidir, buna karşın birçok bahçıvan bu çiçekten hoşlanmaz. Genç kızlar çiçeğin tohumlarını yere serperler ve kaç yıl sonra evleneceklerini öğrenmek isterlerdi.

KARA PELİN “Southernwood”
Aşk olaylarının bir diğer simge bitkisi; hem kötü ruhlara karşı koruyucu, hem de antiseptik olarak kullanıldı. Limon kokulu yeşil tüylü yaprakları ve küçük sarı çiçekleri vardır; saç toniği olarak kelliğe karşı da kullanılmıştır.

KARAMAN KİMYONU “Caraway”
Bu bitkinin dallarının, değerli eşyaları hırsızlardan korumak için yararlı olduğu kabul edilirdi. İnanca göre eve hırsız girdiğinde, dallarla karşılaşacak ve donup kalacak ve böylece yakalanacaktır. Öte yandan bu bitkiyi kadınlar kocalarının kendilerini aldatıp aldatmadıklarını öğrenmek için kullanırlardı, zanlı kocanın ya cebine ya da yemeğine bir tutam kimyon konurdu.

KARDELEN “Snowdrop”
Güzelliğine karşın ölümü simgeler. Öte yandan saflığı da simgeler, eve getirilirse birisi hastalanacak ve ölecektir.

KEDİ NANESİ “Catmint”
Kedi nanesinden yapılan peltenin, karabasanlara iyi geldiğine inanılır. Ayrıca şaraba lezzet vermek için kullanılır. Gri-yeşil yaprakları, pembe, beyaz ya da lila çiçekleri vardır, yaz aylarında yetişir. Bazı kedileri etkilediği görüldüğü için Kediotu adı verilmiştir.

KEDİOTU “Valerian”
Masallara konu olan ünlü fare kovucu bitki. Fareler ve kediler bu bitkinin etkisi altında inanılmaz ama insanlara karşı cinsel eğilimlere girerler.

KEKİK “Thyme”
Genelde mezarlıklarda da yetişen bir bitki olduğu için ölümle ilişkisi olduğu sanılırdı. Akdeniz kökenli bu bitki çok güçlü kokusuyla tanınır, yaz aylarında leylak rengi küçük çiçekler açar. Kekik yağı değerlidir, hem tıbbi amaçlarla hem de mutfakta kullanılır. Yağ, romatizmaya, cüzzama ve öksürüğe iyi gelir, çaya katılırsa ateş düşürür. Romalılar kekik yağını depresyonlarda kullanırlardı, 16. Yüzyıl’da kekik yağı siyatik ve baş ağrılarına karşı kullanıldı. Kekik aynı zamanda da dezenfektandır.

KENEVİR/KENDİR “Hemp”
Geleneksel olarak kenevir verimsiz topraklara neden olur, kadınlar bu bitkinin kendilerini kısır yapacağına inanırlar; hala da boşanmalarda bir simgedir. İngiltere, Devon yöresinde Sevgililer Günü’nde bekar genç bir kızın kenevir çelengi takarak bir kilisenin önünde, geceyarısını yarım saat geçerse, evleneceği erkeği arkasında göreceğine inanılır. O zaman kız kenevir çelengini yere serpecek ve erkek tırmıklayarak tohumları dağıtarak, yetişmelerini bekleyecektir.

KİŞNİŞOTU “Coriander”
Eski Çin’in ölümsüzlük otu, Anglo-Saxon’lar kişnişotunu çatlak derileri tedave amacıyla kullanıyorlardı. Peru’da b bitkiden sabun yapılır, maydonoza benzer düz yaprakları ve küçük pembe-beyaz çiçekleri vardır.

KOYUNGÖZÜ (KASIMPATI TÜRÜ) “Feverfew”
Evin yakınında yetiştirilmesi felaketleri uzaklaştırır ve kavgaları engeller. Dantel gibi sarı veya yeşil yaprakları, aromatik sarı ve beyaz çiçekleri vardır, yaz aylarında yetişir, arılar bu çiçekten hiç hoşlanmazlar. Dallarından yapılan bileklikler takılırsa, ağrıları azalttığı kabul edilmektedir.

KUZGUNOTU (EĞRELTİ OTU TÜRÜ) “Fern”
İngiltere’de “Şeytan Fırçası” adıyla bilinirdi, kurutulmuş eğrelti otları evleri yıldırım ve fırtınadan korunmak için ev kapılarına asılırdı. Eğer bu ot yakılır veya kesilirse, şiddetli yağmur yağabilirdi. Bazı inançlarda da eğrelti otunun büyüsel güçler kazandırdığı ve hatta görünmezlik sağladığına raslanır. Buna karşın, bu out toplamak iyi değildir çünkü kötü şans verebilir, yolculukta yol kaybettirebilir. Yeni yetişen eğrelti otunun döğülmüş tohumları suyla karıştırılıp içilirse mide ağrılarını azaltabilir.

LAHANA “Cabbage”
Lahan iyi şansın simgesidir, eğer tarlada iki tane yanyana bulunursa yani bir kökten iki tane lahana yetiştiyse şans iki kat artacaktır.

LEYLAK “Lilac”
Leylak kötü olayların ve şanssızlığın habercisidir; bu nedenle, “Uyutucu kokulu çiçek” adıyla da anılır. Beyaz leylaklar daha kötüdür ve eve hastalık getirirler. Tek olumlu istisna nadir bulunan beş yapraklı leylaktır.

MAYDANOZ “Parsley”
Maydanoz çiğnemek nefesin kokusunu düzeltir diye biliriz ama eskiden maydanoz ölümün ve felaketlerin simgesi bir bitkiydi. Bu bitkiyi yemek yaparken veya sevgilinizle beraberken kesmek çok kötü şans demekti. Maydanozun her türü mutfaklarda normalde vazgeçilmez bir aksesuardır, bir pencere kenarında nemli toprakta ve güneş altında kolayca yetişir. Maydanoz Eski Yunan’da ölümle birleştirilirdi; cenazelerde kullanılır, mezarların üzerine serpilirdi. Ama aynı zamanda da kahramanların veya galiplerin taçlarına hatta araba yarışçılarının atlarının üzerine konulurdu. Bebeklerin maydanoz tarlalarında bulunduklarına, evlenemeyen kızların maydanoz çiğnediklerine inanılırdı. Romalılar, mezarlarına şeytanları kovmak için maydanoz serperlerken, İngiltere’de maydanoz tohumları çocuklara cesaretli olmaları için yedirilirdi.

MELEKOTU “Angelica”
Melekotu, adını Orta Çağ’daki salgın hastalıklarda ortaya çıktığı varsayın melekden veya meleklerden almaktadır. İnanca göre bu melek insanları kötü ruhlardan ve cadılardan almaktadır,bu nedenle de Melekotu’na aynı zamanda da “Kutsal Ruh’un Kökü” adı da verilmiştir. Melekotu iki yılda yaz ortalarında gelişir, parlak yeşil yaprakları, beyaz çiçekleri vardır. Günümüzde kek ve veya tatlı süslemelerinde kullanılmaktadır. Sapları kaynatıldığında mide ekşimelerine iyi gelir, tatlı olan yaprakları ise meyvelerin arasına serpilirse çürümeyi geciktirir.

MENEKŞE “Violet”
Hastalık çiçeği, salgın hastalıkların habercisidir. Boyunlara asılırsa alkolizme iyi geldiği ama kokusunun pireleri çektiği söylenir. Menekşe sonbahar aylarında açar, küçük koyu yeşil yaprakları, çok güzel mor çiçekleri vardır, gölgeyi ve nemli toprağı sever.

MERCANKÖŞK “Marjoram”
Kurutulduğunda veya ekiliken koklandığında çiftçilere iyi şans getirdiğine inanılır. Eğer yaban kekiği ile karıştırılıp, çiftliklerde sütlerin yanına konursa sütün yıldırımlı gecelerde ekşimeyeceği düşünülür. Tatlı kokulu ince yeşil yaprakları ve pembe çiçekleri vardır.

MİNE ÇİÇEĞİ “Vervain”
Geleneksel olarak sellere karşı bir önlem olarak bilinir; Hıristiyan inançlarına göre İsa çarmıha geriliyken adı geçer çünkü Romalı askerler savaşlarda koruyucu olarak kullanıyorlardı. Soluk lila çiçekleri vardır. Mine çiçeğinin büyüsel güçleri ve afrodizyak olduğu kabul edilirdi. Ayinlerde ve büyük operasyonlarında kullanılıyordu.

NANE “Mint”
Arı sokmalarına karşı her çağda kullanıldı. Eski Yunanlılar, vücutlarına ama daha da garibi silahlarına parfüm olarak sürerlerdi. Çelenklere leylaklarla beraber nane yaprakları konur, yemek masaları yemekten önce nane yaprakları ile ovulurdu. Nane tüm mide rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

NERGİS/FULYA/ZERRİN “Daffodil”
Aslı bir ev bir tane negis konmamalıdır çünkü iyi şans getirmez. Demet nergizler mutluluğun simgesidir, Galler’de baharın ilk açan nergisinin eve gelecek 12 ay içinde daha çok altın ve gümüş getireceğine inanılırdı,

ÖKSEOTU “Mistletoe”
Yüzyıllar boyunca ilaç olarak kullanıldı, şifa verici olarak biliniyordu. Asalak bir bitkidir. Eskiden bu bitkinin ölümü yani kuruması halinde sahibinin de öleceğine inanılırdı. Eğer bir meşe ağacının altında yetişirse, Orta Çağ Galya büyücüleri için (Druidler) çok önemli bir işaretti, o meşe ağacına büyük saygı gösterilirdi. Druid, ökseotunun meyvelerini gözlemler ve eğer ağacın üzerinde bulursa, bunun meşe ağacının ruhunun menisi veya spermi olduğu kabul edilirdi. Bu etki veya inancın anlamı, yapılacak olan büyü ya da büyülerde iyi sonuç alınacak demekti. Ökseotu yeni ayın altıncı gününde altın bir orakla, tören yapılarak kesilirdi ve halka dağıtılırdı, böylece tüm yöre kötülüklerden ve yıldırımlardan korunacaktı. Şimdilerde de Noel’de bir ökseotunun altında öpüşmek bu eski pagan inancının kalıntısıdır. Bu bitkinin filizleri aynı zamanda da konukseverliğin simgesi olarak da kabul edilir.

PAPATYA “Daisy”
Genelde yaz şenliklerinin çiçeğidir. Yılın ilk papatyaları şans getirirler, genç erkek çocuklar bu ayda demet demet papatyalar tutarak çabuk büyümeyi beklerler. Genç hayvanlar papatya yerlerse zarar görebilirler. Genç kızlar papatya toplayarak, yapraklarını kopararak sayarlar, böylece sevilip sevilmediklerini öğrenirler ve gözlerinin önüne bir demet papatya koyarak sayarlar, gözlerini örten papatya sayısı kaç yıl sonra evleneceklerini belirler.

PAPAVER (TÜM GELİNCİKGİLLER) “Poppy”
Hastalık alameti olarak kabul edilir. İlginçtir, bu bitkinin eve getirilmesiyle insanların hastalıkları farketmedikleri, körleştiklerine inanılıyordu. Belki de papaverde bulunan narkotik etki buna neden oluyordu. Papaver II. Dünya Savaşı sırasında anı bitkisi olarak sembolize edildi, genç askerlerin ölümleri için anma günlerinde kullanıldı.

PIRASA “Leek”
Galler’de pırasanın savaşta cesaret ve güç vereceğine, yaraları tedavi ettiğine inanılırdı.

PORTAKAL “Orange”
Tüm aşk ilişkilerinde en iyi şans bitkisi. Portakal çiçeği mutlu bir evliliğin simgesidir ve geleneksel olarak portakal verimliliği ifade eder.

REZENE “Fennel”
Bronz yeşili rengindeki tüylü yaprakları olan bu güçlü uzun ömürlü bitki, inançlara göre cesaretin, güçlülüğün ve uzun ömrün simgesidir. Yılanların favori yiyeceğidir, kolay deri değiştirmelerine katkıda bulunur, atlara öksürük için verilir. Orta Çağlar’da yaz gecelerinde ev kapılarına kötü ruhları kovmak için asılırdı. Mutfaklarda çok önemli bir yeri olan bu bitki, balık ve sebze yemeklerinde önemlidir, göz hastalıklarına iyi geldiği ve keskin görüş sağladığı kabul edilir. Yaprakları ve tohumları kaynatılarak yorgun gözleri dinlendirmek için kullanılır.

SARI KANTARON “St. John's Wort”
Bu bitkinin toplandıktan sonra hareket ettiğine inanılırdı. Demetler halinde evlerin kapılarına korunmak amacıyla asılırdı. Paganistik çağlarda, altın renkli çiçekleri nedeniyle Güneş Tanrı’nın simgesiydi; Hıristiyanlıkta, bu özelliği nedeniyle Vaftizci Peygamber Yahya’ya “St. John” adanmıştır.

SARI PAPATYA (Öküzgözü) “Chamomile”
Mide bozukluklarına, hazımsızlığa ve hatta unutkanlığa yararlıdır. Eski Mısır’da Sarı Papatya tanrılara adanmıştı, tıbbi yararın ve şifanın simgesiydi. Bitkinin yağı, günümüzde saçların parlak görünmesi için kullanılır. Soluk yeşil yaprakları, küçük sarı ve beyaz çiçekleri vardır.

SARIMSAK “Garlic”
Tüm kötü güçleri, ruhları ve kötü şansı evlerden kovma bitkisi; bu nedenle hala pencerelere ve kapılara sarımsak demetleri asılır. Fransa’da bugün dahi korunmak amcıyla yaz ayları başında sarımsak kavrulur. Uzak Doğu’da, sarımsağın kayıp ruhları geri getirdiğine inanılır ve tüm dinsel ayinlerde kullanılır. Sarımsak etkin bir afrodizyaktır, 17. Yüzyıl’daki salgınlardan beri enfeksiyonlara karşı antiseptik olarak sarımsak suyu kullanılmaktadır ve I. Dünya Savaşı’nda Fransız ordusunda yaraların temizlenmesinde özellikle kullanılmıştı. Sarımsak, pırasa ve soğanla aynı ailedendir.

SARMAŞIK “Ivy”
Roma Tanrısı Baküs ile ilişkisi olduğu kabul edilir; iyi şans, mutluluk, eğlence ve coşku getirdiğine inanılır. Evlerin dış yüzeylerinde yetiştirilir, kötü şansı engeller ama eğer sarmaşık ölürse maddi sıkıntılar başlayacaktır. Eğer bekar bir erkek, 31 Ekim gecesinde “Halloween” on sarmaşık yaprağı toplayıp, yastığının altına koyup uyursa, evleneceği kızı rüyasında görür. Kadınlar ise göğüslerinin arasına sarmaşık yaprakları koyup “Sarmaşık, sarmaşık seni seviyorum. Seni göğsüme koydum, ilk genç adam benimle konuşsun ve gelecekteki kocam olsun.” diye bir tekerleme söylerler. Kaynatılmış sarmaşık dalı suyunun öksürüğü, alkol sorunlarına iyi geldiği söylenmektedir.

SAZ “Rushe”
Sazın özel bir şifa gücü olduğuna inanılır. Geleneksel olarak tepesi yeşil olan sazların İngiltere’de şans getirdiği düşünülürdü. Orta Çağlar’da kiliselerin zeminlerine sayılır, koruyucu bir gücü olduğuna inanılırdı.

SERT KABUKLU YEMİŞLER “Nuts”
Fındık, doğrudan evlilikle ilgilidir; bir sepet fındık evlilikten önce gelin tarafından kiliseye götürülüp bırakılır evlilik ve düğün için iyi şans dilenirdi. Bugün aynı amaçla pirinç kullanılmakta. Tarlalarda çok fazla fındık ve cevizin yetişmesi o yıl çok sayıda doğum olacağının sembolüydü. İkiz içli fındık şans demekti, birisi yenir, ötekisi sol omuz üzerinden arkaya atılarak şans garantilenirdi.

SOĞAN “Onion”
Odaya soğan asmak inanca göre felaketleri uzaklaştırırdı ama bugün modern bilim soğanın kesilip açıp bırakılması halinde mikropları çektiğini kabu ediyor. Eskiden yastığın altına konan bir soğan sayesinde sevgilinin rüyada görüldüğüne, ayrılmış çiftleri barıştırdığına ve yuvaya mutluluk getirdiğine inanılırdı. Soğan filizi güçlü bir aşkın simgesiydi, hasta organların üzerine soğan konur veya bağlanırdı.

SOLUCANOTU “Tansy”
Adının Yunanca kökeni “ölümsüzlük” olan bu bitki uzunluğu ile bilinir. İki farklı türü vardır; 1) Salatalarda kullanılır ve gebeliği kolaylaştırdığına inanılır. 2) Buna karşın yemek olarak yenirse yani pişirilirse çocuk düşürebilir!. Uzun ömürlü, aromatik bir bitkidir; İngiltere Sussex’de, ayakkabıların içine konulursa sıtmaya iyi geldiği sanılırdı. Bitkinin yapraklarının suyu, puding ve keklerde Paskalya döneminde kullanılır. Acı ve hoş olmayan bir tadı vardır, atlar ve keçiler bu bitkiyi yemekten hoşlanmazlar ama koyunlar ve inekler iştahla yerler. Bu bitkiyle ilgili tarifler I. Elizabeth döneminden kalmadır ama günümezde sadece dekoratif amaçla kullanılmaktadır.

SÜPÜRGEOTU ÇALISI “Heather”
Çok renklidir ama beyaz renkli olanları inanca göre şans getirir. Bu çok eski bir inançtır, eski İngiltere’deki Pict kabilelerinin kan damlalarının bi bitkiye damladığı zaman özgürlüklerine kavuştuklarına inanılır. İskoçya’da da aynı yaklaşım görülür ve hatta “Süpürgeotu asla kabilelerin mezarları üzerinde büyümeyecektir.” atasözü kullanılır.

ŞAKAYIK “Peony”
Bu bahçe çiçeğinin kötü ruhları kovduğuna ve bir gerdanlık şeklinde boyna asılırsa epilepsi krizlerini, deliliği ve karabasanları engellediğine inanılırdı. Çocukların dişleri kesildiğinde kök ağrılarını azaltmak için şakayık kullanılıyordu.

ŞEFTALİ ÇİÇEĞİ “Peach”
Antik Çin’de bu bitki de evlerin kapılarına kötü ruhların girmemesi için asılırdı.

TARHUN “Tarragon”
Eskiden tarhunun kuduz köpek ısırıklarına ve böcek sokmalarına iyi geldiğine inanılıyordu. Tarhun kökü şifalıdır ve diş tedavisinde kullanılır. Uzun ömürlü bir bitkidir, narih aromatik yaprakları ve yazları açan küçük beyaz çiçekleri vardır.

YABAN FESLEĞENİ “Pennyroyal”
Bilindiği gibi özellikle sivrisinekler başta olmak üzere yabani fesleğen mükemmel bir böcek kovucudur. Bu bitkiyi uzun deniz yolculuklarına çıkanlar yanlarına alırlardı, aynı zamanda da içme suyu varillerinin arındırılmasında kullanılırdı. Yaban fesleğeni, nane ailesindendir, leylak renginde küçük çiçekler açar, toprakta yere yayılarak yetişir, çok güçlü bir aroması ve tadı vardır. Baş ağrılarına iyi geldiği söylenir.

YABANOTU “Weed”
İnançlara göre yabanotları, Adem’in suçu yüzünden, insanlara Tanrı tarafından ceza olarak verilmiştir ve bu nedenle günahlar ödeninceye kadar dünyada varolacaktır.

YEŞİL SALATA “Lettuce”
Romalılar salatanın güçlü bir afrodizyak ve döllenmeye yararlı olduğuna inanırlardı, festivallerde ve düğünlerde çok fazla salata tüketilirdi ama daha çok sarhoşluğa karşı daha uygunu çabuk sarhoş olmamaya yararlı olduğu kabul ediliyordu. İngiliz folklöründe ise bahçelerde çoğalan yeşil salatalar, verimsizlik anlamına gelir.

YONCA “Clover”
En ünlü iyi şans bitkisi ama tabii ki dört yapraklı olursa. Yoncanın aynı zamanda da cadıları ve perileri görme gücü verdiğine inanılırdı, üç yopraklı yonca, Aziz Patrick döneminden beri Hıristiyanlığın “Kutsal Üçleme”nin sembolü olmuştur, aynı inanç bir parça kuzukulağı dalı içinde geçerliydi. Eski İngiltere’de eğer dört yapraklı bir yonca bulunursa, aynı gün içinde gerçek aşkın da bulunacağına inanılırdı. Dört yapraklı yonca kime verilirse şans ona geçerdi, yoncanın yakın zamanlara kadar askeri görevlerde uğur getirdiği kabul edilirdi.

YÜKSÜKOTU “Foxglove”
Perilerin çiçeği olarak bilinir, aynı zamanda da perileri yani “küçük halkları” çağırmak için kullanılır.

ZAMBAK “Lily”
Öncelikle bakireliğin simgesidir; bu nedenle “zambak kadar temiz” denir. Genel anlamda şanssızlığın kırılmasına, tarlaların zarar görmemesini sağlar. Eğer bir erkek evinde karısı veya diğer kadın aile bireyleriyle sorunlar yaşıyorsa, zambak evin içindeki kötü etkileri temizleyecektir.

ZUFAOTU (ÇÖRDÜK) “Hyssop”
Çok eski zamanlardan beri bilinen bu bitki, kutsal yapıların dışlarını temizlemekte kullanıldı ve bu nedenle de kutsal olarak tanımlandı (İncil’de de adı geçer). Aromatik koyu yeşil yaprakları, pembe, beyaz veya mavi çiçekleri vardır. Tadı ve kokusunda güçlü bir nane etkisi hissedilir. Göğüs hastalıklarında ve romatizmada yararlıdır ve terlemeyi arttırır.
 

Kendiniz için bir şeyler yapın!


Hayatın yoğun geçen dakikalarında hiçbirimizin uzun hamamlara, banyolara pek vakti kalmadı. Ancak beden arada bir duştan daha ötesinde temizlik istiyor. Hava şartları ve kirlilik bedenimizi hızla yaşlandırıyor. Bunun önlemini almak için bedenimize arada sırada da olsa özen göstermemiz lazım. Aşağıdaki tarif herkesin kolayca hazırlayabileceği, malzemelerini her yerde bulabileceğiniz çok etkili bir derinlemesine temizlik formülü. Duş sonrası vücuda uygulandığında cildi yumuşacık ve pürüzsüz kılıyor.
1 YEMEK KAŞIĞI BEYAZ ŞEKER
1 YEMEK KAŞIĞI ESMER ŞEKER
1 YEMEK KAŞIĞI PUDRA ŞEKERİ
4 YEMEK KAŞIĞI BAL
2 ÇAY KAŞIĞI LİMON SUYU
1 ÇAY KAŞIĞI ZENCEFİL TOZU
YARIM ÇAY KAŞIĞI TARÇIN
Yukarıda belirtilen malzemeleri bir kapta iyice karıştırın. Duşunuz bittikten sonra vücudunuza sürün ve sertçe bastırarak (Kese yapar gibi) tüm vücudunuza dairesel hareketler ile yedirin. Özellikle kurumuş bölgelerinize özen gösterin. Derinin hassas olduğu bölgelerde basıyı azaltın ve nazikçe ovalayın. Yaklaşık 10 dakikadan sonra duş ile vücudunuzu iyice temizleyin ama asla başka bir duş jeli veya sabun kullanmayın. Cildinizin pırıl pırıl ve yumuşacık olduğunu göreceksiniz.

Küçük Aromaterapi formülleri



Küçük Aromaterapi formülleri

Boğa ve Terazi için

Küvetinize su doldurup bir su bardağı biberiye katarsanız, sinirleriniz uyarılacak ve kafanız berraklaşacaktır. On dakikalık bir banyo yeterlidir. Ayrıca, bir cezve adaçayı kaynatın, içine iki damla biberiye damlatın ve buharını birkaç dakika içinize çekin. Sinirleriniz rahatlayacaktır.

Yengeç ve İkizler için

Bir çorba kaşığı kaynatılmış bala, bir damla gül yağı damlatın, hemen rahatlatır. Tüm yağlar beyni uyarırlar ve mental gücü tazelerler.

Yay ve Oğlak için

Uzun yolda araba kullananlar için, uygun seçilmiş birkaç damla koku, beynin gri maddesini etkileyip tazeleyecektir, küçücük bir demet fesleğen, uzun yolda bir kabus olabilecek olan uykuya karşı mükemmel bir uyarıcıdır. Bir kaç damla fesleğen yağı, koca bir fincan koyu kahveden çok daha iyi bir uyarıcıdır. Çalışma masanızda da küçük bir fesleğen bulundurabilirsiniz.

Akrep ve Kova için

Mide yanmaları, hepimizin ortak sorunudur. Teşhis edilmiş bir hastalığınız olmadığı halde, mideniz bazen bir lokma yemek yemenize dahi engeldir. Aromaterapi’nin buna da bir yaklaşımı var; ıtır otu yağı mucizeler yaratabilir. Birkaç damlasını kahverengi bir şekere damlatın veya bir kaşık bala katın. Bu metod bugün İtalya'da sayısız doktor tarafından kullanılmaktadır. Portakal çiçeği yağı da, aynı sorunu gideren bir diğer kaynaktır ve çok etkilidir.

Aslan, Başak, Balık ve Koç için

Ayaklarımız, her gün tonlarca yük taşırlar, kilometrelerce yol yaparlar. Rahat olsun diye giydiğimiz ayakkabılarımız çoğu zaman moda yüzünden, bu yükü daha da ağırlaştırırlar. Bayram veya yılbaşı alışverişlerini düşünün. Bir otobüste eve giderken, neredeyse bir saat ayakta durduğunuzu ya da evde veya işyerinde koşturduğunuzu? Eğer ayaklarınızın sesi olsa, ayakkabılarınızı çıkarıp attığınızda, duyacaklarınız hiç de hoş olmayacaktır. Neyse, sihirli yöntemimiz var; hemen bir leğen su kaynatın, içine 6 damla nane yağı damlatın ve yavaş yavaş masaj yapın, yeniden doğduğunuzu hissedeceksiniz.

 

Tüm burçlar için

    Uzun yola çıktığınızda yanınıza küçük birer şişe nane ve lavanta yağı alın, her tür yolculukta, tüm mide rahatsızlıklarında nane veya lavanta koklamak iyi gelecektir. Lavanta yağı sakinleştiricidir.

    İş yerleri yoğun bir koku karmaşasına sahiptirler. Bunlar üzerinize yapışıp kalırlar, taze havaya ihtiyacınız vardır, dışarıya çıkamayabilirsiniz veya pencere açılmıyordur. Ama gülağacı, limon, bergamot veya melissa yağı havanızı tazelemeye yeterli olacaktır. Hafifçe koklamanız halinde,  kendinizi iyi hissedersiniz ve düşünceleriniz berraklaşır. Yaşam ya da çalışma alanınıza koyabileceğiniz dekoratif bir yağdanlık bu konuda size bir hayli yardımcı olacaktır.

    Tüm bitki yağları antiseptiktirler ve kokularıyla çevremizde yoğun olarak bulunan bakterilere karşı koruyucu bir kalkan oluştururlar.

    Bellek zayıflaması “Imsomnia” güncel bir sorundur ve çoğu zaman yaşla ilgili değildir, düşünsel yorgunluğun ve yoğun stresin belirtisidir. Bazı bitkisel yağlar, yararlı olabilirler. Banyonuza birkaç damla lavanta yağı katabilirsiniz. Uyumadan evvel yastığınıza bir-iki damla portakal çiçeği yağı damlatın ve koklayarak uyuyun. Hem daha iyi uyuyacaksınız hem de hafızanızın berraklaştığını göreceksiniz. Bellek karışması veya azalması düzenli ya da sağlıklı uyku yetersizliğinden de kaynaklanabilir, hele bir de yorgunsanız daha da artabilir. Kahve ve çikolata gibi ciddi uyarıcılar metabolizmanın hızını yükseltirler ama uyarırken uzun vadede ritmi azaltabilirler. Mercanköşk bitkisinin yağı da aynı derecede sedatifdir ama portakal veya lavanta kadar hoş bir koku değildir fakat banyonuzda deneyebilir ve ardından mükemmel bir uyku çekebilirsiniz.

    Evet, aromatik günlere hoş geldiniz! Eğer bu yağları nereden bulacağınızı merak ediyorsanız, hiç endişelenmeyin çünkü aktarların yanısıra artık yurdumuzda da özellikle bu tür ürünleri satan mağazalar bulunuyor...

 

 

Yoga

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Yoga bölümü

Aşk Yogası; Tantra

 

 

 

 

 

 

 

 

Kutsal Seks ve Ötesi

Hinduizm ve Budist inançlar hızla batıya yayılırken, binlerce yıllık bir biyolojik ama aynı zamanda da ruhsal bir aşk öğretisini de yanında getirdiler. Tantra veya Tantrik Yoga hem bedensel bir eğitim, hem de kutsal seks ritüelidir. Tantra´nın temelinde, evrensel seks ve orgazmik bütünleşme vardır. Amaç ve yöntemler çok çeşitli olmakla beraber, amaç tektir; kozmik birliktelik ve sınırsız orgazm...

Tantra, beraber olmak, bütünleşmek anlamındadır. Bir sistemi çağrıştırır ve bu sistem Hindu bir yoga sistemidir, aynı zamanda da erkeksi ve kadınsı prensiplerin bütünleştirilmesi anlamındadır. Pratik olarak, seksüel eylemin ya da yaşamın yavaşlatılmış hali veya orgazmik amacı olmadan yerine bir tür mistik deneyimin getirildiği yöntem olarak düşünülebilir. Hinduist Tantra´nın kökenlerinde Tibet Budizm´i bulunabilir ama versiyon değişiktir. Tantra, sözcük anlamda mistik seksüel birlik veya mastürbasyon ya da ruhsal vecd deneyimi anlamına gelir. Batıdaki uygulamalar, 19. Yüzyıl´da başlar ve bilindiği kadarıyla raslantısal ve de bireysel girişimlerin sonucudur. Alice Bunker Stockham´ın Hindistan´da Tantra´yı araştırması, başlangıç olarak düşünülebilir. Her Tantracı, kendince bir tanımlama getirmiştir; "Erkeksi Ilımlılık", "En İyi Yol", "Karezza", "Antik Gizem", "Zugassent´ın Keşfi" veya "İhtişam" gibi... Dinsel içeriğe rağmen modern dünyanın çeşitli ülkelerinde seksüel bir olay olarak tanımlanmasının nedeni sosyo-kültüreldir, temelde insan bedeniyle ilgili bazı nörolojik ilişkiler bulunabilir, amaç veya sonuç seksüel eşin kişiliğinin fiziksel ve ruhsal olarak çözümlenmesi veya tam olarak tanımlanmasıdır.

Tantrik bir örnek

Bu yaklaşım veya kabulün etkisiyle Tantra´yı Hinduizm´in dışında uygulayanlar ortaya çıkmış yani mistik içeriği dışlanmıştır. Tantra ile ilgilenen batılılar, orgazm kavramına yönelmişler ve amaç olarak orgazmı bastırmayı, engellemeyi ya da olabildiğince geciktirmeyi seçmişlerdir. Temeldeki anatomik ve mistik olmayan tantra teknikleri öncelikle merak edilmekte ve öğrenilmektedir. Örneğin bir kadın ilk kez 48 yaşında Tantra´yı duyar ve birşeyler okur, ilgilenmiştir ama bir eşe ihtiyacı vardır. Bu arayışın içinde mistisizm olmadığı için, olay kısa zamanda seksüel bir ilişkiye dönüşür, farklılık sadece estetiğin öncelik taşıması ve ille de hemen orgazm peşinde koşulmamasıdır. Bir tantracı anlatıyor; "1977´de bir kadın arkadaşım tantrayı denemek istedi, aramızda duygusal bir geçmiş yoktu sadece arkadaşça bir sempati vardı, ne yapabileceğimizi uzun uzun tartıştık sonra olayı görünüşte temelinde çok önemli olmayan biyolojik bir eylemin yer aldığı ruhsal bir deney olarak kabul ettik. Ama sıradan bir eylem değildi, kabulün içten olması gerekliydi, o zaman yararlı ve geçerli olacaktı. Öte yandan, işin bir de aksi yönü vardı; tantrik deney başka yani bu konuyla ilgisi olmayan bir eşle yapılamıyordu, bu da kısıtlanma anlamındaydı. Yaşadığımız deney olağanüstüydü ve yeterince uyum sağlayabildiğimiz için yaşamımızı değiştirdi. Bu arada, aramızdaki uyum sayesinde yepyeni şeyler keşfettik, bunlar yazılı şeyler değildiler. Okuduğumuz kitaplarda anlatılanlar ise, temel biyolojik ve ruhsal gerçeklerin sosyo kültürel cilalanmış halleriydiler." 

 

Beyindeki dört merkez

Çarpıtılmış gerçek neydi? Araştırmacı John C. Lilly, 1950´lerde maymunlarla deneyler yapmış (Daha sonra yunusların beyinlerini inceledi), "The Center of the Cyclone" adlı kitabında beyindeki dört merkezden sez ediyor ve bunları bir sıraya diziyordu. Erkek maymunlar seksüel tepkilerini kontrol edebiliyor, ereksiyonu ve boşalmayı geciktirebiliyorlardı. Dişilerde kontrol yetisi daha da belirgindi ve iki türde de mekanizma aynıydı. Lilly´nin bulduğu beyindeki ilk sinirsel merkez uyanmayı yani ereksiyonu, ikinci merkez kasların genişleyip daralmasını yani boşalma ya da fışkırmayı, üçüncü merkez orgazmın kendisini yani doruğa ulaşma duygusunu kontrol etmekte. Dördüncü merkez ise "Ana Kontrol" yani uyarıcı merkezdi, diğer üçünü kontrol ediyor, sırasıyla da ereksiyon, boşalma ve orgazmı bilinen sırada uyarıyor. Beyindeki dört merkezin keşfi bilinç aracılığı ve öğrenme kontroluyla giriş merkezinin yani Ana Kontrol´a ulaşılarak merkezlerden birisinin ayrıca kontrol edilebileceğini yani sıralı aşamalardan ayrılabileceğini gösterdi. Böylece, ereksiyon yani kan dolaşım sistemi, boşaltım yani kas sistemi veya orgazm yani sinirsel sistem birbirlerinden bağımsız olabiliyorlardı. Ana Kontrol´un yani Dördüncü Merkez´in bütünlüğü sağlama yani geleneksel sırayı sağlama işlevinin belli bir zamanda durdurulması kendiliğinden de olmaktadır (yani bunun için daima bilinçli irade gerekli değildir) örneğin ereksiyon gerçekleşebilir ama orgazma ulaşılmaz veya istenmeden boşalım gerçekleşebilir ya da tatmin olunamayan bir orgazma ulaşılır yani zevkin algı düzeyi düşüktür. Tantra bu merkezlerin veya dört olayın nasıl kontrol edilebileceğini öğretir, orgazm deneyimi yalancı veya yetersiz olmadan normal biyolojik düzenin ötesinde uzatılabilir, bu bir zorlama veya aldanma değildir, öyle sanılsa bile yetersiz 25 orgazmın toplamından fazladır. Böylece tantra pratiğinin bir anlamda biyofeedback bir alıştırma olduğu anlaşılır. Dikkat edildiğinde farklı bir şeyin çalıştığı anlaşılır çünkü iradi kas kontrolu güncel yaşamımızda normal olarak varolan birşey değildir. Acaba konunun ruhsallık tarafı nereden gelmektedir? Bildiğimiz kadarıyla söz konusu olan şey, bizlerin nörolojik iletişim yanımızdır. İnsanoğlu doğal olarak metafizik dünyanın deneyimlerine göre donatılmıştır. Çağlar boyunca ruhsal alanı anlamak için kullanılan eski tekniklerde, daima tekrarlamalar (dualar, ilahiler, şarkılar, danslar) vardır, bu şekilde bireysel düşünce kozmik güçlerle meşguldur veya konsantredir. Ama bu yol ruhsal mutluluğu elde etmenin tek yolu değildir, aynı şeyi dinsel otoriteler de iddia ederler. Yine de birçok insan için tantrik yol yeterlidir.

Ve uygulama...

Şimdi ilk olarak, öğrenmeniz gereken şey orgazm refleksinizin ne boyutta olduğudur. Bunu gözleyin ama birçok kez yapın, örneğin ondan fazla olsun, tüm dikkatinizi verin ve orgazmınızın nasıl çalıştığını anlamaya çalışın. Bunu mastürbasyon yoluyla da anlayabilirsiniz, eşinizle beraberken karışıklık olabilir. Özellikle orgazmın başlangıcının hemen öncesinde kısa bir an vardır, o anda şuur uyanıktır ve kaçınılmaz noktaya henüz gelinmemiştir. Dikkatinizi o ana verin. Tipik orgazm kadında veya erkekte ortalama 8 ile 25 kas hareketiyle oluşur, kadınlarda bu sayı fazladır ve siz bu sayıyı öğrenmelisiniz. Yani orgazm sırasında ilgili kas hareketinin kaç defa olduğunu bilmelisiniz. Örnek alınan bir kadında kasılma sayısı 18-20 olarak belirlenmiştir, bazen artmaktadır ama 30 yıl boyunca bu sayıda kalmıştır. Daha sonra bir orgazmı bastırmaya çalışacaksınız, bir veya iki aldatıcı oluşuma izin verin ve sonra rahatlayın. Eğer bir veya iki orgazm dalgasının gelmesinden (kaçınılmaz noktanın öncesinde) sonra nefesinizi kontrol edin, yavaşlatın, dikkatli olun, karın kaslarınızı kontrol edin ve rahatlatın. Ve en önemlisi kendinizden başka birşeyi düşünmeyin, tüm konsantrasyonunuz size yönelik olsun. Yılmayın, bunu tekrarlaya tekrarlaya öğreneceksiniz. Kırılan zevk dalgasının kenarında olduğunuzu hayal edin ve surf yapar gibi kayarak, dalganın içine dalmayacağınızı düşleyin. Bunu mastürbasyon yerina eşinizle daha kolay yapabilirsiniz, size yardımcı olabilir çünkü o sizi dalganın kenarında tutabilir, yavaşça pozisyonunu değiştirebilir veya sizi yavaşlatarak pelvik ileri-geri hareketi iradenizle kontrol etmenizi kolaşlaştırabilir, bu destek sizin orgazmı bastırmaya çalıştığınız o anda çok yararlıdır.

Dalgaların zirvesinde kaymak

Siz dalga kenarında kaymayı öğrenirken, sıra eşinize gelsin. İkinizden birisi mutluluk dalgasında kayarken, ötekisi gözlemci olsun ve onu izlesin. Dalga kenarından orgazmın içine çekilirken veya düşerken kendi kaymanızı hemen onunla birleştirin, beraberce doyma ve rahatlama noktasına ulaşın ama amaç bu değildir, tantrik amaç ikinizden birisinin ötekisini gözlemleyerek, en uzun zaman diliminde kaydırması ve orgazm dalgalarına istendiğinde dalmasını sağlamaktır; bu bir alış veriştir. Tantrik eğitim sırasında yaşanan cinsel ilişkilerde bu alış veriş sık sık tekrarlanacaktır. Arada bir durup dinlenin, sonra yeniden başlayın; aynı noktaya gelin ve yine durun ve dinlenin, ereksiyonun azalmaya başladığı anı hissedin ve tekrar harekete geçin. Tantra´da "dayanamıyorum artık" diye bir sözcük yoktur. Zaman içinde eşinizle büyük bir uyum sağlayacak ve kimin "dalga binicisi", kimin "yönetici" olacağını hiç düşünmeyecek, rollerin değişimi kendiliğinden oluşacak ve siz o, o da siz olacaktır. İşte Tantra´nın temeldeki gizli öğretisi budur. Teknikleri öğrenirken bazen özel bir gücün sizi sardığını hissedeceksiniz, eşiniz dalga kenarından orgazma doğru giderken küçük bir hareketle durumu değiştirerek ya orgazmın içine düşürecek ya da kaymaya etmesine izin vereceksiniz. Gücün değeri yüksek ve kalıcıdır, değerini asla yitirmez. Dalga kenarında kayarken arada bir yapacağınız kontrollu derinlemesine hareketler çok yüksek düzeyde zevk patlamaları oluşturabilir, bunun birkaç kez tekrarından sonra eşinizi birkaç kez katlanmış bir orgazma götürebilirsiniz.

Tantra bir yarış değildir

Ama öncelikle kendi gücünüzü o durum içinde anlamalı ve tanımalısınız, eşinize kenardayken güç kullanmayın, inançsızlık oluşabilir ve eşiniz sürekli bir gücün etkisinde kalarak orgazma giderse olumlu ön algıları yitirerek dalga kenarından orgazma dalacağına dışarıya düşebilir. Yani açıkçası bunun anlamı abartmamaktır, eşinizi zaman içinde gelişen sürelerde orgazma yollamalı ve bunu bir yarışmaya veya güç gösterisine dönüştürmemelisiniz. Bu bir Süpermen ve Süpergirl oyunu değildir. Örneğin, özellikle kadınların ay hali dönemlerinde oluşan seksüel istekleri önemlidir, o dönemlerde orgazm serbest kalmalı ve hemen açığa çıkmasına izin verilmelidir, öte yandan erkekler bu dönemlerde eşlerinin performanslarını bilmeli ve gerekirse reddedilmeye de hazır olmalıdırlar. Bilin ki, amacınızı her zaman eşit olarak paylaşamazsınız. Bir tavsiyede bulunalım; dalgalar arasındaki gidiş geliş zamanı için bir çift en fazla 20 dakika harcamalıdır. Bazı tantra uzmanlarına göre 40 dakikaya kadar ulaşılabilir ama bu süre aranan ve beklenen ruhsal deneyimi oluşturmayacaktır. Aslında zaman ikinizin arasında paylaşılmalıdır ama bu saat tutmanız anlamına da gelmez. Deneyiminiz arttıkça rolleri kendiliğinden değişeceğinizi söylemiştik, güvensizliğinizi hiç yitirmeyin ve boşalmayı unutun, deneyim arttıkça gerçek rahatlama anı kendisini belli edecektir. Telaşlanır veya bir nedenle konsantrasyonunuz bozulursa çiftlerden birisi aniden orgazma düşerse öfkelenmeyin ve strese girmeyin. Kontrol salt seks için değil, her duygu içindir. Bu durumda hemen eşinize katılın ve orgazma direnmeyin, olmuyorsa onu izleyin ve soğukkanlılıkla bulunduğunuz anı yaşayın. Eğer eşlerden birisi tekniği başaramışsa, ötekinin gönlünü almalı ve yumuşak öpücüklerle olayı bir yenisine yönlendirerek kapatmalıdır. Tantra´da hayal kırıklığına yer yoktur, çünkü çiftler zevkin bir araç olduğunu bilirler, zaman ve sabır gereken dengeyi muhakkak sağlayacaktır.

Kalbe yazılan enerji

Bu teknikler hoşunuza gidebilir, yepyeni bir çeşit tatmin elde edebilirsiniz, böyle bir orgazmdan yirmi veya otuz dakika sonra başka bir orgazm istemeyebilir veya orgazmik algılamalarınız değişebilir. Öte yandan zaman zaman geleneksel orgazmlar da yaşamak isteyebilirsiniz; bu da doğaldır ve korkmayın. Tercih daima sizindir, Tantra´da önemli olan şey eşinizle yapacağınız seksüel barıştır. Öğretinin temelinde seksin bir savaş olmadığı, kesin bir anlaşma olduğu bilgisi vardır. Dinsel içeriği olmayan Tantra´da orgazmik ödül yoktur, yerine orgazmdan tümüyle sakınmak vardır. Bir erkeğin kundalini enerjisinin yumurtalıklarından fırlayarak beynine ulaştığına ve yine içeriye emilerek ziyan edilmemesi gerektiğine inanılır. Bir ayda kaç kez orgazm olunması, kadında veya erkekte kişiliğe bağlıdır, bu enerjinin kullanılması veya dışarı atılmaması tantrik bir tercihtir. Burada bazı tantracılar çok uzun zaman aralarındaki dev orgazmlara yönlenirler. Şunu bilin ki bu teknikler mistik ya da değil muhteşem bir seks için reçete değildirler. Bunlar ruhsal algının artması ve duyuların keskinleşmesini sağlarlar ve bunu muhakkak yaşarsınız. Söz konusu ruhsal algıların şekillenmesi ve gelişmeleri çeşitli doğu dinlerin ve majikal örgütlerin temelinde yer alır. Geleneksel Tantra pratikleri, beş kutsal yiyeceğin yenmesi, kundalini enerjisinin şakralara ulaşması, mavi ışığı görebilmek ve ötesinin yanısıra allegorik, dinsel, simyasal veya simgesel objelerin geçerlilikleri ve kullanımları bireysel veya örgütsel tercihlere bağlıdır, gelişmesi ise iradeye ve yeteneğe göredir. Eğer kalp şakrasının sadece kasdan oluşmuş bir pompa olmadığını anlayabilirseniz, kalbinizdeki kundalini enerjisini görebilirsiniz sonra bazen birşey olur ve o zaman kalbinize bir isim yazılır. Eğer tanrı Şiva´nın ve tanrıça Durga´nın güncel yaşamınızdan ve kültürel birikiminizden uzak ve karmaşık olduğunu düşünüyorsanız, zamanınızı onların isimlerini öğrenmeye veya heykellerini tanımaya ya da mitlerini öğrenmeye harcamayın. İsimsizlik veya tanımak, lotüs oturuşu yapabilmek veya yapamamak sizin veya eşinizin ilahi bir alana girmeniz için önemli değildir. Sadece hazır olun ve isteyin; Tantra gerekeni yapacaktır.

Bir eş yaratmak

Dinsel olmayan ruhsal seks anlayışı, 19. Yüzyıl´da ABD´de Dr. Alice Bunker Stockham tarafından popülize edildi. Ruhsal duyguların serbest bırakılması ve gelişmesi amaçlanarak, dinsel bağlamda kitlenmelere veya gömülmelere karşı çıkıldı. "Karezza" adlı tekniği uygulayan kişi eşinin gözlerinin içine bakıyor ve sadece tüm evrensel canlılar arasındaki seksüel birliği düşünüyor, uyanışı büyüyor ve çiftleşmenin ötesine geçilerek eşin gözlerinde tüm dünya ve kozmos görülüyor. Bu durumda kendinizi bir tür "manyetik okyanus" içinde bulabilirsiniz, size evrenin bir parçası olduğunuzu hatırlatan birşeyi hissedersiniz, bu bütünleşmeye eşlik eden seksüel deneyim yaşamın kendisidir. Eğer bir eşiniz yoksa, yapılacak şey bir eş çağırmaktır. Tibet Tantra pratiklerinde imajinatif sevgili bir "tulpa" olarak çağrılır. Tulpa´nızı ne olursa olsun, çok güzel veya seksi olarak düşlemeyin, sadece kendinize uygun tulpayı düşleyin, o size gereken kişi olacak yani öyle biri olarak yaşamınızda belirecektir. Eğer bir ilişki içindeyseniz ve Tantra ile ilgileniyorsanız, eşinize konuyu ihtiyatla açın çünkü eşiniz sizin normal seksi sevmediğinizi sanabilir veya seksüel yönden yetersiz görüldüğünü düşünebilir. Ya da eşinizin romantizmi farklıdır, biyolojik temele dayanan ruhsallıktan hoşlanmayabilir ve tartışabilir. Anlatın, öğrendiklerinizi öğretmeye çalışın ve normal seks yaşamınızda küçük değişimler yaratarak, alıştırın. Ötesi yine Tantra´ya kalacaktır. 

 

Çok sorulan Tantra soruları:

Soru: Kama Sutra nedir? Eski bir evlilik öğretisine benziyor, Tantra ile ilişkisi var mı?

Cevap: Kama Sutra eski moda bir kendin yap kitabıdır. Yerel kültürün inançlarıyla doludur, kadının statüsüne, evlilik kurumuna, çocuklara hatta evcil hayvanlara önem verir. 19. Yüzyıl´da batı kültürünü etkilemiş, egzotik bir seks türü olarak tanımlanmıştır. İçinde seksüel metafiziğe yer verilmez, hatta sıradan bir Amerikan porno kitabına benzetilebilir.

Soru: Tantra, sadece pratikle elde edilebilir mi?

Cevap: Hayır, bu kadar sıradan değil. Erkek orgazmının kontrolu dışarda kalmak şartıyla, Tantrik Yoga´nın tüm dalları ve Tantra benzeri Hindu olmayan seksüel-ruhsal pratikler benzerler, göz göze bakışmak temeldir. Bazı nefes kontrol teknikleri geneldir, yoganın bir kısmında bu olay zaten kendiliğinden oluşur. Ortak anahtar nörölojik temelde orgazm kontroludur. Tantrik Yoga´nın bazı dallarında ve bazı Tantra benzeri Hindu olmayan tekniklerde ek olarak kadın orgazmının kontroluna öncelik verilir. Bazen de, omurgaya ve vücuttaki bazı enerji noktalarına yani şakralara yükselen eterik enerjilere önem verilir. Kültürel tabulara karşı çıkıldığı da görülür, doğal beslenmeyi veya doğal sosyal ya da aile yaşamını reddeden ekoller de vardır. Hatta karışık cinsle seksüel ilişkilere giren, monogamiyi tercih eden ve bekarlığı kutsal sayanlar vardır. Bu tür yaklaşımlarda seksüel tanrıçalara tapınma da görülür, yöntem olarak seksüel eş tanrıçanın yaşayan enkarnasyonu kabul edilir, bu inanç türünde ruhsal seks pratikleri salt seks amaçlı değildir. Kısacası Tantra iyi öğrenilmeli ve benzerlerinden ayrılmalıdır.

Soru: Tantra´nın etkileri ve amaçları nedir? En azından ne gibi etkiyle karşılaşılır?

Cevap: Tüm tekniklerde farklı amaçlar vardır. Bu yelpaze, bir tanrıya tapınmaktan, seksüel zevke kadar yayılır. Bu bir tercihtir ve siz seçersiniz.

Soru: Nerede öğrenilir?

Cevap: Eski kitaplardan, bedenimizden ve sevgilimizden. Ayrıca batıda özel kurslar veriliyor. Çalışın, arayın ve bulun, dogmalardan kopun, kurtulun. Bu konuda uzman olduğunu iddia eden sayısız sahtekar vardır, astroloji, tarot ve maji alanlarında olduğu gibi... En iyi yol okumaktır... 

 
 

Enerji Orgazmlarının Yararları

(Kadınlar için)

Enerji orgazmları bedeni, bastırılmış duygulardan, eski ruhsal yaralardan ve bloklardan temizler. Pozitif bir bakış açısı getirir, enerjiyi yükseltir, bedeni rahatlatır ve şakraları dengeler. Enerji orgazmları orgazm öncesinde jenital orgazmın ötesine geçemeyen kadınların multi-orgazma ulaşmalarını kolaylaştırır. Eşle olan ilişki daha derin duygularla bütünleşir, güvenli seks sağlanır. Enerji orgazmları ruhsal deneyimi arttırırlar, yaratılış gücü daha iyi hissedilir, düşünce-beden bütünlüğü sağlanır ve günlük realiteden uzaklaşılır. Elektriğiniz artacak ve etkinliğiniz güç kazanacaktır, bu elektrik bedeninize ellerden ve dudaklardan girer ve girerken ince bir karıncalanma ve sızı duyulur. Aynı anda da bir özgürlük ve rahatlama hissedilir. Yükseldiğinizi ve aydınlandığınızı hissedersiniz. Bir enerji orgazmı sıradan bir klitoral orgazmdan farklıdır ama benzer. Kendinizi çok seksüel hissedebilir veya etmeyebilirsiniz. Metod şöyledir;

1. Düz bir zemine uzanın, sert bir yatak, halı, kumsal veya çimen zemin olabilir. Sırtüstü uzandıktan sonra dizlerinizi yukarıya bükün. İsterseniz ya da rahat geliyorsa oturun.

2. Rahat ve yavaş nefes almaya başlayın. Düşüncelerinizi boşaytın, tansiyonunuzun düştüğünü hissedin ve egonuzu dışlayın.

3. Sonra daha derin ve uzun nefesler almaya başlayın. Havayı burnunuzdan alın ve ağzınızdan verin. Bir doğum günü pastasının üzerindeki mumları üfler gibi nefes verin. Ritmik olun ve nefes aralarında hiç duraklamayın.

4. Kalçalarınızı sallamaya başlayın. Arkanızı içinize çekin ve pubococcygeus kaslarını (bu kaslar idrarınız geldiğinde sıktığınız kaslardır), sıkıştırın, bırakın ve bunu devamlı yapın. Bu sürekli hareket, klitorisinizi ve G Noktası´nı uyarırken, enerjinin bedeninize pompalandığını hissedeceksiniz. Öte yandan, aynı anda karnınızı içeri çekin sonra bir balon gibi havayla doldurun, sırtınızı dikleştirin ve kaslarınızı sıkıp, gevşetmeye devam edin. Bacaklarınızı da bir kelebek kanadı gibi açıp kapamaya başlayın. Nefes alıp vermeniz erotik olsun.

5. Enerjinin aktığını hissetmeye çalışın. Toprakla atmosferden gelen enerji vücudunuza perineum bölgesinden girer (bu bölge anüsle, cinsel organın arasıdır). Seks merkezinde bir ateş yandığını düşünün, enerji dönüşerek sürekli gelecektir. Enerjinin karnınızla, cinsel organınızın arasında gidip geldiğini hissedin (ikinci, üçüncü şakralar arası). Sonra ateşin gittikçe daha yıkıcı olduğunu hissedin.

6. Şimdi sıra kalpte. Devinimi hissetmeye devam edin, enerji kalbinizle karnınız arasında gidip gelmekte (üçüncü ve dördüncü şakralar)

7. Şimdi gırtlağı deneyin, enerji kalple gırtlak arasında gidip gelsin. Enerjinin hareketini duyacaksınız, kulağınız bazı sesler işitecek. Eğer kendiliğinden bilinçli sesler çıkarmıyorsanız enerjiyi duyacaksınız ve bu kez üçüncü gözünüze doğru yükselecek.

8. Enerji şimdi, gırtlağınızdan üçüncü göze gidip geliyor (beşinci ve altıncı şakralar).

9. Son aşama yedinci şakradır, enerji üçüncü gözden başınızın üstüne gidip gelecek. Bir hortumdan su akar gibi hissedeceksiniz. Evet, gittikçe hızlanıyorsunuz. Tüm enerji vücudunuzda gidip, geliyor, doluyorsunuz. Orgazm olacağınızı hissediyorsunuz ama hayır. Kovun, itin onu. Nefesiniz değişiyor, çığlık atabilir, eridiğinizi hissedebilir, isterik kahkahalar atabilirsiniz. Sırtınız yay gibi gergin ve yumruklarınız sıkılı. Bu çalışmayı sürdürdükçe, pratikler arttıkça dalgalara binmeyi öğrenecek ve orgazmlara direne direne gerçeklerini eşinizle yaşayacaksınız. Ne zaman mı? Eşinizle seks yaparken tabii ki... Ya da amacınız orgazm ise... Bütün bunları deneyin, saçma demeniz anlamsız çünkü denenmiş ve sonuç alınmış biyolojik oluşumlarla, zihinsel deneyimlerin sentezidirler. En azından bedensel hareketler yapmış olacaksınız. 

 
 

Tantra Odası nasıl olmalı?

(Ya da aşk için uygun alanı oluşturmak)

Birçok insan için bir şarkının ezgileri anıları canlandırır ve geçmişe döndürür. Kokular, şarkılar, sesler, görüşler, tadlar, yerler hatta bazen tek bir kelime bile anıları uyarmaya yeterlidir, duygular ve hisler çocukluğun en erken dönemlerinden çıkarlar ve gelirler. Bazen günlük yaşamın arasında, fark edemediğimiz, bilemediğimiz bir nedenle ortaya çıkarlar. Bir psikolog veya hipnotist anıları uyandırırak, programlar ve değerlendirir. Buna NLP yani Nörö Dilbilim Programı adı verilir. Aynı amaca yönelik bir de egzersiz vardır. Biz, Tantra Odası´na dönelim, anıların üzerinde durulmasının nedeni odanın özgünlüğü ile ilgilidir. Oda basit bir odadır ve aşk için hazırlanır, bu amaca yöneliktir, içeri girdiğiniz anda duyularınız hemen uyanmalı veya ayağa kalkmalıdır. Elbette bu odada başka şeyler de yapabilir, yaşayabilirsiniz. Yatak odanızda olduğu gibi, okuyabilir, tv seyredebilir, doğal yiyecekler yiyebilirsiniz. Ama odanızın temel amacının aşk olduğunu hiç unutmamalısınız. Odanın bir anahtarı olmalı ve içeriye herkes girmemelidir, oda size ve eğer varsa eşinize aittir. Burada tamamiyle özgür olmalısınız ve kendinizin ya da eşinizin isteğinize göre dekore edebilirsiniz. Size bazı malzemeler ve objeler önerebiliriz;

* Masaj yağları,

* Tütsü ve buhurlar,

* Seksüel çağrışım yaptıran meyveler; (muz, çilek, kiraz ve şeftali gibi...)

* Bir video ve tv, (erotik filmler seyretmek için)

* Bir kamera, (kendi videonuzu yapmanız için)

* Erotik sanat içeren duvar dekorları veya tablolar ya da posterler...

* Afrodizyak yiyecekler; (şampanya, taze istiridye, ginseng gibi...)

* Erotik veya New Age müzik dinlemek için bir cihaz,

* Erotik kitap ve albümler,

* Farklı renklerde, değişik efektler yaratabilecek ampüller. Kırmızı ışık erotiktir ve çıplak vücudlar bu rengin altında normaldışı bir parıltı saçarlar.

* Sert bir yer yatağı veya varsa su yatağı,

* Çeşitli boylarda minder ve yastıklar,

* Mumlar,

* Duvar ve tavan aynaları,

Tantra odaları bazen iş yaşamından bunaldığınızda, çocuklardan bir zaman için uzaklaşmak istediğinizde de işinize yarayacaktır. Burası bu dünyanın kaosuna karşı duygusal bir tapınağınız olacak ve kazanacağınız güç, yapacağınız tantrik enerji orgazmı pratikleriyle artacak ve dış dünya ile olan ilişkilerinizde etkinliğinizi arttıracaktır.

 

Bacak Yogası

Bacaklarınızı omuz hizanıza kadar açarak mümkün olduğunca dik bir şekilde durun. Kollarınızı serbestçe iki yana bırakın. Çene kaslarınızı gererek vücut ağırlığınızı ayak ve topuk bölgenize toplayın.
Karnınıza konsantre olun. Göbek deliğiniz ve arka bel kaslarınıza konsantre olarak kaslarınızı olabildiğince kasın. Şimdi derin nefese başlıyoruz. Mümkün olduğunca yavaş ve sakin bir biçimde derin ve etkili nefes alıp verin. Nefesinizi bırakma aşamasına geldiğinizde kalça bölgenizi sanki bir yere oturacakmışsınız gibi yavaşça pozisyonlayın. Ama üst vücut bölgesini öne doğru eğmemeye çalışın. Kollarınızı güç almak için öne doğru uzatabilirsiniz. Oturma hareketini arka üst bacak kaslarınız yere paralel olana kadar sürdürün. Kaslarınızın gerildiğini hissedeceksiniz. İlk zamanlarda tam oturma sağlayamayabilirsiniz. Bu hareketi tamamladıktan sonra tekrar dik duruşa geçin ve derin bir nefes alırken bacaklarınızdan bir tanesini 10 derece kadar geriye uzatın ve parmak ucunuzu yere basarak bacağınızı iyice kasmaya çalışın.  Aynı hareketi diğerine de tekrarlayın ve tekrar dik pozisyona geçin.
Yukarıda belirtilen egzersizi günde 10 kere yaparak bacaklarınızı eskisi gibi sıkı, pürüzsüz bir hale getirebilirsiniz. Unutmayın egzersizin etkilisi sürekli olanıdır. Düzenli egzersiz yapamayan kişiler hem hastalıklara erken yakalanır, hem de kilo problemi yaşarlar.  

Meditasyon

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Meditasyon bölümü

Bilinçaltını meditasyon ile temizlemek

Meditasyon yöntemlerinin bir diğer türü veya meditasyona yaklaşım biçimi hatta başlangıç için çok yararlı olabilen yöntem simgesel imaj çalışmalarıdır. Örneğin "Süpürge" ve daha ileri aşamalardaki "Soğan" yöntemleri. Süpürge yöntemi, meditatif haldeyken yapılır; zihinde beyin veya bilinç geniş ve loş bir oda olarak düşünülür yani hayal edilir. Fakat odanın tabanı, çeşitli çöp artıkları, tozlar ve küçük eşyalarla doludur. Önce, odanın kirliliğini bütünüyle algılamak için yerini görmelisiniz, bilincinizden yayılan ve yavaş yavaş artan bir ışığın odayı gittikçe aydınlattığını imajine etmeye başlayın, her köşenin aydınlandığından ve herşeyi gördüğünüzden emin olduğunuzda bu kez elinizde bir saplı süpürgenin bulunduğunu varsayacaksınız. Artık odayı süpürmeye başlayabilirsiniz, yavaş yavaş ve dikkatle, çöpleri düşleyin ve bilin ki onlar sizin günlük yaşamda bilincinizde biriken negatif etkilerdir, süpürmeyi bitirin, tüm artıkları köşeye topladıktan sonra odanın artık aydınlık ve tertemiz olduğundan emin olun. Son olarak odanın çöplerini toplamış olduğunuz köşede zeminde sonsuzluğa açılan bir kuyuyu imajine edin, kuyunun karanlık ağzını iyice gördükten sonra çöpleri oradan içeriye dökmeye başlayın. Artık onlar geriye dönmeyecek şekilde sonsuzlukta yok olacaklardır. Şimdi her köşesi aydınlanmış tertemiz bilinçaltı odanızın kapısını kapatıp, güncel bilincinize geri dönebilirsiniz. "Soğan" yöntemi Sufizm´de, Budizm ve Hinduizm´de geçerli olan ileri aşamada bir "ben" hali veya bilinci oluşumudur. Burada hedef egoyu eritmek, yoklukta yok olmak ve sonsuzluğu kabul ederek gerçek benliği bulabilmektir. Sufi anlatımla yöntem; "Ben beden değilim-ben duygular değilim-ben zihin değilim-ben bu değilim-ben o değilim,öyleyse ben neyim?-benlik nedir?-o bedendedir-o herkesdedir-o her yerdedir-o her şeydir-o öz benliktir-ben O´yum-İlahi Birliğim." şeklindedir. Ama bu yöntem usta meditatörlerin ve bilinç bilgelerinin başarabileceği bir iştir.

Meditasyon yapın,rahatlayın

Binlerce yıllık bir yöntem olmasına rağmen, içerik ve amaçları farklı olsa dahi aynen astroloji veya büyü gibi insanların geçmişte bırakmadığı ruhsal eğitim yöntemlerinden birisi ve belki de en önemlisi meditasyondur. Orta Doğu dinlerinin öncesinden gelen gelerek Sufizm ve Paganizm´in temel öğelerinden birisi olan meditasyon günümüzde milyonları etkilemektedir ve hatta Hindu bir bilge olan Mahareshi Yogi´nin TM öğretisi bilimsel platformda yer bulmuş ve dev bir örgüte dönüşmüştür, Bu yazıda meditasyonun temel uygulamaları anlatılırken, kökenine de bir göz atılıyor. Meditasyon ne demektir veya nasıl ortaya çıkmıştır sorularını bir yana bırakarak, ne işe yaradığını araştıralım ama öncelikle meditasyon yapmak için bir yere ihtiyacınız vardır. Burası olabildiğince sessiz, loş ve hava akımının olmadığı bir yer olmalıdır, telefondan, televizyondan uzak olunmalıdır. Her ne kadar her ortamda yani bir ulaşım aracında veya iş yerinde hatta bir plajda dahi meditasyonun yapılabileceğini söyleyenler varsa da, uygun olan yer evinizde özel bir yerdir. Çok sessiz bir yerdeki veya yazlıklardaki bir bahçede de yapılabilir. Bir diğer önemli yön, hasta olunmamasıdır. Örneğin, nezleyken meditasyon yapmamanız gerekir, zor nefes almak, ağrılar veya göz yaşarması meditasyonu zorlaştıracaktır. Meditasyon öncesinde, ılık bir duş yapmak, boş bir mide ile olmak ve tuvalet ihtiyaçlarınızı gidermeniz yararlıdır. Çok rahat bir giysi içinde olmanız önemlidir, en uygunu Hint usulü sari biçimi bir giysidir, eğer eşofman türü birşey giyiyorsanız belinizin ve boğazınızın serbest, rahat olması yararlıdır.

 

Meditasyonda sesle görmek

Sesin ve görmenin önemi

Yoga meditasyonunda konsantre durumuna "dharana", sonraki akışkan olma ya da farkında olma durumuna ise "dhyana" denir. Dikkatinizin dağıldığı anda, objeye yönelin. Beceremiyorsanız sakın sinirlenmeyin ve sabırla defalarca deneyin, aynı zamanda da sabrınızı denemiş olacaksınız. Amaç fazla çaba göstermeden ve hatta hiç uğraşmadan konsantrasyonu başarmaktır. Mahareshi Mahesh Yogi´nin; "Meditasyon yaparken zorlanmamalıyız, aklımızın çok huzurlu ve gayretsiz bir hale geçmesini sağlamalıyız." söze burada önemlidir. Derin konsantrasyonda çevrenizle bütünleştiğinizi ve hafiflediğinizi hissedeceksiniz. Bu bütünleşmenin ileri aşaması "samadhi" yani tek oluş halidir, tasavvufçuların sessiz zikirde ulaştıkları "hal"de buna benzer. Yukarda görsel meditasyondan söz etmiştik, zikir benzeri ses meditasyonu da bir diğer yöntemdir. Konsantre olunacak şey bu kez, bir obje değil bir sesdir. Bir saatin tik-tak sesi, doğadaki sesler yani dalga, çağlayan, rüzgar, yağmur, dere sesleri, bir trenin ritmik tekerlek sesi veya rutin ve çok yumuşak bir müzik sesi yeterli olabilir. Batıda bu seslerin özel olarak kaydedildiği özel kaset ve CD´ler satılmaktadır. Ama müzik biraz farklıdır yani meditatörün müziğin üstün bilincine sahip olması önemlidir, kişinin bilinci müziği yaratan bilinçle buluşabilmelidir ve tabii burada kasdedilen müzik ticari müzik değildir.
 

Meditasyonda temel yöntem ve uygulamalar

Temel yöntem ve uygulamalar

Yere oturun, en rahat nasıl oturuyorsanız öyle oturun. Bazı Budistler örneğin Zen Budistler önlerine koydukları bir objeye gözlerini dikerek konsantre olurlar, bazıları ise gözlerini kapatarak... Fakat uykuya dalınmamalıdır. Söz konusu obje, bir çiçek, bir mum, bir resim veya desen ya da küçük bir heykel olabilir, göz hizasında duvarda asılı olabilir veya oturduğunuz yerden iki metre ötede alçak bir sehpanın üzerinde durmalıdır. Bu objeye "kasina aracı" denir; Kasina, tüm şey veya bütünlük anlamına gelir. Meditasyonun ileri aşamalarında, görülen cisim artık gözler kapalıyken de imajine edilecektir ama gerçeğine göre daha kusursuzlaşacak, renk, hacim ve boyut olarak farklılaşacaktır. Görsel meditasyon yönteminde, bilinç değişiminin sağlanması için on farklı kasina aracı (Jhana) geçerlidir. On araç, yani dört element "toprak-hava-su-ateş", dört renk "mavi, sarı, kırmızı, beyaz", ışık ve uzaklıktır. Dört element, elemental gücü, dört renk, ruhsal titreşimlerin yükselerek bilincin etkilenmesini, ışık ve uzaklık ise bilincin gelişimini simgelerler. Bunları her yerde, her ortamda bulmak mümkündür. Eğer meditasyona yeni başlıyorsanız, 10 dakika ile başlamak yeterli olacaktır, daha sonra bu süreyi 20 dakikaya ve en çok yarım saate çıkarabilirsiniz. Önceleri önünüze koyacağınız bir saatle zamanı anlayabilirsiniz ama kafanızı saate takmayın, deneyiminiz arttıkça gerekli zamanı kendiliğinizden belirleyeceksiniz. Günde bir kere ile başlayın, zamanınız varsa iki kere de olabilir. İdeal zaman sabah kahvaltısı ve akşam yemeği öncesidir, iki seans arasında 7-8 saat olmalıdır. Oturuş biçiminde bağdaş kurmak önemlidir, yapamıyorsanız dahi öğrenin. Çünkü bağdaş kurarak oturmak yani "Lotüs" oturuşu sağlıklıdır, beden simetrik ve dengelidir ve de psiko-fizyolojik enerjilerin akışı doğaldır. Sırt dik olmalıdır, kan dolaşımı kolaydır, solunum karından, tüm ciğerlerin kullanılmasıyla yapılmalıdır. Soluk alma uygulamalarını meditasyon dışında da deneyin, Ona kadar sayın, her sayıda bir nefes verin, bir zaman sonra her iki sayıda bir ve sonra da her üç sayıda bir nefes vererek devam edin. bunu aylar içinde geliştireceksiniz. Eğer bağdaş kuramıyorsunuz, bir sandalyede oturmayı deneyin. Sonra yerde bir minderde oturun, önemli olan oturuş rahatlığıdır.
 

Transandantal Meditasyon mucizesi

 

Mahareshi´nin TM mucizesi

Meditasyon deyince, akla ilk gelen TM ve Mahareshi Mahesh Yogi´dir. Bir Hindu olan Mahareshi, TM´i yani Transandantal Meditasyonu gurusu olan Swami Brahmananda Saraswati´den öğrendiğini ve yöntemin geçmişinin Vedalar´a yani MÖ 5000 yıllarına dayandığını belirtir. Bir orman koruyucusunun oğlu olan Mahareshi, 1942´de Allahabad Üniversitesi fizik bölümünden mezun oldu. TM´in batıda çok etkin olmasının ve kabul edilme yüksekliliğinin nedeni bu bilimsel tabandır. 1961´e kadar Hindistan´da TM öğreten Mahareshi, daha sonra modern teknolojinin önemini düşünerek ABD´de "Ruhsal Yenilenme Hareketi" ni kurdu daha sonra da Londra´da ve İsviçre´de merkezler oluşturdu. TM´in temel uygulamasındaki kolaylık, günlük yaşamın içinde olması ve etkilememesidir, her gün 20 dakika TM yeterlidir, TM mistik bir yöntem, metafizik kültür veya bir din değil sadece bir tekniktir. Mahareshi, bu yöntemle inancı ve dini ne olursa olsun insanın daha iyi olacağını ve inançsızların ise bilinçsel yaşam düzeyinin artacağını belirtirken, kendi Hinduluğunu dahi perde arkasında tutar. Yöntemin temelinde genelde Sanskritçe olan bir sözcük vardır; "Om" gibi ve bu sözcüğe "mantra" denir, "mantra" günlük TM seansı sırasında sürekli olarak tekrarlanır. TM´ciler yeni başlayan kişiye göre özel bir titreşimin sağlanacağı kişiye özel mantranın gerekliliğini savunurlar. Bunun için adayla özel bir konuşma yapılır, sorular sorularak hoca tarafından mantra seçilir ve bu mantrayı alan kişi eşine dahi söylemeyecektir. TM´ gruplarına veya derneklerine giriş, masonik veya paganist gelenekleri anımsatan özel bir törenle yapılır. Öğretinin temelinde mantra yoluyla bilincin kaba düzeylerden daha yüksek ve hassas düzeylere geçmesi ve sonunda bilincin kaynağına ulaşmak vardır. Mantra, sesli olarak değil içten tekrarlanır. Zamanla mantra çaba göstermeden mekanik bir tekrara dönüşür; bu doğal akıştır. İnsanın TM uygulamasında günlük yaşamını değiştirmemesi ilkesi, diğer Hindu kökenli meditasyoncuların karşı çıkmalarına neden olmuştur. Ama TM, bir arzdır ve talebe göre gelişir, istenirse bir zaman sonra günün önemli bir bölümünü kapsayarak "saflaşma-arınma" amacına ulaşılır. Sonuç olarak, Mahareshi´nin TM yöntemi, meditasyonu tüm dünyaya tanıtmasıyla ve bilimsel desteğe dayanmasıyla başarılı ve yararlı olmuştur. Son yıllarda yine TM yöneticileri tarafından geliştirilen "Birleşik Alan Kuramı" ilkesiyle yola çıkılarak bireysel meditasyonun yerine kitlesel meditasyon çalışmaları yapılarak birleşik bilinç enerjisinin, doğa olaylarını ve hatta savaşları durdurması veya onları yaratan enerjinin bloke edilmesi amaçlanmış ama ne kadar başarılı olduğu belirlenememiştir.

Meditasyon, sonuç olarak bilincsel huzurun sağlanması, fiziksel dengenin yeniden kurulması yönlerinden yararlıdır, şimdilik bu yazıdaki yöntemleri deneyin ve sonra ileri teknik kaynaklarına ulaşıp, okuyun. Size uyan yöntemi bulacaksınız. Meditasyon öylesine bir yöntemdir ki, barış yolunda insanların bilincini olumlu yönde etkileyerek dünyamızı daha mutlu kılabilir.
 

Chi-kung

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Chi-kung bölümü

Ray Rizzo ile "Hafiflik dersleri"

Ray Rizzo’nun hazırladığı yoga, plates ve chi kung’un bir sentezini sunduğu ‘Hafiflik’, bir spor tekniğini sunmaktan öte bedeninizi tanıyarak, uygun teknikleri bulmanıza yardımcı olabilecek bir rehber özelliği taşıyor
Birçok yöntem denenmiştir, istenen kiloya ulaşmak için. Ancak, söz konusu olan sadece istenen kiloya ulaşmak değil, herkesin yaşam koşulu ve bedenine uygun egzersizleri bulabilmektir. Tabii bu yöntemleri buluncaya kadar bedenin ne kadar zorlandığı ve farklı yöntemlere uygun hale getirilmeye çalışıldığı da inkâr edilemez herhalde. Belki de asıl yapılması gereken herkesin kendi bedenini tanıyarak ona uygun teknikleri uygulamayı seçmesi. Ancak, böyle bir yöntemi bulmak da en az bedeni tanımak kadar zor olsa gerek. Ray Rizzo’nun hazırladığı yoga, plates ve chi kung’un bir sentezini sunduğu Hafiflik adlı eğitim süresi, bir spor tekniğini sunmaktan öte bedeninizi tanıyarak, uygun teknikleri bulmanıza yardımcı olabilecek bir rehber özelliği taşıyor. Her yaştan insanın rahatlıkla uygulayabileceği hareketlerin bulunduğu seride, Ray Rizzo sizi bedeninizle tanıştırıyor. Seride , Koruma Seti: Rahatlama İçin Egzersizler, Şifa Veren Set, İlerleme Hareketleri Seti: Ustalık için Egzersizler olmak üzere üç bölüm yer alıyor. Ray Rizzo ile aynı zamanda akupres masaj seansıda alabilir, yoga sonrası bedeni rahatlatarak tam bir rehabilitasyon sürecini yaşayabilirsiniz.

"Hafiflik" serisi aynı zamanda evde de uygulanabilecek eğitimi içermektedir. Randevu almak için lütfen 0 212 296 45 21 no'lu telefonu arayınız.

KISACA "HAFİFLİK" HAKKINDA

Nefes

1-Temel Duruş
Nefes almanın ilk adımı temel duruştur. Bacaklarınızı omuz genişliğinde açarak durun ve ağırlığınızı ayak tabanının üst kısmı, ayak parmak uçları ve topuklarınıza eşit olarak dağıtın. Bacaklarınızın aynı hizada olduğundan emin olmak için bir dakika bekleyin. Dizlerinizi hafifçe kırın ve omuzlarınızı, kalçalarınızı ve kulaklarınızı aynı hizaya getirin.
• Yerçekiminin başınızdan aşağı doğru sizi iten bir el olduğunu düşünün. Her şeyi aynı hizaya getirin ki enerji doğrudan içinizden geçerek toprağa aksın.
• Belinizden yukarı olan bölümde omuriliğinizin açılmasını sağlayın ve böylece başınız ile göğe doğru uzanın.
• Belinizden aşağı olan bölümde tüm enerjinin toprağa boşalmasına izin verin.

2-Diyaframatik Nefes Alma
Ellerinizi karnınızın üzerine yerleştirin. Göğsünüzü hareketsiz tutarak ve karnınızı şişirerek orta derinlikte bir nefes alın. Nefesi tam olarak aldığınızda karnınızın öne doğru
çıkmış olması gerekmektedir.
• Karnınızın hava ile dolmasını sağlayın.
• Göğsünüzü hareketsiz tutun.
• Kapasitenizin dörtte üçünü dolduracak kadar nefes alın.

3-Diyaframatik Nefes Verme
Öksürün. Zorla dışarı verilen nefesi hisettiniz mi? İşte daha net ve kontrollü bir tarzda üzerinde çalışmanız gereken budur. Karın bölgenizi nefesi sıkarak dışarı atmak için kullanın ancak enerjinin sizi geri çekmesine izin vermeyin. Tam tersine sizi yukarı taşımasına imkân verin. Nefesinizin her bir omurunuz arasındaki mesafeyi genişlettiğini hayal edin.
• Gerekirse karın bölgenizi hazırlamak için öksürün.
• Tüm havayı karın bölgenizden sıkıştırarak dışarı verin.
• Islak bir havluyu sıkarak içindeki suyu akıttığınızı hayal edin.
• Karın bölgenizin bedeninizin özünü sarmaladığını ve nefesi dışarı boşalttığını hayal edin.

Temel ısınma

1-Kol Çemberi
Kollarınızı başınızın üzerine doğru uzatın ve kollarınızla bedeninizin iki yanında daireler çizin. Enerjiyi ellerinizden dışarıya verin, dirseklerinizi dikleştirin ve omuz ekleminizde mümkün olduğu kadar az sürtünme olmasına gayret edin. On kez tekrar edin ve sonra ters yöne doğru daireler çizin.
• Tüm bedenin akmasına izin verin
• Tüm kasların bir ekip oluşturarak zincirleme çalıştığını düşünün.
• Dik durun.
• Topuklarınızın üzerinde arkaya doğru kaymamaya özen gösterin.

2-Omurga Dönüşleri
Temel duruş pozisyonuna dönün ve derin bir nefes alın. Dizlerinizi hafifçe kırın ve kollarınızı iki yanda sarkıtın. Dikey bir aks üzerinde bedeninizin belden yukarısını arkaya ve öne doğru çevirin. Kalçalarınızı serbest bırakın, göğüs kafesinizin kalça kemiğinizden bağımsız olarak hareket etmesine odaklanmaya çalışın.
• Dönüşlerde omurganızı yukarı doğru uzatın.
• Hareketin omuzlardan değil, göğüs kafesinizden oluşmasına dikkat edin.
• Başınız ile harekete başlamayın, bırakın başınız göğüs kafesinizi takip etsin.
• Kalçaları sabit tutun ancak dizlerinizin rahat olmasına özen gösterin.

3-Omuz Çevirme
Temel duruş pozisyonuna dönün ve kollarınızı iki yanda tutun. Çevirirken omuzlarınızı geniş açmaya gayret etin ve hareketi dört bölüm şeklinde düşünün. Önce omuzlarınızı havaya kaldırın, sonra arkaya, sonra, aşağıya ve son olarak öne doğru hareket ettirin. Ters yönde hareketi tekrarlayın. Böylece hareketi her iki yöne doğru yapmış olacaksınız.
• Omuzlarınızı geniş açın.
• Göğüs kafesinizin üzerinden kayar gibi hareket ettirin.
• Omurganızı sabit tutun.
• Yumuşak ve akıcı olun.

Müzikterapi

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Müzikterapi bölümü

Uzakdoğu Masajları

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Uzakdoğu Masajları bölümü

Akupres

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Akupres bölümü

Reiki

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Reiki bölümü

Reiki - Evrensel Yaşam Enerjisi

Geçmis medeniyetlerden gunumuze, tum canli varliklardan gecen ve saglikla yakindan iliskili gorunmez bir enerjinin varligi cesitli kulturlerin ilgi alanina girmistir. Son zamanlarda bu "Hayat Enerjisi"nin varligi bilimsel deneylerle kanitlanmakla beraber, bircok tip doktoru da, bu enerjinin bagisiklik sisteminin calismasi ve tedavinin tum asamalarindaki onemini vurgulamaktadir. Bu "Hayat Enerjisi" insan sagliginin ve hayat kalitesinin gelismesinde sonsuz bir kaynak gorevi gormektedir. Öğrenilmesi son derece kolay olmakla beraber, Reiki'yi kullanma yetenegi geleneksel metodlarla elde edilemeyip, ancak bir Reiki Ustadi'nin ogrencisine bu yetenegi transferi seklinde olmaktadir. Bu enerjinin kullanilmasi bireysel zekaya ya da ruhsal tekamul seviyesine bagli olmadigindan, her yastan ve gecmisten binlerce insana transfer edilmistir. Tedavi sirasinda sanki icinizden gecen ve sizi saran olaganustu bir isinin sicakligini hissedersiniz. Reiki kisinin sadece fiziksel bedenini iyilestirmekle kalmaz, ayni zamanda duygularina, zihnine ve ruhuna da etki ederek, rahatlama, baris, guvenlik ve iyi-hissetme gibi bircok olumlu duygunun da hissedilmesine yardimci olur. Bu olaganustu sonuclarin bircogu kayitlara da gecmistir. Reiki, herkesin kullanabilecegi, basit, dogal ve guvenli bir ruhsal iyilesme ve kisisel gelisim metodudur.

Rei - Ruhani Bilgelik

Reiki'yi Bati'ya tanitan Mrs.Hawayo TAKATA, Rei'nin "Evrensel" anlamina geldigini soylemis ve bircoklarinca kabul gormustur. Bununla beraber, Mrs.TAKATA bu yorumun son derece genel oldugunu da belirtmistir. Kanji ideogramlari her seviyede farkli bir anlam tasimaktadir. Bunlar gundelikten son derece ezoterik (belli kesimlerin anlayabilecegi) kullanimlara kadar degismektedir. Dolayisi ile Rei, her yerde sunuldugu gibi, "Evrensel" olarak yorumlansa da, bu seviyede Reiki anlayisi icin yeterli olmamaktadir. Japon Kanji karakteri olan Rei'nin ezoterik anlamina yonelik arastirmalar, bu ideogramin daha derin bir anlami oldugunu gostermektedir. Bu arastirmalar Rei'nin "Olaganustu Bilgi" ya da "Ruhani Farkindalik" anlamini ortaya cikartmaktadir. Bu bize Tanri'dan ya da Yuksek Benligimizden gelen bir bilgidir. Bu Tanrisal-Farkindalik'tir. Bu, tum bireyleri tamamiyle anlar, tum problemleri ve zorluklarin nedenini ve onlari iyilestirmek icin gerekli olani bilir.

Ki - Hayat Enerjisi

Ki, Çince'deki "Chi" ya da Sanskritce'deki "Prana" ile ayni anlama gelmektedir. Ayni zamanda odik kuvvet, orgon ya da biyoplazma anlamlarini da tasimaktadir. Ki'ye farkli kulturlerde bunlarin disinda degisik bircok anlam da yuklenmistir. Ki, hayat enerjisidir. Ayni zamanda yasamsal ya da evrensel hayat enerjisi olarak da tanimlanmaktadir. Bu, tum canlilara hayat veren, fiziksel olmayan bir enerjidir. Birsey canli oldugu surece, onun etrafini ve icini saran bu enerji ile birliktedir; olumle birlikte bu enerji de bedenden ayrilir. Eger hayat enerjiniz zayifsa ya da akisinda engellemeler varsa hastaliklara daha duyarli hale gelirsiniz. Enerji yuksek ve rahatlikla akabiliyorsa, hastalanma olasiliginiz da azalmaktadir. Bu enerji sadece fiziki bedene degil, ayni zamanda duygular ve ruhsal hayata da etki etmektedir. Çinliler "Chi" olarak adlandirdiklari hayat enerjisine buyuk onem vermislerdir. Bunun uzerinde binlerce yil calismis ve Chi'nin bircok farkli turunu kesfetmislerdir. "Yellow Emperor's Classic of Internal Medicine"da 32 farkli cesit Ki ya da Chi siralanmistir. Ki, savascilarin fiziki egitimlerinde ve zihinsel gelisimlerinde kullanilmistir. Meditatif nefes alma egzersizlerinde "Pranayama" olarak adlandirilmis ve Samanlar tarafindan psisik farkindalik ve iyilestirme amacli olarak da kullanilmistir. Ki, tum sifacilar tarafindan kullanilan, fiziksel olmayan bir enerjidir. Ki, etrafimizda vardir ve zihin tarafindan yogunlastirilip yonlendirilebilir.

Reiki, Ruhani Kilavuzlarin Yonlendirdigi Hayat Enerjisi

Pratik olarak Reiki'yi, Tanrisal farkindalik (Rei) tarafindan yonlendirilen hayat enerjisi (Ki) olarak adlandirabiliriz. Bu Reiki icin anlamli bir yorum olmaktadir. Bu ayni zamanda Reiki'yi kullanan kisilerin tecrubelerini de yansitmaktadir ki, gercekten Reiki onu olusturan bilgi ile kendi kendini yonlendirmektedir.

Reiki Bir Din midir ?

Reiki ruhani olmakla birlikte, bir din degildir. Dogmatik degildir ve Reiki'yi ogrenip kullanabilmek icin belli bir inanca sahip olmaya da gerek yoktur. Hatta, Reiki inanca bagli olmadigindan, O'na inansanizda inanmasanizda calisacaktir. Bunun yaninda bircok kimse kendi dinlerini, entellektuel bir yaklasimin otesinde, Reiki sayesinde daha iyi hissedebildiklerini gormuslerdir. Reiki bir din olmamakla birlikte, bir zihin-beden-ruh birlikteliginden soz eden Dogu felsefesine gore en uygun iyi olma hali icin baskalariyla uyum icerisinde yasamak ve buna gore davranmak gerekmektedir. Reiki tedavi sisteminin kurucusu olan Dr.Mikao Usui, baris ve uyumu temel alan ahlaki ilkelere inanmanin tum kulturlerde evrensel bir nitelik oldugunu vurgulamaktadir.

REIKI'NIN USUI SISTEMINE ILISKIN ÖYKÜSÜ

* Dr. Mikao Usui Dönemi

* Dr. Chujiro Hayashi Dönemi

* Hawayo Takata Dönemi

Reiki'nin kurucusu olan Dr.Mikao Usui, 19. yuzyilin sonlarinda Japonya'nin Kyoto kentinde küçük bir üniversitenin yöneticisi ve Hristiyan bir rahip olarak yasamis ve faaliyet göstermistir. Bir pazar ayini vesilesiyle ögrencilerinden biri ona Kitabi Mukaddes'e kelimesi kelimesine inanip inanmadigini sorar. Usui buna evet cevabini verir. Ancak ögrenci bundan tatmin olmaz. Soru sormayi sürdürür : "Kitabi Mukaddes'te Isa'nin hastalari iyilestirdigi, sifa dagittigi, su üzerinde yürüdügü anlatilmaktadir. Bunlara da sadece orada öyle yaziyor diye, inaniyor musunuz ? Yoksa hic böyle seylerin gerçeklesmesine sahit oldunuz mu ?". "Hayir" diye yanitlar Usui, "böyle birsey daha önce hiç yasamadim. fakat Kitabi Mukaddes'te yazili olanlara inaniyorum". Ögrenci sözlerini söyle sürdürür : "Bu kör inanç size yeterli gelebilir, fakat bizler bunlari kendi gözlerimizle görmek istiyoruz". O gün ve o konusma Usui'nin hayatinda o büyük degisikligi getirir. Hemen ertesi gün is sözlesmesini fesheder ve ABD'deki Chicago Universitesi'ne gitmek üzere yola çikar. Orada Hristiyan metinler üzerine egitim görür ve eski diller alaninda doktora yapar. Kendisini, Hz.Isa ve havarilerinin sifa dagitmasinin ardinda yatan sirri çözmeye adamasina ragmen aradigini bir türlü bulamamaktadir. Bu arada Buda'nin da sifa gücüne sahip oldugunu ögrenir. Bu bilgi, onun tekrar Japonya'ya dönüp orada Budist ögretileri üzerinde arastirmalarini sürdürmesine vesile olur. Anavataninda birçok manastira ziyaretler yapar. Sonunda bir Zen manastirinda sifa konusuna ilgi duyan bir baspapaz bulur. Orada kalir ve eski Budist metinler ve sutralarda sifanin anahtarini aramaya baslar. Özellikle sutralarin Japonca çevirilerini inceler. Fakat herhangi bir açiklama bulamadigindan ayrica Çince ogrenir. Ancak Çince çevirilerde de herhangi bir iz bulamaz.

Ama Usui vazgeçmez. Bunlara ek olarak orijinal Budist metinlerini okuyabilmek için eski Sanskritçeyi ögrenir. Ve sonunda Buda'nin meçhul bir mürüdi tarafindan el yazmasi olarak kaleme alinan eski bir Sanskrit metinde yedi yildir aradigi seyi bulur. Metinde Buda'nin nasil sifa dagittigina iliskin semboller ve tarifler bulunmaktadir.

Böylece bilgiyi yeniden kesfetmistir ancak henüz sifa verecek güce sahip degildir. Baspapaz ile yaptigi bir görüsmeden sonra, Japonya'da kutsal bir daga çikarak 21 gün boyunca oruç tutup meditasyon yapmaya karar verir. Önüne takvim görevi görmesi için 21 küçük tas koyar ve her gün bir tasi eksiltir. Bu süre zarfinda sutralari okur, ilahi söyler ve meditasyon yapar. Dagda geçirdigi 20 gün boyunca olaganüstü birsey olmaz. 21. günün gecesinin karanliginda Dr.Usui meditasyonunu tamamlamis ve dua etmektedir: "Baba, lütfen bana isigi göster !" Birdenbire gökyüzünde kendisine dogru hizla gelen parlak bir isik görür. Bu isik gittikçe büyür ve alninin tam ortasina isabet eder. Usui, yere devrilir, normal uyaniklik suurunu yitirmis ve transa benzer bir hale girmistir. Bu yüksek suur halinde gokkusagi renklerinde, mavi, camgöbegi, eflatun ve pembe gibi birçok baloncuk görür. Daha sonra Sanskrit metinlerde görmüs oldugu semboller kendisine altin yaziyla adeta bir sinema perdesinde görünür gibi görünmüstür. Bu, Buda ile Isa'nin güçlerinin anahtaridir. Bu aydinlatici deneyim Reiki'nin Usui sisteminin baslangicidir. Usui'nin suuru geri geldiginde günes çoktan dogmustur. Saskinlikla, güç dolu oldugunu ve bir önceki gün oldugu gibi yorgun ve aç olmadigini farkeder. Usui aceleyle yola koyulmustur. Bu arada ayak bas parmagini yaralar. Elini parmagina koyar koymaz kanama durur ve aci yok olur. Yol üzerinde bir konaklama yeri bulur ve girip yiyecek birseyler ismarlar. Beklerken, hancinin aglamaktan kipkirmizi kesilmis ve yanagi sismis olan kizi gelir. Kizin disi agrimaktadir. Usui yüzüne dokunmak için izin ister. Elleriyle her iki yanagi da kavrar, Birkaç dakika sonra agrilar hafiflemis ve sislik inmeye baslamistir. Kiz saskinlik içinde sunlari söyler : "Siz siradan bir rahip degilsiniz !" Usui, manastira geri dödügünde baspapazin bir artrit nöbetiyle yatakta yattigini ögrenir. Usui bir süre dinlendikten sonra arkadasina elleriyle dokunur ve agrilarinin azalmasini saglar. Birkaç hafta manastirda kaldiktan sonra Usui Kyoto'nun varoslarina gidip oralardaki hastalari iyilestirmeye karar verir. Daha önce pek çogunu iyilestirmis, genç ve güçlü olanlari dilenciler semti disina is aramaya göndermistir. Aradan yedi yil geçmis olmasina ragmen Usui tanidik yüzleri ayni kosullar içinde tekrar tekrar gördügünü fark eder.

Usui sarsilmistir, kendi kendine bu kisilerin neden yeniden buraya döndügünü sorar. simdiye kadar yasadiklari sekilde yasamayi tercih etmekte ve hayata karsi mütesekkirlik duymamaktadirlar.

Usui, fiziksel bedenin hastalik belirtilerini iyilestirdigini, fakat yeni bir yasam tarzi aktaramadigini farkeder. Bu durum onu Reiki yasam kurallarini olusturmaya yöneltir.

Özellikle bugün öfkelenme

Özellikle bugün endiselenme

Sonsuz bereket için mütesekkir ol

Ekmegini dürüstçe çalisarak kazan

Komsularina karsi dostane davran.

Usui varoslari terk ederek ders vermeye baslamistir. Insanlara kendi kendilerini iyilestirmeyi ögretir ve onlara düsünce sekillerinin de iyilesebilmesi için yasam kurallarini aktarir. Emekli bir deniz subayi olan Dr. Chujiro Hayashi insanlara hizmet vermeyi arzulamis ve Usui'nin ögrencisi olmustur. Kendisi Usui tarafindan yetistirilmis ve Reiki uygulama konusunda derin bir sorumluluk hissetmistir. Hayashi, Usui'nin en yakin çalisma arkadasi olmustur. Usui son günleri yaklastiginda, Hayashi'yi Reiki üstadi ilan etmis ve ögretilerini saklayip korumasi için ona emanet etmistir. Hayashi Tokyo'da bir Reiki Sifa Klinigi kurmustur. Orada Reiki ile sifa verilmekte ve Reiki ögretilmektedir. Hayashi'nin geriye birakmis oldugu belgelerden Reiki'nin fiziksel semptomlarin nedenlerini buldugunu, gerekli titresimlerle bunlari dengeledigini, baska bir deyisle sagligi yerine getirecek sekilde enerjiyle doldurdugunu ögrenmekteyiz. Hawaii'li genç bir kadin olan Hawayo Takata 1935 yilinda bir tümörü ameliyatla aldirmak için Japonya'ya gelmistir. Ameliyat hazirliklari sirasinda içsel bir ses ona ameliyatin gerekli olmadigini, iyilesmek için baska bir yolun daha oldugunu söylemistir. Takata doktorla konusmus ve doktorun kardesi olan Bayan Shimura tarafindan Hayashi Sifa Klinigi'ne götürülmüstür. Böylece Reiki ile tanismistir. Birkaç ay klinikte kalmis ve hergün Reiki ile tedavi görmüstür. Sikayetleri azalmis ve içinde Reiki'yi ögrennme arzusu alevlenmistir. Önceleri bu istegi reddedilir. Reiki'ye karsi derin bir sorumluluk duymasi gerektiginin bilincine varinca, Hayashi'ye gidip duygularini ve gerektigi kadar Japonya'da kalma kararliligini anlatir. Dr. Hayashi kendisini kabul etmis ve Takata'nin egitimi baslamistir. Bir yil boyunca Hawayo Takata iki kizi ile birlikte Hayashi ailesinin yaninda kalmistir. Hergün Reiki tedavisi uygulayip çok sey ögrenmistir. Egitimi tamamladiginda "sifa dagitan ellerin armagani" ile Hawaii'ye dönmüstür. Orada sifaci olarak basariyla faaliyet göstermistir. 1938'de Hayashi kizi ile birlikte Bayan Takata'yi Hawaii'de ziyaret etmistir. Bayan Takata tekrar ders almaya baslamis ve Subat 1938 yilinda Dr.Hayashi tarafindan dogal sifanin Usui sisteminin üstadi olarak inisiye edilmistir. Kisa süre sonra Hayashi ile kizi Japonya'ya dönmüstür.

1941 yilinda Hayashi, ABD ile Japonya arasinda bir savas olacagini sezmistir. Fakat bir türlü Reiki üstadi olarak çalismasini kendisini bekleyen subaylik görevi ile bagdastiramamistir. Ayni dönemde Hawayo Takata Hawaii'de çok özel bir rüya görmüs ve bu rüya nedeniyle Hayashi'yi Japonya'da ziyaret etmeye karar vermistir. Hayashi'yle beklenen savas ve Takata'nin Reiki ögretisini ve kendisini koruyabilmek için nereye gitmesi gerektigi hakkinda konusurlar. Aralarinda her sey konusulduktan ve hareket tarzi belirlendikten sonra Hayashi, Bayan Hawayo Takata'yi yerine geçecek kisi ilan eder. Dr.Hayashi herkesle vedalasmis, geleneksel Japon kiyafetleriyle lotus durusundayken gözlerini kapatmis ve bedenini terk etmistir. Hawayo takata Reiki üstadi olarak Hawaii'ye geri dönmüstür. Kendisi Bati dünyasina "Reiki'nin armaganini" tanitan ünlü ve etkili bir sifaci ve ögretmen olmustur. Bilindigi kadariyla 1974 yilina kadar Reiki'nin tek üstadiydi. Daha sonra ögrencilerinden bazilarini inisiye etmeye ve reiki üstadi olarak yetistirmeye baslamistir. 1980 yilinda ölümüne kadar torunu Phyllis Furumoto dahil 22 Reiki üstadini inisiye etmistir. Batıdaki Reiki pratisyenlerinin büyük çoğunluğu bu yirmi iki kişinin öğrencileridir ve hepsi Takata'ya, Hayashi'ye ve Usui'ye bağlanırlar. Reiki öğretmenleri, yıllar içinde kendi sezgilerini ve algılarını kullanarak; şifa bulmak isteyenlerin ve ruhsal gelişimlerini sürdürürken Reiki ile çalışanların, gereksinimlerine cevap veren yeni teknikler geliştirmişlerdir.Phyllis, 1.derece Reiki ögretisine daha çocukken sahip olmustur. Daha sonra yetmisli yillarda Phyllis'in 2.derece inisiasyonu gerçeklesmistir. 1979 yilinda kisa bir süre önce Reiki üstadi olarak inisiye edilmis olan Phyllis büyükannnesi ile seyahat etmeye baslamistir. Bundan sonra yogun egitim ve dersler baslamis ve Phyllis büyükannesinden onun yerini alacagini ögrenmistir. Aralik 1980'de ölümüne az bir süre kala Takata ona, büyük üstadlarin spiritüel Reiki çizgisini geleneksel bir sekilde sürdürmesini vasiyet etmistir.

1982 ilkbaharinda Hawayo Takata'nin anisina Phyllis Lei Furumoto ile birlikte bir grup Reiki üstadi Hawaii'de toplanmistir. Her yil bulusma konusunda fikir birligine varilmistir. 1983'te gerçeklestirilen ikinci bulusmada "The Reiki Alliance" kurulmustur. Konferansin temel amaci Phyllis Lei Furumoto'yu Mikao Usui, Chujiro Hayashi ve Hawayo Takata'nin dogrudan spiritüel çizgisinde büyük üstad olarak kabul etmekti. 1988 yilinin ilkbaharinda Phyllis Lei Furumoto kendilerini Reiki üstadi yetistirmeye ve inisiye etmeye hazir hisseden Reiki üstadlarina, üstat inisiye etme yetki ve takdirini vermistir. Böylesine büyük bir sorumlulugu üstlenen bu üstadlar yillari kapsayan bir Reiki seminer tecrübesine sahip olmalidir çünkü inisiye ettikleri üstadlari enerjetik olarak tasimakta ve bunun için gerekli bilgi, beceri ve güce sahip olmalidirlar. Son yillarda Reiki tüm dünyada oldukça güçlü ve hizli bir sekilde yayginlasmistir. Bu durum dünyanin iyilesme, uyum, sevgi ve kardeslik ihtiyacini karsilamaya ve sonuçta bütün gezegende barisin hakim olmasina katkida bulunacaktir. Reiki konusunda yapılan araştırmalar, Usui Reiki tekniklerinin Budizm, Şintoizm, Şamanizm şifa teknikleri ile benzeştiğini belirtmektedir. Reiki hakkında medyumlar aracılığı ile alınan bilgiler ise Reiki'nin çok eskiden beri dünyada olduğunu, hatta efsanevi Atlantis'e kadar dayandığını belirtmektedir.

Reiki‘nin Üç Temel Tasi

(Bu metnin asli, Frank Arjava Petter‘in, Dr.Mikao Usui‘nin Reiki notlarina dayanarak yazdigi "The Original Reiki Handbook of Dr.Mikao Usui" adli eserinde yer almaktadir.)

Reiki sistemi, Dr. Usui‘nin ögrettigi bes prensibin yanisira üç temel tasa dayanmaktadir. Bunlar; Gassho, Reiji-Ho ve Chiryo olarak adlandirilirlar.

Gassho

Kelime anlami olarak Gassho, "iki elin biraraya gelmesi" demektir ve Dr.Usui, Gassho Meditasyonu adi altinda bir meditasyon ögretmekteydi. Bu meditasyon O‘nun Reiki toplantilarinin basinda uygulanmaktaydi. Uykuya geçmeden ve/veya uyandiktan sonra 20 – 30 dakika süreyle uygulanabilmektedir. Gassho, tek basina ya da gurup olarak uygulanabilir. Katilanlarin sinerjisinden kaynaklanan enerjinin büyüklügü, gurup meditasyonunu olaganüstü bir deneyime dönüstürmektedir. Gassho meditasyonu her yasta bireyin uygulayabilecegi kadar basittir. Üç günlük bir uygulamadan sonra, Gassho meditasyonunun sizin için uygun olup olmadigina karar verebilirsiniz. Ondan sonrada, en az üç ay boyunca, eger mümkünse her gün bu uygulamayi yapmalisiniz. Bununla beraber, eger bir iki günlük bir uygulama sonrasi bir yorgunluk ya da benzeri bir rahatsizlik hissetmeye baslarsaniz, bu meditasyon sizin için uygun olmayabilir. Ayni ilacin her hastaya uygun olamayacagi gibi. Birkaç hafta sonra tekrar deneyebilirsiniz. Gassho : Ellerimizin göğsümüzün önünde (dua ediyormuş gibi) tutulmasıdır. Ellerimiz kalp seviyesinden biraz yukarıda olmalıdır.

* Gassho uygulamasina, gözleriniz kapali ve elleriniz gögüsünüzün önünde avuçiçleri biribirine degecek sekilde, oturur pozisyonda baslayin. Tüm dikkatinizi orta parmaklarinizin biribirine degdigi noktaya verin. Herseyi unutmaya calisin. Eger meditasyon sirasinda ögle yemegini ya da gelecek günü düsünmeye baslarsaniz, bunun farkina varin ve gitmesine izin verin.

* Bu, birseyler basarma meselesi degildir. Rahatlayabildiginiz kadar rahatlayin. Daha sonra tekrar iki parmaginizin biribirine degdigi noktaya dönün.

* Eger 20 dakika boyunca ellerinizi gögüs hizasinda tutmak sizin için çok yorucu oluyorsa, ellerinizi ayirmadan, onlari kucaginiza koyup sizin için rahat bir pozisyonda meditasyona devam edebilirsiniz.

* Meditasyon sirasinda, ellerinizin ya da belkemiginizin isinmasi gibi enerji fenomenleri gerçeklesebilir. Bunun farkina varin ama bundan fazlaca etkilenmeyin. Her zaman odaginiz iki parmaginiz üzerinde olsun.

* Eger oturma pozisyonunuzu degistirmeniz gerekirse, bunu yavasça ve yaptiginiz islemin farkinda olarak yapin. Omuriligin dik ve basin da herhangi bir tarafa düsmeden dik konumda oldugu, dizlerinizin üzerinde oturur pozisyonda meditasyon yapmak en uygun olanidir. Bu pozisyonu, basinizin içi helyum dolu olan bir balona bagli sekilde nazikçe tutuldugunu hayal ederek gözünüzde canlandirabilirsiniz. Eger bel problemleriniz var ya da bu tür oturmaya alisik degilseniz, arkasi olan bir sandalyeye arkaniza bir iki minder alarak ya da sirtinizi duvara dayayarak oturabilirsiniz. Uykunuzu getirmesi ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak, yatar pozisyonda meditasyon yapmamaniz dogrultusunda bir kural yoktur.

Reiji – Ho

Kelime olarak Reiji, "Reiki gücünün göstergesi", Ho ise "Yöntemler" anlamina gelmektedir.

Reiji – Ho her tedaviden önce gerçeklestirilen üç kisa dinsel töreni kapsamaktadir.

* Gassho durusuyla ellerinizi gögüsünüzün önünde birlestirin ve gözlerinizi kapayin. Simdi Reiki gücü ile baglanti kurun. Bu son derece basittir: Reiki gücünün içinizden akmasini isteyin. Bir iki saniye içerisinde bunun nasil gerçeklestigini göreceksiniz. Belki bu enerjinin taç çakranizdan girdigini ya da önce kalbinizde ya da ellerinizde oldugunu hissedeceksiniz. Bu göstergenin ilk önce vücudunuzun neresinde belirecegi önemli degildir. Eger 2.derece Reiki egitimi aldiysaniz, Reiki gücü ile baglanti kurmak için uzaklik sembolünü (HSZSN) kullanabilirsiniz. Reiki‘nin akmasina iliskin arzunuzu zihninizde üç kez tekrarlayin ve ardindan zihinsel tedavi sembolünü (SHK) gönderip bunu güç sembolü (CKR) ile mühürleyin. Enerjinin akmaya basladigini gözlemledikten sonra bir sonraki asamaya geçebilirsiniz.

* Tüm seviyelerde hastanin iyilesmesi ve/veya sagligi için dua (niyet) edin. Çogunlukla bir hasta için neyin "iyi" ya da "kötü" oldugunu biz bilemeyiz, bu nedenle "iyilesme" ve "saglik" terimlerini Reiki gücünün ellerine birakip, O‘nun bu islem için bir araç olmasini saglayin.

* Avuçiçleri biribirine degen ellerinizi üçüncü göz hizasina getirin ve Reiki gücünün, enerji ihtiyaci olan bölgeye yönelebilmesi için, ellerinize rehber olmasini dileyin.

Ilk bakista, bu teknigin Reiki hakkinda ogrendiklerimizle çelistigi düsünülebilir. Ancak yazar kendi deneyimlerine dayanarak, "Bu konuda sizi ne kadar cesaretlendirsem azdir" demektedir. Bu teknigi kullanmadan önce, kendisi negatif enerji yüklü alanlari görebilmek için pandül kullandigini, ancak Reiji‘den sonra buna ihtiyaci kalmadigini belirtiyor. Elleriniz ne oldugunu bilmektedir, dolayisi ile onlara güvenin. Sezgi, birçogumuzun düsündügü gibi, ögrenilmesi ve gelistirilmesi gereken birseydir. Gerçekte ise durum biraz farklidir: Hepimiz aslinda sezgiseliz ama sezgilerimizi dinlemeyi ve onlari dogru tercüme etmeyi ögrenmeliyiz. Sezgilerinizle nasil temasa geçtiginiz ve onlarin kendilerini ne sekilde gösterdigi, bireyden bireye degismektedir. Sezgilerinizden tam olarak emin degilseniz, hayatinizin hangi anlarinda kendisini gösterdigine dikkat etmeye çalisin. Örnegin dus alirken, yemek yaparken, yürüyüs esnasinda ya da araba kullanirken sezgilerinizden daha fazla faydalaniyor ya da onlarla temasa geçiyorsaniz bu özelligi hayatinizin diger anlarina da tasiyabilirsiniz demektir. Hasta ile olan calismamiza geri dönersek: belki enerji blogunun, fiziksel ya da süptil planda nerede oldugunu görebilir, hissedebilir hatta belkide buna ilisikin bir koku ya da ses duyabilirsiniz.Reiji dinsel törenini mekanik bir hale dönüstürmek mümkün olmakla beraber, burada amaçlanan bu degildir. Bu isi her seferinde sanki ilk kez yapiyormuscasina, tüm kalbinizle gerçeklestirin. Buradaki en önemli bilesenler, SEVGi ve DiKKAT‘tir. Bu iki özellik size ve hastaniza iyi olma ve iyilesme yolunu gösterecektir.

Chiryo

Chiryo "Tedavi" anlamina gelmektedir. Dr.Usui‘nin döneminde, dogal olarak, tedavi Japon teknigi ile verilmekteydi. Hasta yerde, bir "futon" (pamuklu dösek) ya da "tatami mat" (hasir dösek) üzerinde yatardi.

* Tedaviyi verecek olan hastanin yaninda diz çökerdi. Çok sansliyiz ki, günümüzde masaj masasi kullaniliyor !

* Tedaviyi veren hakim (dominant) elini hastanin taç çakrasi üzerine koyar, ani bir istek ya da ilham gelene kadar bekler ve eli buna göre hareket ederdi.

* Tedavi esnasinda, tedaviyi veren dizginleri tamamen ellerine birakir ve temas edilen bölgedeki agri dinene ya da eller baska bir alana kayma istegi duyana kadar o bölgeye Reiki verilirdi.

Reiki‘nin Üç Temel Tasi’ni su sekilde özetleyebiliriz:

1. Gassho Meditasyonu ile evrenle bir oldugumuz, meditatif bir konuma geçiyoruz. Evimizi misafir gelmeden önce, ki buradaki misafir Reiki enerjisidir, temizliyoruz. Hindistan‘da Gassho, Namaste ile es anlamıdir ve bu da "içindeki kutsal varligi selamliyorum" anlamina gelmektedir. Bu seviyeye ulastigimizda, bir sonraki asamaya geçebiliriz. Gassho Meditasyonu günlük olarak tedavi öncesinde ve ellerin gögüs hizasinda ayni sekilde tutulmasindan ötürü, Reiji sirasinda da uygulanabilir. Bu tedavi ile kalbin ayni frekansa ayarlanmasina yardimci olur. Ellerimizi gögüs hizasinda birlestirmek bize meditasyonla birlesmeyi de ögretir. Bu konumda iken gözlerimizi kapadigimizda, otomatik olarak meditasyon konumuna geçeriz.

2. Reiji ancak egomozu meditasyon sirasinda geçici olarak kapattigimizda etkin bir sekilde uygulanabilmektedir. Ilk bakista Reiji amaçli bir hareket olarak gözükse de, aslinda onunla biz kendimizi Reiki enerjisine adamaktayiz. Kendini adamakta bir amaç (hedef) yoktur. Reiji‘deki spiritüel tavir "Senin iraden yerine gelsin" seklindedir. Netice itibariyle, tedaviyi basaran bizler degiliz. Onun yerine, bizim içimizden geçerek en iyi sekilde gerçeklesmektedir.Belki tedavi öncesi küçük bir dinsel tören önerisi isinize yarayabilir: Ellerinizi muslugun altinda, soguk suyla yikayin ve agizinizi iyice çalkalayin. Tedavinin verilecegi odada, Gassho pozisyonunda rahat bir sekilde durun. Gözlerinizi kapayin ve endiselerinizin, düsüncelerinizin ve hislerinizin akip gitmesine izin verin. Simdi Reiji ile baslayabilirsiniz.

3. Artik tedaviye (Chiryo) basladiktan sonra, iyilesme ya da herhangi bir tedavi amaciyla ilgili endiselenmenize gerek yoktur.

Reiki ilkeleri - Reiki'nin Ahlaki Prensipleri

Reiki'nin gelisiminden yillar sonra, Dr.Usui bir meditasyon esnasinda, Reiki uygulamalarina bazi ilkeler eklemeyi uygun gordu. Bu prensipler o donemde Dr.Usui'nin bagli bulundugu Meiji Japon Imparatoru'nun ilkelerinden besini icermekteydi. Bu ilkeler Usui Reiki'ye ruhsal bir denge eklemek icin gelistirildi. Burada amac insanlarin, Reiki'nin esas noktasinin tekamule bilincli olarak karar verilerek ruhun iyilestirilebilecegini anlamalarini saglamakti. Reiki'de kalici sonuclar alabilmek icin enerjinin aktarildigi sahis iyilesebilmesinin sorumlulugunu uzerine almali ve aktif olmalidir. Bu nedenle, Usui reiki sistemi, Reiki enerjisinin sadece kullanilmasi demek degildir. Tam bir sistem olabilmesi icin tekamule kendini adamayi ve aktiviteyi de icermelidir. Bu idealler saygideger bir yasam surmenin rehberidirler. Mutlulugu davet etmenin gizli sanati, tüm hastaliklarin mucizevi ilaci;

Bugun icin sinirlenme,

Endiselenme ve sukran dolu ol.

Kendini isine ada ve insanlara saygili ol.

Her gunduz ve gece ellerini dua icin kavustur.

Ve bu cumleleri kalpten tekrar et.

Reiki Nedir?

· Reiki tüm enerjilerin akışını düzenleyen güçlü doğal bir iyileşme sistemidir.

· Reiki yaşamdaki oluşumların (manifestations) düzenini ve olayların doğal akışını hızlandıran bir evrim aracıdır.

· Reiki her zaman elinizin altında ve kullanılmaya hazırdır. Uyumlama (inisiyasyon) yapıldığı zaman onu artık yitirmek mümkün değildir.

· Reiki’nin kullanımı kolaydır.

· Reiki sorunları engellemek ve bedensel ve ruhsal dengeyi korumak için, iyileştirme işleminde yardımcı olarak kullanılır.

· Reiki özgerçekleştirme (self actualisation) için etkin bir araçtır.

· Reiki ruhsal rehberlikle alınır.

Reiki Ne Değildir?

· Reiki bir din veya tarikat değildir

· Reiki belli bir düşünce veya inanç ile ilgili değildir.

· Reiki’nin zihin kontrolü ile hiçbir ilgisi yoktur.

· Reiki bir “enerji frekansı” değildir.

· Reiki sadece az sayıda ve belli kişilere ait değildir.

· Reiki’yi sadece bir kişi veya kuruluş öğretebilir diye bir kural yoktur (öte yandan herkes öğretir diye birşey de doğru değildir).

· Reiki’yi öğrenmenin ve yaşamanın sonu yoktur

Dünyamız her gün biraz daha küçülüyor. Internet, çevre bilinci, politika, ve uluslararası ticaret bu harikulade gezegenin kültürlerini giderek yakınlaştırıyor. 21. yüzyılın akımı "haydi beraber yapalım" şeklinde gelişiyor. Artık, bir insan, bir kasaba, bir şehir, hatta bir ülke dahi, tek başına varlığını sürdüremiyor. Rekabetçilik -- birinci olma, en iyi olma, önde olma, tek olma isteği -- artık modası geçmiş bir "değer" oldu. Bu istek geçmişte faydalı olabilirdi. Gelişme kavramı bağımlılıktan, bağımsızlığa yönelen bir süreç tanımlar ki bu süreç sonunda dayanışmaya (karşılıklı bağımlılık) dönüşür. Bağımlılık tümüyle negatif bir durum değildir; sevme yeteneğini, diğerlerine açık olmayı, diğer bireylerin değerlerini kabul etmeyi ve takdir etmeyi, kendi kusurlarımızı görmeyi, ve tek başına olmadığımızı, onaylamamızı belirtir. Bağımlılık sevgiye yönelen ilk adımdır. Bununla beraber, kendi başımıza başarma ve kendi ayaklarımızın üstünde durarak hayatımızı yaşama isteğinden yoksunsak, gelişmenin oluşması pek mümkün değildir. Bu kişisel, kültürel ve uluslararası seviyelerde geçerlidir. Bağımsız bir kişi veya bağımsız bir toplum, büyük bir kuvvetin ve saf bir gücün çekici görünümüdür. Batı dünyası, geçtiğimiz çağlarda, pozitif düşüncenin ve kendi gerçeğimizi yaratma teorisinin etkisinde kalmıştır. Ancak, bağımsızlık nihai hedef değildir. Bir sonraki adım, dayanışma, kişiler ve uluslar arasında iletişimi hedefler. Karşılıklı bağımlılık durumunun en mükemmel benzeşimi ışık prensibidir. Hepimizin içinde aynı ışık parlamaktadır. Bu ışık, farkına varsın veya varmasın, tüm varlıkların yollarını -- bu yol ne olursa olsun -- aydınlatır. Doğaya bakmamız, onun gücünün harika etkilerini görmemiz için yeterlidir. Baktığımız her yerde, tümün tekliği, kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızdadır. Reiki sisteminde de, güç, sevgi ve ışık tek bütünü oluşturmak üzere birleşmişlerdir. Yalnızca, enerjilerin tekliği, hayatı gerçekten yaşanmaya değer yapar.

Reiki'nin dünyayı bir araya getirme gücünün birkaç nedeni vardır. Bunlardan en açığı, çok basit oluşudur. Dr. Usui'nin kendi sözleriyle "herkes Reiki öğrenebilir ve uygulayabilir". Bir diğer neden Reiki'nin sonuçlar yaratmasıdır. Bu sonuçlar, fiziksel, zihinsel ve duygusal bedenlerin, tüm zevk, acı, sağlık ve hastalık durumlarında şifa bulmasıdır. Reiki, bugüne olduğu kadar, geçmişe ve geleceğe de şifa verir. Sağlıklılara ve hastalara, zenginlere ve fakirlere, yaşlılara ve gençlere şifa verir. Hindu'lara, Hiristiyan'lara, Budist'lere, Müslüman'lara, ve Yahudi'lere; nerede yaşarlarsa yaşasınlar, ne yaparlarsa yapsınlar, şifa verir. Reiki bu farklılıkları aşmış ve bu gezegen üzerinde yaşayan ve seven tüm din, ırk ve halkları bir araya getirmiştir.

Reiki Eğitimi

Reiki ile çalışma dört aşamada öğrenilir ve bunlar birbirlerini tamamlayıcı düzeylerdir, hep birlikte tam bir şifa ve ruhsal gelişim sistemi oluştururlar. Herkes her düzeyin eğitimine açıktır. Herkes kendini uygun gördüğü düzeyde öğrenimi bırakabilir ya da öğretmen olabilir. Dereceler insanların birbirine üstünlük sağlaması için değildir.

Reiki 1

Reiki birinci derece inisiyasyonu kişiyi evrensel yaşam gücü enerjisine açar. Kişinin üstteki 3 çakrası ile ellerdeki çakraları Reiki 'ye uyumlanarak ellerin şifa niyetiyle bir varlığa dokunulması ile yüksek bir enerjinin o varlığa aktarılması sağlanır. Reiki I temelde fiziksel düzeyde şifa uygulamaları içindir. Öğrenciler kendilerine, başkalarına, yemeklere, hayvan ve bitkilere enerji verebilirler. Sorunlu olabilecek bölgeleri hissedebilmek için bedeni tarama yöntemi öğrenilir.

Reiki I ilerideki tüm seviyelerin temelidir ve en sıklıkla kullanılan dokunarak şifanın öğrenildiği düzeydir. Reiki I temelde fiziksel düzeyde şifa uygulamaları içindir. Bir günlük eğitim sürecinde yapılan uyumlama işlemi sonucunda öğrenci evrensel yaşam gücü enerjisine açılır. Ellerdeki çakralar açılarak, ellerin şifa niyetiyle bir varlığa dokunulması ile yüksek bir enerjinin o varlığa aktarılması sağlanır.Öğrenciler kendilerine, başkalarına, hayvan ve bitkilere enerji aktarmayı öğrenirler. Reiki I eğitiminde aşağıdaki bilgi ve teknikler öğrenilir:

Reiki'nin tarihçesi

Reiki nedir ve nasıl işler ?

Reiki prensipleri

Standart Reiki el pozisyonları

Tüm beden Reiki uygulaması

Reiki'nin özel durumlarda kullanımı

Gassho Meiso : Gassho meditasyonu

Kenyoku : beden ve ruh temizliği

Byosen Scanning : beden tarama yöntemi

Reiki I ilerideki tüm seviyelerin temelidir ve en sıklıkla kullanılan el koyarak şifanın

öğrenildiği düzeydir.

Reiki 2

Reiki ikinci derecede üç kutsal sembol ve bunların kullanımı öğrenilir.

Bu semboller Güç sembolü, Duygusal-Zihinsel Sembol ve Uzağa Reiki Gönderme Sembolüdür.

Reiki 2 inisiyasyonu-ayarlanması kişinin şifa için aktardığı enerjiyi artırır ve öğrenciler öğrendikleri semboller aracılığı ile uzaktan şifa gönderme ile zihinsel ve duygusal şifa yöntemlerini öğrenirler.

Ek yöntemlerin kullanımı bu düzeyin inisiyasyonu sırasında öğrencinin uyumlandığı Reiki sembollerinin çizilmesiyle mümkün olur.

Düzey I alıştırma eksersizleri

Düzey I aktivitelerinin amacı sizin Reiki enerjisini kullanmaya alıştırmak, el pozisyonlarını öğrenmek, prensiplere bağlanmak ve kendi ve başkaları üzerinde şifa seansları düzenlemektir.

Öğretmenle yüz yüze olduğunuz bir sınıfta el pozisyonlarını kendiniz ve başkaları üzerinde deneme fırsatınız olur. Tabi ki uzaktan öğrenimde bazı zorluklar ve engellerle karşılaşmanız kaçınılmaz. Yoğun çaba ve istekle bu engeller aşılabilir.

Aktivite Bir- Reiki prensiplerinin öğrenilmesi, tarih ve metod

Bu aktivitede Reiki prensiplerini, tarihçe ve Reiki metodunu öğreneceksiniz. Birinci düzey klavuzunu okuyun. Bunun dışında Reikiye giriş, Reiki nedir? Ne değildir? Reiki ahlakı ve Reikide güncel konular adlı yazıları okuyun. Bunlar size Reiki sistemini ve bazı diğer konuları öğretecektir.

Aktivite İki- El pozisyonlarının öğrenilmesi

Bu aktivitenin amacı size el pozisyonlarını öğretmektir. Düzey I kullanım klavuzunda yer alan el pozisyonları listesinden bir el pozisyonu setini seçin. Benim kendi fikrimce klasik 7 pozisyonluk Japon Reiki setidir, fakat siz kendinizi hangi sette rahat hissediyorsanız onu kullanın. Verilen linklerdeki geleneksel Usui, diğer formlar ve geleneksel Japon Reiki Setlerini inceleyin. Bu resimleri hem kendinizi hem de başkalarını iyileştirmek için inceleyin. Referans olması için bu resimlerin çıktısını alın.

Aktivite Üç- Kendi kendine şifa verme

Bu aktivitenin amacı sizi Reiki enerjisi ile tanıştırmak ve uygulamalı bir Reiki şifa yapmanızı sağlamaktır. Bir hafta boyunca kendi kendinize şifa verin. Her bir el pozisyonunda üc yada beş dakika kalın. El pozisyonlarını referans olması için yanınızda bulundurun. Kendi kendinize şifa verirken ellerinizi nasıl hissettiğinize, enerjiyi algılayışınıza, ne kadar enerjinin nereye gittiğini ve şifa vermeyi bitirdiğinizde nasıl hissettiğinize dikkat edin.

Aktivite Dört- Başkalarına şifa vermek

Bu aktivite başkalarına şifa vermek için Reikiyi kullanmayı içerir. Önce bir gönüllü bulun (eğer çocuklarınız gönüllü olurlarsa işleme başlamadan önce uzun bir süre hareketsiz durmaları konusunda anlaşın). El pozisyonlarını referans olarak yanınızda bulundurun. Yine ellerinize, enerjinin akışına ve işlem bittikten sonra nasıl hissettiğinize dikkat edin. Eğer elleriniz standart pozisyonlardan farklı bir yere gitmek istiyorlarsa bu sezgisel isteğe dikkat edin.

Aktivite Beş- Yansıtma

Bu aktivitenin amacı bu aşamaya kadar yaşadığınız Reiki enerjisi deneyimini ifade etmeniz içindir. Kendiniz ve başkaları üzerinde yaptığınız Reiki şifası üzerine kısa bir yazı yazın. Bu yazıda aşağıdaki konuları işleyin

1- şifa verme işlemi sırasında ellerinizi nasıl hissettiniz.

2- Reiki enerjsini nasıl hissettiniz

3- Başkalarına şifa verirken nasıl hissettiniz

4- İnisiasyondan sonra yaşamınızda neler değişti, Reiki neleri değiştirmenize yardımcı oldu.

Reiki II uyumlaması öğrencinin sembol kullanımına açılmasının yanısıra, şifa için aktardığı enerjiyi de artırır. Reiki ikinci derece eğitimi aşağıdaki konuları kapsar:

Reiki II sembolleri ve kullanımları

Enkaku Chiryo : uzağa şifa gönderme

Zihinsel ve duygusal şifa yöntemleri

Joshin Kokyuu-Ho : nefes alma tekniği

Reiji-Ho :

Beaming :

Reiki II eğitimi bir gün içinde tamamlanmaktadır.

Düzey 2 Öğrenim alıştırmaları

Düzey II alıştırmalarının amacı sizin Reiki anlayışınızı derinleştirmenizi sağlamaktır. Aynı zamanda Düzey II sembollerini öğrenerek Reiki enerjsi ufkunuzu geliştirmektir. Son olarak bu alıştırmalar size uzaktan şifa verme uygulamalarını ve tekniklerini öğretmekte yardımcı olacaktır.

Aktivite Bir- Reiki Düzey II amaçlarının öğrenilmesi

Bu aktivitede İkinci Düzey Reiki hakkında bilgi vermek içindir. İkinci düzey klavuzunu okuyun. Sembol çizimlerini inceleyin ve anlamlarını öğrenin. Ayrıca uzaktan şifa metodlarına bakın.

Aktivite İki – Reiki sembollerinin öğrenilmesi

Bu aktivitenin amacı Reiki sembollerini öğretmektir. Düzey iki sembollerini gözden geçirin (Cho Ku Rei, Sei Hei Ki ve Hon Sha Ze Sho Nen). Bunların bir çıktısını alıp anlamlarını öğrenin. Bunları kağıt üstünde ve havada çizmeye çalışın. Kendize şifa verin ve şifa vermeden önce bu sembolleri avucunuza ve havada gözünüzün önüne çizin.

Aktivite Üç- Duygusal şifa verme

Bu aktivitenin amacı duygusal düzeyde şifa verme işlemi hakkında bilgi vermektir. İkinci düzey klavuzunda verilen bir duygusal programı seçin yada kendiniz bir tane yaratın. Tekniği uygulayın ve deneyiminizi kağıda dökün.

Aktivite Dört- Uzaktan şifa vermek

Bu aktivitenin amacı uzaktan birilerine şifa göndermeyi öğretmek ve uzaktan şifa metodlarına aşına olmasını sağlamaktır. Uzaktan şifaya ihtiyaç duyan bir kişi bulun (bunu bulmak çok zor değildir, ya uzaktaki bir hasta akrabanızı kullanın yada bir çok listede var olan enerji taleplerini inceleyin, www.onelist.com yada alt.healing.Reiki). Şifa göndermeden önce izin alın (eğer birileri şifa talebinde bulunmuşsa zaten izin vermiş demektir). Düzey II klavuzunda verilen uzaktan şifa metodlarından birini seçin. Uzaktan şifa işlemini gerçekleştirin. İdeal olarak, bu tekniği kullanmak için bir hafta boyunca yapmanız gerekir.

Aktivite Beş- Yansıtma

Bu aktivitenin amacı bu aşamaya kadar yaşadığınız Reiki enerjisi deneyimini ifade etmeniz içindir. Kendiniz ve başkaları üzerinde yaptığınız Reiki şifası üzerine kısa bir yazı yazın. Bu yazıda aşağıdaki konuları işleyin

1- uzaktan şifa verme işlemi sırasında enerjiyi nasıl hissettiniz

2- sembolleri kullandıktan ve öğrendikten sonra Reiki akımında herhangi bir değişiklik hissettiniz mi?

3- Düzey II Reiki’yi öğrendiğinizden bu yana her hangi bir değişiklik hissettiniz mi?

Reiki 3

Reiki III Pratisyen Eğitimi

İki gün süreli Reiki III Pratisyen Eğitimi veya İleri Reiki eğitimi (ART), geleneksel Reiki sisteminin bir parçası değildir. Bu derecede öğretilen yöntemler; William Lee Rand tarafından, yoğun şifa etkileri kanıtlandıktan sonra, Reiki Master olmaya hazırlığın bir parçası olarak veya öğretmenlik yapmak niyetinde olmayıp yalnızca şifa yeteneklerini artırmak isteyenler için eğitim sürecine eklenmiştir. Bu eğitim öğrencinin Usui Master Sembolü'ne açılmasını ve aşağıda sıralanan çok güçlü ve etkili şifa tekniklerini içerir:

Usui Master sembolü ve kullanımı

Hareketli meditasyon

Reiki meditasyonu

Reiki Rehberleri meditasyonu

Aura temizleme tekniği

Kristallerle çalışma yöntemleri

Koki-Ho : nefesle şifa verme

Shu-Chu-Reiki : Reiki grup çalışması

Gyoshi-Ho : gözlerle şifa gönderme

Reiki III Öğretmen (Reiki Master) Eğitimi

Bir Reiki Öğretmeni olmak ve sistemi öğretmeye başlamak büyük bir adım ve sorumluluktur. Biz bu yola açılmak isteyen öğrencilerin kendilerinin temizlenip şifa bulmaları için her gün kendilerine Reiki uygulamaları gerektiğine inanıyoruz. Önceki tüm seviyelerde yeterli deneyime sahip olmaları ve şifaya gerçekten güçlü bir duygu ve sebatla bağlanmaları gerekir. Zor vakalar ya da beklenmedik tepkiler karşısında tecrübe kazanmalıdırlar. Bu süreç, Reiki Öğretmeni olmadan önce normalde iki ya da üç sene uygulama gerektirir. Reiki Master/Öğretmenlik eğitimi, Reiki terapistinin diğer kişileri tüm Reiki derecelerine inisiye etmesine hazırlar ve sınıf yönetme, yazılı malzemeyi öğretme ve öğretmen-öğrenci ilişkileri konularında yol gösterir. Reiki Öğretmenlik eğitimi, haftada bir gün olmak üzere toplam oniki hafta sürmekte ve aşağıdaki konuları kapsamaktadır:

İletişim teknikleri

Önyargılardan arınma

Empati geliştirme

Reiki öğretmeninin sorumlulukları

Mikrokozmik yörünge meditasyonu

Tibet sembolleri ve kullanımları

Mor nefes

Şifa uyumlaması

Tüm Reiki seviyeleri uyumlama metodları

Reiki öğretmenleri, tüm seviyelerin eğitimlerini verebilir ve pratisyenleri her seviye için inisiye edebilirler. İleri Reiki Eğitimi (Advanced Reiki Training-ART) Bu aşamada öğrenci Master sembolüne inisiye olur ve Reiki sembolleri ile yapılan ek şifa çalışmalarına dair bilgiler öğretilir.

Bu derece, geleneksel Reiki sisteminin bir parçası değildir. Bu derecede öğretilen yöntemler Reiki Öğretmeni William Rand tarafından, yoğun şifa etkileri kanıtlandıktan sonra, Reiki Master olmaya hazırlığın bir parçası olarak veya öğretmenlik yapmak niyetinde olmayıp yalnızca şifa yeteneklerini artırmak isteyenler için eğitim sürecine eklenmiştir.

Öğretmenlik (Reiki Master)

Bir Reiki Master olmak ve sistemi öğretmeye başlamak Reiki Master için önemli bir adım ve sorumluluktur. Bu yola açılmak isteyen öğrencilerin kendilerinin temizlenip şifa bulmaları için her gün düzenli Reiki uyguluyor olmalarının gerektiğine inanıyorum. Önceki tüm seviyelerde yeterli deneyime sahip olmaları ve şifaya gerçekten güçlü bir duygu ve sebatla bağlanmaları gerekir.

Zor vakalar ya da beklenmedik tepkiler karşısında tecrübe kazanmalıdırlar. Reiki Master/Öğretmenlik eğitimi, Reiki Terapistinin diğer kişileri tüm Reiki derecelerine inisiye etmesine hazırlar ve sınıf yönetme, yazılı malzeme oluşturma, dersi öğretme ve öğretmen-öğrenci ilişkileri konularında yol gösterir.

Prensipler Üzerine Yorumumuz:

Geleneksel Reiki öğretimindeki beş prensibe kıyasla, az da olsa uyarlanmış bir versiyon olan bu prensipler, bizim buraya kadar işlediğimiz bütün konularla bağdaşmaktadır. Şimdi kısaca bu prensipleri irdeleyerek size bu kitapta anlatılanların oluşturduğu çerçeveyi göstereceğiz. Enerji bedeni konusunda betimlediğimiz “negatif savunma” ve “pozitif yaklaşım” eylemleri, insanların bir etki karşısında verebileceği iki ana tepkiyi anlatır. Bir olay gerçekleştiğinde ya savunmaya geçeriz, ya da “yaklaşım” (approach) yaparız. Savunma olumsuz, yaklaşım ise olumludur. Bizim olumsuza negatif, olumluya da pozitif adını vermemizin nedeni, konunun “sayısal” niteliğinden kaynaklanır. Tanrı’nın iradesinden sözetmiştik: Tanrı’nın iradesi kavramı içinde bütünevrimin (hem fiziksel hem de sosyal ve tinsel evrim) temelini de oluşturan “Yüce Düzen” (Divine Order) tanımı bulunur. Bizim kendi Yol’umuz, Yüce Düzen’den uzaklaştığı ölçüde, yaşamsal konumumuz “eksi”, yani negatif, yaklaştığı ölçüde de “artı” yani pozitif olarak nitelendirilebilir. İlk ve ikinci prensip insanların negatif savunma kalıplarının genellemesidir. Hiddet saldırı niteliğinde yapılan bütün aktif savunmaları, endişe de geri çekilme şeklinde gerçekleşen bütün pasif savunmaları temsil eder. Hiddet de, endişe de aynı kaynağın eserleridir: Korku. Korkunun ardında ise inanmazlık yatar.

Eğer herşeyin bir anlamı olduğuna inanırsak, ve Yüce Düzen’i duyumsayarak yaşıyorsak, korku duymayız. Yaşamın geçici niteliği ile birlikte, olası mutsuz sonların da yerini mutlu olaylara bırakabileceğini biliriz. Akışın sundukları bize yabancı değildir çünkü bu akışa biz de katkıda bulunuruz. Yaratıcılığımızla yaptığımız katkılar ve bununla edindiğimiz doyum, dördüncü ve beşinci prensiplerin içinde saklıdır. Özellikle yaptığımız işte iyiysek ve yaptıklarımız bizi her anlamda doyuruyorsa, hayatın “yap-boz”u içindeki bir parça olarak tam yerimizi bulmuşuz demektir. Zaten o zaman dürüstlük konusunda bir öğüde gereksinim de kalmaz.

Farkındalık ve bunun getirdiği bilinci de anlattık. Bilinç iyi / kötü ayrımını doğal olarak görmemizi sağlayacağı için olaylar karşısında doğru kararları vermek zor olmayacaktır. Doğru olduğunu içimizde hissettiğimiz kararların yaratıcısı olduğumuzda kaçınılmaz bir şekilde mutluluğu deneyimleriz. Mutluluk “takdir” ya da “şükran” kavramının ta kendisidir. Bu da üçüncü prensibi oluşturur. Kendi yaptığımız birşeyin sonucunda mutlu olabiliyorsak, yaratıcımıza şükranımızı ifade etmiş oluruz. Bir günün sonunda yaşadığı ve yaşattıkları ile tatmin olmuş bir insanın mutluluğu, “Tanrım çok şükür” tümcesinin ifadesinden daha büyük bir takdirdir. Reiki, kullanilmasi son derece kolay bir iyilestirme teknigidir. Reiki inisiasyonunu aldiktan sonra tek yapilmasi gereken Reiki'nin akmasini arzu etmektir. Bu en basit sekliyle iyilestirmenin basinda "Reiki" kelimesini söyleyerek yapilabilir. Reiki daima akmaya hazirdir ve siz bunu ne zaman isterseniz gerçeklesir. Ellerinizi, iyilesmesini niyet ederek, kisinin üzerine yerlestirdiginizde akmaya baslayacaktir. Reiki?yi kullanmak için özel bir ruh haline, meditasyona ya da konsantrasyona ihtiyaç yoktur. O?nu düsünerek ya da hakkinda konusarak, enerji akisini baslatabilirsiniz.

Ancak guruplarda genellikle insanlar Reiki verirken konusmaya baslamaktadir. Bu, hastanin üzerindeki odaklanmayi baska yönlere çevireceginden, iyilestirmenin derecesini de azaltabilir. Her ne kadar Reiki konusurken aksa da, suurunuzu Reiki enerjisiyle bir araya getirip, meditatif bir hal aldiginizda, çok daha iyi çalisacaktir. Reiki iyilestirmesi verirken parmaklari birbirine bitisik tutmak önemlidir. Bu, enerjiyi yogunlastiracak ve daha güçlü bir akis saglayacaktir. Avucunuzda hissedebileceginiz sicaklik, karincalanma, titreme ya da enerji akisi gibi hislere karsi duyarli olun. Reiki?yi ayni zamanda vücudunuzun farkli bölgelerinden akarken de hissedebilirsiniz.

Reiki ile ilgilendikçe zihniniz Reiki suurunun da farkinda olacaktir. Bunu bir rahatlama, nese, sevgi, iyi hissetme, güvenlik, yükselme, limitsiz potansiyel, özgürlük, yaraticilik, güzellik, denge, uyum ve diger pozitif durumlarin duyumlari seklinde tecrübe edebilirsiniz. Bunlarin sizin duygulariniz olmasina izin verin. Eger farkli düsünceler zihninizde canlanmaya baslarsa, onlari nazikçe uzaklastirip, dikkatinizi Reiki suuruna yönlendirin. Bunu yaparken sedece Reiki?nin daha güçlü akmasini saglamaz, ayni zamanda kendinizde de daha derin bir iyilesme hissedersiniz.

Reiki suuruna yönelik meditasyonla, ayni zamanda Reiki Rehberlerinizin sizinle daha yakindan çalismasina olanak taniyan bir zihin durumuna girmektesiniz. Bu sekilde Onlar, sizinle hem Reiki?ye daha iyi bir kanal olacak hem de hastaya daha güçlü bir enerji yollayacaklardir.

Reiki?nin etkisini arttirmanin en önemli yolu, O?nun sevgi, sevkat ve nezaketle birlikte verilmesidir. Bu, hastalarda duygusal bir güvenlik yaratip, onlari Reiki enerjisini daha kuvvetli kabul etme yolunda cesaretlendirecektir. Ayni zamanda tedavi potansiyelinize kapilar açip, Reiki?nizin kuvvetini arttiracak ve sizde de daha derin bir iyilestirme saglayacaktir.

Reiki?nin enterasan bir etkisi de, kimi zaman ayak tabanlarindan da akmasidir. Böyle birsey hissettiginizde, buradan gelen enerjiyi de kullanabilirsiniz. Hastaya yakin durudugunuzda, ayaklarinizdan akan enerji, ya hastanin vücuduna girmeden önce O?nun aurasini tedavi edecek, ya da bacaklarinizdan yukari dogru çikarak, ellerinizden akan enerjiye eklenecektir.

Genellikle sorulan sorulardan bir tanesi de, Reiki?nin ne kadar süreyle verilmesi gerektigidir. Reiki Tanri tarafindan yönlendirildiginden, asla zarar veremez. Siz de, asla çok az ya da çok fazla Reiki veremezsiniz. Eger tüm yapabileceginiz bir iki dakikalik Reiki ise, devam edin. Reiki daima yardimci olacaktir. Kisacik bir iyilestirmenin bile ne kadar faydali olacagini bilemezsiniz. Çok özel sonuçlar garanti edilmemekle birlikte, birkaç dakika ya da daha kisa süreli tedavilerde bas ve dis agrisi, ari sokmasi, kanamanin durdurulmasi ve hatta kirik kemiklerin onarilmasi gibi birçok faydali sonuç almak mümkündür. Öte yandan, birkaç saat ya da daha uzun süreli tedaviler sadece Reiki?nin degerini arttiracaktir. Bu uzun tedavilerle hastayi asiri enerjiyle yükleme ya da zarar verme gibi sonuçlarla karsilasmak olasi degildir.

Reiki sadece ellerinizi koydugunuz yeri iyilestirmekle kalmaz, ayni zamanda vücudun tedaviye ihtiyaç duyan diger bölgelerine dogru da hareket eder. Örnegin ellerinizi hastanin basina koydugunuzda, Reiki sadece bu bölgeyi tedavi etmeyecek, ayni zamanda eger ihtiyaç varsa, mideye dogru da akacaktir. Ayaklari tedavi ederken, yine eger gerekliyse, Reiki sirta dogru akabilecektir. Belli semptomlarin tedavisinde sezgiler son derece önemli rol oynamaktadir. Ilk önce ellerinizi ilgili bölgeye yerlestirin. Eger Reiki akisi hissediyorsaniz, orada kalin. Fakat Reiki akisi iyi degilse, hastaniza ne hissettigini sorun. Her ikinizde Reiki?nin ilgili bölgeyi iyilestirdigine dair birsey hissetmiyorsaniz, sezgilerinize bu durumu tedavi edebilecek en iyi yerin neresi oldugunu sorun ve onlarin sizi yönlendirdigi yere dogru ellerinizi hareket ettirin. Reiki akisi daha kuvvetli olmaya baslar ve hasta da semptomlarinda bir azalma oldugunu ifade ederse, dogru rehberlik almissiniz demektir. Genellikle mevcut durumu tedavi etmek için en iyi yer, semptomlarin kendini gösterdigi yer olmamaktadir. Daima, en iyi yeri bulmak için rehberlik almaya çalisin. Size mantiksiz ya da hayal gücünüzün bir ürünü gibi gelse de, içsel rehberlerinize daima güvenin.

Asagida ve birçok kaynakta verilen, baskasini iyilestirmede kullanilan el pozisyonlari, sadece genel bir rehber olmayi amaçlamaktadir. Çok kati bir sekilde onlara bagli kalmak zorunda degilsiniz. Kendi sezgilerinizi kullanin. Eger herhangi bir pozisyonu birakmak ya da yeni bir pozisyon eklemeyi hissederseniz, devam edin. Bir örnek olmasi amaciyla, her pozisyonda en az 3 dakika durmak Reiki akisini saglayacaktir. Eger akis kuvvetliyse, standart 90 dakikalik bir iyilestirme kapsaminda, max. 10 dakika belli bir bölgede durup devam edin. Daha uzun kaldiginizda, sadece tedaviyi bu 1.5 saatlik süre içerisinde bitirmeye vaktiniz kalmayacaktir.

1.derece Reiki'de sembol yoktur ve bir Reiki seansi sirasinda verilmesi gerekli degildir. Bununla birlikte, 2.derece ve ötesinde verilen semboller ve bunlari aktif hale getiren inisiasyolar, Reiki iyilestirme sistemine güç ve çok yönlülük katar. Reiki sembolleri kutsaldir. Onlari gizli tutmak Reiki geleneginin bir parçasidir. Sadece 2.derece ya da daha yüksek Reiki inisiasyonlari alanlarda kendini ifsa etmektedir. Gizlilik iki yönlü ele alinabilir. Bu sembolleri gizli tutarak, kisisel anlamda onlara olan sayginizi gösterirsiniz. Baska yazarlarin onlari açiga çikarmasi, sizin sembollere olan kisisel sayginizi azaltmaz. Onlari gizli tuttugunuz sürece sayginizi ortaya koyuyorsunuzdur. Ikinci neden ise; sembollerin gücü inisiasyondan geldiginden, inisiasyon almamis birine bunlari göstermek, onlara yardim etmedigi gibi, kavram karmasasina da neden olacaktir.

Birçok Usui Reiki sembolü, herhangi bir Japonca sözlükte bulunabilecek, Japon Kanji karakterlerinden meydana gelmistir. Örnegin Uzaktan Iyilestirme ve Üstad Sembolleri hem ismen, hem de çizilis sekilleriyle tamamiyle Japon karakterlerinden meydana gelmistir. Fakat ilk iki Reiki sembolünün kökeni daha komplekstir. Güç ve dönüsüm sembollerinin isimleri Japonca olmakla birlikte, sembollerin kendisi Shaman kaynaklarindan ya da Sanskrit ve Kanji sekillerinin kombinasyonundan elde edilebilir. Sembollerin sadece inisiasyon aldiktan sonra güçlendigi ve amacina yönelik olarak çalistigi birçok kez kanitlanmistir. reiki enerjisini görebilen psisik yeteneklere sahip sifacilar, inisiasyon aldiktan sonra Reiki enerjisini çok daha net bir sekilde görebildiklerini vurgulamislardir. Reiki sembolleri transandantaldir. Birçok sembolün yaptigi gibi, sadece bilinçalti zihne etki etmekle kalmaz, ayni zamanda Tanrisal Suurla da dogrudan baglantilidir.

2.derece Reiki almis biri tarafindan bir Reiki sembolü kullanildiginda, Rei ya da Tanrisal Suur, Reiki Enerji fonksiyonlarinin yönünü degistirerek yanit verir. Bu islem 2.derece Reiki almis kisi ile Tanri arasindaki kutsal ya da ilahi anlasmaya bagli olarak gerçeklesir. Kisinin sembolleri harekete geçirmek için özel bir duruma geçmesine gerek yoktur. Her kullanildiklarinda otomatik olarak harekete geçerler. Reiki sembolleri yüksek seviyedeki bilincin ya da suurun kapilarini açan anahtarlar gibidir. Onlari ayni zamanda, birine bastiginizda otomatik olarak özgün sonuçlar elde edebileceginiz dügmeler olarak ta düsünebilirsiniz. Tabii ki semboller, onlari aktive edebilmek için dogru kullanilmalidir. Bununla beraber herkes için sembolleri çizmekte tek bir dogru yol oldugu anlami çikarilmamalidir. Onlari çizen ögretmenler arasinda farkliliklar olacaktir. Hatta Bayan Takata bile, her seferinde sembolleri ayni biçimde çizmemistir. O'nun egittigi 22 Üstad da bile bu sembollerde çesitli nüanslar gözlenmektedir. Her ögrenciden gelen titresimlere bagli olarak, sembollerde de ufak degisiklikler yapmasi konusunda rehberlik almistir.

Bir Reiki üstadi, Reiki sembollerini ögrencisine gösterip, onlar için inisiasyon verdiginde, ögrenciye gösterilen imaj ile sembollerin temsil ettigi metafizik enerjiler arasinda bir bag kurulur. Bu beynin stimulus/yanit mekanizmasina bagli olarak gelisir. Özel bir deneyime bagli olarak stimulus sürekli olarak uyarildiginda, onunla kisinin ona verdigi tepki arasinda bir iliski gelisir. Bunu Pavlov'un taninmis deneyine benzetebiliriz. Köpegi her beslediginde bir zil çalmakta ve bunu sürekli olarak tekrarlamaktaydi. Daha sonra köpegin salya salgilamasini saglamak için sadece bir zil çalmasi yeterli oluyordu. Reiki inisiasyonunun enerjileri transandantal bir yapida oldugundan (ve tabii ki insanlar köpeklerden daha çabuk ögrendiginden) bu süreç daha hizli çalismaktadir. Inisiasyon esnasinda sembolün temsil ettigi enerji asagiya gelmekte ve kendini sembole baglamaktadir. Dolayisi ile ögrenci sembolü düsündügü an, sembolün temsil ettigi enerji de otomatik olarak akmaya baslayacaktir.

Bayan Takata, ögrencilerinin sembollerin kopyalarini yapmalarina izin vermez, onlari ezberletirdi. Bazilarinin mükemmel bir hafizaya sahip olmamasindan ötürü, semboller ögretmenden ögrenciye aktarilirken, birçok degisikliklerde kendiliginden gelismistir. Bu nedenle bazi Reiki ögretmenlerinin kullandiklari sembollerin Dr.Usui tarafindan kullanilan sembollere tam olarak benzemedigi gözlenmekle birlikte, bu sembollerde ayni sekilde çalismaktadirlar. Bu nedenle ögrenciler için en dogru yöntem Reiki Üstadlari'nin onlara inisiasyon sirasinda verdigi sembolleri kullanmaktir. Disaridan bakildiginda farkliliklar olmakla birlikte, her ögrencinin sembolü çalisacaktir. Sembollerin gücü görünüsünden degil, inisiasyon esnasinda onlara baglanan enerjiden gelmektedir. Bununla birlikte birçok ögrenci de Dr.Usui'nin sembollerinin gerçekte neye benzediklerini bilmek istemektedirler.

Bunun için Reiki II ya da daha üst seviye inisiasyonu almis kisiler asagidaki adrese kendi adreslerinin yazili oldugu pullu bir zarfla birlikte, sertifikalarinin kopyalarini yolladiklari taktirde, kendilerine orijinal Usui sembolleri yollanacaktir.

The International Center for Reiki Training

21421 Hilltop St., Unit #28, Southfield, MI 48034

U.S.A

Sembolleri Aktif Hale Getirmek

Asagidaki tanimlamalar sembollerin kanitlanmis kullanim sekillerini açiklamaktadir. Bununla birlikte, Reiki sembollerinin kendi enerjileri ve suurlari vardir ve onlar üzerinde meditasyon yapmak mümkündür. Dolayisi ile sembollerle deneyim yasamakta kendinizi özgür hissedin ve farkli kullanim alanlarini da kesfedin. Reiki sembollerini aktive etmenin birçok yolu vardir. Hastanin yanina ya da üstüne olabildigi gibi, kendi önünüze, havaya da bu sembolleri çizebilirsiniz. Semboller parmaginizla çizilebildigi gibi, avuç içi çakranizdan disari çikan bir isin hüzmesini hayal edip, elinizin hareketiyle de çizilebilmektedir. Sembolleri, onlarin ismini düsünerek ya da Reiki II ya da daha üst seviyelerde inisiye olmus olan insanlarin bulundugu ortamlarda, isimlerini yüksek sesle söyleyerek de aktive edebilirsiniz. Sembolü gözünüzün önünde canlandirabilir ya da kendinizi onu çizerken hayal edebilirsiniz. Bu yöntemlerden herhangi biri Reiki sembollerini aktive edecektir. Burada önemli olan sizin niyetinizdir. Sembolü aktif hale getirmek için niyetlenmeniz yeterli olacaktir. Yukarida anlatilan metodlar niyetinizi ifade etmenin basit yollaridir.

Güç Sembolü

Güç sembolünün isminin anlami; "Evrenin Tüm Gücünü Buraya Koy" dur. Güç sembolü, Reiki'nin gücünü arttirma ya da Reiki'yi özel bir bölgeye odaklamak için kullanilir. Ne zaman ki verdiginiz Reiki iyilestirmesinin gücünü arttirmak isterseniz, sembolü gözünüzde canlandirmaniz ya da ismini düsünmeniz Reiki'yi güçlendirecektir. Ayni zamanda hastanin etrafini sivayip, tedavi enerjilerinin disariya sizmasini önlemede de kullanilabilir. Bu fiziksel olarak hastayi saran altin bir isik küresi seklinde görünebilir. Güç sembolü iyilestirme esnasinda herhangi bir zaman kullanilmakla birlikte, baslangiçta gücü arttirmak ve son asamada da iyilestirici enerjileri sivamak için kullanilir. Oda içindeki negatif psisik enerjileri temizleyip, odayi isikla bezeyip, burayi kutsal bir mekan haline getirmek için de güç sembolünü kullanabilirsiniz. Kendinizi, sevdiklerinizi, arabanizi, evinizi ya da sizin için degerli herhangi bir seyi korumak için de kullanilabilir. Reiki tüm seviyelerde çalistigidan, O'nun sagladigi koruma da tüm seviyelerde olacak ve sadece fiziksel zararlara karsi degil, ayni zamanda sözel-duygusal ya da psisik saldirilara karsi da koruma saglayacaktir. Güç sembolünü baskalarini kutsamakta da kullanabilirsiniz. Birinin elini sikarken güç sembolünün ismini düsünmeniz, o insani kutsayacaktir. Deneyimlerle daha birçok kullanim alani bulabilirsiniz.

Zihinsel/Duygusal (Dönüsüm) Sembolü

Bu sembolün ismi "Tanri ve Insanlik Bir Oldu" anlamina gelmektedir. Sembol zihinsel ve duygusal iyilestirmede kullanilabilir. Beynin sol ve sag yarilarini dengeleyerek, baris ve uyum getirir. Özellikle iliski problemlerinin iyilestirilmesinde kullanislidir. Sinir, korku, depresyon, kizginlik, kendini kötü hissetme gibi her türde zihinsel/duygusal problemlerde kullanilabilir. Fiziksel olarak bu sembolün enerjisi, duygusal iyilestirme için, kullanicinin kalp çakrasindan, ya da zihinsel iyilestirme için günes siniragi (solar plexus) çakrasindan gelen bir baloncuk olarak ifade edilebilir. Çogu zaman bu iki enerji birlikte çalisip, kullanicinin önünde karisip, hastaya o sekilde etki edecektir. Bu sembol, sigara tiryakiligi ya da asiri kilo ile ilgili problemlerde kullanilabilir. Hafizayi gelistirmekte ve özellikle bir kimsenin ismini unuttugumuzda ya da araba anahtarlarini kaybetmek gibi durumlarda kullanildiginda olumlu sonuçlar vermektedir. Bilinçalti zihnini derinden etkileyen onay sözlerinin gelistirilmesinde, ders çalisma ve ögrenme esnasinda da kullanilabilir.

Istenmeyen Aliskanliklarin Iyilestirilmesi

Dönüsüm sembolü istenmeyen davranislarin degistirilmeside ya da ortadan kaldirilmasinda kullanilabilir. Isminizi, istenmeyen davranisiniz ve dönüsüm sembolü ile birlikte bir kagit parçasina yazin. Daha sonra kagidi iki elinizin arasinda tutup, Reiki verin. Bu sekilde zihninizin ve duygularinizin istenmeyen davranisinizla iliskili kisimlarina Reiki gönderip, onlari iyilestirmeye baslayacaksiniz. Bunu hergün 20 dak. ya da daha uzun sürelerde yapin. Kagidi beraberinizde tasiyin ve eger gün içinde istenmeyen davranisiniz kendini gösterirse, kagidi tutun ve Reiki verin. Örnek olarak kilo kaybetmek istiyorsaniz, isminizi, "yiyecek" kelimesini ve dönüsüm sembolünü bir kagida yazin. Hergün ve her yemekten önce kagida Reiki verin. Böylelikle hem daha az hem de daha saglikli yiyecekler yiyeceksiniz. Kagit üzerie "Saglikli kilo kaybi" ya da sizin için uygun farkli cümleler de yazabilirsiniz.

Uzaktan Tedavi (Uzaklik) Sembolü

Bu sembolün ismi "Benim ve Senin Içindeki Yüksek Benlik, Uyum ve Barisi Yükseltmek Için Bir Olsun" anlamina gelmektedir. Hayatin bir olmasi, hepimizin içerisinde ayni Yüksek Benlik suurunun var oldugu prensibine göre çalisir. Bu sembol uzak mesafede olanlara Reiki göndermede kullanilir. Bir odanin, sehrin hatta ülkenin ya da dünyanin herhangi bir yerindeki kisilere Reiki gönderebilirsiniz. Bu sembolü kullanirken uzaklik bir engel teskil etmez. Kimi zaman, Reiki gönderilen kisinin resmi sembolle baglanti kurmada kullanilir. Uzaklik sembolü zamanla bir köprü kurmada da kullanilabilir. Bu sekilde gelecege Reiki gönderebilirsiniz. Örnegin, ileride gerçeklesecek olan önemli bir aktivitenizin tarihini biliyorsaniz, randevunuza yardimci olacak sekilde o tarihe Reiki gönderebilirsiniz. Bu sekilde kullanildiginda Reiki enerjisi bir pil gibi depolanir. Zamani geldiginde enerji açiga çikip, sizi sarar ve yardim eder. Insanlar bu teknigi is görüsmelerinden, sinavlardan, ameliyat ya da diger önemli olaylardan önce kullanirlar.

Bu sembol ile geçmise de Reiki gönderebilirsiniz. Yaklasik tarihini bildiginiz, geçmise ait travmatik bir deneyiminiz var ise, bu sembolle geçmise Reiki yollayarak bu travmayi iyilestirebilirsiniz. O döneme ait bir resim bunu gerçeklestirmenize yardimci olacaktir. Buna ragmen tarihi bilmiyor ya da resme sahip degilseniz, problemi tanimlayarak ve Reiki'den problemi olusturan nedene gidip, onu iyilestirmesini istemekle de sonuca ulasabilirsiniz. Bu teknik ayni zamanda geçmis yasamlariniza (enkarnelerinize) ait problemlerin iyilestirilmesinde de kullanilabilir. Bu sembol yer belirleyici bir araç olarak ta kullanilabillir. Eger tedevi esnasinda vücudun neresine enerji vermeniz gerektigini bilmiyorsaniz, uzaklik sembolünü kullanin ve Reiki enerjisini problemin nedenine gönderin. Böylelikle problemin nedenini bilmeseniz de Reiki enerjisi gerekli yere gidecektir.

Uzaklik sembolü ruhun açiga çikarilmasi çalismalarinda da kullanilabilir. Bu çok güçlü ve basit bir islemdir. Sizinle ruh arasindaki bir mücadeleye dayanmadigindan, sizi enerjinizin bosalmasi ya da zarar görebileceginiz bir yola girmeniz söz konusu degildir. Ruha Reiki göndermek için uzaklik sembolünü kullanin ve daha sonra Yükselen Üstadlari, ruhu isiga götürmelerini istemek niyetiyle çagirin. Birkaç dakika ya da islemin tamamlandigini hissedene kadar Reiki göndermeye devam edin. Yükselen Üstadlar bütün isi yapip, ruh ile, hem kisiyi, hem de ruhu iyilestirecek dogru ortami yaratmak için ilgileneceklerdir.

Uzaklik Sembolünün Kullanimi

Uzaktan Reiki gönderme iki asamadan olusur. Ilk önce kisinin ismi ya da resmi ile birlikte uzaklik sembolünü kullanarak baglanti kurun. Daha sonra Reiki gönderin. Siz vermeye devam ettiginiz sürece Reiki o kisiye ulasacaktir. Uzaktan Reiki göndermenin birkaç degisik yolu vardir.

* Kisinin resmini kullanin. Resmi kendi önünüze koyup, sanki resmin üzerine çiziyormus gibi uzaklik sembolünü havada çizin. Daha sonra Reiki isinini resme dogru yönlendirin. Böylece Reiki o kisiye ulasacaktir.

* Yukarida anlatilan yöntemi, resmi ellerinizin arasida tutarak, Reiki'nin o insana akmasini dileyerek uygulayin.

* Kisinin ismini bir parça kagida yazin. Uzaklik sembolünü çizin ve kagidi ellerinizin arasinda tutun.

* Reiki göndereceginiz kisinin bulunma olasiliginin oldugu yere dogru ellerinizi dogrultun ve uzaklik sembolünü çizdikten sonra o yöne Reiki gönderin.

* O kisiyi temsil edebilecek bir oyuncak ayi kullanabilirsiniz. Kisinin ismini 3 kere tekrar edin ve uzaklik sembolünü oyuncak ayinin üzerine çizin. Daha sonra sanki o kisiye standart tedavi uyguluyormuscasina, standart el pozisyolarini oyuncak ayi üzeride uygulayin. Eger oyuncak ayi yoksa, bir yastik da kullanabilirsiniz.

* Araba kullanirken direksiyon simidinin Reiki göndermek istediginiz kisinin yerine geçmesini saglayabilirsiniz. Uzaklik sembolünü düsünün ya da ismini söyleyin ve daha sonra Reiki göndermek istediginiz kisinin ismini de buna ekleyin. Siz araba kullanirken, elleriniz direksiyona temas ettikçe, Reiki de o kisiye dogru akacaktir.

* Reiki'yi Peygamberlere, Buddha'ya, Tanri'ya, Dolunay'a, Dünya'ya, Ruhani Rehberler'e ya da meleklere göndermeyi deneyin. Bu tür Reiki gönderenler, bu ruhani varliklardan çok güçlü geri iletimler aldiklarini ifade etmislerdir. Ayrica bu sekilde çok güçlü bir baglanti kurulacagindan, dualariniz da güçlenmis olacaktir.

* Uzaklik sembolünü geçmiste tanidiginiz, televizyonda ya da gazetelerde gördügünüz, özellikle yarali yardima muhtaç insanlara sifa göndermede kullanabilirsiniz.

* Yukaridaki tekniklerden herhangi birini kullanirken, ulusal ya da dünya krizlerinin olumlu souçlanmasi için de Reiki gönderebilirsiniz.

Her ne kadar Reiki'yi, daha iyi alacaklarindan ötürü, arzu eden insanlara uzaktan göndermek daha iyi ise de, kimi zaman sizden yardim isteyemeyecek kisilerin oldugu durumlarla karsilasabilirsiniz. Örnegin; komadaki insanlar yardim talebinde bulunamazlar, ancak böyle bir ihtimali biliyorlarsa, yardim almak isteyebilirler. Benzer sekilde, dünyadaki herhangi bir krizin iyilestirilmesi için de Reiki göndermek isteyebilirsiniz. Bu ve benzeri kosullarda, Reiki'yi göndermeye izin almak için dua edin. Bir izin alabilir ya da alamayabilirsiniz. Fakat içsel rehberinizi takip etmek önemlidir. Unutmayin, Reiki zarar vermez ancak kisilerin özgür iradesine de saygi duyar. Eger istemeyen birisine Reiki gönderirseniz, Reiki onlara etki etmeyecektir.

Uzaktan Gurup Tedavisi

Uzaktan tedavide Reiki II uygulayicilarinin ortak çalismasiyla daha güçlü sonuçlar elde edilebilir.

Bir daire olusturup, dairenin ortasina kisinin ismini ya da resmini yerlestirin. Herkes uzaklik sembolünü çizip önce sembolün ismini, daha sonrada kisnin ismini 3 kere tekrar etsin. Daha sonra resme ya da isme Reiki gönderin. Unutmayin, Reiki niyetle çalisir. Reiki'yi farkli sekillerde kullanmak için hayal gücünüzü kullanin.

Hedeflere Ulasmak

Eger belli bir amaci gerçeklestirme yolunda ilerleyemiyorsaniz, genellikle bu hedefe ulasmadan önce halledilmesi gereken bazi seyler vardir demektir. Bunun yaninda, sevgi dolu, uyum üreten bir enerjiye sahip Reiki ile çevrelendiginizde, hedeflerinize ulasmaniz daha kolay olacaktir.

Isminizi bir kagit ya da ufak bir kartin üzerine yazin. Hedefinizin ismini ya da tanimini da buraya ekleyin. Eger herhangi bir tarih belirtilmemisse, bunu da belirtin. Daha sonra her üç sembolü de bu kart üzerine çizip hergün 20 dak. ya da daha uzun bir süre bu karta Reiki verin ve nereye giderseniz onu da yaninizda götürün. Hedefinize ulasmanizda aktif bir sekilde çalismaniz için her bos aninizda Reiki vermeye devam edin. Herseyin çok daha iyi gittigini göreceksiniz.

III. derece Reiki bu harika iyilestirme sisteminin en heyecanli bölümüdür. Bilginin, Reiki'yi baskalarina aktararak iletildigi ögretmenlik derecesi bu asamada yer alir. Bazi ögretmenler bu seviyeyi, Reiki III - Uygulayici ve Üstad Seviyesi olarak iki kisimda incelerler. Reiki III - Uygulayici bölümü bazi Ki egzersizleri ile birlikte Reiki III sembollerini ve bunlarin iyilestirmede kullanim sekillerini içermektedir. Bazi ögretmenler bu bölümü ileri - Reiki III olarak adlandirmakla beraber geleneksel ögretmenler Ki egzersizlerini kullanmamaktadirlar. Üstad Seviyesi bölümü ise inisiasyon verilmesi ve Reiki sisteminin ögretilmesi ile ilgili bilgileri kapsar. Geleneksel ve Modern Reiki birliklerinde kimlerin Reiki III inisiasyonu alabilecegi konusunda büyük farkliliklar vardir. Geleneksel düsünce tarzinda, Reiki III'ün sadece hayatlarini Reiki'ye adayacak olanlara verilebilecegi söylenmektedir. Aday birkaç yil boyunca dikkatlice takip edilir ve Reiki II ile III arasinda bir iki yil geçmesi beklenir. Ögrencinin Reiki III'ü istemeye hakki yoktur, bu ancak ona bir Reiki Üstadi tarafindan sunulabilir ve çok azi bu hakki elde edebilir. Modern düsünce tarzi ise daha az kisitlamalar ve daha düsük ücretlerle çalismaktadir.

Japon Reiki Üstadı, Mr.Hiroshi Doi'nin kitabi "Iyashi no Gendai Reikiho" dan (Modern Reiki'de Kişisel Gelişim Tekniği, bölüm 11:Reiki İle Kendini Temizleme) den alınmıştır. Japon Reiki cemiyetinde halen öğretilmektedir.

Reiki Yağmuru Tekniği

1. Otur veya ayakta dur. Rahatla. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı.

2. Gassho (eller beraber, göğüs de dua etme konumunda) Elleri mümkün olduğu kadar yukarı kaldır, eller ayrı. Kainattan ışık veya vibrasyon yağmurunun geldiğini hayal et ve hisset. Aynı zamanda hayalînden sesli olarak; 2. Seviyedeki öğrenciler ÇKR, 3. Seviyedeki öğrenciler DKM yu söyleyecek.

3. Reiki enerjisinin vibrasyonunu hisset. Ellerinizi aşağıya salın, parmaklar vücuda dönük olacak. Reiki enerjisi reiki yağmurunda, ellerden emilecek.

4. Gassho durumunu tekrar al. Şimdi reiki iyileştirmesini kendine ve başkalarına yap.

Reiki Soluma Metodu

Bu metot negatif hareketi ve düşünceyi temizlemek ve rahatlamak için çok kullanışlıdır.

1. Otur veya ayakta dur. Rahatla. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı. Burundan nefes al ve ver veya daha iyi hissedecekseniz ağızdan nefes verebilirsiniz.

2. Gassho pozisyonunu al ve düşünceleri sakinleştir.

3. Elleri mümkün olduğu kadar yukarı kaldırın ve tüm vücudunuzda ışığın vibrasyonunu hissedin.

4. Ellerinizi yavaşça dizlerinizin üstüne indirin, parmaklar yukarı olmalı ve birbirine yakın tutulmalıdır. Düşünce karın bölgesine getirilmelidir ve nefes alma dinlenilmelidir.

5. Nefes alırken, Reiki enerjisinin başımızdan girdiğini ve karnımıza kadar geldiğini düşünün. Enerji vücudumuzda her bir hücreye ve organa yayılıyor. İyileştirmenin yapıldığını hissedin.

6. Gassho pozisyonuna gelin ve bitirin. Ellerinizi iyi sallayın.

Bu alıştırmayı her zaman her yerde özellikle negatif bir şey hissettiğinizde, kızdığınızda, üzgün olduğunuzda ve korktuğunuzda yapın.

Gassho İle Nefes Alma Tekniği

Bu nefes alma alıştırmasının amacı düşünceye konsantre olmaktır. Bu yolla her zaman daha iyi hissedeceksiniz. Hissetme ve bilme kabiliyetiniz açılacak. Elleriniz daha hassaslaşacak. Dolaysı ile enerjiyi daha çok hissedeceksiniz.

1. Otur veya ayakta dur. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı.

2. Gassho pozisyonunu al.

3. Ellerinizi yukarı kaldırın ve tüm vücudunuzda ışığın vibrasyonunu hissedin.

4. Ellerinizi yavaşça aşağıya indirin ve göğüs hizasında durdurun, tam kalbin üstünde ve gassho.

5. Nefesinizi içinize çekerken, Reikinin parmaklarınızdan girip karnınıza doğru aktığını hayal ediniz. Nefesinizi dışa verirken, Reiki enerjisi karnınızdan parmaklara doğru aktığını ve dışa doğru fışkırdığını düşünün. Bu alıştırmaya bir süre devam edin.

6. Gassho ile bitiriniz. Ellerinizi iyi sallayınız.

Çakraları Aktif Hale Getirmek İçin Çalışma

Bu çalışmanın amaçı Reiki enerjisini solumak ve vücudun her tarafına iletmektir. Bu yolla vücut temizlenecek ve enerji ile şarj yapılacaktır. İsterseniz meditasyon konumuna geçebilirsiniz.

1. Uzan, otur veya ayakta dur. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda

2. Gassho. Elleri yukarı kaldır ve tüm vücudunda ışık vibrasyonlarının aktığını hisset. Ellerini yavaşça indir. Karından soluma….. karnınızdan nefes alın ve verin. Nefes alın ve karnınız şişsin, nefes verdiğinizde karnınız insin. Bunu birkaç kez kendinizi sakin ve rahat hissedinceye kadar yapınız.

3. Nefesi içine alıyorken, ışığın vücudunun her bir parçasına ve her hücresine ulaştığını daha sonra vücuttan dışarı çıktığını hayal et. Nefesini dışarı verirken bütün gerginliklerin ve negatif olanların çözüldüğünü ve vücudunuzu terk ettiğini düşünün.

4. a) Nefesi içine alırken Reiki enerjisi kök çakrasından girdiğini ve yukarı hareket ederek taç çakrasına gelip durduğunu ve bu arada vücudunuzu enerji ile dolduğunu düşünün. Nefesinizi kalpten dışarı verin ve her yönde yayılarak vücudunuzdan çıksın.

b) Kalbine her yerden enerjiyi nefes alırken çek ve içini tamamen doldur. Bu enerjiyi taç çakrasından aşağıya doğru kök çakrasına giderken tüm çakralardan çıktığını düşün.

c) nefes alırken enerji taç çakrasından girip kalbe getir ve enerji ile doldur. Nefesi kalpten dışarı ver.

d) nefesi içine kalbe doldur ve bunu kök çakrana indir, oradan dışarı çıkart. a-b adımlarını 3 kez tekrarla.

5. Adımda yapılan çalışmayı diğer çakraların her biri için tekrar et. Bunları karın-kalp-boğaz-alın çakraları için yap.

6. Gassho ve bitir. Ellerini salla ve düşüncelerini temizle.

Tüm çakralara ayrı ayrı yapacak zamanınız olmadığında, yalnızca 5. Adımdaki kalp çakrası için işlemi yap.

Reiki İle Kendini Geliştirme Tekniği

Bu dengesiz olan yerlere ışık enerjisini uygulayarak tüm vücudu iyileştirmektedir

1. Ayakta dur, otur veya uzan. Gözlerini kapat veya yarı açık olsun.

2. Gassho; Ellerini yukarı kaldır. Vücudun her yerine ışık vibrasyonunun aktığını hisset. Ellerinizi indirin. Yavaşça karından soluyun. Akıl gözünü kullanarak tüm vücudunuzu baştan aşağıya tarayınız. Tekrar deneyin. Dengesiz olan yeri bulunuz. Nefesinizi dışa verirken buraya reiki enerjisini uygulayınız. Bunu yaparken, aşağıdakileri söyleyiniz. “ Sen gerginsin. Sen reiki ışığı ile niyetlendirildin. Senin kızgınlığın, üzüntün ve korkun ışıkla beraber hepsi gidiyor. Şu anda çok iyi durumdasın ve ne yapmak istiyorsan yapabilirsin.” Daha sonra diğer problemli yere git.

3. Bu çalışmaya alıştığınız zaman, reiki beyaz ışığının derhal dengesiz yere gittiğini görürsünüz. Söylemeniz gereken “şimdi iyiyim”.

4. Hayalinizi kullanmak yerine, vücudunuzu parmaklarınızla tarayabilirsiniz, bu 3. Adımla yaptıklarınızla aynıdır.

5. Gassho ve bitir.

Nentatsu-ho

Bu reiki enerjisi ile arzularınızı göndermek içindir.

1. Ayakta, otur veya uzan. Gözlerini kapat veya yarı açık olsun.

2. Gassho

3. Elleri yukarı kaldır tüm vücudumuzda ışık vibrasyonunu aktığını hissedin. Ellerini aşağıya indir ve elinin birisini alnına koy diğerini başın arka tarafında olmalıdır. Şöyle söyleyebilirsiniz “ Ben yüce kainatla, yüce hayat kaynağı, yüce gerçekle birlikteyim.“

4. Elinizi alından geriye götürünüz ve diğerinin üstüne koyunuz. Birkaç dakika enerji gönderin.

5. Bunu diğer insanlara da yapabilirsiniz, niyetlerinizin/isteklerinizin saf arzu olduğuna emin olmalısınız.

6. Daima doğru, saf ve pozitif niyetler için kullanmalıyız.

Asla bencil sebeplerden dolayı bu tekniği kullanmamalıyız. Bunu çok sık kullanmayınız. Aksi takdirde gerginlik ve dengesizlik oluşur. Bu çalışmayı çok sakin ve meditasyon konumunda yapmalısınız.

Reiki Meditasyonu

Reikinin yüksek vibrasyonunu içinize doldurun ve etrafını çevrelesin. Bunun anlamı düşük vibrasyonlu enerji size yaklaşamaz, bu nedenle korunuyorsunuz ve bu çok önemli bir faktördür.

Sabah ve akşam saf bir arzu ile meditasyon yap.

1. Önce kendini hazırla, eller Gassho konumunda.

2. Birinci derecedeki öğrenciler Reiki duşu aldığını düşünebilir. İkinci seviyedeki öğrenciler 3 kez ÇKR söyleyecek. Üçüncü seviyedeki öğrenciler 3 kez DKM söyleyecek.

3. Ellerinizi yukarı kaldırın ve reiki duşunu içine çek.

4. Gözlerinizi kapatınız. Orta parmaklarınızı alın hizasındaki yüksekliğe getiriniz, gassho pozisyonunda olun. Huzurlu bir şekilde nefes alıp veriniz ve kainat enerjisi ile bir olduğunuzu hissediniz. Eğer herhangi bir yerinizde herhangi bir gerginlik hissediyorsanız, onu dağıtın ve gevşeyin. Ellerinizden nefes alıp verdiğinizi hissediniz. Çalışma yaptıkça meditasyonunuz derinleştiğinde ellerinizi indirebilirsiniz, buna pek aldırmayın.

5. Sol elini biraz yukarı kaldır ve sağ elini dizinizin üstüne koy, eğer sol eliniz bu pozisyona zorlanırsa parmakları hafifçe kıvırın. Bu konumdayken, kainat enerjisi yukarıdaki elinizden gelip aşağıdaki elinize doğru gittiğini düşünün. Aşağıdaki el daha üstündür. Eğer herhangi bir yerinizde bir problem varsa bu aşağıda olan elinizi(üstün olan elinizi) o bölgeye koyunuz.

6. Yukarıdaki elinizi yavaşça indirip sol dizinizin üstüne koyun, avuç içi yukarı bakar şeklide ve biraz kıvrılmış durumda. Her iki elde şimdi diz üstünde. Bu durunda evrensel sevgi enerjisini hissedin. Bir süre bu hissi yaşayın.

7. Bir elinizi kalp üstüne koyunuz ve pozitif saf arzularda bulunun. Veya bir elinizi (hangisi olduğu önemli değil) alnınıza koyun ve diğerini başın arka tarafına koyup saf arzularda bulunun.

8. Gassho konumunda bitir.

Japon Reiki Üstadi, Mr.Hiroshi Doi'nin kitabi "Iyashi no Gendai Reikiho" dan (Modern Reiki'de Kisisel Gelisim Teknigi) alinan bu bölüm, Hatsurei-ho olarak bilinen ve Reiki kanalinizin gelismesi ile ruhsal büyümenize yardim eden bir teknigi anlatmaktadir. Bu teknik Taoist Qigong eyleminde mevcut olup, Japon Reiki cemiyetinde halen ögretilmektedir.

Kihon Shisei (Standart Durus)

Yere ya da sandalyeye oturun. Gevseyin ve gözlerinizi kapatin. Odaginizi Hara-Çizgisi (göbegin 3-5 cm alti) üzerine yogunlastirin. Ellerinizi, avuç içi asagi bakacak sekilde, kucaginiza yerlestirin.

Mokunen (Odaklanma)

Zihninizden, bilinçaltiniza "Hatsurei-ho'ya basliyorum" deyin.

Kenyoku (Kuru Yikanma)

Sag elinizin parmaklarini, parmak uçlari köprücük kemiginin omuzla birlestigi yere degecek sekilde, sol omuzunuzun üzerine yerlestirin. Eliniz düz sekilde olmalidir. Elinizi buradan itibaren düzgün bir hat boyunca, kaburga kemiginizden sag kalçaniza dogru hareket ettirin. Sol elinizi kullanarak, ayni islemi sag omuzunuzun üzerinden baslayarak tekrarlayin. Ayni islemi bir kez daha, sol omuzunuzdan baslayarak tekrarlayin. Sol omuzunuzun üzerine, sag elinizi, parmak uçlari disariya bakacak sekilde yerlestirin. Sag elinizi, düzgün bir sekilde tutarak, sol kolunuz boyunca, sol elinizin parmak uçlarina kadar hareket ettirin. Bu esnada sol kolunuz kendinize yakin olarak düz durmalidir. Sol elinizi kullanarak, ayni islemi sag omuzunuzun üzerinden baslayarak tekrarlayin.

Ayni islemi bir kez daha, sol omuzunuzdan baslayarak tekrarlayin. Reiki ile baglanti kurun.

Ellerinizi gökyüzüne dogru kaldirin ve Reiki'nin ellerinizden baslayip vücudunuz boyunca devam eden isigini/titresimini görün/hissedin.

Joshin Koku ho (Temizlenmek için nefes egzersizi)

Avuç içleri yukari bakacak sekilde, ellerinizi kucaginiza koyun ve burnunuzdan dogal bir sekilde nefes alin. Hara çizginize odaklanin ve gevseyin. Nefes alirken, Reiki'nin beyaz isiginin taç çakranizdan içeri girip, Hara çizginize dogru hareket ettigini ve oradanda tüm vücudunuzda genisleyerek gerginliklerinizi erittigini hissedin. Nefes veriken de, tüm vücudunuzu dolduran bu isigin, derinizden itibaren, her yönde ve sonsuz uzanimda, vücudunuzun disina dogru genisledigini hissedin. Son iki adimi birkaç dakika ya da istediginiz kadar tekrar edin.

Gassho

Ellerinizi, kalp seviyesinin biraz üzerinde, gögüsünüzün önünde dua edermis gibi birlestirin.

Seishin Toitsu (Konsantrasyon)

Gassho pozisyounu koruyun ve ellerinizden nefes alip verdiginizi hayal edin. Nefes alirken, Reiki isiginin ellerinizden Hara çizginize dogru aktigini ve buranin isikla doldugunu hissedin. Nefes verirken de, Hara'nizda depolanan isigin ellerinizden disariya dogru isima yaptigini hissedin.

Son iki adimi birkaç dakika ya da istediginiz kadar tekrar edin.

Mokunen

Avuç içleriniz asagiya bakacak sekilde ellerinizi kucaginiza koyun. Zihninizden, bilinçaltiniza, "Hatsurei-ho'yu bitirdim" deyin. Gözlerinizi açin ve ellerinizi saga-sola, yukari-asagi birkaç saniye sallayin.

Metapsisik Arastirmanin Temel Sartlari

(Bu çeviri Annie BESANT‘in ayni adli eserinden alinmistir)

Günümüzde metapsisik arastirma yapilirken uygulanan sartlar eskiye göre farklidir. Geçmis zamanlarda, metapsisik arastirma yapmak için yeteneklerini gelistirmekte olan bir insan kalabaliktan, kentlerin gürültülerinden uzak tutulurdu. Büyük bir Mürsidin bir müridi, astral ve mantal bedenlerinin yeteneklerini gelistirmeye basladigi andan itibaren inzivaya çekilirdi. Mürsid‘inin güçlü aura‘si (hale) onu dis tesirlerden korurdu. Müridin bedenlerini saflastirmak, suurunu güçlendirmek ve konsantrasyon kabiliyetini artirmak için mümkün olan hersey yapilirdi. Mürid, mutedil bir dervis hayati yasardi. Vücudunu eziyete sokmasina izin verilmezdi. Alinan bu tedbirler onbinlerce yillik bir tecrübeye dayaniyordu. Zamanimizda, metapsisik arastirmalar yapmak isteyen Batililar için yukarida sayilan önlemler artik mevcut degildir. Batili insan, sart kosulan bazi sinirlamalara karsi sabirsizlik duymaktadir. Bati‘da psisik gelisme ile ruhi tekamül birbirine karistirilmaktadir. Ruh‘un kullanmakta oldugu bedenlerin selameti açisindan belli bir rejime uymak zorunludur. Bilindigi kadariyla, psisik ve metapsisik gelisme yolunda çaba harcarken gida rejimine uymayanlarin istisnasiz hepsi vücut sagliklarini kaybetmislerdir. Ancak eski kurallara uyan arastirmacilar sagliklarini koruyabilmislerdir.

Bedeni antrenmana ilaveten duygu ve heyecanlarin kontrol altinda tutulmasi ve zihnin konsantrasyon yapmaya aliskin olmasi gerekir. Çünkü astral ve mantal alemlerde yapilan bu arastirmalarin ilk safhalarinda bazi zorluklarla karsilasmak mukadderdir. Örnegin, arastirmacinin gözlemledigi cisimler bu alemlerde mevcut varliklar veya cisimler olabilecegi gibi, sadece arastirmacinin kendi zihinsel projeksiyonu da olabilir. Bu konuda çok hata yapilabilir ve bu hatalardan sakinmak oldukça zordur. Düsünce ve duygular kontrolden çikarsa, astral ve mantal planlarda bir kaos yaratabilirler. Bunun içindir ki eski geleneklere göre yalniz bedeni degil, suuru da, yani duygu ve düsünceleri de hazirlamak gerekir. Ne var ki, sadece arindirmak, saflastirmak yeterli degildir. Fiziksel, astral ve mantal bedenlerin üst seviyelerde ve hassas bir sekilde gelistirilmeleri söz konusudur. Üst katmanlardan fiziksel beynin içine suur inerken atomlarin bünyesinde bazi degisiklikler meydana gelecektir. Üst planlarda bilinçli (suurlu) durumda olmak yetmez. Bu suurun beynimiz vasitasiyla ifade bulmasi lazimdir. Bunun için atomun bazi kisimlarinin degismesi ve gelismesi zorunludur. Atomun bugünkü tekamül düzeyimizde yassilmis lastik borulara benzeyen helezonlarinin (sarmal) dört, bes, alti ve yedincileri üst planlardan gelen akimlarin tesiriyle zorla açilmali ve suurumuzun fiziksel aracilari haline gelmelidir. Fiziksel madde bu akimlara ancak yavas yavas boyun egeceginden, bu degismelerin olusmasi için sabirli olmak sarttir. Sözü edilen degismeler kesin ve güçlü bir düsüncenin etkisiyle gerçeklesecektir. Iste o zaman bu hassas helezonlar (sarmal) birer birer açilmaya baslar. Bu olayin ilk isareti beynimizde meydana gelen bir agirlik duygusudur. Buna dikkat etmeyecek olursak beynimizde, siddeti giderek artan bir sanci hissederiz. Bir insanin beynindeki atom sarmallari manas (zihin) planinda çalismaya hazir ise ve o insan Budhi planina kadar yükselmek istiyorsa, ilk önce fiziksel suurunu kaybederek trans (vecd) haline girecektir. Bu durumda istedigi bilgilere ulasip bu bilgileri beynindeki manas (zihinsel) sarmallara intikal ettirecektir. Söz konusu kisi bu çabalari esnasinda hem fiziksel hem Budhi seviyesindeki suurunu muhafaza etmek isterse büyük bir fiziksel (bedeni) gerilim duyacak ve bu yüzden ancak çok kisa bir süre israr edebilecektir.

Suurunu yükseltmek için yapacagi her gayret yarim saniyeyi geçmeyecek, beyninde bir aci duydugu anda duracaktir. Çünkü aci, ciddi bir tehlikenin varolduguna isarettir. Gerilim ise gelmekte olan tehlikeyi gösterir. Bütün bu gayretler sadece fiziksel bedenimize mahsus degildir: astral ve mantal bedenlerimizde ayni ayarlama sürecinden geçmelidir. Ayarlama olayini açiklamaya çalisalim. Bilindigi gibi, astral bedenimizdeki duygu merkezleri, fiziksel bedenimizin duyu organlarini meydana getirirler, ve astral bedenin duygu merkezleri durugörü (clairvoyance) ve duruisitme (clairaudiance) melekeleriyle ilgili degildir. Sadece fiziksel duyu organlarimizin olusmasina hizmet ederler. Astral bedenimizdeki duygu merkezleri vasitasiyla bazi belirsiz bilgiler fiziksel beynimize ulasmaktadir. Kuzey Iskoçya‘daki daglik bölgelerde yasayanlarin sahip olduklari durugörü; bazi insanlarin gerçek felaketleri ve zorluklari önceden sezebilmeleri bunun bazi örnekleridir. Bütün bu sezgiler, yaklasmakta olan bazi olaylara ait titresimlerin astral beden üzerinde genel bir titresim yaratmasinin sonucudur. Astral beden bu olay titresimlerine bir tepki olarak bütünüyle titrer. Iste bu titresimler duyu organlarimizdan geçerken ses ve görüntü yaratirlar. Söyle ki, astral bedenin görme merkezinden gelen ve gözümüzle temas eden titresimler bir görüntü yaratacaktir. Metapsisik arastirmaci bu duyu merkezleriyle ilgilenmez. Onun ilgi alani çakra‘lar ve çakra‘lara ait organlarin astral bedenle olan iliskileridir.

Astral veya mantal alemlerde (planlarda) arastirma yaparken bu arastirmayi yapan sey suurumuzdur. Bu itibarla fizik dünyamizda göz ve kulaklarimizla yaptigimiz gözlemlerle astral planda gerçeklestirdigimiz saptamalar arasida hiç fark yoktur. Tespitlerimiz bir içten aydinlanma yoluyla olmaz. Içten aydinlanma bir arastirmanin sonucu degildir. Içten aydinlanma, üst mantal‘in alt mantal‘e bir isin göndermesidir. Bu nur sayesinde suurumuz gözlem yapmaz, bir gerçegi anlar, idrak eder. Gözlemlerimiz, bedenlerimiz vasitasiyla yapilir, suurumuzla degil. Bazi ögrenciler sanirlar ki astral alemi görmeye baslayinca hersey onlara mucizevi bir içten aydinlanma yoluyla malum olacaktir. Durum öyle degildir. Içten aydinlanma olayi suurumuzun gelismis olmasiyla ilgilidir. Bu çok farkli bir hal olup çok baska bir sekilde elde edilir. Bu yol peygamberlerin yoludur, metapsisik arastirmacinin yöntemi degil.

Fizik dünyamizda arastirma yaparken hangi kurallari uyguluyorsak ayni kurallari astral alemde arastirma yaparken de kullanacagiz. Arastirma yapilirken karsilasilan ilk zorluk astral gözün gördügü seyle suurun o nesneye yaptigi ilavelerdir, çünkü suurumuz maddi alemde çalismaya alismisitir. Bir örnek olarak, karsimizda otuz tane zenci bulunsa bunlari birbirinden ayirmakta büyük zorluk çekeriz. Ayni sekilde onlar da beyazlari ayirdedemezler. Demek oluyor ki, insan pek fazla bir sey görmüyor, görmedigini suurunu kullanarak tamamliyor. Astral planda karsilasilan ilk zorluk budur. Insan bir astral nesneye bir bebegin bir esyaya baktigi gibi bakacaktir: etrafi renkli, bir çesit leke görecektir. Astral dünyadaki mesafeler hakkinda hiçbir fikri yoktur. Fakat, buna ilaveten, fizik alemdeki hatiralarina dayanarak bir fiziksel beden etrafinda astral bir çerçeve algiliyacaktir. Arastirmaci, tecrübesi artincaya kadar bu gibi hatalara düsecektir. Ayni sebepten dolayi birçok durugörü sahipleri yaptiklari gözlemleri anlatirken yerden, gökten, altin tahtlardan, altin yollardan, incilerle kapli kapilardan bahsederler. Arastirmaci aldigi talimatlara göre çalisacak olursa bu safhalari daha çabuk geçecektir. Yine de ayni hatalara düsme ihtimali vardir.

Bir baska zorlugu ele alalim: arastirmaci astraldeki renklerle kendi aura‘sini karistirabilir. Fakat kendi suuru, karsilasilan kisinin karakteri ve suuru hakkinda dogru bilgi edinecektir.

Arastirmaci ilk gözlemlerini yaptigi sirada kendi etrafinda bir sürü düsünce sekilleri (thought-forms) meydana gelir. Astral bir insan sizi pohpohlar, harikulade bir kisi oldugunuzu söylerse, onu süpheyle karsilayin. Büyük bir ihtimalle bu astral insan, sizin kendi meziyetleriniz hakkinda beslediginiz inancin bir düsünce sekli halinde karsinizda peyda olmasidir. Sözü edilen zorluklar sanildigindan daha uzun bir süre karsimiza çikabilir. Ancak Üstad (Mürsid) payesine erisenler hata yapmazlar. Diger arastirmacilar, ne kadar samimi ve dürüst olursa olsunlar, huy ve karakterleri gözlemlerine tesir edecektir. Dikkat edilmesi gereken bir baska husus: kontrol edilmemis gözlemler sürekli sekilde kabul edildigi taktirde, arastirmacinin yetenek ve melekeleri bundan zarar görür.

Gözlemler iki türlü yapillir: 1)fiziksel suurumuz maddi dünyayi idrak ederken, astral suurumuz da astral alemin idraki içindedir ve yapilan çift gözlemdir; 2)gözlerimizi açik tutarak ve sakin bir ortam içinde astral alemi görebiliriz. Birinci durumda sözü edilen çift gözlem büyük bir konsantrasyon gerektirir ve gözlemciyi sinirli yapar. Büyük bir gelisme oluncaya kadar bu sinirlilik hali devam edecektir. Iste bu nedenle eski zamanlarda bu tür çalismalari yapabilmek için inzivaya çekilmek zarureti vardi. Çünkü astral melekelerini gelistirenler dis dünyanin gürültüsüne karsi çok hassas olurlardi. Bir araba gürültüsü onlara bir gök gürültüsü tesiri yapardi. Bu sebeple arastirmaci tamamen yenemedigi asabi bir sinirlilik hali içinde yasardi.

Leadbeater ile beraber atomlar üzerine gözlemler yapacagimiz zaman, sakin bir çayirlikta çimenler üzerine uzandiktan sonra gözlerimizi yumar ve irademizi fiziksel görme duyumuza karsilik gelen astral merkeze yogunlastirirdik. Bunun sonucu olarak gözlerimiz arasindaki noktada büyük bir baski ve siddetli bir çevrinti hissi duyardik. Havada dolasan bir atomu seçer, onu daha büyük boyutlarda inceleyebilmek için görüsümüzde bir ayarlama yapardik. Atomu bir mikroskoptan bakar gibi gözlemlerdik. Bu süreç hayli yorucudur. Beyin, sinirler ve dikkat gücü yorulur. Dikkatimizi sürekli olarak odaklamak mecburiyeti vardir. Metapsisik arastirmanin degerini önemli ölçüde sinirlayan bir baska husus da, gözlemleri kanitlamanin asla mümkün olmayisidir. Gördüklerimizi ispatlayamiyoruz. Kanitlanamayan metapsisik arastirmanin ne gibi bir degeri olabilir? Bana göre, bilim adamlarina bazi ipuçlari vererek çalismalarini kolaylastirabilir. Bir hususun daha altini çizelim: bizim herseyi bilmemiz imkansizdir. Gözlemlerimiz çogu zaman kusursuz olamiyor. Çok zorluklarla karsilasmaktayiz ve yardim görmemiz pek zayif bir ihtimaldir (1). Zira astral dünyayi rahatça görüp bazi gözlemler yapacak insanlar çok azdir. Olanlar da, aralarindaki mesafe dolayisiyla birbirlerinin bulgularini kiyaslayamazlar.

Reiki Prensipleri

· Tüm çabanla gün boyunca hiddetin uyanışını gözle ve ardından gerçek nedenini bulmak için daha derinlere bak.

· Gün boyunca zihninde endişe ve huzursuzluğun uyanışını gözle ve kaynağına daha dikkatle bak.

· Günün her anında bilinçli ol, yaşam armağanını takdir et.

· Kendin için doğru işi bul ve işini dürüstçe yap.

· Gün boyunca kendine ve diğer varlıklara iyi davran.

Bedenin ve zihnin, Reiki’nin gücü ile dönüşüm geçirecektir. Bilincin evrensel boyutuna yakın ol ve bu idealler uğruna her gün çalış.............

Aşağıda Dr.Hayashi’nin kendi el yazısı ile aldığı notlar verilmiştir. Bu notlarda Reiki şifası anlatılmıştır. Reikiyi kullanarak bir çok hastalığı nasıl tedavi ettiği ilginçtir. Bu yazı bir çok kişi için rehber niteliğinde olmuştur. Her zaman şunu aklınızdan çıkarmayın. Reiki uygulayıcıları olarak biz asla hastalıklara teşhis koymayız. Benzer şekilde şifa vermek için standart el pozisyonları çoğu zaman yeterli olmaktadır.

REİKİ SLOGANLARI

· Bugun icin sinirlenme,

· Endiselenme ve sukran dolu ol.

· Kendini isine ada ve insanlara saygili ol.

· Her gunduz ve gece ellerini dua icin kavustur.

· Ve bu cumleleri kalpten tekrar et.

· Özellikle bugün öfkelenme

· Özellikle bugün endiselenme

· Sonsuz bereket için mütesekkir ol

· Ekmegini dürüstçe çalisarak kazan

· Komsularina karsi dostane davran.

(BUDİZM SÖZLERİ )

- Çaba göstermesi gereken sensin, geçmişin büyükleri sadece Yol’ u gösterir. bunları düşün ve seni Mara’nın yani kötülüğün köleliğinden kurtaracak yolu izle... Bir insan kendi sözlerini ve aklını denetlemeli ve bedeniyle kötü bir iş yapmamalıdır. Eğer yürüdğü yol temizse, bilgelerin yolunda ilerleyebilir.

- Bilge kişi aralıksız çaba, dürüstlük, disiplin ve özdenetimle kendisine hiçbir selin örtemeyeceği bir ada kurar.

- Bir mürid Buda’ya sordu, “iyilik ve büyüklük nedir?” Buda dedi ki, “Yolu izlemek ve doğru olanı yapmak iyiliktir. Arzunun Yol ile aynı olması ise, işte büyüklük odur.”

- Bilgi olmaksızın tefekkür olmaz, tefekkür olmaksızın bilgi olmaz. Kim ki bilgiye ve tefekküre sahiptir; Nirvana’ ya yakındır.

- Pek çok kutsal yazıyı ezbere okuyup da, ona uygun davranmayan dikkatsiz insan, başkasının sürüsünü kollayan çoban gibidir. İnançlı yaşamın meyvelerinde hakkı yoktur onun.

- Az sayıda kutsal yazıyı zikredip uygun davranan, arzuyu, kini ve bilgisizliği terk eder, doğrunun farkında olarak aklını özgür bırakır, buradaki ya da gelecek hayattaki herhangi bir şeye sarılmayan insan, kutsal hayatın meyvelerini hak eder.

- Yerine getirilmeyen iyi bir söz, güzel, hoş, fakat kokusuz bir çiçek gibi meyvesizdir.

- Kötü ve birisine yararı olmayan şeyleri yapmak kolaydır; fakat yararlı ve iyi şeyleri yapmak gerçekten çok zordur.

- Birisinin kötülüğü iyi bir işle örtmesi, bulutlardan kurtulan ayın dünyayı aydınlatması gibidir.

- Kötülük yapmamak iyiyi beslemek, aklını arıtmak. Budaların öğrettiği budur.

- Beden pistir, kötü kokar, orasından burasından iğrenç kokular sızar. Böyle bir bedene sahip birisinin kendisini yüksek, diğerlerini alçak görmesi, kendi iç görünüşünün olmamasından başka bir şey değildir.

- Yağmurun saz damlı bir eve sızması gibi tutkular da iyi korunmayan bir akla sızarlar.... Akıl görünmez ve inceliklidir, o, düşlerin peşi sıra hoşlandığı yere uçar; ancak akıllı adam aklını iyi korur, çünkü iyi korunan aklı büyük sevincin kaynağıdır.

- Savaş alanında bir milyon insanı yenen değil, ancak kendi kendini yenen en soylu galiptir.

- Akıllı bir adam madencinin gümüşü topraktan ayırması gibi, kendini yavaş yavaş, derece derece pisliklerinden arındırır.

- Sandal ağacının yahut lotus çiçeğinin kokusundan daha tatlı olan erdemin kokusudur.

- Bir adam ki kendi duygularını aklıyla, bir sürücünün atlarını kontrol etmesi gibi kontrol eder ve kendini hırslarından ve kibirinden kurtarırsa, o adam tanrılar tarafından bile takdir edilir. O sabırlı toprak gibi sakindir; sağlam bir sütun gibi emindir; temiz bir göl kadar saftır... O bakışının ışığında özgürlüğü bulur: onun düşünceleri huzurdur, sözleri huzurdur, işi huzurdur.

- Sulara kanallar yapanlar suları kontrol ederler, ok imalatçıları okları düz yapar, marangozlar keresteyi kontrol eder ve kutsal kişiler ruhları kontrol eder.

- Yüksek düşünce ve derin tefekkür içinde sonsuz güçle yolda ilerleyenler, işte onlar sonunda Nirvana’ya, en üstün huzura ve sonsuz sevince varırlar.

- Eğer insanlar senden kötülükle söz ederse şunu düşünmelisin, “Bizim gönüllerimiz dalgalanamayacak ve biz birbirimize gücenmeden şefkatle, iyilikle kalacağız. Bizim hakkımızda kötü konuşan adamı sevgiyle anacağız ve sevgimizde yaşayacağız. Ve bu sevgi ülkesinden dünyanın her yerini sınırsız, uzun erimli, ve her yere yayılan sevgiyle dolduracağız.”

- Kim ki iman sahibidir, bilgelik sahibidir; kim ki bilgelik sahibidir, huzur sahibidir; kim ki bilgelik ve imandan yoksundur, ruhu kuşku içindedir, o yıkılır.

- Tanrı’ya güven, o sana yol gösterecektir. Bu güvene sahip bir kimsenin hiçbir şeyden korkmasına gerek kalmaz. O kimse, tam huzur ve mutluluk içinde olsun; çünkü ona doğru yol gösterilecektir.

- Dünyada üç çeşit insan vardır; Biri kuraklık gibidir, biri yalnız bir yere yağdırır ve iri her yere... Kuraklık gibi olan kişi nasıldır? O kimseye hiçbir şey vermez, ne yiyecek, ne elbise ve gereç, çiçek, koku ve merhem, yatak, barınak ve ne de ışık; ne münzevilere, ne brahmanlara, ne yoksullara ne de muhtaç dilencilere. Bu yoldaki kişi kuraklığa benzer. Bir yere yağdıran kişi nasıldır? O bazılarına verir fakat bazılarına vermez... Bu yolla bir kişi bir yere yağdıran yağmur gibidir. Her yere yağdıran kişi nasıldır? O her şeye verir; münzevilere ve brahmanlara, yoksullara ve dilencilere; yiyecek verir, çiçek, elbise.... barınak ve ışık verir. Bu yolla kişi her yere yağan yağmur olur.

- İnsanlar armağanları paylaşmanın meyvelerini, benim anladığım gibi anlasalardı, onları paylaşmadan kullanmaktan hoşnut olmazlardı, ne de cimriliğin gölgesi gönüllerine musallat olup orada yerleşirdi. Hatta o son yudumları, yemeklerin son lokması dahi olsa, onu bölüşecek bir kimse yoksa ondan zevk alamazlardı. Paylaşın...

- Bir kimse kendi Öz’üyle temizlenir. Temiz ve kirliyi ayakta tutan ya da düşüren, kendi işleridir; kimse bir başkasını temizleyemez.

- Bugün ne olduğumuz dünkü düşüncelerimizden gelir ve bugünkü düşüncelerimiz yarinki hayatımızı çizer; hayatımız aklımızın yarattığıdır. Eğer bir insan temiz olmayan bir akılla konuşur yahut davranırsa arabanın tekerleğinin arabayı süren hayvanı izlemesi gibi, acılarda onu iler. Eğer bir insan saf bir akılla konuşur yahut davranırsa, onu, kendi gölgesi gibi sevinç izler.

- Doğruluğun yasasını çiğneyen ve öteki dünyaya aldırmayan bir yalancının yapamayacağı kötülük yoktur.

- Nasıl ki büyük bir kaya rüzgarla sallanmaz, bilge kişi de övgü veya ayıplamalarla bozulmaz.

- Dayanma ve sabır her zaman kazanır, öfkelenmek değil. Sabırlı olan mutlak alemi hak edecektir.

- Arzudan keder kaynaklanır ve arzudan korku kaynaklanır. Eğer bir insan kendini arzudan kurtarırsa, korkudan da kederden de kurtulmuş olur.

- Hayat kayığını boşalt, ey İnsan, o boşken hızla yüzer; tutkuların ve arzuların boşken Nirvana’ nın toprağına ulaşabilirsin.

- Bir insan bir savaşçı olup da başka insanları öldürmekle büyük bir insan olmaz, gerçekten büyük insan odur ki, yaşayan hiçbir varlığı incitmez.

- Akıllı insan demirden, tahtadan ipten yapılan zincire güçlü demez; tutkunun zinciri daha güçlüdür, çünkü altın ve mücevherlerdir... Bolluk öteki dünyayı aramayan aptalları yıkar.

- Başkalarının hatalarını görmek kolaydır; zor olan kendi hatanı görmektir. Kişi başkalarının kusurlarını saman gibi eler; ama kendininkileri, kuş avcısının gizlenişi gibi örter.

- Başkalarının hatalarını ya da ne yapıp yapmadıklarını düşünme. Onun yerine kendi günahlarını, kendinin ne yapıp yapmadığını düşün.

- İyi olan konuşmasını tutar... O ki dilini tutup akıllıca konuşur..... onun konuşması gerçekten hoştur.

- Kendi acılarınla başkalarını incitme.

- Anaya babaya bakmak, karısına ve çocuklarına değer vermek ve huzurlu bir iş sahibi olmak; işte mutlulukların en büyüğü.

- Ruhları çirkin arkadaşlar edinme, kötü özlü olanlarla gezme. Ruhu güzel olan arkadaşlar edin, özü iyi olanlarla gez.

- Kim ki yaşlılara saygı gösterir, onun dört şeyi artar: yaş, güzellik, mutluluk ve güç.

- Kişi kötülüğü yalnız işler, kötülük kendinden doğar, kendine dayanır. Elmasın sert bir taşı kesmesi gibi, kötülükte akılsızları keser.

- Öfkeyi sevgiyle yen. Kötüyü iyiyle yen, alçaklığı cömertliğinle yen. Yalanı doğruyla yen.... dünyada asla kin kinle yenilmez, kini sevgiyle yen.

- Kimseye karşı kaba konuşma, onlarda sana aynı yolla cevap vereceklerdir. Öfkeli konuşmak belayı getirir, yumruk attığında yumrukla karşılık görürsün.

- Ne gökyüzünde ne de okyanusun dibinde, ne de bir dağın tepesindeki bir mağarada, dünyanın hiçbir yerinde bir yer yok ki, ölüm insana ulaşamasın.

- Zihinsel bir beden olan senin varlığın, aşı kesilse ve dörde bölünse bile ölemez, aslında senin bedenin boşluğun doğasındadır, korkma.

- Beden ölür ama ruh ölmez.

- Aklı ışıkla eğitilmiş ve bağlarından kurtulmuş, bağlarından kurtulmakla sevinci bulmuş ve tutkunun karanlığından sıyrılmış bir kişi saf bir ışıkla parlar ve bu ölümlü hayatta bile ölümsüz nirvana’ya ulaşır.

- Uyanık olmak ölümsüzlüğün yoludur, uyanık olmamak ölümün yolu. Uyanık olanlar asla ölmez: olmayanlar zaten ölüdür.

- Ölüm çiçekler derleyen, aklı duyumlarında olan insanı uzaklara taşır; tıpkı uyuyan köyü sürükleyen büyük sel gibidir.

- Dinsel bir hayat yaşamayan ve gençliklerinde gerçek hazinelere uzanmayan insanlar balıksız bir göldeki yaşlı balıkçılar gibi yok olurlar. Dinsel bir hayat yaşamayan ve gençliklerinde gerçek hazinelere uzanmayan insanlar yıpranmış bir ilmek gibi, geçmişin ardından ip çekerek kalırlar.

- Hayat ağacından sarı yapraklar sarkıyor, ölümün habercileri bekleşiyor, uzak bir yola gideceksin. Yol için hazırlığın var mı?

- Pek az kişi zaman ırmağını geçip nirvana’ya ulaşır. Çoğunluk ırmağın bir kıyısında koşuşturur, durur. Ancak yasayı bilip de yasanın yolunu izleyenler karşı kıyıya ulaşıp ölüm ülkesinin ötesine geçeceklerdir.

- Kim ki kendi mutluluğunu ararken başka bir varlığa zarar verir, öte dünyada mutlu olamaz. Fakat kim ki mutluluğunu ararken başka bir varlığa zarar vermez, öte dünyada mutluluğu bulacaktır. ... Kim ki zararsız ve savunmasıza zarar verir, artık ilgiyi bulamayacaktır: O acı çekecektir, zarara uğrayacaktır, hastalığa tutulacaktır; aklını yitirmek, baskı, suçlamalar veya bir sevdiğini kaybetmek, servetinden olmak, yahut evini yakacak ateş, hepsi onun içindir. Ve öldükten sonra bu aptal cehennemde bir daha doğacaktır.

- Bir insan bu dünyayı bir sabun köpüğü ve bir görüntünün yansıması olarak kabul ederse, o zaman ölümün kralının ona gücü yetmez. Bu dünya aslında karanlıktır ve insanların ne kadar azı ışığı görebilir! Birkaç kuruşun kafesten kaçması gibi, ancak birkaç ruh da öylece göklerin özgürlüğüne uçabilir.

- Akrabalar, arkadaşlar ve iyi niyetliler uzun süredir uzakta olan bir adamın eve dönüşüyle sevinirler. Akrabaların değerli birini karşılaması gibi, değerli işlerde öteki dünyada onu yapan insanı karşılayacaktır.

- İnsan ki bu dünyada mutludur, öteki dünya da: iyilik yapan iki dünyada da mutludur. O yaptığı iyiliği görünce büyük mutluluk duyar, hoşnut olur.

- Erdemli yaşayanlar bir süre için umutsuzluğa kapılabilirler, ama güçleri pohpohlamaya bel bağlayanlar sonsuza dek sefilliğe yazgılıdır. Uyanmış insanlar, şeylerin ötesinde neler olduğunu gözlemler, ölümden sonraki yaşamı düşünürler; böylelikle sürekli sefilliktense geçici umutsuzlukları yeğlerler.

- Dünyayla sınırlı bir ilgin varsa, dünyanın senin üzerindeki etkisi de sınırlı olacaktır. İşlere ne denli derinlemesine dalarsan, entrikalar da öylesi derinleşir. Bu nedenle aydınlanmış insanlar için yalınlık karmaşalıktan ve özgürlük de aşırı titizlenmelerden yeğdir.

- Aydınlanmış insanların zihniyeti, gökyüzünün mavisi, güneşin ışığı gibi başkalarından gizlenemez. Aydınlanmış insanların yetenekleri, gizlenen mücevher gibi başkalarınca kolay görülemez.

- İnsanlar kudret ve gösterişe yaklaşmazlarsa, arı yürekli olarak bilinirler, ama bunlara yakın olup da, etkilenmeyenler, insanların en arılarıdır. İnsanlar hile ve düzen kurmayı bilmezlerse, yüce-akıllı sayılırlar; ama bunları bilip de uygulamayanlar, en yüceleridir.

- Sürekli hakaretlerle karşılaşıyorsan ve aklında hep seni tedirgin eden konular carsa,o zaman kişiliğinin gelişmesi için bir bileğitaşına sahipsin demektir. Yalnızca kulağına hoş geleni duyuyor ve yalnızca sana coşku veren işleri yapıyorsan, o zaman yaşamını ölümcül bir zehre gömüyorsun demektir.

- Şiddetli bir fırtınada, kuşlar bile mutsuzdur; güneşli bir günde, bitkiler dahi mutludur. Belli ki gökyüzü ve yeryüzü, ılımlaştırıcı bir etken olmaksızın bir gün olsun, geçiremez; insan aklı neşe olmaksızın bir gün bile yapamaz.

- Evren suskun ve devinimsizdir, ama enerji bir an olsun durmaz. Güneş ve ay gece ve gündüz hareket halindedir, ama ışıkları hiç değişmez. Bunun gibi, aydınlanmış insanlar dinlenirken telaşı, meşgulken de gevşemeyi duyumsayabilmelidir.

- Gecenin geç saatlerinde, herkes uykudayken yalnız başına otur ve aklına bak; o zaman yanılsamaların sona erdiğini ve gerçekliğin ortaya çıktığını ayrımsayacaksın. Her keresinde bundan büyük bir potansiyel duyumu edinirsin. Gerçekliğin ortaya çıkarken yanılsamalardan kaçınmanın zorluğunu ayrımsadığında, alçak gönüllüğü yaşamaya başladığını da göreceksin.

- Sevinçler incinmeye yol açabilir; dolayısıyla işler istediğin gibi gittiğinde dikkatli ol. Başarıya başarısızlıktan sonra ulaşılabilir; dolayısıyla düş kırıklığına uğradıktan sonra vazgeçme.

- Yalın yaşayanlar, genellikle arıdır; lüks içinde yaşayanlarsa köle ruhlu olabilirler. İrade yalınlıkta durulaşır, zevk düşkünlüğüyse davranışları bozar.

- Bu hayatta, açık ve geniş düşünceli ol ki, kimse senden şikayetçi olmasın. Eliaçıklığın ölümünden sonra da devam etsin ki, insanlar tatmin olsunlar.

- Yol darsa bırak önce başkaları geçsin; yemeğin güzelse üçte birini başkalarına bırak. Dünyada erinç ve mutluluk içinde yaşamanın iyi bir yolu budur.

- Aile yaşamında hakiki bir Buda, gündelik faaliyetlerde gerçek bir Tao vardır. Eğer insanlar içten ve uyumlu olabiliyor, şen davranışlar ve dostça sözcüklerle iletişim sağlayabiliyorsa, bu yol biçimsel tefekkür uygulamalarından çok daha iyidir.

- Takıntılı bir içimde etkin olan insanlar istikrarsız, dinginliğe müptela olanlarsa kayıtsızıdır. Kişi dinginliğin ortasında canlı bir ruh sergileyebilmelidir, aydınlanmışların zihniyeti budur.

- İnsanların kusurlarını eleştirirken çok acımasız olma; ne kadarını kaldırabileceklerini düşün. Erdemi salık verirken çok kibirli olma, ki insanlar izleyebilsinler.

- Pislikler içinde bir tırtıl, kirlidir, ama kelebeğe dönüşerek sonbahar melteminden çiğ yudumlar. Çürüyen bitkiler ışıltıdan yoksundur, ama yüksükotuna dönüşüp yaz ayında parlarlar. Biliyoruz ki kirlilikten arılık, karanlıktan ışık doğar.

- İddia ve kibir, sonradan edinilmiş akıl durumlarıdır. Sonradan edinilmiş akıl durumlarının üzerine çık, temeldeki sağlıklılık serilecektir gözler önüne. Tutku ve inat ve sahte bilinç çıkacaktır ortaya.

- Miden doluyken yemek düşün, lezzete aldırmadığını ayrımsayacaksın. Seviştikten sonra kösnüllüğü düşün, cinselliği aldırmadığını göreceksin. Bu nedenle, insanlar bir anlık çılgınlığı dizginleyebilmek için, sonradan duyumsayacakları üzüntüyü düşünürlerse, istikrarlı olurlar ve eylemleriyle yanılgıya düşmezler.

- Önemli bir görevdeyken, kırlara çekilmenin duyumlarını aklından çıkarma. Bir köşeye çekilmişken, devlet işlerini unutma.

- Kişinin dünyada başarı peşinde koşması zorunlu değildir; yanlışlardan kaçınmak da bir başarıdır.

- Başkalarının sana minnet duymasını bekleme; gücenilmemek yeterli bir lütufdur.

- Bilinçli gayretkeşlik bir erdemdir; ama çok şiddetliyse rahatlık ve neşe getirmez. Tutumluluk ve yalınlık, soyludur; ama çok ileri götürüldüğünde, başkalarına yardım etmek olanaksızlaşır.

- Çıkmaza girenler, başlangıçtaki niyetlerini incelemelidirler; başaranlar bundan sonra nereye yöneleceklerini bakmalıdırlar.

- Cömert davranması gereken zenginler ve iktidar sahipleri nefret dolu ve acımasız olduklarında, zenginliklerine ve konumlarına karşın kendi davranışlarını sefil ve aşağılık kılmaktadırlar. Saygın davranması gereken parlak zekalılar, gösterişe düştüklerinde, zekalarına karşın bu zaaflarında cahil ve aptaldırlar.

- Kişi aşağılık bir konumda olduğunda, yükseklere tırmanmanın ne denli tehlikeli olduğunu bilir. Kişi karanlıkta kaldığında, ışığa gitmenin ne denli ferahlatıcı olduğunu bilir. Dinginliğini koruyabilen kişi, takıntılı faaliyetin ne denli yorucu olduğunu bilir. Suskunluğu besleyen kişi, aşırı konuşmanın ne denli tedirgin edici bir olduğunu bilir.

- Kişi dünyevi hırslarını bir kenara koyduğunda, dünyasallıktan vazgeçebilir. Kişi ruhsal hırslarını bir kenara koyduğunda, bilgeliğe erişebilir.

- İstekler aklı görüşler kadar incitmez. Duyumlar aydınlanmayı zeka kadar engellemez.

- İnsan duyguları değişkendir, dünya rastlantılarla doludur. Bir çıkmaza girdiğinde, geri adım atmayı bil. İşler pürüzsüz yürürken, ihtiyatlı kalmaya çabala.

- Küçük insanlarla uğraşırken onlara sert davranmak kolay, ama onları aşağılamaktan kaçınmak zordur. Üstündeki insanlarla uğraşırken, onlara saygılı olmak kolay, ama kibar olmak zordur.

- Basit olmak ve entelektüelizmden sakınmak yeğdir. Lüksten kaçınmak ve yalınlıkla yetinmek, dünyada iyi bir ad bırakmak, yeğdir.

- İblislerle baş edebilmek için, önce aklınla baş et. Akıl boyun eğdiğinde iblislerde boyun eğicidirler. Hilekarları denetleyebilmek için, önce kendi ruh durumunu denetim altında tut. Ruh durumun dengede olduğunda alçaklar sana ulaşamazlar.

- Öğrencileri eğitmek, iffetli bir kız evlat yetiştirmek gibidir; nereye gittikleri, kimlerle görüştükleri konusunda dikkatli olmak gerekir.Yanlış insanlarla görüşmeleri, temiz tarlaya kötü tohum ekmek gibidir; iyi ürün almak olası değildir.

- Gönül konularında kendini hemen verme, kendini verdiğinde diplere batarsın. İlkesel konularda güçlükten korkarak geri çekilme; bir kez daha gerilesen, zeminini hepten yitirirsin.

- Dikkatli olanlar hem kendilerine, hem de başkalarına özen gösterirler, her konuda dikkatlidirler. Dikkatsiz olanlar, kendilerini de, başkalarını da ihmal ederler, her konuda dikkatsizdirler. Aydınlanmış insanlar ne fazla ilgili ne de kayıtsız olmaya özen gösterirler.

- Size zenginlikle yaklaşana, insanlıkla yanıt verin. Aydınlanmış insanlar yöneticilerin tutsakları olamazlar. İnsanlar kararlıysalar, yazgıyı alt edebilirler; irade yoğunlaştığında, enerjiyi harekete geçirebilirler. Aydınlanmış insanlar doğanın kendilerini bir kalıba dökmesine izin vermezler.

- Kendine toplumda yer edinirken kişilik soyluluğundan yoksunan, giysilerini tozda fırçalar ya da ayaklarını çamurda yıkar gibisindir. Nasıl özgür olabilirsin? Dünya işlerinde, eğer saygılı değilsen, aleve koşan bir pervaneye ya da çite tos vuran koça benzersin. Nasıl huzur bulabilirsin?

- Herkeste büyük bir sevecenlik vardır; bir Buda’yla bir kasabın aklı farklı değildir. İster altın kaplamalı malikanede olsun, ister sazdan kulübe, her yerde gerçek keyif vardır. Kişi arzulara bürülü ve duygularına saplı olduğunda, gerçekte olanı gözden kaçırır; dünyadaki tüm farklılıkların kaynağı da budur.

- Kişilik kuvveti geliştirmek ve aydınlanmayı sağlamak bir ölçüde kayıtsızlığı gerektirir. Kişi büyülenirse, arzusunun nesneleri peşinde koşar. Dünyaya yardım etmek ya da devleti yönetmek bir kayıtsızlık duyumu gerektirir. Bağlılığın olduğu yerde kişi tehlikeye düşer.

- İyi insanlar yalnızca eylemlerinde dingin olmazlar; ruhları düşlerinde dahi sessizdir. Kötü insanlar yalnızca yaptıkları işlerde sapkın olmazlar; sesleri ve gülüşleri dahi kötücüldür.

- Karaciğer hastalığında, görüş zayıflar; böbrekler rahatsızlandığında; işitme bozulur. Hastalıklar göze görünmez, ama sonuçları görünür. Bu nedenle, göze görünür kusurlarından kurtulmak isteyen aydınlanmış insanlar, önce gizli kusurlarını düzeltmelidir.

- Birkaç kaygısı olmak kadar büyük bir şans, birçok derdi olmak kadar büyük bir şanssızlık yoktur. Ancak kaygılarının yükünü taşıyanlar birkaç kaygısı olmanın mutluluğunu bilebilirler. Ancak akıllarını yatıştırabilmiş olanlar, birçok derdi olmanın talihsizliğini bilebilirler.

- Düzenli bir çağda kişi titiz olmalı; karmaşık bir çağda, esnek olmalı. Geçiş çağında titizlikle esnekliği kaynaştırmasını bilmeli. İyi insanlarla ilişkide kişi yüce gönüllü olmalı; kötü insanlarla ilişkide kişi katı olmalı. Ortalama insanlarla ilişkide kişi katı olmalı. Ortalama insanlarla ilişkide yüce gönüllülükle katılığı kaynaştırmasını bilmeli.

- Başkalarına yaptığın iyilikleri düşünme, onları kıracak neler yaptığını düşün. Başkalarının sana yaptığı iyilikleri unutma, başkalarının seni kırmak için neler yaptığını unut.

- Hayır işleyenler bunu kendilerini tatmin için ya da karşılığında bir ödül bekleyerek yapmadıklarında, küçük bir armağan bile büyük değer taşır. Hayır işleyenler kendi özverilerini hesaplar, minnet ya da karşılık beklerlerse, büyük bir armağan bile küçücüktür.

- İnsanların koşulları istikrarlı ya da istikrarsız olabilir; sen nasıl yalnız kendinin istikrarlı olduğunu öne sürebilirsin? Duyguların akılcı ya da akıldışı olabilir; nasıl başkalarından her zaman akılcı olmalarını bekleyebilirsin? Olaylara bu açıdan bakmak, kendine ve başkalarına ilişkin beklentilerini düzeltmek, yararlıdır.

- Aklın ne zaman duruysa o zaman kitap okumaya ve eskileri incelemeye uygun durumdasın demektir. Yoksa, iyi bir işi okuduğunda, onun sana ait olduğunu öne sürersin ve güzel bir söz duyduğunda, kendi başarısızlıklarını örtmek için ödünç alırsın. Bu bir asiyi silahlandırmak ya da hırsıza mal vermek gibidir.

- Zengin, ama tatminsiz lüks düşkünü, yoksul da olsa yeterinden fazlasına sahip olan tutumlu kadar değildir. Çok çabalayan ve ah alan yetenekli, rahat olan ve doğal bütünlüğünü koruyan yetersizle kıyaslanamaz.

- Kitap okuyup da bilgelerin bilgeliğini görmeyenler, harfin tutsağıdır.

- İnsanları sevmeyen kamu görevlileri, ücretleri çalınan hırsızlardır. Öğretip de, kendi öğrettiklerini uygulamayanlar, boş gevezelerdir. Kişiliğin gelişmesini gözetmeden başarılı işler yapmaya çabalayanlar, unun yararsızlığını göreceklerdir.

- İnsan aklında gerçek bir kitap vardır; ama parça parça dağılmıştır. Gerçek bir ezgi vardır ama garip türküler ve gösterişli danslarla gizlenmiştir. Öğrenciler dış görünüşleri süpürüp kökendekini araştırmalıdır; onu ancak o zaman yaşar ve ancak o zaman kullanırlar.

- Zorluklarla mücadeleye girişmiş bir akılda daima bir şeyler bulunur. Düş kırıklığının hüznü, doyumun gönül rahatlığındadır.

- Aydınlanmış niteliklerden kaynaklanan zenginlik, statü, onur ve övgü, dağ çiçeklerine benzer, doğal olarak serpilip açılırlar. Kişinin mesleki başarılarından kaynaklananlar saksı çiçekleri gibidir; yerlerinden edilir, taşınır, başka taraflara dikilirler. Geçici kudretle edinilenler vazo çiçekleri gibidirler, kökleri olmadığından, kısa sürede solarlar.

- Bahar gelip de hava ısındığında, çiçekler toprağı güzelleştirir, kuşlar sevinçle ötüşürler. Resmi görevlere getirilip de iyi beslenen, güzel konutlara oturacak kadar şanslı insanlar iyi bir eğitimi ve iyi işler yapmayı hedeflemezlerse, yüz yıl da yaşasalar hiç yaşamamış gibi olurlar.

- Aydın insanlar enerjik ve gayretli ama aynı zamanda özgür düşünceli olmalıdır. Çok enerjik ve cefakarsalar, sonbaharın ölümcül niteliğine sahip, ama ilkbaharın yaşam veren niteliğinden yoksun olurlar. O zaman insanları nasıl geliştirirsinler?

- Gerçekten erdemli olanların böyle bir şöhreti yoktur. Böylesi bir şöhretin peşinden koşanlar, bunu bencilce nedenlerle yaparlar. Gerçekten becerili olanlar kurnazca dolaplar çevirmezler. Kurnazca dolaplar çevirenler, bu nedenden dolayı yetersizdir.

- Bazı tekneler vardır ki, dolduklarında devrilirler. Kumbara dolmadıkça kırılmaz. Dolayısıyla aydınlanmış insanların oluşda değil, yoklukda bulunmaları, dolu olmaktansa boş olmaları yeğdir.

- İnsanlar ün düşkünlüğünden kurtulmadıkça, prensliğe burun kıvırıp yoksunlukla yetinseler dahi, hala duyumlarına tutsaktırlar. İnsanlar düşüncesiz serüvencilikten vazgeçmedikçe ulusa yardım etseler dahi, bu yalnızca bir sömürüdür.

- Eğer akıl aydınlanmışsa, karanlık bir oda, açık, mavi bir gökyüzü vardır. Eğer düşünceler bulanıksa, gün ışığında kötücül hayaletler vardır.

- İnsanlar şöhret ve konumun hoş olduğunu bilirler, ama anonimliğin zevkinin en gerçeği olduğunu bilmezler. İnsanlar açlık ve soğuğun tedirgin edici olduğunu bilirler, ama soğuğu ve açlığı yaşamamanın daha büyük olduğunu bilmezler.

- Kötü bir şey yaptığında, insanların bunu öğreneceğinden korkuyorsan, o zaman o kötülükte iyi bir şey vardır. İyi bir şey yaptığında, insanların bilmesini istiyorsan, o zaman o iyilikte kötü bir şey vardır.

- Yazgının işlerine akıl, kah teşvik edici, kah bastırıcıdır. Bütün bunlar kahramanları küçük düşürür, büyükleri devirir. Aydınlanmış insanlar, düşmanlıklarda paniğe kapılmazlar ve en rahat olduklarında dahi dertleri karşılamaya hazırdırlar; bu nedenle yazgının eline terk edilmiş değildirler.

- Acımasız ve saldırgan olanlar, dokunduğunu yakan ateşe benzerler. Nankör olanlar, dokunduğunu donduran buza benzerler. Takıntılı ve katı olanlar, yaşamını yitirmiş durgun suya, çürüyen oduna benzerler. Bütün bu insanlar işlerini tamamlamada ve refahı yaygınlaştırmada sorunlarla karşılaşırlar.

- Kişi, mutluluğu aramamalı, yalnızca mutluluğu çağırmak için neşeyi beslemelidir. Kişi şanssızlıktan sakınmamalı, yalnızca şanssızlıktan kaçınmak için kötülükten kurtulmalıdır.

- Eğer söylediklerinin yüzde doksanı isabetliyse, olasılıkla istisnai sayılmayacaksın; ama söylediklerinden biri hedefi bulmazsa herkes seni bu yanılgından dolayı suçlayacaktır. Eğer on planından dokuzu gerçekleşirse, olasılıkla başarılı sayılmayacaksın; ama bir planın başarıya ulaşmazsa hakaretlere uğrayacaksındır. Bu nedenledir ki aydınlanmış suskunluğu tezcanlılığa, beceriksizliği ukalalığa yeğle.

- Hava sıcaksa büyüme vardır; soğuksa ölüm. Benzer şekilde doğası soğuk olanlar az mutlu olurlar, sıcak yürekli olanlarsa kutsanmıştır.

- Hakikatin yolu geniştir; aklını ona ver, yaygın bir açıklık ve geniş bir nitelik duyumsarsın. İnsan arzularının yolu dardır; ona adım at, önüne çalılar ve bataklıklar çıkar.

- Mutluluk ancak zorluğu ve kolaylığı kendini geliştirme aracı olarak kullananlar için kalıcıdır. Bilgi ancak onu kuşku ve imanın birlikte rol aldığı araştırma yoluyla elde edenler için gerçektir.

- Zihin boşaltılmalıdır; hakikat ancak boşaltılmış bir zihne ulaşır. Zihin kendini tamamlamalıdır, çünkü ancak kendini tamamladığı zamandır ki, arzu içine girmez.

- Bol gübreli toprak bol ürün verir; çok duru sularda balık bulunmaz. Bu nedenle, aydınlanmış insanlar, kusurları kabul etmeye hazır olmalı ve bireysel olmamalıdırlar.

- Yabanıl bir at bile evcilleştirilebilir; üzerinde çalışması zor bir metal bile zamanla biçimlenebilir. Eğer rahat davranır da, kendini zorlamazsan, ilerleme kaydedemezsin. Denmiştir ki: “ Çok kusuru olmak onursuzluk değildir; kaygı veren, kusursuzluktur.”

- Azıcık hırs ve bencillik dahi, kuvveti zaafa, bilgiyi cehalete, ilgiyi acımasızlığa, arılığı bozulmaya dönüştürerek kişiliği bozar. Bu nedenledir ki, eski insanlar hırstan arınmışlığı değerli sayarlardı, dünyanın ötesine de öyle geçebildiler.

- Gözler ve kulaklar, görme ve işitme dışsal yağmacılardır; duygular, arzular ve görüşler, içsel yağmacılardır. Ama içsel zihin uyanık ve ayaktaysa, hepsinin ortasında kayıtsız oturuyorsa, o zaman yağmacılar değişip ev halkından olurlar.

- Henüz edinilmemiş başarıya güvenmek, tamamlanmamış bir işi korumak kadar iyi değildir. Geçmişteki hatalara üzülmek, gelecekteki kusurları önlemek kadar iyi değildir.

- Kişi ileri düşünceli olmalı, ama gerçeklilikten uzaklaşmamalı, titiz, ama kendini aşağılamamalıdır. Zevkler yalın olmalı, ama sefil olmamalıdır; davranış kesin ve net olmalı, ama çok katı olmamalıdır.

- Esinti seyrek bambuları bulduğunda, bambu esintiden sonra sesi korumaz. Kazlar soğuk birikintiyi katettiklerinde, birikinti onların gölgelerini korumaz. Benzer şekilde, aydınlanmış insanın aklı, olaylar olurken ortaya çıkar ve olaylar bittiğinde boşalır.

- Tanıdıklarınla ilişkilerinde, efendice davran, kendin olurken, arı yürekli ol.

- Kayırma ya da kazanımda başkalarına öncelik iddiası gütme; iyi işlerde başkalarından geri kalma. Payına düşenden fazlasını alma; üzerine düşenden azını yapma.

- Dünyayla uğraşırken saygılı ol, saygı ilerlemenin başlangıcıdır. Başkalarıyla uğraşırken eli açık ol; başkalarına yardım, kendine yardımın temelidir.

- Utanç ve onursuzluk, tümüyle başkalarına yüklenecek şeyler değildir; kişi kendi de üstlenmelidir; böylece kendi ışığını gizleyip erdemini besleyebilir.

- Yaptığın işlerde, bir noksanlık duygusu bırakırsan, o zaman Yaratıcı sana acımaz, hayalet ve ruhlar sana zarar veremez. İşinde tamamlanma, başarında ısrarcı olursan, ya içsel olarak tedirgin ya da dışsal olarak istikrarsız olursun.

- Arı, ama hoşgörülü ol, iyicil ama kararlı, başkalarının işine karışma, ama gözlemleyici ol doğrudan, ama katı olma. Söylendiği gibi, en iyi şeker fazla tatlı olmayandır; en iyi deniz ürünüyse fazla tuzlu olmayan.

- Yoksul bir eve iyi bakılıyor ya da yoksul bir kız iyi giydiriliyorsa, güzellik olmasa da zarafet vardır. İyi insanlar zorluklarla karşılaştıklarında, neden hemen teslim olsunlar?

- Boş zamanlarında gevşek değilsen, meşgul olduğunda etkin olursun. Dinginliğinde dalgın değilsen, bu eylemin de yararlı olur. Özelde iki yüzlü değilsen, bu kamuda görünür. Düşünceler ortaya çıktığında, arzuya yöneldiklerini duyumsadığın an, hemen akıl yoluna getir onları. Ortaya çıktıkları an, ayrımsa; ayrımsadığın an, değiştirebilirsin. Bu felaketi şansa çevirmenin, ölümden doğrulup yaşama dönmenin anahtarıdır. Özensiz ve düşkün olma.

- Düşüncelerin dingillikte netleştiğinde, aklın gerçek özünü görebilirsin. Ruh durumun boş zamanında dingin olduğunda, aklın gerçek işleyişini sezinleyebilirsin. Sakin ve kayıtsız olduğun zamanlar, aklın gerçek tadını bulursun. Aklı gözlemleyip aydınlanmayı gerçekleştirmenin bu üç yolu, başka hiçbir şeye benzemez.

- Suskunluktaki dinginlik, gerçek dinginlik değildir; faaliyetin orta yerinde dingin olabiliyorsan, aklın gerçek durumu budur. Rahatlıktaki mutluluk, gerçek mutluluk değildir; zorlukların orta yerinde mutlu olabiliyorsan, aklın gerçek potansiyelini görebilirsin.

- Özveride bulunurken, duraksama; duraksarsan, özveride niyetin aşağılanır. Başkalarına verirken, ödül bekleme; ödül beklerken vermedeki niyetin yanlış olur.

- Yazgı varlıkta beni yoksun düşürdüğünde, erdemimi zenginleştiririm. Yazgı beni fiziksel zora koştuğunda, aklımı özgürleştirerek telafi ederim bunu. Yazgı koşulları yoluma diktiğinde, yaşam tarzımı yükselterek sıyrılırım. Yazgı bana ne yapabilir ki ?

Üstad Bülent Kısa'dan 'Reiki Modası' Hakkında

REİKİ MODASI

Şüphesiz ki, okuyucularımızdan bir çoğu “Reiki” ismini bir şekilde duymuş ve bir çoğu da Reiki ile pratik olarak ilgilenen kimselerdir. Reiki, son beş altı yıldan bu yana yayılan bir akım. Bir moda. Sadece adını duyup hakkında fazla bir fikir sahibi olmayan kimseler Reiki’yi bir tür Yoga, Zen Budizm, Transandantal Meditasyon gibi tekniklerden birisi zannedebilirler. Bu nedenle Reiki hakkında yapmak istediğim uyarılar ve nakledilebilecek dedikodulardan önce Reiki’nin ne olduğunu tam bilmeyenler için küçük bir açıklama yapmakta fayda görüyorum.

Reiki, Japonya’dan çıkıp yayılan bir yaşam tarzıdır. Yurdumuzdaki birçok Reiki’ci, Reiki’yi sadece bir şifa sanatı zanneder fakat aslında o bir yaşam tarzıdır. Yine bir çok Reiki’ci, Reiki sözünün “Evrensel Yaşam Enerjisi” anlamına geldiğini zaneder fakat bu söz iki Japonca kelimeden oluşur. Rei: Selam Ki: Evrensel Enerji. Reiki’nin anlamı: Evrensel enerjinin insana selamı, Evrensel enerjiye selam ya da Evrensel enerjinin insanı mesh etmesi, kutsaması gibi anlamlara gelir.

Reiki’nin yukarıda sayılan Yoga, meditasyon türü şeylerden belirgin farkıları vardır. Bunlardan biri Reiki’nin kişinin kendi üzerine çektiği ve onunla uyumlu yaşamaya gayret ettiği bir hayat enerjisi olması ve başka insanlara da şifa amacı ile gönderilebilen bir enerji olmasıdır. Bir veya birkaç Reikici kendilerindeki enerjiyi yanlarında olan bir kimseye şifa amacı ile nakledebildikleri gibi, uzakta olan ve hatta hiç tanımadıkları, yüzünü veya resmini bile görmedikleri kimselere de şifa amacı ile gönderebilirler. En azından bu konudaki iddialar bu seviyededir.

Reiki’nin diğer sistemlerden ikinci en büyük farkıysa, onun daha önce bu işi yapmış olan, başkalarına geçirmek ve öğretmek hakkına sahip olan bir usta tarafından, Reikici olmak isteyen kimseye bulaştırılması gereğidir. Bu yazımızın esas konusu da budur. Şimdi bir çok kişi Yoga ya da herhangi bir diğer uygulamanın da sadece bir ustadan öğrenileceğini, kitaplardan bu gibi şeylerin öğrenilemeyeceğini, burada bir farklılık olmadığını söyleyebilirler. Bu biraz yanlış olmaktadır çünkü bir ustanın, bir acemiyi başlatması, onun, kendi ifadeleri ile ‘’kanallarını açması’’ bazı özel törenlerle olmaktadır. Bu törenlerde Reiki sembolleri denilen özel semboller imajinatif olarak kişinin aurasına işlenir. Onun bir parçası olur ve kişi ancak bu sayede enerji ile rabıta kurabilir. Bu törenlerde kullanılan Reiki sembolleri son derece önemlidir. Bu semboller insan bedenindeki Chakra ismi verilen manevi merkezlere işlenir, kişiyi enerji ile senkronize hale getirirler. Kaynakları bilinmemektedir. Çok çok eskidirler.

Reiki’nin üçüncü ve en çarpıcı farkına gelince; Bu öğretinin bir ustadan, bir çırağa geçirilebilmesi için mutlaka belli bir para ödenmesi gereğidir. Ödenecek olan bu para ustadan ustaya değişir. Bir, ikibin dolarlardan bahseden ustalar olduğu gibi, mesela İzmir’de yaşayan ve bu işleri geçim kaynağı yapmış olan bazı kimseler 40, 50 milyona da sizin kanallarınızı açtığını söyleyebilir. Esasında böyle bir gelenek yoktur. Bu bedel ödeme işi sadece Reiki’nin bir kazanç kaynağı haline getirilmesi için sonradan uydurulan bir gelenektir. Reiki’de üç tane ustalık derecesi vardır ki, bunlar için de devamlı para ödemek gerekir. Hatta bazıları çok pahalı olan dördüncü bir ustalık derecesi olduğunu da iddia ederler.

Reiki’nin dördüncü önemli farkı, ustalık dereceleri arasında hiç bir öğrenim çalışma ve bekleme süresi olmamasıdır. Kabaca anlatmak gerekirse daha önce hiç bilmeseniz, hatta adını duymamış olsanız bile bugün belli bir para karşılığında kanallarınızı açtırır, inisiye olursunuz. Bir hafta sonra yine bedelini ödeyip master derecesi satın alırsınız ve birer, ikişer gün ara ile en üst seviye usta olursunuz. Bu sizin bilgi ve liyakatinize bağlı bir şey değildir. Sadece maddi durumunuza bağlıdır. Bundan sonra da siz Reiki öğretmeye, başkalarına ustalık dereceleri satmaya başlarsınız. Bir tür “Saadet Zinciri” uygulaması.

Şimdi bu para meselesi ve ustalık satışları bazı kimseleri güldürecektir fakat yine de buraya kadar pek önemli birşey yok. Satan kazanıyor, alan ise bir tür tatmin alıyor. Kendisine bir paye vermiş oluyor. Bunun dışında, bu konulara ister inanın ister inanmayın, insanların birilerine şifa vermek istemelerinde, iyi niyet ve duygularını ulaştırmak istemelerinde ne kötülük olabilir? Sadece bu tür tedavilere bel bağlayıp modern tıbbı inkar ve ihmal etmedikçe sağlıksız kimselerin bu şekilde bir de manevi tedavi alıp, yaşama motivasyonu sağlamalarında ne zarar var? Hiç. Buraya kadar da çok iyi fakat!!

Şimdi bu noktada, Reiki yapmak isteyenlerin ve bir ustadan, ustalık satın alanların ya da kanallarını açtıranların bilmeleri gereken perde arkasını anlatmaya geldi ki, yazımızın esas amacı da budur.

Size yukarıda verdiğimiz Reiki sembollerinden başka ne olduğu, kim tarafından çıkartılıp, uydurulduğu bilinmeyen bazı değişik Reiki sembolleri de vardır. Bunlar aşağıdadır. Bazı kimseler bu sembollerin birer muska gibi kullanıldığını, karşı cins ilişkileri, iyi şans, sağlık gibi şeylerde işe yaradıklarını söylerler ve hatta saçma sapan kağıt parçalarına muska gibi yazıp kişilere taşıttırırlar. Sanki Reiki değil de bir büyücülük uygulaması gibi kabul ederler. İşte burası hem işin dolandırılıcılık yanının güçlü hali hem de hurafedir. Başka bir iddiaya göre bu semboller kişilere hakim olup, onu köleleştirmek için kullanılan şeylerdir.

Reiki sembollerinin inisiye olma töreninde usta tarafından, çırağın aurasına imajinatif olarak işlendiğini yukarıda söyledik. Bu demektir ki, semboller hayali olarak çizilmektedir ve öğrenci hiç bir şekilde hangi sembolün işlendiğini bilememekte, görememektedir. Son zamanlarda özellikle İstanbul’da çokça dolaşan bir dedikodu da bir çok Reiki ustasının, öğrencinin aurasına yukarıdaki belirsiz sembolleri ve hatta daha da ileri giderek kendilerine ait özel sembolleri işledikleri hakkındadır.

Bunun amacı nedir?.. İlk aşamada öğrenciyi tamamen kandisine bağlamak, onun, ustanın dinsel, felsefi, ahlaksal ve politik görüşlerini benimsemesini sağlamak. Devamlı olarak ustaya bağlı kalarak derslere gelmesini ve devamlı ödeme yapmasını sağlamak ve en yaygını da ustanın kadın veya erkek olması farketmeksizin öğrencinin cinsel istismarını sağlamak, cinsel beğenisini elde etmek. Bu konularda çıkıp yayılan dedikoduların haddi var hesabı yok. Üstelik de bunu böyle yapan ya da yapmak isteyen ustaların dillerindeki en yaygın şey de “Reiki’nin asla böyle kullanılamayacağı, sadece iyiliğe çalışacağı” gibi şeylerdir.

Şimdi. Reiki hakkında özellikle bu işi yapmak isteyenlere söylenebilecek en son söz şudur: Şayet siz bu gibi şeylere az inanıyor ya da inanmıyorsanız o zaman gidip, tam inanmadığınız bir şey için neden birilerine ödeme yapıyorsunuz ve ustalık alıyorsunuz? Yok şayet siz buna gerçekten inanıp birşeyler elde etmek istiyorsanız. O zaman bilmelisiniz ki, gidip bir ustaya inisiye olurken, onun sevecen hallerine, insancıl vitrinine ve güler yüzüne inanıyorsunuz fakat içini asla bilemiyorsunuz. Bu durumda kendinizi olası bir istismara ve bir ustanın kölesi olmaya açıyorsunuz. Dolayısıyla bu işlerde son derece dikkatli olup, önceden biraz bilgilenip, ona göre davranmanız gerekmez mi? Kendinizi ne derece riske soktuğunuzun farkında mısınız? Eğer siz Reiki ustalığı almış bir kimse iseniz, başka bir kimseye ne derece bağlandığınızı hiç düşündünüz mü?

Bülent Kısa

Reiki - Evrensel Yaşam Enerjisi





 

Geçmis medeniyetlerden gunumuze, tum canli varliklardan gecen ve saglikla yakindan iliskili gorunmez bir enerjinin varligi cesitli kulturlerin ilgi alanina girmistir. Son zamanlarda bu "Hayat Enerjisi"nin varligi bilimsel deneylerle kanitlanmakla beraber, bircok tip doktoru da, bu enerjinin bagisiklik sisteminin calismasi ve tedavinin tum asamalarindaki onemini vurgulamaktadir. Bu "Hayat Enerjisi" insan sagliginin ve hayat kalitesinin gelismesinde sonsuz bir kaynak gorevi gormektedir. Öğrenilmesi son derece kolay olmakla beraber, Reiki'yi kullanma yetenegi geleneksel metodlarla elde edilemeyip, ancak bir Reiki Ustadi'nin ogrencisine bu yetenegi transferi seklinde olmaktadir. Bu enerjinin kullanilmasi bireysel zekaya ya da ruhsal tekamul seviyesine bagli olmadigindan, her yastan ve gecmisten binlerce insana transfer edilmistir. Tedavi sirasinda sanki icinizden gecen ve sizi saran olaganustu bir isinin sicakligini hissedersiniz. Reiki kisinin sadece fiziksel bedenini iyilestirmekle kalmaz, ayni zamanda duygularina, zihnine ve ruhuna da etki ederek, rahatlama, baris, guvenlik ve iyi-hissetme gibi bircok olumlu duygunun da hissedilmesine yardimci olur. Bu olaganustu sonuclarin bircogu kayitlara da gecmistir. Reiki, herkesin kullanabilecegi, basit, dogal ve guvenli bir ruhsal iyilesme ve kisisel gelisim metodudur.

 

Rei - Ruhani Bilgelik

Reiki'yi Bati'ya tanitan Mrs.Hawayo TAKATA, Rei'nin "Evrensel" anlamina geldigini soylemis ve bircoklarinca kabul gormustur. Bununla beraber, Mrs.TAKATA bu yorumun son derece genel oldugunu da belirtmistir. Kanji ideogramlari her seviyede farkli bir anlam tasimaktadir. Bunlar gundelikten son derece ezoterik (belli kesimlerin anlayabilecegi) kullanimlara kadar degismektedir. Dolayisi ile Rei, her yerde sunuldugu gibi, "Evrensel" olarak yorumlansa da, bu seviyede Reiki anlayisi icin yeterli olmamaktadir. Japon Kanji karakteri olan Rei'nin ezoterik anlamina yonelik arastirmalar, bu ideogramin daha derin bir anlami oldugunu gostermektedir. Bu arastirmalar Rei'nin "Olaganustu Bilgi" ya da "Ruhani Farkindalik" anlamini ortaya cikartmaktadir. Bu bize Tanri'dan ya da Yuksek Benligimizden gelen bir bilgidir. Bu Tanrisal-Farkindalik'tir. Bu, tum bireyleri tamamiyle anlar, tum problemleri ve zorluklarin nedenini ve onlari iyilestirmek icin gerekli olani bilir.

 

Ki - Hayat Enerjisi

Ki, Çince'deki "Chi" ya da Sanskritce'deki "Prana" ile ayni anlama gelmektedir. Ayni zamanda odik kuvvet, orgon ya da biyoplazma anlamlarini da tasimaktadir. Ki'ye farkli kulturlerde bunlarin disinda degisik bircok anlam da yuklenmistir. Ki, hayat enerjisidir. Ayni zamanda yasamsal ya da evrensel hayat enerjisi olarak da tanimlanmaktadir. Bu, tum canlilara hayat veren, fiziksel olmayan bir enerjidir. Birsey canli oldugu surece, onun etrafini ve icini saran bu enerji ile birliktedir; olumle birlikte bu enerji de bedenden ayrilir. Eger hayat enerjiniz zayifsa ya da akisinda engellemeler varsa hastaliklara daha duyarli hale gelirsiniz. Enerji yuksek ve rahatlikla akabiliyorsa, hastalanma olasiliginiz da azalmaktadir. Bu enerji sadece fiziki bedene degil, ayni zamanda duygular ve ruhsal hayata da etki etmektedir. Çinliler "Chi" olarak adlandirdiklari hayat enerjisine buyuk onem vermislerdir. Bunun uzerinde binlerce yil calismis ve Chi'nin bircok farkli turunu kesfetmislerdir. "Yellow Emperor's Classic of Internal Medicine"da 32 farkli cesit Ki ya da Chi siralanmistir. Ki, savascilarin fiziki egitimlerinde ve zihinsel gelisimlerinde kullanilmistir. Meditatif nefes alma egzersizlerinde "Pranayama" olarak adlandirilmis ve Samanlar tarafindan psisik farkindalik ve iyilestirme amacli olarak da kullanilmistir. Ki, tum sifacilar tarafindan kullanilan, fiziksel olmayan bir enerjidir. Ki, etrafimizda vardir ve zihin tarafindan yogunlastirilip yonlendirilebilir.

 

Reiki, Ruhani Kilavuzlarin Yonlendirdigi Hayat Enerjisi

Pratik olarak Reiki'yi, Tanrisal farkindalik (Rei) tarafindan yonlendirilen hayat enerjisi (Ki) olarak adlandirabiliriz. Bu Reiki icin anlamli bir yorum olmaktadir. Bu ayni zamanda Reiki'yi kullanan kisilerin tecrubelerini de yansitmaktadir ki, gercekten Reiki onu olusturan bilgi ile kendi kendini yonlendirmektedir.

 

Reiki Bir Din midir ?

Reiki ruhani olmakla birlikte, bir din degildir. Dogmatik degildir ve Reiki'yi ogrenip kullanabilmek icin belli bir inanca sahip olmaya da gerek yoktur. Hatta, Reiki inanca bagli olmadigindan, O'na inansanizda inanmasanizda calisacaktir. Bunun yaninda bircok kimse kendi dinlerini, entellektuel bir yaklasimin otesinde, Reiki sayesinde daha iyi hissedebildiklerini gormuslerdir. Reiki bir din olmamakla birlikte, bir zihin-beden-ruh birlikteliginden soz eden Dogu felsefesine gore en uygun iyi olma hali icin baskalariyla uyum icerisinde yasamak ve buna gore davranmak gerekmektedir. Reiki tedavi sisteminin kurucusu olan Dr.Mikao Usui, baris ve uyumu temel alan ahlaki ilkelere inanmanin tum kulturlerde evrensel bir nitelik oldugunu vurgulamaktadir.

 

REIKI'NIN USUI SISTEMINE ILISKIN ÖYKÜSÜ

 

*       Dr. Mikao Usui Dönemi

*       Dr. Chujiro Hayashi Dönemi

*       Hawayo Takata Dönemi

Reiki'nin kurucusu olan Dr.Mikao Usui, 19. yuzyilin sonlarinda Japonya'nin Kyoto kentinde küçük bir üniversitenin yöneticisi ve Hristiyan bir rahip olarak yasamis ve faaliyet göstermistir. Bir pazar ayini vesilesiyle ögrencilerinden biri ona Kitabi Mukaddes'e kelimesi kelimesine inanip inanmadigini sorar. Usui buna evet cevabini verir. Ancak ögrenci bundan tatmin olmaz. Soru sormayi sürdürür : "Kitabi Mukaddes'te Isa'nin hastalari iyilestirdigi, sifa dagittigi, su üzerinde yürüdügü anlatilmaktadir. Bunlara da sadece orada öyle yaziyor diye, inaniyor musunuz ? Yoksa hic böyle seylerin gerçeklesmesine sahit oldunuz mu ?". "Hayir" diye yanitlar Usui, "böyle birsey daha önce hiç yasamadim. fakat Kitabi Mukaddes'te yazili olanlara inaniyorum". Ögrenci sözlerini söyle sürdürür : "Bu kör inanç size yeterli gelebilir, fakat bizler bunlari kendi gözlerimizle görmek istiyoruz". O gün ve o konusma Usui'nin hayatinda o büyük degisikligi getirir. Hemen ertesi gün is sözlesmesini fesheder ve ABD'deki Chicago Universitesi'ne gitmek üzere yola çikar. Orada Hristiyan metinler üzerine egitim görür ve eski diller alaninda doktora yapar. Kendisini, Hz.Isa ve havarilerinin sifa dagitmasinin ardinda yatan sirri çözmeye adamasina ragmen aradigini bir türlü bulamamaktadir. Bu arada Buda'nin da sifa gücüne sahip oldugunu ögrenir. Bu bilgi, onun tekrar Japonya'ya dönüp orada Budist ögretileri üzerinde arastirmalarini sürdürmesine vesile olur. Anavataninda birçok manastira ziyaretler yapar. Sonunda bir Zen manastirinda sifa konusuna ilgi duyan bir baspapaz bulur. Orada kalir ve eski Budist metinler ve sutralarda sifanin anahtarini aramaya baslar. Özellikle sutralarin Japonca çevirilerini inceler. Fakat herhangi bir açiklama bulamadigindan ayrica Çince ogrenir. Ancak Çince çevirilerde de herhangi bir iz bulamaz.

Ama Usui vazgeçmez. Bunlara ek olarak orijinal Budist metinlerini okuyabilmek için eski Sanskritçeyi ögrenir. Ve sonunda Buda'nin meçhul bir mürüdi tarafindan el yazmasi olarak kaleme alinan eski bir Sanskrit metinde yedi yildir aradigi seyi bulur. Metinde Buda'nin nasil sifa dagittigina iliskin semboller ve tarifler bulunmaktadir.

Böylece bilgiyi yeniden kesfetmistir ancak henüz sifa verecek güce sahip degildir. Baspapaz ile yaptigi bir görüsmeden sonra, Japonya'da kutsal bir daga çikarak 21 gün boyunca oruç tutup meditasyon yapmaya karar verir. Önüne takvim görevi görmesi için 21 küçük tas koyar ve her gün bir tasi eksiltir. Bu süre zarfinda sutralari okur, ilahi söyler ve meditasyon yapar. Dagda geçirdigi 20 gün boyunca olaganüstü birsey olmaz. 21. günün gecesinin karanliginda Dr.Usui meditasyonunu tamamlamis ve dua etmektedir: "Baba, lütfen bana isigi göster !" Birdenbire gökyüzünde kendisine dogru hizla gelen parlak bir isik görür. Bu isik gittikçe büyür ve alninin tam ortasina isabet eder. Usui, yere devrilir, normal uyaniklik suurunu yitirmis ve transa benzer bir hale girmistir. Bu yüksek suur halinde gokkusagi renklerinde, mavi, camgöbegi, eflatun ve pembe gibi birçok baloncuk görür. Daha sonra Sanskrit metinlerde görmüs oldugu semboller kendisine altin yaziyla adeta bir sinema perdesinde görünür gibi görünmüstür. Bu, Buda ile Isa'nin güçlerinin anahtaridir. Bu aydinlatici deneyim Reiki'nin Usui sisteminin baslangicidir. Usui'nin suuru geri geldiginde günes çoktan dogmustur. Saskinlikla, güç dolu oldugunu ve bir önceki gün oldugu gibi yorgun ve aç olmadigini farkeder. Usui aceleyle yola koyulmustur. Bu arada ayak bas parmagini yaralar. Elini parmagina koyar koymaz kanama durur ve aci yok olur. Yol üzerinde bir konaklama yeri bulur ve girip yiyecek birseyler ismarlar. Beklerken, hancinin aglamaktan kipkirmizi kesilmis ve yanagi sismis olan kizi gelir. Kizin disi agrimaktadir. Usui yüzüne dokunmak için izin ister. Elleriyle her iki yanagi da kavrar, Birkaç dakika sonra agrilar hafiflemis ve sislik inmeye baslamistir. Kiz saskinlik içinde sunlari söyler : "Siz siradan bir rahip degilsiniz !" Usui, manastira geri dödügünde baspapazin bir artrit nöbetiyle yatakta yattigini ögrenir. Usui bir süre dinlendikten sonra arkadasina elleriyle dokunur ve agrilarinin azalmasini saglar. Birkaç hafta manastirda kaldiktan sonra Usui Kyoto'nun varoslarina gidip oralardaki hastalari iyilestirmeye karar verir. Daha önce pek çogunu iyilestirmis, genç ve güçlü olanlari dilenciler semti disina is aramaya göndermistir. Aradan yedi yil geçmis olmasina ragmen Usui tanidik yüzleri ayni kosullar içinde tekrar tekrar gördügünü fark eder.

Usui sarsilmistir, kendi kendine bu kisilerin neden yeniden buraya döndügünü sorar. simdiye kadar yasadiklari sekilde yasamayi tercih etmekte ve hayata karsi mütesekkirlik duymamaktadirlar.

Usui, fiziksel bedenin hastalik belirtilerini iyilestirdigini, fakat yeni bir yasam tarzi aktaramadigini farkeder. Bu durum onu Reiki yasam kurallarini olusturmaya yöneltir.

 

Özellikle bugün öfkelenme

Özellikle bugün endiselenme

Sonsuz bereket için mütesekkir ol

Ekmegini dürüstçe çalisarak kazan

Komsularina karsi dostane davran.

 

Usui varoslari terk ederek ders vermeye baslamistir. Insanlara kendi kendilerini iyilestirmeyi ögretir ve onlara düsünce sekillerinin de iyilesebilmesi için yasam kurallarini aktarir. Emekli bir deniz subayi olan Dr. Chujiro Hayashi insanlara hizmet vermeyi arzulamis ve Usui'nin ögrencisi olmustur. Kendisi Usui tarafindan yetistirilmis ve Reiki uygulama konusunda derin bir sorumluluk hissetmistir. Hayashi, Usui'nin en yakin çalisma arkadasi olmustur. Usui son günleri yaklastiginda, Hayashi'yi Reiki üstadi ilan etmis ve ögretilerini saklayip korumasi için ona emanet etmistir. Hayashi Tokyo'da bir Reiki Sifa Klinigi kurmustur. Orada Reiki ile sifa verilmekte ve Reiki ögretilmektedir. Hayashi'nin geriye birakmis oldugu belgelerden Reiki'nin fiziksel semptomlarin nedenlerini buldugunu, gerekli titresimlerle bunlari dengeledigini, baska bir deyisle sagligi yerine getirecek sekilde enerjiyle doldurdugunu ögrenmekteyiz. Hawaii'li genç bir kadin olan Hawayo Takata 1935 yilinda bir tümörü ameliyatla aldirmak için Japonya'ya gelmistir. Ameliyat hazirliklari sirasinda içsel bir ses ona ameliyatin gerekli olmadigini, iyilesmek için baska bir yolun daha oldugunu söylemistir. Takata doktorla konusmus ve doktorun kardesi olan Bayan Shimura tarafindan Hayashi Sifa Klinigi'ne götürülmüstür. Böylece Reiki ile tanismistir. Birkaç ay klinikte kalmis ve hergün Reiki ile tedavi görmüstür. Sikayetleri azalmis ve içinde Reiki'yi ögrennme arzusu alevlenmistir. Önceleri bu istegi reddedilir. Reiki'ye karsi derin bir sorumluluk duymasi gerektiginin bilincine varinca, Hayashi'ye gidip duygularini ve gerektigi kadar Japonya'da kalma kararliligini anlatir. Dr. Hayashi kendisini kabul etmis ve Takata'nin egitimi baslamistir. Bir yil boyunca Hawayo Takata iki kizi ile birlikte Hayashi ailesinin yaninda kalmistir. Hergün Reiki tedavisi uygulayip çok sey ögrenmistir. Egitimi tamamladiginda "sifa dagitan ellerin armagani" ile Hawaii'ye dönmüstür. Orada sifaci olarak basariyla faaliyet göstermistir. 1938'de Hayashi kizi ile birlikte Bayan Takata'yi Hawaii'de ziyaret etmistir. Bayan Takata tekrar ders almaya baslamis ve Subat 1938 yilinda Dr.Hayashi tarafindan dogal sifanin Usui sisteminin üstadi olarak inisiye edilmistir. Kisa süre sonra Hayashi ile kizi Japonya'ya dönmüstür.

         1941 yilinda Hayashi, ABD ile Japonya arasinda bir savas olacagini sezmistir. Fakat bir türlü Reiki üstadi olarak çalismasini kendisini bekleyen subaylik görevi ile bagdastiramamistir. Ayni dönemde Hawayo Takata Hawaii'de çok özel bir rüya görmüs ve bu rüya nedeniyle Hayashi'yi Japonya'da ziyaret etmeye karar vermistir. Hayashi'yle beklenen savas ve Takata'nin Reiki ögretisini ve kendisini koruyabilmek için nereye gitmesi gerektigi hakkinda konusurlar. Aralarinda her sey konusulduktan ve hareket tarzi belirlendikten sonra Hayashi, Bayan Hawayo Takata'yi yerine geçecek kisi ilan eder. Dr.Hayashi herkesle vedalasmis, geleneksel Japon kiyafetleriyle lotus durusundayken gözlerini kapatmis ve bedenini terk etmistir. Hawayo takata Reiki üstadi olarak Hawaii'ye geri dönmüstür. Kendisi Bati dünyasina "Reiki'nin armaganini" tanitan ünlü ve etkili bir sifaci ve ögretmen olmustur. Bilindigi kadariyla 1974 yilina kadar Reiki'nin tek üstadiydi. Daha sonra ögrencilerinden bazilarini inisiye etmeye ve reiki üstadi olarak yetistirmeye baslamistir. 1980 yilinda ölümüne kadar torunu Phyllis Furumoto dahil 22 Reiki üstadini inisiye etmistir. Batıdaki Reiki pratisyenlerinin büyük çoğunluğu bu yirmi iki kişinin öğrencileridir ve hepsi Takata'ya, Hayashi'ye ve Usui'ye bağlanırlar. Reiki öğretmenleri, yıllar içinde kendi sezgilerini ve algılarını kullanarak; şifa bulmak isteyenlerin ve ruhsal gelişimlerini sürdürürken Reiki ile çalışanların, gereksinimlerine cevap veren yeni teknikler geliştirmişlerdir.Phyllis, 1.derece Reiki ögretisine daha çocukken sahip olmustur. Daha sonra yetmisli yillarda Phyllis'in 2.derece inisiasyonu gerçeklesmistir. 1979 yilinda kisa bir süre önce Reiki üstadi olarak inisiye edilmis olan Phyllis büyükannnesi ile seyahat etmeye baslamistir. Bundan sonra yogun egitim ve dersler baslamis ve Phyllis büyükannesinden onun yerini alacagini ögrenmistir. Aralik 1980'de ölümüne az bir süre kala Takata ona, büyük üstadlarin spiritüel Reiki çizgisini geleneksel bir sekilde sürdürmesini vasiyet etmistir.

1982 ilkbaharinda Hawayo Takata'nin anisina Phyllis Lei Furumoto ile birlikte bir grup Reiki üstadi Hawaii'de toplanmistir. Her yil bulusma konusunda fikir birligine varilmistir. 1983'te gerçeklestirilen ikinci bulusmada "The Reiki Alliance" kurulmustur. Konferansin temel amaci Phyllis Lei Furumoto'yu Mikao Usui, Chujiro Hayashi ve Hawayo Takata'nin dogrudan spiritüel çizgisinde büyük üstad olarak kabul etmekti. 1988 yilinin ilkbaharinda Phyllis Lei Furumoto kendilerini Reiki üstadi yetistirmeye ve inisiye etmeye hazir hisseden Reiki üstadlarina, üstat inisiye etme yetki ve takdirini vermistir. Böylesine büyük bir sorumlulugu üstlenen bu üstadlar yillari kapsayan bir Reiki seminer tecrübesine sahip olmalidir çünkü inisiye ettikleri üstadlari enerjetik olarak tasimakta ve bunun için gerekli bilgi, beceri ve güce sahip olmalidirlar. Son yillarda Reiki tüm dünyada oldukça güçlü ve hizli bir sekilde yayginlasmistir. Bu durum dünyanin iyilesme, uyum, sevgi ve kardeslik ihtiyacini karsilamaya ve sonuçta bütün gezegende barisin hakim olmasina katkida bulunacaktir. Reiki konusunda yapılan araştırmalar, Usui Reiki tekniklerinin Budizm, Şintoizm, Şamanizm şifa teknikleri ile benzeştiğini belirtmektedir. Reiki hakkında medyumlar aracılığı ile alınan bilgiler ise Reiki'nin çok eskiden beri dünyada olduğunu, hatta efsanevi Atlantis'e kadar dayandığını belirtmektedir.

Reiki‘nin Üç Temel Tasi

 (Bu metnin asli, Frank Arjava Petter‘in, Dr.Mikao Usui‘nin Reiki notlarina dayanarak yazdigi "The Original Reiki Handbook of Dr.Mikao Usui" adli eserinde yer almaktadir.)

 

Reiki sistemi, Dr. Usui‘nin ögrettigi bes prensibin yanisira üç temel tasa dayanmaktadir. Bunlar; Gassho, Reiji-Ho ve Chiryo olarak adlandirilirlar.

Gassho

Kelime anlami olarak Gassho, "iki elin biraraya gelmesi" demektir ve Dr.Usui, Gassho Meditasyonu adi altinda bir meditasyon ögretmekteydi. Bu meditasyon O‘nun Reiki toplantilarinin basinda uygulanmaktaydi. Uykuya geçmeden ve/veya uyandiktan sonra 20 – 30 dakika süreyle uygulanabilmektedir. Gassho, tek basina ya da gurup olarak uygulanabilir. Katilanlarin sinerjisinden kaynaklanan enerjinin büyüklügü, gurup meditasyonunu olaganüstü bir deneyime dönüstürmektedir. Gassho meditasyonu her yasta bireyin uygulayabilecegi kadar basittir. Üç günlük bir uygulamadan sonra, Gassho meditasyonunun sizin için uygun olup olmadigina karar verebilirsiniz. Ondan sonrada, en az üç ay boyunca, eger mümkünse her gün bu uygulamayi yapmalisiniz. Bununla beraber, eger bir iki günlük bir uygulama sonrasi bir yorgunluk ya da benzeri bir rahatsizlik hissetmeye baslarsaniz, bu meditasyon sizin için uygun olmayabilir. Ayni ilacin her hastaya uygun olamayacagi gibi. Birkaç hafta sonra tekrar deneyebilirsiniz. Gassho : Ellerimizin göğsümüzün önünde (dua ediyormuş gibi) tutulmasıdır. Ellerimiz kalp seviyesinden biraz yukarıda olmalıdır.

*       Gassho uygulamasina, gözleriniz kapali ve elleriniz gögüsünüzün önünde avuçiçleri biribirine degecek sekilde, oturur pozisyonda baslayin. Tüm dikkatinizi orta parmaklarinizin biribirine degdigi noktaya verin. Herseyi unutmaya calisin. Eger meditasyon sirasinda ögle yemegini ya da gelecek günü düsünmeye baslarsaniz, bunun farkina varin ve gitmesine izin verin.

*       Bu, birseyler basarma meselesi degildir. Rahatlayabildiginiz kadar rahatlayin. Daha sonra tekrar iki parmaginizin biribirine degdigi noktaya dönün.

*       Eger 20 dakika boyunca ellerinizi gögüs hizasinda tutmak sizin için çok yorucu oluyorsa, ellerinizi ayirmadan, onlari kucaginiza koyup sizin için rahat bir pozisyonda meditasyona devam edebilirsiniz.

*       Meditasyon sirasinda, ellerinizin ya da belkemiginizin isinmasi gibi enerji fenomenleri gerçeklesebilir. Bunun farkina varin ama bundan fazlaca etkilenmeyin. Her zaman odaginiz iki parmaginiz üzerinde olsun.

*       Eger oturma pozisyonunuzu degistirmeniz gerekirse, bunu yavasça ve yaptiginiz islemin farkinda olarak yapin. Omuriligin dik ve basin da herhangi bir tarafa düsmeden dik konumda oldugu, dizlerinizin üzerinde oturur pozisyonda meditasyon yapmak en uygun olanidir. Bu pozisyonu, basinizin içi helyum dolu olan bir balona bagli sekilde nazikçe tutuldugunu hayal ederek gözünüzde canlandirabilirsiniz. Eger bel problemleriniz var ya da bu tür oturmaya alisik degilseniz, arkasi olan bir sandalyeye arkaniza bir iki minder alarak ya da sirtinizi duvara dayayarak oturabilirsiniz. Uykunuzu getirmesi ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak, yatar pozisyonda meditasyon yapmamaniz dogrultusunda bir kural yoktur.

 

Reiji – Ho

Kelime olarak Reiji, "Reiki gücünün göstergesi", Ho ise "Yöntemler" anlamina gelmektedir.

Reiji – Ho her tedaviden önce gerçeklestirilen üç kisa dinsel töreni kapsamaktadir.

*       Gassho durusuyla ellerinizi gögüsünüzün önünde birlestirin ve gözlerinizi kapayin. Simdi Reiki gücü ile baglanti kurun. Bu son derece basittir: Reiki gücünün içinizden akmasini isteyin. Bir iki saniye içerisinde bunun nasil gerçeklestigini göreceksiniz. Belki bu enerjinin taç çakranizdan girdigini ya da önce kalbinizde ya da ellerinizde oldugunu hissedeceksiniz. Bu göstergenin ilk önce vücudunuzun neresinde belirecegi önemli degildir. Eger 2.derece Reiki egitimi aldiysaniz, Reiki gücü ile baglanti kurmak için uzaklik sembolünü (HSZSN) kullanabilirsiniz. Reiki‘nin akmasina iliskin arzunuzu zihninizde üç kez tekrarlayin ve ardindan zihinsel tedavi sembolünü (SHK) gönderip bunu güç sembolü (CKR) ile mühürleyin. Enerjinin akmaya basladigini gözlemledikten sonra bir sonraki asamaya geçebilirsiniz.

*       Tüm seviyelerde hastanin iyilesmesi ve/veya sagligi için dua (niyet) edin. Çogunlukla bir hasta için neyin "iyi" ya da "kötü" oldugunu biz bilemeyiz, bu nedenle "iyilesme" ve "saglik" terimlerini Reiki gücünün ellerine birakip, O‘nun bu islem için bir araç olmasini saglayin.

*       Avuçiçleri biribirine degen ellerinizi üçüncü göz hizasina getirin ve Reiki gücünün, enerji ihtiyaci olan bölgeye yönelebilmesi için, ellerinize rehber olmasini dileyin.

Ilk bakista, bu teknigin Reiki hakkinda ogrendiklerimizle çelistigi düsünülebilir. Ancak yazar kendi deneyimlerine dayanarak, "Bu konuda sizi ne kadar cesaretlendirsem azdir" demektedir. Bu teknigi kullanmadan önce, kendisi negatif enerji yüklü alanlari görebilmek için pandül kullandigini, ancak Reiji‘den sonra buna ihtiyaci kalmadigini belirtiyor. Elleriniz ne oldugunu bilmektedir, dolayisi ile onlara güvenin. Sezgi, birçogumuzun düsündügü gibi, ögrenilmesi ve gelistirilmesi gereken birseydir. Gerçekte ise durum biraz farklidir: Hepimiz aslinda sezgiseliz ama sezgilerimizi dinlemeyi ve onlari dogru tercüme etmeyi ögrenmeliyiz. Sezgilerinizle nasil temasa geçtiginiz ve onlarin kendilerini ne sekilde gösterdigi, bireyden bireye degismektedir. Sezgilerinizden tam olarak emin degilseniz, hayatinizin hangi anlarinda kendisini gösterdigine dikkat etmeye çalisin. Örnegin dus alirken, yemek yaparken, yürüyüs esnasinda ya da araba kullanirken sezgilerinizden daha fazla faydalaniyor ya da onlarla temasa geçiyorsaniz bu özelligi hayatinizin diger anlarina da tasiyabilirsiniz demektir. Hasta ile olan calismamiza geri dönersek: belki enerji blogunun, fiziksel ya da süptil planda nerede oldugunu görebilir, hissedebilir hatta belkide buna ilisikin bir koku ya da ses duyabilirsiniz.Reiji dinsel törenini mekanik bir hale dönüstürmek mümkün olmakla beraber, burada amaçlanan bu degildir. Bu isi her seferinde sanki ilk kez yapiyormuscasina, tüm kalbinizle gerçeklestirin. Buradaki en önemli bilesenler, SEVGi ve DiKKAT‘tir. Bu iki özellik size ve hastaniza iyi olma ve iyilesme yolunu gösterecektir.

 

Chiryo

Chiryo "Tedavi" anlamina gelmektedir. Dr.Usui‘nin döneminde, dogal olarak, tedavi Japon teknigi ile verilmekteydi. Hasta yerde, bir "futon" (pamuklu dösek) ya da "tatami mat" (hasir dösek) üzerinde yatardi.

*       Tedaviyi verecek olan hastanin yaninda diz çökerdi. Çok sansliyiz ki, günümüzde masaj masasi kullaniliyor !

*       Tedaviyi veren hakim (dominant) elini hastanin taç çakrasi üzerine koyar, ani bir istek ya da ilham gelene kadar bekler ve eli buna göre hareket ederdi.

*       Tedavi esnasinda, tedaviyi veren dizginleri tamamen ellerine birakir ve temas edilen bölgedeki agri dinene ya da eller baska bir alana kayma istegi duyana kadar o bölgeye Reiki verilirdi.

 

Reiki‘nin Üç Temel Tasi’ni su sekilde özetleyebiliriz:

1.      Gassho Meditasyonu ile evrenle bir oldugumuz, meditatif bir konuma geçiyoruz. Evimizi misafir gelmeden önce, ki buradaki misafir Reiki enerjisidir, temizliyoruz. Hindistan‘da Gassho, Namaste ile es anlamıdir ve bu da "içindeki kutsal varligi selamliyorum" anlamina gelmektedir. Bu seviyeye ulastigimizda, bir sonraki asamaya geçebiliriz. Gassho Meditasyonu günlük olarak tedavi öncesinde ve ellerin gögüs hizasinda ayni sekilde tutulmasindan ötürü, Reiji sirasinda da uygulanabilir. Bu tedavi ile kalbin ayni frekansa ayarlanmasina yardimci olur. Ellerimizi gögüs hizasinda birlestirmek bize meditasyonla birlesmeyi de ögretir. Bu konumda iken gözlerimizi kapadigimizda, otomatik olarak meditasyon konumuna geçeriz.

2.      Reiji ancak egomozu meditasyon sirasinda geçici olarak kapattigimizda etkin bir sekilde uygulanabilmektedir. Ilk bakista Reiji amaçli bir hareket olarak gözükse de, aslinda onunla biz kendimizi Reiki enerjisine adamaktayiz. Kendini adamakta bir amaç (hedef) yoktur. Reiji‘deki spiritüel tavir "Senin iraden yerine gelsin" seklindedir. Netice itibariyle, tedaviyi basaran bizler degiliz. Onun yerine, bizim içimizden geçerek en iyi sekilde gerçeklesmektedir.Belki tedavi öncesi küçük bir dinsel tören önerisi isinize yarayabilir: Ellerinizi muslugun altinda, soguk suyla yikayin ve agizinizi iyice çalkalayin. Tedavinin verilecegi odada, Gassho pozisyonunda rahat bir sekilde durun. Gözlerinizi kapayin ve endiselerinizin, düsüncelerinizin ve hislerinizin akip gitmesine izin verin. Simdi Reiji ile baslayabilirsiniz.

3.      Artik tedaviye (Chiryo) basladiktan sonra, iyilesme ya da herhangi bir tedavi amaciyla ilgili endiselenmenize gerek yoktur.

 

Reiki ilkeleri - Reiki'nin Ahlaki Prensipleri

Reiki'nin gelisiminden yillar sonra, Dr.Usui bir meditasyon esnasinda, Reiki uygulamalarina bazi ilkeler eklemeyi uygun gordu. Bu prensipler o donemde Dr.Usui'nin bagli bulundugu Meiji Japon Imparatoru'nun ilkelerinden besini icermekteydi. Bu ilkeler Usui Reiki'ye ruhsal bir denge eklemek icin gelistirildi. Burada amac insanlarin, Reiki'nin esas noktasinin tekamule bilincli olarak karar verilerek ruhun iyilestirilebilecegini anlamalarini saglamakti. Reiki'de kalici sonuclar alabilmek icin enerjinin aktarildigi sahis iyilesebilmesinin sorumlulugunu uzerine almali ve aktif olmalidir. Bu nedenle, Usui reiki sistemi, Reiki enerjisinin sadece kullanilmasi demek degildir. Tam bir sistem olabilmesi icin tekamule kendini adamayi ve aktiviteyi de icermelidir. Bu idealler saygideger bir yasam surmenin rehberidirler. Mutlulugu davet etmenin gizli sanati, tüm hastaliklarin mucizevi ilaci;

Bugun icin sinirlenme,

Endiselenme ve sukran dolu ol.

Kendini isine ada ve insanlara saygili ol.

Her gunduz ve gece ellerini dua icin kavustur.

Ve bu cumleleri kalpten tekrar et.

 

Reiki Nedir?

·               

Reiki tüm enerjilerin akışını düzenleyen güçlü doğal bir iyileşme sistemidir.

·               

Reiki yaşamdaki oluşumların (manifestations) düzenini ve olayların doğal akışını hızlandıran bir evrim aracıdır.

·               

Reiki her zaman elinizin altında ve kullanılmaya hazırdır. Uyumlama (inisiyasyon) yapıldığı zaman onu artık yitirmek mümkün değildir.

·               

Reiki’nin kullanımı kolaydır.

·               

Reiki sorunları engellemek ve bedensel ve ruhsal dengeyi korumak için, iyileştirme işleminde yardımcı olarak kullanılır.

·               

Reiki özgerçekleştirme (self actualisation) için etkin bir araçtır.

·               

Reiki ruhsal rehberlikle alınır.

 

Reiki Ne Değildir?

 

·               

Reiki bir din veya tarikat değildir

·               

Reiki belli bir düşünce veya inanç ile ilgili değildir.

·               

Reiki’nin zihin kontrolü ile hiçbir ilgisi yoktur.

·               

Reiki bir “enerji frekansı” değildir.

·               

Reiki sadece az sayıda ve belli kişilere ait değildir.

·               

Reiki’yi sadece bir kişi veya kuruluş öğretebilir diye bir kural yoktur (öte yandan herkes öğretir diye birşey de doğru değildir).

·               

Reiki’yi öğrenmenin ve yaşamanın sonu yoktur

 

Dünyamız her gün biraz daha küçülüyor. Internet, çevre bilinci, politika, ve uluslararası ticaret bu harikulade gezegenin kültürlerini giderek yakınlaştırıyor. 21. yüzyılın akımı "haydi beraber yapalım" şeklinde gelişiyor. Artık, bir insan, bir kasaba, bir şehir, hatta bir ülke dahi, tek başına varlığını sürdüremiyor. Rekabetçilik -- birinci olma, en iyi olma, önde olma, tek olma isteği -- artık modası geçmiş bir "değer" oldu. Bu istek geçmişte faydalı olabilirdi. Gelişme kavramı bağımlılıktan, bağımsızlığa yönelen bir süreç tanımlar  ki bu süreç sonunda dayanışmaya (karşılıklı bağımlılık)  dönüşür. Bağımlılık tümüyle negatif bir durum değildir; sevme yeteneğini, diğerlerine açık olmayı, diğer bireylerin değerlerini kabul etmeyi ve takdir etmeyi, kendi kusurlarımızı görmeyi, ve tek başına olmadığımızı, onaylamamızı belirtir. Bağımlılık sevgiye yönelen ilk adımdır. Bununla beraber, kendi başımıza başarma ve kendi ayaklarımızın üstünde durarak hayatımızı yaşama isteğinden yoksunsak, gelişmenin oluşması pek mümkün değildir. Bu kişisel, kültürel ve uluslararası seviyelerde geçerlidir. Bağımsız bir kişi veya bağımsız bir toplum, büyük bir kuvvetin ve saf bir gücün çekici görünümüdür. Batı dünyası, geçtiğimiz çağlarda, pozitif düşüncenin ve kendi gerçeğimizi yaratma teorisinin etkisinde kalmıştır. Ancak, bağımsızlık nihai hedef değildir. Bir sonraki adım, dayanışma, kişiler ve uluslar arasında iletişimi hedefler. Karşılıklı bağımlılık durumunun en mükemmel benzeşimi ışık prensibidir. Hepimizin içinde aynı ışık parlamaktadır. Bu ışık, farkına varsın veya varmasın, tüm varlıkların yollarını -- bu yol ne olursa olsun -- aydınlatır. Doğaya bakmamız, onun gücünün harika etkilerini görmemiz için yeterlidir. Baktığımız her yerde, tümün tekliği, kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızdadır. Reiki sisteminde de, güç, sevgi ve ışık tek bütünü oluşturmak üzere birleşmişlerdir. Yalnızca, enerjilerin tekliği, hayatı gerçekten yaşanmaya değer yapar.

Reiki'nin dünyayı bir araya getirme gücünün birkaç nedeni vardır. Bunlardan en açığı, çok basit oluşudur. Dr. Usui'nin kendi sözleriyle "herkes Reiki öğrenebilir ve uygulayabilir". Bir diğer neden Reiki'nin sonuçlar yaratmasıdır. Bu sonuçlar, fiziksel, zihinsel ve duygusal bedenlerin, tüm zevk, acı, sağlık ve hastalık durumlarında şifa bulmasıdır. Reiki, bugüne olduğu kadar, geçmişe ve geleceğe de şifa verir. Sağlıklılara ve hastalara, zenginlere ve fakirlere, yaşlılara ve gençlere şifa verir. Hindu'lara, Hiristiyan'lara, Budist'lere, Müslüman'lara, ve Yahudi'lere; nerede yaşarlarsa yaşasınlar, ne yaparlarsa yapsınlar, şifa verir. Reiki bu farklılıkları aşmış ve bu gezegen üzerinde yaşayan ve seven tüm din, ırk ve halkları bir araya getirmiştir.

 

Reiki Eğitimi

 

Reiki ile çalışma dört aşamada öğrenilir ve bunlar birbirlerini tamamlayıcı düzeylerdir, hep birlikte tam bir şifa ve ruhsal gelişim sistemi oluştururlar. Herkes her düzeyin eğitimine açıktır. Herkes kendini uygun gördüğü düzeyde öğrenimi bırakabilir ya da öğretmen olabilir. Dereceler insanların birbirine üstünlük sağlaması için değildir.

 

Reiki 1

Reiki birinci derece inisiyasyonu kişiyi evrensel yaşam gücü enerjisine açar. Kişinin üstteki 3 çakrası ile ellerdeki çakraları Reiki 'ye uyumlanarak ellerin şifa niyetiyle bir varlığa dokunulması ile yüksek bir enerjinin o varlığa aktarılması sağlanır. Reiki I temelde fiziksel düzeyde şifa uygulamaları içindir. Öğrenciler kendilerine, başkalarına, yemeklere, hayvan ve bitkilere enerji verebilirler. Sorunlu olabilecek bölgeleri hissedebilmek için bedeni tarama yöntemi öğrenilir.

Reiki I ilerideki tüm seviyelerin temelidir ve en sıklıkla kullanılan dokunarak şifanın öğrenildiği düzeydir. Reiki I temelde fiziksel düzeyde şifa uygulamaları içindir. Bir günlük eğitim sürecinde yapılan uyumlama işlemi sonucunda öğrenci evrensel yaşam gücü enerjisine açılır. Ellerdeki çakralar açılarak, ellerin şifa niyetiyle bir varlığa dokunulması ile yüksek bir enerjinin o varlığa aktarılması sağlanır.Öğrenciler kendilerine, başkalarına, hayvan ve bitkilere enerji aktarmayı öğrenirler. Reiki I eğitiminde aşağıdaki bilgi ve teknikler öğrenilir:

 

Reiki'nin tarihçesi

Reiki nedir ve nasıl işler ?

Reiki prensipleri

Standart Reiki el pozisyonları

Tüm beden Reiki uygulaması

Reiki'nin özel durumlarda kullanımı

Gassho Meiso : Gassho meditasyonu

Kenyoku : beden ve ruh temizliği

Byosen Scanning : beden tarama yöntemi

 

Reiki I ilerideki tüm seviyelerin temelidir ve en sıklıkla kullanılan el koyarak şifanın  

              öğrenildiği düzeydir.

 

Reiki 2

 

Reiki ikinci derecede üç kutsal sembol ve bunların kullanımı öğrenilir.

Bu semboller Güç sembolü, Duygusal-Zihinsel Sembol ve Uzağa Reiki Gönderme Sembolüdür.

Reiki 2 inisiyasyonu-ayarlanması kişinin şifa için aktardığı enerjiyi artırır ve öğrenciler öğrendikleri semboller aracılığı ile uzaktan şifa gönderme ile zihinsel ve duygusal şifa yöntemlerini öğrenirler.

 

Ek yöntemlerin kullanımı bu düzeyin inisiyasyonu sırasında öğrencinin uyumlandığı Reiki sembollerinin çizilmesiyle mümkün olur.

Düzey I alıştırma eksersizleri

Düzey I aktivitelerinin amacı sizin Reiki enerjisini kullanmaya alıştırmak, el pozisyonlarını öğrenmek, prensiplere bağlanmak ve kendi ve başkaları üzerinde şifa seansları düzenlemektir. 

Öğretmenle yüz yüze olduğunuz bir sınıfta el pozisyonlarını kendiniz ve başkaları üzerinde deneme fırsatınız olur. Tabi ki uzaktan öğrenimde bazı zorluklar ve engellerle karşılaşmanız kaçınılmaz. Yoğun çaba ve istekle bu engeller aşılabilir. 

 

Aktivite Bir- Reiki prensiplerinin öğrenilmesi, tarih ve metod

Bu aktivitede Reiki prensiplerini, tarihçe ve Reiki metodunu öğreneceksiniz. Birinci düzey klavuzunu okuyun. Bunun dışında Reikiye giriş, Reiki nedir? Ne değildir? Reiki ahlakı ve Reikide güncel konular adlı  yazıları okuyun. Bunlar size Reiki sistemini ve bazı diğer konuları öğretecektir. 

 

Aktivite İki- El pozisyonlarının öğrenilmesi

Bu aktivitenin amacı size el pozisyonlarını öğretmektir. Düzey I kullanım klavuzunda yer alan el pozisyonları listesinden bir el pozisyonu setini seçin. Benim kendi fikrimce klasik 7 pozisyonluk Japon Reiki setidir, fakat siz kendinizi hangi sette rahat hissediyorsanız onu kullanın. Verilen linklerdeki geleneksel Usui, diğer formlar ve geleneksel Japon Reiki Setlerini inceleyin. Bu resimleri hem kendinizi hem de başkalarını iyileştirmek için inceleyin. Referans olması için bu resimlerin çıktısını alın. 

 

Aktivite Üç-  Kendi kendine şifa verme 

Bu aktivitenin amacı sizi Reiki enerjisi ile tanıştırmak ve uygulamalı bir Reiki şifa yapmanızı sağlamaktır. Bir hafta boyunca kendi kendinize şifa verin. Her bir el pozisyonunda üc yada beş dakika kalın. El pozisyonlarını referans olması için yanınızda bulundurun. Kendi kendinize şifa verirken ellerinizi nasıl hissettiğinize, enerjiyi algılayışınıza, ne kadar enerjinin nereye gittiğini ve şifa vermeyi bitirdiğinizde nasıl hissettiğinize dikkat edin.

 

Aktivite Dört- Başkalarına şifa vermek 

Bu aktivite başkalarına şifa vermek için Reikiyi kullanmayı içerir. Önce bir gönüllü bulun (eğer çocuklarınız gönüllü olurlarsa işleme başlamadan önce uzun bir süre hareketsiz durmaları konusunda anlaşın). El pozisyonlarını referans olarak yanınızda bulundurun. Yine ellerinize, enerjinin akışına ve işlem bittikten sonra nasıl hissettiğinize dikkat edin. Eğer elleriniz standart pozisyonlardan farklı bir yere gitmek istiyorlarsa bu sezgisel isteğe dikkat edin. 

 

Aktivite Beş-  Yansıtma 

Bu aktivitenin amacı bu aşamaya kadar yaşadığınız Reiki enerjisi deneyimini ifade etmeniz içindir. Kendiniz ve başkaları üzerinde yaptığınız Reiki şifası üzerine kısa bir yazı yazın. Bu yazıda aşağıdaki konuları işleyin

 

1-    şifa verme işlemi sırasında ellerinizi nasıl hissettiniz.

2-    Reiki enerjsini nasıl hissettiniz

3-    Başkalarına şifa verirken nasıl hissettiniz

4-    İnisiasyondan sonra yaşamınızda neler değişti, Reiki neleri değiştirmenize yardımcı oldu. 

 

Reiki II uyumlaması öğrencinin sembol kullanımına açılmasının yanısıra, şifa için aktardığı enerjiyi de artırır. Reiki ikinci derece eğitimi aşağıdaki konuları kapsar:

 

Reiki II sembolleri ve kullanımları

Enkaku Chiryo : uzağa şifa gönderme

Zihinsel ve duygusal şifa yöntemleri

Joshin Kokyuu-Ho : nefes alma tekniği

Reiji-Ho :

Beaming :

Reiki II eğitimi bir gün içinde tamamlanmaktadır.

 

Düzey 2 Öğrenim alıştırmaları

Düzey II alıştırmalarının amacı sizin Reiki anlayışınızı derinleştirmenizi sağlamaktır. Aynı zamanda Düzey II sembollerini öğrenerek Reiki enerjsi ufkunuzu geliştirmektir. Son olarak bu alıştırmalar size uzaktan şifa verme uygulamalarını ve tekniklerini öğretmekte yardımcı olacaktır. 

 

Aktivite Bir- Reiki Düzey II amaçlarının öğrenilmesi

Bu aktivitede İkinci Düzey Reiki hakkında bilgi vermek içindir. İkinci düzey klavuzunu okuyun. Sembol çizimlerini inceleyin ve anlamlarını öğrenin. Ayrıca uzaktan şifa metodlarına bakın.

 

Aktivite İki – Reiki sembollerinin  öğrenilmesi 

Bu aktivitenin amacı Reiki sembollerini öğretmektir. Düzey iki sembollerini gözden geçirin (Cho Ku Rei, Sei Hei Ki ve Hon Sha Ze Sho Nen). Bunların bir çıktısını alıp anlamlarını öğrenin. Bunları kağıt üstünde ve havada çizmeye çalışın. Kendize şifa verin ve şifa vermeden önce bu sembolleri avucunuza ve havada gözünüzün önüne çizin. 

 

Aktivite Üç- Duygusal şifa verme

Bu aktivitenin amacı duygusal düzeyde şifa verme işlemi hakkında bilgi vermektir. İkinci düzey klavuzunda verilen bir duygusal programı seçin yada kendiniz bir tane yaratın. Tekniği uygulayın ve deneyiminizi kağıda dökün. 

 

Aktivite Dört-  Uzaktan şifa vermek 

Bu aktivitenin amacı uzaktan birilerine şifa göndermeyi öğretmek ve uzaktan şifa metodlarına aşına olmasını sağlamaktır. Uzaktan şifaya ihtiyaç duyan bir kişi bulun (bunu bulmak çok zor değildir, ya uzaktaki bir hasta akrabanızı kullanın yada bir çok listede var olan enerji taleplerini inceleyin, www.onelist.com yada alt.healing.Reiki). Şifa göndermeden önce izin alın (eğer birileri şifa talebinde bulunmuşsa zaten izin vermiş demektir). Düzey II klavuzunda verilen uzaktan şifa metodlarından birini seçin. Uzaktan şifa işlemini gerçekleştirin. İdeal olarak, bu tekniği kullanmak için bir hafta boyunca yapmanız gerekir. 

 

Aktivite Beş-  Yansıtma 

Bu aktivitenin amacı bu aşamaya kadar yaşadığınız Reiki enerjisi deneyimini ifade etmeniz içindir. Kendiniz ve başkaları üzerinde yaptığınız Reiki şifası üzerine kısa bir yazı yazın. Bu yazıda aşağıdaki konuları işleyin

1-    uzaktan şifa verme işlemi sırasında enerjiyi nasıl hissettiniz

2-    sembolleri kullandıktan ve öğrendikten sonra Reiki akımında herhangi bir değişiklik hissettiniz mi?

3-    Düzey II Reiki’yi öğrendiğinizden bu yana her hangi bir değişiklik hissettiniz mi? 

 

Reiki 3

 

Reiki III Pratisyen Eğitimi

İki gün süreli Reiki III Pratisyen Eğitimi veya İleri Reiki eğitimi (ART), geleneksel Reiki sisteminin bir parçası değildir. Bu derecede öğretilen yöntemler; William Lee Rand tarafından, yoğun şifa etkileri kanıtlandıktan sonra,  Reiki Master olmaya hazırlığın bir parçası olarak veya öğretmenlik yapmak niyetinde olmayıp yalnızca şifa yeteneklerini artırmak isteyenler için eğitim sürecine eklenmiştir. Bu eğitim öğrencinin Usui Master Sembolü'ne açılmasını ve aşağıda sıralanan çok güçlü ve etkili şifa tekniklerini içerir:

Usui Master sembolü ve kullanımı

Hareketli meditasyon

Reiki meditasyonu

Reiki Rehberleri meditasyonu

Aura temizleme tekniği

Kristallerle çalışma yöntemleri

Koki-Ho : nefesle şifa verme

Shu-Chu-Reiki : Reiki grup çalışması

Gyoshi-Ho : gözlerle şifa gönderme

 

Reiki III Öğretmen (Reiki Master) Eğitimi

 

Bir Reiki Öğretmeni olmak ve sistemi öğretmeye başlamak büyük bir adım ve sorumluluktur. Biz bu yola açılmak isteyen öğrencilerin kendilerinin temizlenip şifa bulmaları için her gün kendilerine Reiki uygulamaları gerektiğine inanıyoruz. Önceki tüm seviyelerde yeterli deneyime sahip olmaları ve şifaya gerçekten güçlü bir duygu ve sebatla bağlanmaları gerekir. Zor vakalar ya da beklenmedik tepkiler karşısında tecrübe kazanmalıdırlar. Bu süreç, Reiki Öğretmeni olmadan önce  normalde iki ya da üç sene uygulama gerektirir. Reiki Master/Öğretmenlik eğitimi, Reiki terapistinin diğer kişileri tüm Reiki derecelerine inisiye etmesine hazırlar ve sınıf yönetme, yazılı malzemeyi öğretme ve öğretmen-öğrenci ilişkileri konularında yol gösterir. Reiki Öğretmenlik eğitimi, haftada bir gün olmak üzere toplam oniki hafta sürmekte ve aşağıdaki konuları kapsamaktadır:

İletişim teknikleri

Önyargılardan arınma

Empati geliştirme

Reiki öğretmeninin sorumlulukları

Mikrokozmik yörünge meditasyonu

Tibet sembolleri ve kullanımları

Mor nefes

Şifa uyumlaması

Tüm Reiki seviyeleri uyumlama metodları

 

Reiki öğretmenleri, tüm seviyelerin eğitimlerini verebilir ve pratisyenleri her seviye için inisiye edebilirler. İleri Reiki Eğitimi (Advanced Reiki Training-ART) Bu aşamada öğrenci Master sembolüne inisiye olur ve Reiki sembolleri ile yapılan ek şifa çalışmalarına dair bilgiler öğretilir.

Bu derece, geleneksel Reiki sisteminin bir parçası değildir. Bu derecede öğretilen yöntemler Reiki Öğretmeni William Rand tarafından, yoğun şifa etkileri kanıtlandıktan sonra, Reiki Master olmaya hazırlığın bir parçası olarak veya öğretmenlik yapmak niyetinde olmayıp yalnızca şifa yeteneklerini artırmak isteyenler için eğitim sürecine eklenmiştir.

 

Öğretmenlik (Reiki Master)

 

Bir Reiki Master olmak ve sistemi öğretmeye başlamak Reiki Master için önemli bir adım ve sorumluluktur. Bu yola açılmak isteyen öğrencilerin kendilerinin temizlenip şifa bulmaları için her gün düzenli Reiki uyguluyor olmalarının gerektiğine inanıyorum. Önceki tüm seviyelerde yeterli deneyime sahip olmaları ve şifaya gerçekten güçlü bir duygu ve sebatla bağlanmaları gerekir.

Zor vakalar ya da beklenmedik tepkiler karşısında tecrübe kazanmalıdırlar. Reiki Master/Öğretmenlik eğitimi, Reiki Terapistinin diğer kişileri tüm Reiki derecelerine inisiye etmesine hazırlar ve sınıf yönetme, yazılı malzeme oluşturma, dersi öğretme ve öğretmen-öğrenci ilişkileri konularında yol gösterir.

Prensipler Üzerine Yorumumuz:

Geleneksel Reiki öğretimindeki beş prensibe kıyasla, az da olsa uyarlanmış bir versiyon olan bu prensipler, bizim buraya kadar işlediğimiz bütün konularla bağdaşmaktadır. Şimdi kısaca bu prensipleri irdeleyerek size bu kitapta anlatılanların oluşturduğu çerçeveyi göstereceğiz. Enerji bedeni konusunda betimlediğimiz “negatif savunma” ve “pozitif yaklaşım” eylemleri, insanların bir etki karşısında verebileceği iki ana tepkiyi anlatır. Bir olay gerçekleştiğinde ya savunmaya geçeriz, ya da “yaklaşım” (approach) yaparız. Savunma olumsuz, yaklaşım ise olumludur. Bizim olumsuza negatif, olumluya da pozitif adını vermemizin nedeni, konunun “sayısal” niteliğinden kaynaklanır. Tanrı’nın iradesinden sözetmiştik: Tanrı’nın iradesi kavramı içinde bütünevrimin (hem fiziksel hem de sosyal ve tinsel evrim) temelini de oluşturan “Yüce Düzen” (Divine Order) tanımı bulunur. Bizim kendi Yol’umuz, Yüce Düzen’den uzaklaştığı ölçüde, yaşamsal konumumuz “eksi”, yani negatif, yaklaştığı ölçüde de “artı” yani pozitif olarak nitelendirilebilir. İlk ve ikinci prensip insanların negatif savunma kalıplarının genellemesidir. Hiddet saldırı niteliğinde yapılan bütün aktif savunmaları, endişe de geri çekilme şeklinde gerçekleşen bütün pasif savunmaları temsil eder. Hiddet de, endişe de aynı kaynağın eserleridir: Korku. Korkunun ardında ise inanmazlık yatar.

Eğer herşeyin bir anlamı olduğuna inanırsak, ve Yüce Düzen’i duyumsayarak yaşıyorsak, korku duymayız. Yaşamın geçici niteliği ile birlikte, olası mutsuz sonların da yerini mutlu olaylara bırakabileceğini biliriz. Akışın sundukları bize yabancı değildir çünkü bu akışa biz de katkıda bulunuruz. Yaratıcılığımızla yaptığımız katkılar ve bununla edindiğimiz doyum, dördüncü ve beşinci prensiplerin içinde saklıdır. Özellikle yaptığımız işte iyiysek ve yaptıklarımız bizi her anlamda doyuruyorsa, hayatın “yap-boz”u içindeki bir parça olarak tam yerimizi bulmuşuz demektir. Zaten o zaman dürüstlük konusunda bir öğüde gereksinim de kalmaz.

 

Farkındalık ve bunun getirdiği bilinci de anlattık. Bilinç iyi / kötü ayrımını doğal olarak görmemizi sağlayacağı için olaylar karşısında doğru kararları vermek zor olmayacaktır. Doğru olduğunu içimizde hissettiğimiz kararların yaratıcısı olduğumuzda kaçınılmaz bir şekilde mutluluğu deneyimleriz. Mutluluk “takdir” ya da “şükran” kavramının ta kendisidir. Bu da üçüncü prensibi oluşturur. Kendi yaptığımız birşeyin sonucunda mutlu olabiliyorsak, yaratıcımıza şükranımızı ifade etmiş oluruz. Bir günün sonunda yaşadığı ve yaşattıkları ile tatmin olmuş bir insanın mutluluğu, “Tanrım çok şükür” tümcesinin ifadesinden daha büyük bir takdirdir. Reiki, kullanilmasi son derece kolay bir iyilestirme teknigidir. Reiki inisiasyonunu aldiktan sonra tek yapilmasi gereken Reiki'nin akmasini arzu etmektir. Bu en basit sekliyle iyilestirmenin basinda "Reiki" kelimesini söyleyerek yapilabilir. Reiki daima akmaya hazirdir ve siz bunu ne zaman isterseniz gerçeklesir. Ellerinizi, iyilesmesini niyet ederek, kisinin üzerine yerlestirdiginizde akmaya baslayacaktir. Reiki?yi kullanmak için özel bir ruh haline, meditasyona ya da konsantrasyona ihtiyaç yoktur. O?nu düsünerek ya da hakkinda konusarak, enerji akisini baslatabilirsiniz.

Ancak guruplarda genellikle insanlar Reiki verirken konusmaya baslamaktadir. Bu, hastanin üzerindeki odaklanmayi baska yönlere çevireceginden, iyilestirmenin derecesini de azaltabilir. Her ne kadar Reiki konusurken aksa da, suurunuzu Reiki enerjisiyle bir araya getirip, meditatif bir hal aldiginizda, çok daha iyi çalisacaktir. Reiki iyilestirmesi verirken parmaklari birbirine bitisik tutmak önemlidir. Bu, enerjiyi yogunlastiracak ve daha güçlü bir akis saglayacaktir. Avucunuzda hissedebileceginiz sicaklik, karincalanma, titreme ya da enerji akisi gibi hislere karsi duyarli olun. Reiki?yi ayni zamanda vücudunuzun farkli bölgelerinden akarken de hissedebilirsiniz.

Reiki ile ilgilendikçe zihniniz Reiki suurunun da farkinda olacaktir. Bunu bir rahatlama, nese, sevgi, iyi hissetme, güvenlik, yükselme, limitsiz potansiyel, özgürlük, yaraticilik, güzellik, denge, uyum ve diger pozitif durumlarin duyumlari seklinde tecrübe edebilirsiniz. Bunlarin sizin duygulariniz olmasina izin verin. Eger farkli düsünceler zihninizde canlanmaya baslarsa, onlari nazikçe uzaklastirip, dikkatinizi Reiki suuruna yönlendirin. Bunu yaparken sedece Reiki?nin daha güçlü akmasini saglamaz, ayni zamanda kendinizde de daha derin bir iyilesme hissedersiniz.

Reiki suuruna yönelik meditasyonla, ayni zamanda Reiki Rehberlerinizin sizinle daha yakindan çalismasina olanak taniyan bir zihin durumuna girmektesiniz. Bu sekilde Onlar, sizinle hem Reiki?ye daha iyi bir kanal olacak hem de hastaya daha güçlü bir enerji yollayacaklardir.

Reiki?nin etkisini arttirmanin en önemli yolu, O?nun sevgi, sevkat ve nezaketle birlikte verilmesidir. Bu, hastalarda duygusal bir güvenlik yaratip, onlari Reiki enerjisini daha kuvvetli kabul etme yolunda cesaretlendirecektir. Ayni zamanda tedavi potansiyelinize kapilar açip, Reiki?nizin kuvvetini arttiracak ve sizde de daha derin bir iyilestirme saglayacaktir.

Reiki?nin enterasan bir etkisi de, kimi zaman ayak tabanlarindan da akmasidir. Böyle birsey hissettiginizde, buradan gelen enerjiyi de kullanabilirsiniz. Hastaya yakin durudugunuzda, ayaklarinizdan akan enerji, ya hastanin vücuduna girmeden önce O?nun aurasini tedavi edecek, ya da bacaklarinizdan yukari dogru çikarak, ellerinizden akan enerjiye eklenecektir.

Genellikle sorulan sorulardan bir tanesi de, Reiki?nin ne kadar süreyle verilmesi gerektigidir. Reiki Tanri tarafindan yönlendirildiginden, asla zarar veremez. Siz de, asla çok az ya da çok fazla Reiki veremezsiniz. Eger tüm yapabileceginiz bir iki dakikalik Reiki ise, devam edin. Reiki daima yardimci olacaktir. Kisacik bir iyilestirmenin bile ne kadar faydali olacagini bilemezsiniz. Çok özel sonuçlar garanti edilmemekle birlikte, birkaç dakika ya da daha kisa süreli tedavilerde bas ve dis agrisi, ari sokmasi, kanamanin durdurulmasi ve hatta kirik kemiklerin onarilmasi gibi birçok faydali sonuç almak mümkündür. Öte yandan, birkaç saat ya da daha uzun süreli tedaviler sadece Reiki?nin degerini arttiracaktir. Bu uzun tedavilerle hastayi asiri enerjiyle yükleme ya da zarar verme gibi sonuçlarla karsilasmak olasi degildir.

Reiki sadece ellerinizi koydugunuz yeri iyilestirmekle kalmaz, ayni zamanda vücudun tedaviye ihtiyaç duyan diger bölgelerine dogru da hareket eder. Örnegin ellerinizi hastanin basina koydugunuzda, Reiki sadece bu bölgeyi tedavi etmeyecek, ayni zamanda eger ihtiyaç varsa, mideye dogru da akacaktir. Ayaklari tedavi ederken, yine eger gerekliyse, Reiki sirta dogru akabilecektir. Belli semptomlarin tedavisinde sezgiler son derece önemli rol oynamaktadir. Ilk önce ellerinizi ilgili bölgeye yerlestirin. Eger Reiki akisi hissediyorsaniz, orada kalin. Fakat Reiki akisi iyi degilse, hastaniza ne hissettigini sorun. Her ikinizde Reiki?nin ilgili bölgeyi iyilestirdigine dair birsey hissetmiyorsaniz, sezgilerinize bu durumu tedavi edebilecek en iyi yerin neresi oldugunu sorun ve onlarin sizi yönlendirdigi yere dogru ellerinizi hareket ettirin. Reiki akisi daha kuvvetli olmaya baslar ve hasta da semptomlarinda bir azalma oldugunu ifade ederse, dogru rehberlik almissiniz demektir. Genellikle mevcut durumu tedavi etmek için en iyi yer, semptomlarin kendini gösterdigi yer olmamaktadir. Daima, en iyi yeri bulmak için rehberlik almaya çalisin. Size mantiksiz ya da hayal gücünüzün bir ürünü gibi gelse de, içsel rehberlerinize daima güvenin.

Asagida ve birçok kaynakta verilen, baskasini iyilestirmede kullanilan el pozisyonlari, sadece genel bir rehber olmayi amaçlamaktadir. Çok kati bir sekilde onlara bagli kalmak zorunda degilsiniz. Kendi sezgilerinizi kullanin. Eger herhangi bir pozisyonu birakmak ya da yeni bir pozisyon eklemeyi hissederseniz, devam edin. Bir örnek olmasi amaciyla, her pozisyonda en az 3 dakika durmak Reiki akisini saglayacaktir. Eger akis kuvvetliyse, standart 90 dakikalik bir iyilestirme kapsaminda, max. 10 dakika belli bir bölgede durup devam edin. Daha uzun kaldiginizda, sadece tedaviyi bu 1.5 saatlik süre içerisinde bitirmeye vaktiniz kalmayacaktir.

1.derece Reiki'de sembol yoktur ve bir Reiki seansi sirasinda verilmesi gerekli degildir. Bununla birlikte, 2.derece ve ötesinde verilen semboller ve bunlari aktif hale getiren inisiasyolar, Reiki iyilestirme sistemine güç ve çok yönlülük katar. Reiki sembolleri kutsaldir. Onlari gizli tutmak Reiki geleneginin bir parçasidir. Sadece 2.derece ya da daha yüksek Reiki inisiasyonlari alanlarda kendini ifsa etmektedir. Gizlilik iki yönlü ele alinabilir. Bu sembolleri gizli tutarak, kisisel anlamda onlara olan sayginizi gösterirsiniz. Baska yazarlarin onlari açiga çikarmasi, sizin sembollere olan kisisel sayginizi azaltmaz. Onlari gizli tuttugunuz sürece sayginizi ortaya koyuyorsunuzdur. Ikinci neden ise; sembollerin gücü inisiasyondan geldiginden, inisiasyon almamis birine bunlari göstermek, onlara yardim etmedigi gibi, kavram karmasasina da neden olacaktir.

Birçok Usui Reiki sembolü, herhangi bir Japonca sözlükte bulunabilecek, Japon Kanji karakterlerinden meydana gelmistir. Örnegin Uzaktan Iyilestirme ve Üstad Sembolleri hem ismen, hem de çizilis sekilleriyle tamamiyle Japon karakterlerinden meydana gelmistir. Fakat ilk iki Reiki sembolünün kökeni daha komplekstir. Güç ve dönüsüm sembollerinin isimleri Japonca olmakla birlikte, sembollerin kendisi Shaman kaynaklarindan ya da Sanskrit ve Kanji sekillerinin kombinasyonundan elde edilebilir. Sembollerin sadece inisiasyon aldiktan sonra güçlendigi ve amacina yönelik olarak çalistigi birçok kez kanitlanmistir. reiki enerjisini görebilen psisik yeteneklere sahip sifacilar, inisiasyon aldiktan sonra Reiki enerjisini çok daha net bir sekilde görebildiklerini vurgulamislardir. Reiki sembolleri transandantaldir. Birçok sembolün yaptigi gibi, sadece bilinçalti zihne etki etmekle kalmaz, ayni zamanda Tanrisal Suurla da dogrudan baglantilidir.

2.derece Reiki almis biri tarafindan bir Reiki sembolü kullanildiginda, Rei ya da Tanrisal Suur, Reiki Enerji fonksiyonlarinin yönünü degistirerek yanit verir. Bu islem 2.derece Reiki almis kisi ile Tanri arasindaki kutsal ya da ilahi anlasmaya bagli olarak gerçeklesir. Kisinin sembolleri harekete geçirmek için özel bir duruma geçmesine gerek yoktur. Her kullanildiklarinda otomatik olarak harekete geçerler. Reiki sembolleri yüksek seviyedeki bilincin ya da suurun kapilarini açan anahtarlar gibidir. Onlari ayni zamanda, birine bastiginizda otomatik olarak özgün sonuçlar elde edebileceginiz dügmeler olarak ta düsünebilirsiniz. Tabii ki semboller, onlari aktive edebilmek için dogru kullanilmalidir. Bununla beraber herkes için sembolleri çizmekte tek bir dogru yol oldugu anlami çikarilmamalidir. Onlari çizen ögretmenler arasinda farkliliklar olacaktir. Hatta Bayan Takata bile, her seferinde sembolleri ayni biçimde çizmemistir. O'nun egittigi 22 Üstad da bile bu sembollerde çesitli nüanslar gözlenmektedir. Her ögrenciden gelen titresimlere bagli olarak, sembollerde de ufak degisiklikler yapmasi konusunda rehberlik almistir.

Bir Reiki üstadi, Reiki sembollerini ögrencisine gösterip, onlar için inisiasyon verdiginde, ögrenciye gösterilen imaj ile sembollerin temsil ettigi metafizik enerjiler arasinda bir bag kurulur. Bu beynin stimulus/yanit mekanizmasina bagli olarak gelisir. Özel bir deneyime bagli olarak stimulus sürekli olarak uyarildiginda, onunla kisinin ona verdigi tepki arasinda bir iliski gelisir. Bunu Pavlov'un taninmis deneyine benzetebiliriz. Köpegi her beslediginde bir zil çalmakta ve bunu sürekli olarak tekrarlamaktaydi. Daha sonra köpegin salya salgilamasini saglamak için sadece bir zil çalmasi yeterli oluyordu. Reiki inisiasyonunun enerjileri transandantal bir yapida oldugundan (ve tabii ki insanlar köpeklerden daha çabuk ögrendiginden) bu süreç daha hizli çalismaktadir. Inisiasyon esnasinda sembolün temsil ettigi enerji asagiya gelmekte ve kendini sembole baglamaktadir. Dolayisi ile ögrenci sembolü düsündügü an, sembolün temsil ettigi enerji de otomatik olarak akmaya baslayacaktir.

Bayan Takata, ögrencilerinin sembollerin kopyalarini yapmalarina izin vermez, onlari ezberletirdi. Bazilarinin mükemmel bir hafizaya sahip olmamasindan ötürü, semboller ögretmenden ögrenciye aktarilirken, birçok degisikliklerde kendiliginden gelismistir. Bu nedenle bazi Reiki ögretmenlerinin kullandiklari sembollerin Dr.Usui tarafindan kullanilan sembollere tam olarak benzemedigi gözlenmekle birlikte, bu sembollerde ayni sekilde çalismaktadirlar. Bu nedenle ögrenciler için en dogru yöntem Reiki Üstadlari'nin onlara inisiasyon sirasinda verdigi sembolleri kullanmaktir. Disaridan bakildiginda farkliliklar olmakla birlikte, her ögrencinin sembolü çalisacaktir. Sembollerin gücü görünüsünden degil, inisiasyon esnasinda onlara baglanan enerjiden gelmektedir. Bununla birlikte birçok ögrenci de Dr.Usui'nin sembollerinin gerçekte neye benzediklerini bilmek istemektedirler.

 

Bunun için Reiki II ya da daha üst seviye inisiasyonu almis kisiler asagidaki adrese kendi adreslerinin yazili oldugu pullu bir zarfla birlikte, sertifikalarinin kopyalarini yolladiklari taktirde, kendilerine orijinal Usui sembolleri yollanacaktir.

The International Center for Reiki Training

21421 Hilltop St., Unit #28, Southfield, MI 48034

U.S.A

 

Sembolleri Aktif Hale Getirmek

 

Asagidaki tanimlamalar sembollerin kanitlanmis kullanim sekillerini açiklamaktadir. Bununla birlikte, Reiki sembollerinin kendi enerjileri ve suurlari vardir ve onlar üzerinde meditasyon yapmak mümkündür. Dolayisi ile sembollerle deneyim yasamakta kendinizi özgür hissedin ve farkli kullanim alanlarini da kesfedin. Reiki sembollerini aktive etmenin birçok yolu vardir. Hastanin yanina ya da üstüne olabildigi gibi, kendi önünüze, havaya da bu sembolleri çizebilirsiniz. Semboller parmaginizla çizilebildigi gibi, avuç içi çakranizdan disari çikan bir isin hüzmesini hayal edip, elinizin hareketiyle de çizilebilmektedir. Sembolleri, onlarin ismini düsünerek ya da Reiki II ya da daha üst seviyelerde inisiye olmus olan insanlarin bulundugu ortamlarda, isimlerini yüksek sesle söyleyerek de aktive edebilirsiniz. Sembolü gözünüzün önünde canlandirabilir ya da kendinizi onu çizerken hayal edebilirsiniz. Bu yöntemlerden herhangi biri Reiki sembollerini aktive edecektir. Burada önemli olan sizin niyetinizdir. Sembolü aktif hale getirmek için niyetlenmeniz yeterli olacaktir. Yukarida anlatilan metodlar niyetinizi ifade etmenin basit yollaridir.

 

Güç Sembolü

Güç sembolünün isminin anlami; "Evrenin Tüm Gücünü Buraya Koy" dur. Güç sembolü, Reiki'nin gücünü arttirma ya da Reiki'yi özel bir bölgeye odaklamak için kullanilir. Ne zaman ki verdiginiz Reiki iyilestirmesinin gücünü arttirmak isterseniz, sembolü gözünüzde canlandirmaniz ya da ismini düsünmeniz Reiki'yi güçlendirecektir. Ayni zamanda hastanin etrafini sivayip, tedavi enerjilerinin disariya sizmasini önlemede de kullanilabilir. Bu fiziksel olarak hastayi saran altin bir isik küresi seklinde görünebilir. Güç sembolü iyilestirme esnasinda herhangi bir zaman kullanilmakla birlikte, baslangiçta gücü arttirmak ve son asamada da iyilestirici enerjileri sivamak için kullanilir. Oda içindeki negatif psisik enerjileri temizleyip, odayi isikla bezeyip, burayi kutsal bir mekan haline getirmek için de güç sembolünü kullanabilirsiniz. Kendinizi, sevdiklerinizi, arabanizi, evinizi ya da sizin için degerli herhangi bir seyi korumak için de kullanilabilir. Reiki tüm seviyelerde çalistigidan, O'nun sagladigi koruma da tüm seviyelerde olacak ve sadece fiziksel zararlara karsi degil, ayni zamanda sözel-duygusal ya da psisik saldirilara karsi da koruma saglayacaktir. Güç sembolünü baskalarini kutsamakta da kullanabilirsiniz. Birinin elini sikarken güç sembolünün ismini düsünmeniz, o insani kutsayacaktir. Deneyimlerle daha birçok kullanim alani bulabilirsiniz.

 

Zihinsel/Duygusal (Dönüsüm) Sembolü

Bu sembolün ismi "Tanri ve Insanlik Bir Oldu" anlamina gelmektedir. Sembol zihinsel ve duygusal iyilestirmede kullanilabilir. Beynin sol ve sag yarilarini dengeleyerek, baris ve uyum getirir. Özellikle iliski problemlerinin iyilestirilmesinde kullanislidir. Sinir, korku, depresyon, kizginlik, kendini kötü hissetme gibi her türde zihinsel/duygusal problemlerde kullanilabilir. Fiziksel olarak bu sembolün enerjisi, duygusal iyilestirme için, kullanicinin kalp çakrasindan, ya da zihinsel iyilestirme için günes siniragi (solar plexus) çakrasindan gelen bir baloncuk olarak ifade edilebilir. Çogu zaman bu iki enerji birlikte çalisip, kullanicinin önünde karisip, hastaya o sekilde etki edecektir. Bu sembol, sigara tiryakiligi ya da asiri kilo ile ilgili problemlerde kullanilabilir. Hafizayi gelistirmekte ve özellikle bir kimsenin ismini unuttugumuzda ya da araba anahtarlarini kaybetmek gibi durumlarda kullanildiginda olumlu sonuçlar vermektedir. Bilinçalti zihnini derinden etkileyen onay sözlerinin gelistirilmesinde, ders çalisma ve ögrenme esnasinda da kullanilabilir.

 

Istenmeyen Aliskanliklarin Iyilestirilmesi

Dönüsüm sembolü istenmeyen davranislarin degistirilmeside ya da ortadan kaldirilmasinda kullanilabilir. Isminizi, istenmeyen davranisiniz ve dönüsüm sembolü ile birlikte bir kagit parçasina yazin. Daha sonra kagidi iki elinizin arasinda tutup, Reiki verin. Bu sekilde zihninizin ve duygularinizin istenmeyen davranisinizla iliskili kisimlarina Reiki gönderip, onlari iyilestirmeye baslayacaksiniz. Bunu hergün 20 dak. ya da daha uzun sürelerde yapin. Kagidi beraberinizde tasiyin ve eger gün içinde istenmeyen davranisiniz kendini gösterirse, kagidi tutun ve Reiki verin. Örnek olarak kilo kaybetmek istiyorsaniz, isminizi, "yiyecek" kelimesini ve dönüsüm sembolünü bir kagida yazin. Hergün ve her yemekten önce kagida Reiki verin. Böylelikle hem daha az hem de daha saglikli yiyecekler yiyeceksiniz. Kagit üzerie "Saglikli kilo kaybi" ya da sizin için uygun farkli cümleler de yazabilirsiniz.

 

Uzaktan Tedavi (Uzaklik) Sembolü

Bu sembolün ismi "Benim ve Senin Içindeki Yüksek Benlik, Uyum ve Barisi Yükseltmek Için Bir Olsun" anlamina gelmektedir. Hayatin bir olmasi, hepimizin içerisinde ayni Yüksek Benlik suurunun var oldugu prensibine göre çalisir. Bu sembol uzak mesafede olanlara Reiki göndermede kullanilir. Bir odanin, sehrin hatta ülkenin ya da dünyanin herhangi bir yerindeki kisilere Reiki gönderebilirsiniz. Bu sembolü kullanirken uzaklik bir engel teskil etmez. Kimi zaman, Reiki  gönderilen kisinin resmi sembolle baglanti kurmada kullanilir. Uzaklik sembolü zamanla bir köprü kurmada da kullanilabilir. Bu sekilde gelecege Reiki gönderebilirsiniz. Örnegin, ileride gerçeklesecek olan  önemli bir aktivitenizin tarihini biliyorsaniz, randevunuza yardimci olacak sekilde o tarihe Reiki gönderebilirsiniz. Bu sekilde kullanildiginda Reiki enerjisi bir pil gibi depolanir. Zamani geldiginde enerji açiga çikip, sizi sarar ve yardim eder. Insanlar bu teknigi is görüsmelerinden, sinavlardan, ameliyat ya da diger önemli olaylardan önce kullanirlar.

Bu sembol ile geçmise de Reiki gönderebilirsiniz. Yaklasik tarihini bildiginiz, geçmise ait travmatik bir deneyiminiz var ise, bu sembolle geçmise Reiki yollayarak bu travmayi iyilestirebilirsiniz. O döneme ait bir resim bunu gerçeklestirmenize yardimci olacaktir. Buna ragmen tarihi bilmiyor ya da resme sahip degilseniz, problemi tanimlayarak ve Reiki'den problemi olusturan nedene gidip, onu iyilestirmesini istemekle de sonuca ulasabilirsiniz. Bu teknik ayni zamanda geçmis yasamlariniza (enkarnelerinize) ait problemlerin iyilestirilmesinde de kullanilabilir. Bu sembol yer belirleyici bir araç olarak ta kullanilabillir. Eger tedevi esnasinda vücudun neresine enerji vermeniz gerektigini bilmiyorsaniz, uzaklik sembolünü kullanin ve Reiki enerjisini problemin nedenine gönderin. Böylelikle problemin nedenini bilmeseniz de Reiki enerjisi gerekli yere gidecektir.

Uzaklik sembolü ruhun açiga çikarilmasi çalismalarinda da kullanilabilir. Bu çok güçlü ve basit bir islemdir. Sizinle ruh arasindaki bir mücadeleye dayanmadigindan, sizi enerjinizin bosalmasi ya da zarar görebileceginiz bir yola girmeniz söz konusu degildir. Ruha Reiki göndermek için uzaklik sembolünü kullanin ve daha sonra Yükselen Üstadlari, ruhu isiga götürmelerini istemek niyetiyle çagirin. Birkaç dakika ya da islemin tamamlandigini hissedene kadar Reiki göndermeye devam edin. Yükselen Üstadlar bütün isi yapip, ruh ile, hem kisiyi, hem de ruhu iyilestirecek dogru ortami yaratmak için ilgileneceklerdir.

 

Uzaklik Sembolünün Kullanimi

Uzaktan Reiki gönderme iki asamadan olusur. Ilk önce kisinin ismi ya da resmi ile birlikte uzaklik sembolünü kullanarak baglanti kurun. Daha sonra Reiki gönderin. Siz vermeye devam ettiginiz sürece Reiki o kisiye ulasacaktir. Uzaktan Reiki göndermenin birkaç degisik yolu vardir.

*       Kisinin resmini kullanin. Resmi kendi önünüze koyup, sanki resmin üzerine çiziyormus gibi uzaklik sembolünü havada çizin. Daha sonra Reiki isinini resme dogru yönlendirin. Böylece Reiki o kisiye ulasacaktir.

*       Yukarida anlatilan yöntemi, resmi ellerinizin arasida tutarak, Reiki'nin o insana akmasini dileyerek uygulayin.

*       Kisinin ismini bir parça kagida yazin. Uzaklik sembolünü çizin ve kagidi ellerinizin arasinda tutun.

*       Reiki göndereceginiz kisinin bulunma olasiliginin oldugu yere dogru ellerinizi dogrultun ve uzaklik sembolünü çizdikten sonra o yöne Reiki gönderin.

*       O kisiyi temsil edebilecek bir oyuncak ayi kullanabilirsiniz. Kisinin ismini 3 kere tekrar edin ve uzaklik sembolünü oyuncak ayinin üzerine çizin. Daha sonra sanki o kisiye standart tedavi uyguluyormuscasina, standart el pozisyolarini oyuncak ayi üzeride uygulayin. Eger oyuncak ayi yoksa, bir yastik da kullanabilirsiniz.

*       Araba kullanirken direksiyon simidinin Reiki göndermek istediginiz kisinin yerine geçmesini saglayabilirsiniz. Uzaklik sembolünü düsünün ya da ismini söyleyin ve daha sonra Reiki göndermek istediginiz kisinin ismini de buna ekleyin. Siz araba kullanirken, elleriniz direksiyona temas ettikçe, Reiki de o kisiye dogru akacaktir.

*       Reiki'yi Peygamberlere, Buddha'ya, Tanri'ya, Dolunay'a, Dünya'ya, Ruhani Rehberler'e ya da meleklere göndermeyi deneyin. Bu tür Reiki gönderenler, bu ruhani varliklardan çok güçlü geri iletimler aldiklarini ifade etmislerdir. Ayrica bu sekilde çok güçlü bir baglanti kurulacagindan, dualariniz da güçlenmis olacaktir.

*       Uzaklik sembolünü geçmiste tanidiginiz, televizyonda ya da gazetelerde gördügünüz, özellikle yarali yardima muhtaç insanlara sifa göndermede kullanabilirsiniz.

*       Yukaridaki tekniklerden herhangi birini kullanirken, ulusal ya da dünya krizlerinin olumlu souçlanmasi için de Reiki gönderebilirsiniz.

Her ne kadar Reiki'yi, daha iyi alacaklarindan ötürü, arzu eden insanlara uzaktan göndermek daha iyi ise de, kimi zaman sizden yardim isteyemeyecek kisilerin oldugu durumlarla karsilasabilirsiniz. Örnegin; komadaki insanlar yardim talebinde bulunamazlar, ancak böyle bir ihtimali biliyorlarsa, yardim almak isteyebilirler. Benzer sekilde, dünyadaki herhangi bir krizin iyilestirilmesi için de Reiki göndermek isteyebilirsiniz. Bu ve benzeri kosullarda, Reiki'yi göndermeye izin almak için dua edin. Bir izin alabilir ya da alamayabilirsiniz. Fakat içsel rehberinizi takip etmek önemlidir. Unutmayin, Reiki zarar vermez ancak kisilerin özgür iradesine de saygi duyar. Eger istemeyen birisine Reiki gönderirseniz, Reiki onlara etki etmeyecektir.

 

Uzaktan Gurup Tedavisi

Uzaktan tedavide Reiki II uygulayicilarinin ortak çalismasiyla daha güçlü sonuçlar elde edilebilir.

Bir daire olusturup, dairenin ortasina kisinin ismini ya da resmini yerlestirin. Herkes uzaklik sembolünü çizip önce sembolün ismini, daha sonrada kisnin ismini 3 kere tekrar etsin. Daha sonra resme ya da isme Reiki gönderin. Unutmayin, Reiki niyetle çalisir. Reiki'yi farkli sekillerde kullanmak için hayal gücünüzü kullanin.

 

Hedeflere Ulasmak

Eger belli bir amaci gerçeklestirme yolunda ilerleyemiyorsaniz, genellikle bu hedefe ulasmadan önce halledilmesi gereken bazi seyler vardir demektir. Bunun yaninda, sevgi dolu, uyum üreten bir enerjiye sahip Reiki ile çevrelendiginizde, hedeflerinize ulasmaniz daha kolay olacaktir.

Isminizi bir kagit ya da ufak bir kartin üzerine yazin. Hedefinizin ismini ya da tanimini da buraya ekleyin. Eger herhangi bir tarih belirtilmemisse, bunu da belirtin. Daha sonra her üç sembolü de bu kart üzerine çizip hergün 20 dak. ya da daha uzun bir süre bu karta Reiki verin ve nereye giderseniz onu da yaninizda götürün. Hedefinize ulasmanizda aktif bir sekilde çalismaniz için her bos aninizda Reiki vermeye devam edin. Herseyin çok daha iyi gittigini göreceksiniz.

III. derece Reiki bu harika iyilestirme sisteminin en heyecanli bölümüdür. Bilginin, Reiki'yi baskalarina aktararak iletildigi ögretmenlik derecesi bu asamada yer alir. Bazi ögretmenler bu seviyeyi, Reiki III - Uygulayici ve Üstad Seviyesi olarak iki kisimda incelerler. Reiki III - Uygulayici bölümü bazi Ki egzersizleri ile birlikte Reiki III sembollerini ve bunlarin iyilestirmede kullanim sekillerini içermektedir. Bazi ögretmenler bu bölümü ileri - Reiki III olarak adlandirmakla beraber geleneksel ögretmenler Ki egzersizlerini kullanmamaktadirlar. Üstad Seviyesi bölümü ise inisiasyon verilmesi ve Reiki sisteminin ögretilmesi ile ilgili bilgileri kapsar. Geleneksel ve Modern Reiki birliklerinde kimlerin Reiki III inisiasyonu alabilecegi konusunda büyük farkliliklar vardir. Geleneksel düsünce tarzinda, Reiki III'ün sadece hayatlarini Reiki'ye adayacak olanlara verilebilecegi söylenmektedir. Aday birkaç yil boyunca dikkatlice takip edilir ve Reiki II ile III arasinda bir iki yil geçmesi beklenir. Ögrencinin Reiki III'ü istemeye hakki yoktur, bu ancak ona bir Reiki Üstadi tarafindan sunulabilir ve çok azi bu hakki elde edebilir. Modern düsünce tarzi ise daha az kisitlamalar ve daha düsük ücretlerle çalismaktadir.

Japon Reiki Üstadı, Mr.Hiroshi Doi'nin kitabi "Iyashi no Gendai Reikiho" dan (Modern Reiki'de Kişisel Gelişim Tekniği, bölüm 11:Reiki İle Kendini Temizleme) den alınmıştır. Japon Reiki cemiyetinde halen öğretilmektedir.

 

Reiki Yağmuru Tekniği

1.            

Otur veya ayakta dur. Rahatla. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı.

2.            

Gassho (eller beraber, göğüs de dua etme konumunda) Elleri mümkün olduğu kadar yukarı kaldır, eller ayrı. Kainattan ışık veya vibrasyon yağmurunun geldiğini hayal et ve hisset. Aynı zamanda hayalînden sesli olarak; 2. Seviyedeki öğrenciler ÇKR, 3. Seviyedeki öğrenciler DKM yu söyleyecek.

3.            

Reiki enerjisinin vibrasyonunu hisset. Ellerinizi aşağıya salın, parmaklar vücuda dönük olacak. Reiki enerjisi reiki yağmurunda, ellerden emilecek.

4.            

Gassho durumunu tekrar al. Şimdi reiki iyileştirmesini kendine ve başkalarına yap.

 

Reiki Soluma Metodu

Bu metot negatif hareketi ve düşünceyi temizlemek ve rahatlamak için çok kullanışlıdır.

1.            

Otur veya ayakta dur. Rahatla. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı. Burundan nefes al ve ver veya daha iyi hissedecekseniz ağızdan nefes verebilirsiniz.

2.            

Gassho pozisyonunu al ve düşünceleri sakinleştir.

3.            

Elleri mümkün olduğu kadar yukarı kaldırın ve tüm vücudunuzda ışığın vibrasyonunu hissedin.

4.            

Ellerinizi yavaşça dizlerinizin üstüne indirin, parmaklar yukarı olmalı ve birbirine yakın tutulmalıdır. Düşünce karın bölgesine getirilmelidir ve nefes alma dinlenilmelidir.

5.            

Nefes alırken, Reiki enerjisinin başımızdan girdiğini ve karnımıza kadar geldiğini düşünün. Enerji vücudumuzda her bir hücreye ve organa yayılıyor. İyileştirmenin yapıldığını hissedin.

6.            

Gassho pozisyonuna gelin ve bitirin. Ellerinizi iyi sallayın.

Bu alıştırmayı her zaman her yerde özellikle negatif bir şey hissettiğinizde, kızdığınızda, üzgün olduğunuzda ve korktuğunuzda yapın.

 

 

Gassho İle Nefes Alma Tekniği

Bu nefes alma alıştırmasının amacı düşünceye konsantre olmaktır. Bu yolla her zaman daha iyi hissedeceksiniz. Hissetme ve bilme kabiliyetiniz açılacak. Elleriniz daha hassaslaşacak. Dolaysı ile enerjiyi daha çok hissedeceksiniz.

1.            

Otur veya ayakta dur. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda. Yavaş yavaş nefes al, fakat doğal olmalı.

2.            

Gassho pozisyonunu al.

3.            

Ellerinizi yukarı kaldırın ve tüm vücudunuzda ışığın vibrasyonunu hissedin.

4.            

Ellerinizi yavaşça aşağıya indirin ve göğüs hizasında durdurun, tam kalbin üstünde ve gassho.

5.            

Nefesinizi içinize çekerken, Reikinin parmaklarınızdan girip karnınıza doğru aktığını hayal ediniz. Nefesinizi dışa verirken, Reiki enerjisi karnınızdan parmaklara doğru aktığını ve dışa doğru fışkırdığını düşünün. Bu alıştırmaya bir süre devam edin.

6.            

Gassho ile bitiriniz. Ellerinizi iyi sallayınız.

        

 

Çakraları Aktif Hale Getirmek İçin Çalışma

Bu çalışmanın amaçı Reiki enerjisini solumak ve vücudun her tarafına iletmektir. Bu yolla vücut temizlenecek ve enerji ile şarj yapılacaktır. İsterseniz meditasyon konumuna geçebilirsiniz.

1.            

Uzan, otur veya ayakta dur. Gözler kapalı veya yarı kapalı durumda

2.            

Gassho. Elleri yukarı kaldır ve tüm vücudunda ışık vibrasyonlarının aktığını hisset. Ellerini yavaşça indir. Karından soluma….. karnınızdan nefes alın ve verin. Nefes alın ve karnınız şişsin, nefes verdiğinizde karnınız insin. Bunu birkaç kez kendinizi sakin ve rahat hissedinceye kadar yapınız.

3.            

Nefesi içine alıyorken, ışığın vücudunun her bir parçasına ve her hücresine ulaştığını daha sonra vücuttan dışarı çıktığını hayal et. Nefesini dışarı verirken bütün gerginliklerin ve negatif olanların çözüldüğünü ve vücudunuzu terk ettiğini düşünün.

4.            

a) Nefesi içine alırken Reiki enerjisi kök çakrasından girdiğini ve yukarı hareket ederek taç çakrasına gelip durduğunu ve bu arada vücudunuzu enerji ile dolduğunu düşünün. Nefesinizi kalpten dışarı verin ve her yönde yayılarak vücudunuzdan çıksın.

b) Kalbine her yerden enerjiyi nefes alırken çek ve içini tamamen doldur. Bu enerjiyi taç çakrasından aşağıya doğru kök çakrasına giderken tüm çakralardan çıktığını düşün.

c) nefes alırken enerji taç çakrasından girip kalbe getir ve enerji ile doldur. Nefesi kalpten dışarı ver.

d) nefesi içine kalbe doldur ve bunu kök çakrana indir, oradan dışarı çıkart. a-b adımlarını 3 kez tekrarla.

5.            

Adımda yapılan çalışmayı diğer çakraların her biri için tekrar et. Bunları karın-kalp-boğaz-alın çakraları için yap.

6.            

Gassho ve bitir. Ellerini salla ve düşüncelerini temizle.

Tüm çakralara ayrı ayrı yapacak zamanınız olmadığında, yalnızca 5. Adımdaki kalp çakrası için işlemi yap.

 

Reiki İle Kendini Geliştirme Tekniği

Bu dengesiz olan yerlere ışık enerjisini uygulayarak tüm vücudu iyileştirmektedir

1.            

Ayakta dur, otur veya uzan. Gözlerini kapat veya yarı açık olsun.

2.            

Gassho; Ellerini yukarı kaldır. Vücudun her yerine ışık vibrasyonunun aktığını hisset. Ellerinizi indirin. Yavaşça karından soluyun. Akıl gözünü kullanarak tüm vücudunuzu baştan aşağıya tarayınız. Tekrar deneyin. Dengesiz olan yeri bulunuz. Nefesinizi dışa verirken buraya reiki enerjisini uygulayınız. Bunu yaparken, aşağıdakileri söyleyiniz. “ Sen gerginsin. Sen reiki ışığı ile niyetlendirildin. Senin kızgınlığın, üzüntün ve korkun ışıkla beraber hepsi gidiyor. Şu anda çok iyi durumdasın ve ne yapmak istiyorsan yapabilirsin.” Daha sonra diğer problemli yere git.

3.            

Bu çalışmaya alıştığınız zaman, reiki beyaz ışığının derhal dengesiz yere gittiğini görürsünüz. Söylemeniz gereken “şimdi iyiyim”.

4.            

Hayalinizi kullanmak yerine, vücudunuzu parmaklarınızla tarayabilirsiniz, bu 3. Adımla yaptıklarınızla aynıdır.

5.            

Gassho ve bitir.

 

Nentatsu-ho

Bu reiki enerjisi ile arzularınızı göndermek içindir.

1.            

Ayakta, otur veya uzan. Gözlerini kapat veya yarı açık olsun.

2.            

Gassho

3.            

Elleri yukarı kaldır tüm vücudumuzda ışık vibrasyonunu aktığını hissedin. Ellerini aşağıya indir ve elinin birisini alnına koy diğerini başın arka tarafında olmalıdır. Şöyle söyleyebilirsiniz “ Ben yüce kainatla, yüce hayat kaynağı, yüce gerçekle birlikteyim.“

4.            

Elinizi alından geriye götürünüz ve diğerinin üstüne koyunuz. Birkaç dakika enerji gönderin.

5.            

Bunu diğer insanlara da yapabilirsiniz, niyetlerinizin/isteklerinizin saf arzu olduğuna emin olmalısınız.

6.            

Daima doğru, saf ve pozitif niyetler için kullanmalıyız.

Asla bencil sebeplerden dolayı bu tekniği kullanmamalıyız. Bunu çok sık kullanmayınız. Aksi takdirde gerginlik ve dengesizlik oluşur. Bu çalışmayı çok sakin ve meditasyon konumunda yapmalısınız.

 

Reiki Meditasyonu

Reikinin yüksek vibrasyonunu içinize doldurun ve etrafını çevrelesin. Bunun anlamı düşük vibrasyonlu enerji size yaklaşamaz, bu nedenle korunuyorsunuz ve bu çok önemli bir faktördür.

Sabah ve akşam saf bir arzu ile meditasyon yap.

 

1.            

Önce kendini hazırla, eller Gassho konumunda.

2.            

Birinci derecedeki öğrenciler Reiki duşu aldığını düşünebilir. İkinci seviyedeki öğrenciler            3 kez ÇKR söyleyecek. Üçüncü seviyedeki öğrenciler        3 kez DKM söyleyecek.

3.            

Ellerinizi yukarı kaldırın ve reiki duşunu içine çek.

4.            

Gözlerinizi kapatınız. Orta parmaklarınızı alın hizasındaki yüksekliğe getiriniz, gassho pozisyonunda olun. Huzurlu bir şekilde nefes alıp veriniz ve kainat enerjisi ile bir olduğunuzu hissediniz. Eğer herhangi bir yerinizde herhangi bir gerginlik hissediyorsanız, onu dağıtın ve gevşeyin. Ellerinizden nefes alıp verdiğinizi hissediniz. Çalışma yaptıkça meditasyonunuz derinleştiğinde ellerinizi indirebilirsiniz, buna pek aldırmayın.

5.            

Sol elini biraz yukarı kaldır ve sağ elini dizinizin üstüne koy, eğer sol eliniz bu pozisyona zorlanırsa parmakları hafifçe kıvırın. Bu konumdayken, kainat enerjisi yukarıdaki elinizden gelip aşağıdaki elinize doğru gittiğini düşünün. Aşağıdaki el daha üstündür. Eğer herhangi bir yerinizde bir problem varsa bu aşağıda olan elinizi(üstün olan elinizi) o bölgeye koyunuz.

6.            

Yukarıdaki elinizi yavaşça indirip sol dizinizin üstüne koyun, avuç içi yukarı bakar şeklide ve biraz kıvrılmış durumda. Her iki elde şimdi diz üstünde. Bu durunda evrensel sevgi enerjisini hissedin. Bir süre bu hissi yaşayın.

7.            

Bir elinizi kalp üstüne koyunuz ve pozitif saf arzularda bulunun. Veya bir elinizi (hangisi olduğu önemli değil) alnınıza koyun ve diğerini başın arka tarafına koyup saf arzularda bulunun.

8.            

Gassho konumunda bitir.

 

Japon Reiki Üstadi, Mr.Hiroshi Doi'nin kitabi "Iyashi no Gendai Reikiho" dan (Modern Reiki'de Kisisel Gelisim Teknigi) alinan bu bölüm, Hatsurei-ho olarak bilinen ve Reiki kanalinizin gelismesi ile ruhsal büyümenize yardim eden bir teknigi anlatmaktadir. Bu teknik Taoist Qigong eyleminde mevcut olup, Japon Reiki cemiyetinde halen ögretilmektedir.

 

Kihon Shisei (Standart Durus)

Yere ya da sandalyeye oturun. Gevseyin ve gözlerinizi kapatin. Odaginizi Hara-Çizgisi (göbegin 3-5 cm alti) üzerine yogunlastirin. Ellerinizi, avuç içi asagi bakacak sekilde, kucaginiza yerlestirin.

Mokunen (Odaklanma)

Zihninizden, bilinçaltiniza "Hatsurei-ho'ya basliyorum" deyin.

Kenyoku (Kuru Yikanma)

Sag elinizin parmaklarini, parmak uçlari köprücük kemiginin omuzla birlestigi yere degecek sekilde, sol omuzunuzun üzerine yerlestirin. Eliniz düz sekilde olmalidir. Elinizi buradan itibaren düzgün bir hat boyunca, kaburga kemiginizden sag kalçaniza dogru hareket ettirin. Sol elinizi kullanarak, ayni islemi sag omuzunuzun üzerinden baslayarak tekrarlayin. Ayni islemi bir kez daha, sol omuzunuzdan baslayarak tekrarlayin. Sol omuzunuzun üzerine, sag elinizi, parmak uçlari disariya bakacak sekilde yerlestirin. Sag elinizi, düzgün bir sekilde tutarak, sol kolunuz boyunca, sol elinizin parmak uçlarina kadar hareket ettirin. Bu esnada sol kolunuz kendinize yakin olarak düz durmalidir. Sol elinizi kullanarak, ayni islemi sag omuzunuzun üzerinden baslayarak tekrarlayin.

Ayni islemi bir kez daha, sol omuzunuzdan baslayarak tekrarlayin. Reiki ile baglanti kurun.

Ellerinizi gökyüzüne dogru kaldirin ve Reiki'nin ellerinizden baslayip vücudunuz boyunca devam eden isigini/titresimini görün/hissedin.

 

Joshin Koku ho (Temizlenmek için nefes egzersizi)

Avuç içleri yukari bakacak sekilde, ellerinizi kucaginiza koyun ve burnunuzdan dogal bir sekilde nefes alin. Hara çizginize odaklanin ve gevseyin. Nefes alirken, Reiki'nin beyaz isiginin taç çakranizdan içeri girip, Hara çizginize dogru hareket ettigini ve oradanda tüm vücudunuzda genisleyerek gerginliklerinizi erittigini hissedin. Nefes veriken de, tüm vücudunuzu dolduran bu isigin, derinizden itibaren, her yönde ve sonsuz uzanimda, vücudunuzun disina dogru genisledigini hissedin. Son iki adimi birkaç dakika ya da istediginiz kadar tekrar edin.

 

Gassho

Ellerinizi, kalp seviyesinin biraz üzerinde, gögüsünüzün önünde dua edermis gibi birlestirin.

 

Seishin Toitsu (Konsantrasyon)

Gassho pozisyounu koruyun ve ellerinizden nefes alip verdiginizi hayal edin. Nefes alirken, Reiki isiginin ellerinizden Hara çizginize dogru aktigini ve buranin isikla doldugunu hissedin. Nefes verirken de, Hara'nizda depolanan isigin ellerinizden disariya dogru isima yaptigini hissedin.

Son iki adimi birkaç dakika ya da istediginiz kadar tekrar edin.

 

Mokunen

Avuç içleriniz asagiya bakacak sekilde ellerinizi kucaginiza koyun. Zihninizden, bilinçaltiniza, "Hatsurei-ho'yu bitirdim" deyin. Gözlerinizi açin ve ellerinizi saga-sola, yukari-asagi birkaç saniye sallayin.

 

Metapsisik Arastirmanin Temel Sartlari

(Bu çeviri Annie BESANT‘in ayni adli eserinden alinmistir)

 

Günümüzde metapsisik arastirma yapilirken uygulanan sartlar eskiye göre farklidir. Geçmis zamanlarda, metapsisik arastirma yapmak için yeteneklerini gelistirmekte olan bir insan kalabaliktan, kentlerin gürültülerinden uzak tutulurdu. Büyük bir Mürsidin bir müridi, astral ve mantal bedenlerinin yeteneklerini gelistirmeye basladigi andan itibaren inzivaya çekilirdi. Mürsid‘inin güçlü aura‘si (hale) onu dis tesirlerden korurdu. Müridin bedenlerini saflastirmak, suurunu güçlendirmek ve konsantrasyon kabiliyetini artirmak için mümkün olan hersey yapilirdi. Mürid, mutedil bir dervis hayati yasardi. Vücudunu eziyete sokmasina izin verilmezdi. Alinan bu tedbirler onbinlerce yillik bir tecrübeye dayaniyordu. Zamanimizda, metapsisik arastirmalar yapmak isteyen Batililar için yukarida sayilan önlemler artik mevcut degildir. Batili insan, sart kosulan bazi sinirlamalara karsi sabirsizlik duymaktadir. Bati‘da psisik gelisme ile ruhi tekamül birbirine karistirilmaktadir. Ruh‘un kullanmakta oldugu bedenlerin selameti açisindan belli bir rejime uymak zorunludur. Bilindigi kadariyla, psisik ve metapsisik gelisme yolunda çaba harcarken gida rejimine uymayanlarin istisnasiz hepsi vücut sagliklarini kaybetmislerdir. Ancak eski kurallara uyan arastirmacilar sagliklarini koruyabilmislerdir.

Bedeni antrenmana ilaveten duygu ve heyecanlarin kontrol altinda tutulmasi ve zihnin konsantrasyon yapmaya aliskin olmasi gerekir. Çünkü astral ve mantal alemlerde yapilan bu arastirmalarin ilk safhalarinda bazi zorluklarla karsilasmak mukadderdir. Örnegin, arastirmacinin gözlemledigi cisimler bu alemlerde mevcut varliklar veya cisimler olabilecegi gibi, sadece arastirmacinin kendi zihinsel projeksiyonu da olabilir. Bu konuda çok hata yapilabilir ve bu hatalardan sakinmak oldukça zordur. Düsünce ve duygular kontrolden çikarsa, astral ve mantal planlarda bir kaos yaratabilirler. Bunun içindir ki eski geleneklere göre yalniz bedeni degil, suuru da, yani duygu ve düsünceleri de hazirlamak gerekir. Ne var ki, sadece arindirmak, saflastirmak yeterli degildir. Fiziksel, astral ve mantal bedenlerin üst seviyelerde ve hassas bir sekilde gelistirilmeleri söz konusudur. Üst katmanlardan fiziksel beynin içine suur inerken atomlarin bünyesinde bazi degisiklikler meydana gelecektir. Üst planlarda bilinçli (suurlu) durumda olmak yetmez. Bu suurun beynimiz vasitasiyla ifade bulmasi lazimdir. Bunun için atomun bazi kisimlarinin degismesi ve gelismesi zorunludur. Atomun bugünkü tekamül düzeyimizde yassilmis lastik borulara benzeyen helezonlarinin (sarmal) dört, bes, alti ve yedincileri üst planlardan gelen akimlarin tesiriyle zorla açilmali ve suurumuzun fiziksel aracilari haline gelmelidir. Fiziksel madde bu akimlara ancak yavas yavas boyun egeceginden, bu degismelerin olusmasi için sabirli olmak sarttir. Sözü edilen degismeler kesin ve güçlü bir düsüncenin etkisiyle gerçeklesecektir. Iste o zaman bu hassas helezonlar (sarmal) birer birer açilmaya baslar. Bu olayin ilk isareti beynimizde meydana gelen bir agirlik duygusudur. Buna dikkat etmeyecek olursak beynimizde, siddeti giderek artan bir sanci hissederiz. Bir insanin beynindeki atom sarmallari manas (zihin) planinda çalismaya hazir ise ve o insan Budhi planina kadar yükselmek istiyorsa, ilk önce fiziksel suurunu kaybederek trans (vecd) haline girecektir. Bu durumda istedigi bilgilere ulasip bu bilgileri beynindeki manas (zihinsel) sarmallara intikal ettirecektir. Söz konusu kisi bu çabalari esnasinda hem fiziksel hem Budhi seviyesindeki suurunu muhafaza etmek isterse büyük bir fiziksel (bedeni) gerilim duyacak ve bu yüzden ancak çok kisa bir süre israr edebilecektir.

Suurunu yükseltmek için yapacagi her gayret yarim saniyeyi geçmeyecek, beyninde bir aci duydugu anda duracaktir. Çünkü aci, ciddi bir tehlikenin varolduguna isarettir. Gerilim ise gelmekte olan tehlikeyi gösterir. Bütün bu gayretler sadece fiziksel bedenimize mahsus degildir: astral ve mantal bedenlerimizde ayni ayarlama sürecinden geçmelidir. Ayarlama olayini açiklamaya çalisalim. Bilindigi gibi, astral bedenimizdeki duygu merkezleri, fiziksel bedenimizin duyu organlarini meydana getirirler, ve astral bedenin duygu merkezleri durugörü (clairvoyance) ve duruisitme (clairaudiance) melekeleriyle ilgili degildir. Sadece fiziksel duyu organlarimizin olusmasina hizmet ederler. Astral bedenimizdeki duygu merkezleri vasitasiyla bazi belirsiz bilgiler fiziksel beynimize ulasmaktadir. Kuzey Iskoçya‘daki daglik bölgelerde yasayanlarin sahip olduklari durugörü; bazi insanlarin gerçek felaketleri ve zorluklari önceden sezebilmeleri bunun bazi örnekleridir. Bütün bu sezgiler, yaklasmakta olan bazi olaylara ait titresimlerin astral beden üzerinde genel bir titresim yaratmasinin sonucudur. Astral beden bu olay titresimlerine bir tepki olarak bütünüyle titrer. Iste bu titresimler duyu organlarimizdan geçerken ses ve görüntü yaratirlar. Söyle ki, astral bedenin görme merkezinden gelen ve gözümüzle temas eden titresimler bir görüntü yaratacaktir. Metapsisik arastirmaci bu duyu merkezleriyle ilgilenmez. Onun ilgi alani çakra‘lar ve çakra‘lara ait organlarin astral bedenle olan iliskileridir.

Astral veya mantal alemlerde (planlarda) arastirma yaparken bu arastirmayi yapan sey suurumuzdur. Bu itibarla fizik dünyamizda göz ve kulaklarimizla yaptigimiz gözlemlerle astral planda gerçeklestirdigimiz saptamalar arasida hiç fark yoktur. Tespitlerimiz bir içten aydinlanma yoluyla olmaz. Içten aydinlanma bir arastirmanin sonucu degildir. Içten aydinlanma, üst mantal‘in alt mantal‘e bir isin göndermesidir. Bu nur sayesinde suurumuz gözlem yapmaz, bir gerçegi anlar, idrak eder. Gözlemlerimiz, bedenlerimiz vasitasiyla yapilir, suurumuzla degil. Bazi ögrenciler sanirlar ki astral alemi görmeye baslayinca hersey onlara mucizevi bir içten aydinlanma yoluyla malum olacaktir. Durum öyle degildir. Içten aydinlanma olayi suurumuzun gelismis olmasiyla ilgilidir. Bu çok farkli bir hal olup çok baska bir sekilde elde edilir. Bu yol peygamberlerin yoludur, metapsisik arastirmacinin yöntemi degil.

Fizik dünyamizda arastirma yaparken hangi kurallari uyguluyorsak ayni kurallari astral alemde arastirma yaparken de kullanacagiz. Arastirma yapilirken karsilasilan ilk zorluk astral gözün gördügü seyle suurun o nesneye yaptigi ilavelerdir, çünkü suurumuz maddi alemde çalismaya alismisitir. Bir örnek olarak, karsimizda otuz tane zenci bulunsa bunlari birbirinden ayirmakta büyük zorluk çekeriz. Ayni sekilde onlar da beyazlari ayirdedemezler. Demek oluyor ki, insan pek fazla bir sey görmüyor, görmedigini suurunu kullanarak tamamliyor. Astral planda karsilasilan ilk zorluk budur. Insan bir astral nesneye bir bebegin bir esyaya baktigi gibi bakacaktir: etrafi renkli, bir çesit leke görecektir. Astral dünyadaki mesafeler hakkinda hiçbir fikri yoktur. Fakat, buna ilaveten, fizik alemdeki hatiralarina dayanarak bir fiziksel beden etrafinda astral bir çerçeve algiliyacaktir. Arastirmaci, tecrübesi artincaya kadar bu gibi hatalara düsecektir. Ayni sebepten dolayi birçok durugörü sahipleri yaptiklari gözlemleri anlatirken yerden, gökten, altin tahtlardan, altin yollardan, incilerle kapli kapilardan bahsederler. Arastirmaci aldigi talimatlara göre çalisacak olursa bu safhalari daha çabuk geçecektir. Yine de ayni hatalara düsme ihtimali vardir.

Bir baska zorlugu ele alalim: arastirmaci astraldeki renklerle kendi aura‘sini karistirabilir. Fakat kendi suuru, karsilasilan kisinin karakteri ve suuru hakkinda dogru bilgi edinecektir.

Arastirmaci ilk gözlemlerini yaptigi sirada kendi etrafinda bir sürü düsünce sekilleri (thought-forms) meydana gelir. Astral bir insan sizi pohpohlar, harikulade bir kisi oldugunuzu söylerse, onu süpheyle karsilayin. Büyük bir ihtimalle bu astral insan, sizin kendi meziyetleriniz hakkinda beslediginiz inancin bir düsünce sekli halinde karsinizda peyda olmasidir. Sözü edilen zorluklar sanildigindan daha uzun bir süre karsimiza çikabilir. Ancak Üstad (Mürsid) payesine erisenler hata yapmazlar. Diger arastirmacilar, ne kadar samimi ve dürüst olursa olsunlar, huy ve karakterleri gözlemlerine tesir edecektir. Dikkat edilmesi gereken bir baska husus: kontrol edilmemis gözlemler sürekli sekilde kabul edildigi taktirde, arastirmacinin yetenek ve melekeleri bundan zarar görür.

Gözlemler iki türlü yapillir: 1)fiziksel suurumuz maddi dünyayi idrak ederken, astral suurumuz da astral alemin idraki içindedir ve yapilan çift gözlemdir; 2)gözlerimizi açik tutarak ve sakin bir ortam içinde astral alemi görebiliriz. Birinci durumda sözü edilen çift gözlem büyük bir konsantrasyon gerektirir ve gözlemciyi sinirli yapar. Büyük bir gelisme oluncaya kadar bu sinirlilik hali devam edecektir. Iste bu nedenle eski zamanlarda bu tür çalismalari yapabilmek için inzivaya çekilmek zarureti vardi. Çünkü astral melekelerini gelistirenler dis dünyanin gürültüsüne karsi çok hassas olurlardi. Bir araba gürültüsü onlara bir gök gürültüsü tesiri yapardi. Bu sebeple arastirmaci tamamen yenemedigi asabi bir sinirlilik hali içinde yasardi.

Leadbeater ile beraber atomlar üzerine gözlemler yapacagimiz zaman, sakin bir çayirlikta çimenler üzerine uzandiktan sonra gözlerimizi yumar ve irademizi fiziksel görme duyumuza karsilik gelen astral merkeze yogunlastirirdik. Bunun sonucu olarak gözlerimiz arasindaki noktada büyük bir baski ve siddetli bir çevrinti hissi duyardik. Havada dolasan bir atomu seçer, onu daha büyük boyutlarda inceleyebilmek için görüsümüzde bir ayarlama yapardik. Atomu bir mikroskoptan bakar gibi gözlemlerdik. Bu süreç hayli yorucudur. Beyin, sinirler ve dikkat gücü yorulur. Dikkatimizi sürekli olarak odaklamak mecburiyeti vardir. Metapsisik arastirmanin degerini önemli ölçüde sinirlayan bir baska husus da, gözlemleri kanitlamanin asla mümkün olmayisidir. Gördüklerimizi ispatlayamiyoruz. Kanitlanamayan metapsisik arastirmanin ne gibi bir degeri olabilir? Bana göre, bilim adamlarina bazi ipuçlari vererek çalismalarini kolaylastirabilir. Bir hususun daha altini çizelim: bizim herseyi bilmemiz imkansizdir. Gözlemlerimiz çogu zaman kusursuz olamiyor. Çok zorluklarla karsilasmaktayiz ve yardim görmemiz pek zayif bir ihtimaldir (1). Zira astral dünyayi rahatça görüp bazi gözlemler yapacak insanlar çok azdir. Olanlar da, aralarindaki mesafe dolayisiyla birbirlerinin bulgularini kiyaslayamazlar.

 

Reiki Prensipleri

 

·               

Tüm çabanla gün boyunca hiddetin uyanışını gözle ve ardından gerçek nedenini bulmak için daha derinlere bak.

·               

Gün boyunca zihninde endişe ve huzursuzluğun uyanışını gözle ve kaynağına daha dikkatle bak.

·               

Günün her anında bilinçli ol, yaşam armağanını takdir et.

·               

Kendin için doğru işi bul ve işini dürüstçe yap.

·               

Gün boyunca kendine ve diğer varlıklara iyi davran. 

 

Bedenin ve zihnin, Reiki’nin gücü ile dönüşüm geçirecektir. Bilincin evrensel boyutuna yakın ol ve bu idealler uğruna her gün çalış.............

 

 

 

Aşağıda Dr.Hayashi’nin kendi el yazısı ile aldığı notlar verilmiştir. Bu notlarda Reiki şifası anlatılmıştır. Reikiyi kullanarak bir çok hastalığı nasıl tedavi ettiği ilginçtir. Bu yazı bir çok kişi için rehber niteliğinde olmuştur. Her zaman şunu aklınızdan çıkarmayın. Reiki uygulayıcıları olarak biz asla hastalıklara teşhis koymayız. Benzer şekilde şifa vermek için standart el pozisyonları çoğu zaman yeterli olmaktadır. 

 

 

REİKİ SLOGANLARI

 

·        

Bugun icin sinirlenme,

·        

Endiselenme ve sukran dolu ol.

·        

Kendini isine ada ve insanlara saygili ol.

·        

Her gunduz ve gece ellerini dua icin kavustur.

·        

Ve bu cumleleri kalpten tekrar et.

·        

Özellikle bugün öfkelenme

·        

Özellikle bugün endiselenme

·        

Sonsuz bereket için mütesekkir ol

·        

Ekmegini dürüstçe çalisarak kazan

·        

Komsularina karsi dostane davran.

 

 (BUDİZM SÖZLERİ )

 

-         

Çaba göstermesi gereken sensin, geçmişin büyükleri sadece Yol’ u gösterir. bunları düşün ve seni Mara’nın yani kötülüğün köleliğinden kurtaracak yolu izle... Bir insan kendi sözlerini ve aklını denetlemeli ve bedeniyle kötü bir iş yapmamalıdır. Eğer yürüdğü yol temizse, bilgelerin yolunda ilerleyebilir.

-         

Bilge kişi aralıksız çaba, dürüstlük, disiplin ve özdenetimle kendisine hiçbir selin örtemeyeceği bir ada kurar.

-         

Bir mürid Buda’ya sordu, “iyilik ve büyüklük nedir?” Buda dedi ki, “Yolu izlemek ve doğru olanı yapmak iyiliktir. Arzunun Yol ile aynı olması ise, işte büyüklük odur.”

-         

Bilgi olmaksızın tefekkür olmaz, tefekkür olmaksızın bilgi olmaz. Kim ki bilgiye ve tefekküre sahiptir; Nirvana’ ya yakındır.

-         

Pek çok kutsal yazıyı ezbere okuyup da, ona uygun davranmayan dikkatsiz insan, başkasının sürüsünü kollayan çoban gibidir. İnançlı yaşamın meyvelerinde hakkı yoktur onun.

-         

Az sayıda kutsal yazıyı zikredip uygun davranan, arzuyu, kini ve bilgisizliği terk eder, doğrunun farkında olarak aklını özgür bırakır, buradaki ya da gelecek hayattaki herhangi bir şeye sarılmayan insan, kutsal hayatın meyvelerini hak eder.

-         

Yerine getirilmeyen iyi bir söz, güzel, hoş, fakat kokusuz bir çiçek gibi meyvesizdir.

-         

Kötü ve birisine yararı olmayan şeyleri yapmak kolaydır; fakat yararlı ve iyi şeyleri yapmak gerçekten çok zordur.

-         

Birisinin kötülüğü iyi bir işle örtmesi, bulutlardan kurtulan ayın dünyayı aydınlatması gibidir.

-         

Kötülük yapmamak iyiyi beslemek, aklını arıtmak. Budaların öğrettiği budur.

-         

Beden pistir, kötü kokar, orasından burasından iğrenç kokular sızar. Böyle bir bedene sahip birisinin kendisini yüksek, diğerlerini alçak görmesi, kendi iç görünüşünün olmamasından başka bir şey değildir.

-         

Yağmurun saz damlı bir eve sızması gibi tutkular da iyi korunmayan bir akla sızarlar.... Akıl görünmez ve inceliklidir, o, düşlerin peşi sıra hoşlandığı yere uçar; ancak akıllı adam aklını iyi korur, çünkü iyi korunan aklı büyük sevincin kaynağıdır.

-         

Savaş alanında bir milyon insanı yenen değil, ancak kendi kendini yenen en soylu galiptir.

-         

Akıllı bir adam madencinin gümüşü topraktan ayırması gibi, kendini yavaş yavaş, derece derece  pisliklerinden arındırır.

-         

Sandal ağacının yahut lotus çiçeğinin kokusundan daha tatlı olan erdemin kokusudur.

-         

Bir adam ki kendi duygularını aklıyla, bir sürücünün atlarını kontrol etmesi gibi kontrol eder ve kendini hırslarından ve kibirinden  kurtarırsa, o adam tanrılar tarafından bile takdir edilir. O sabırlı toprak gibi sakindir; sağlam bir sütun gibi emindir; temiz bir göl kadar saftır... O bakışının ışığında özgürlüğü bulur: onun düşünceleri huzurdur, sözleri huzurdur, işi huzurdur.

-         

Sulara kanallar yapanlar suları kontrol ederler, ok imalatçıları okları düz yapar, marangozlar keresteyi kontrol eder ve kutsal kişiler ruhları kontrol eder.

-         

Yüksek düşünce ve derin tefekkür içinde sonsuz güçle yolda ilerleyenler, işte onlar sonunda Nirvana’ya, en üstün huzura ve sonsuz sevince varırlar.

-         

Eğer insanlar senden kötülükle söz ederse şunu düşünmelisin, “Bizim gönüllerimiz dalgalanamayacak ve biz birbirimize gücenmeden şefkatle, iyilikle kalacağız. Bizim hakkımızda kötü konuşan adamı sevgiyle anacağız ve sevgimizde yaşayacağız. Ve bu sevgi ülkesinden dünyanın her yerini sınırsız, uzun erimli, ve her yere yayılan sevgiyle dolduracağız.”

-         

Kim ki iman sahibidir, bilgelik sahibidir; kim ki bilgelik sahibidir, huzur sahibidir; kim ki bilgelik ve imandan yoksundur, ruhu kuşku içindedir, o yıkılır.

-         

Tanrı’ya güven, o sana yol gösterecektir. Bu güvene sahip bir kimsenin hiçbir şeyden korkmasına gerek kalmaz. O kimse, tam huzur ve mutluluk içinde olsun; çünkü ona doğru yol gösterilecektir.

-         

Dünyada üç çeşit insan vardır; Biri kuraklık gibidir, biri yalnız bir yere yağdırır ve iri her yere... Kuraklık gibi olan kişi nasıldır? O kimseye hiçbir şey vermez, ne yiyecek, ne elbise ve gereç, çiçek, koku ve merhem, yatak, barınak ve ne de ışık; ne münzevilere, ne brahmanlara, ne yoksullara ne de muhtaç dilencilere. Bu yoldaki kişi kuraklığa benzer. Bir yere yağdıran kişi nasıldır? O bazılarına verir fakat bazılarına vermez... Bu yolla bir kişi bir yere yağdıran yağmur gibidir. Her yere yağdıran kişi nasıldır? O her şeye verir; münzevilere ve brahmanlara,  yoksullara ve dilencilere; yiyecek verir, çiçek, elbise.... barınak ve ışık verir. Bu yolla kişi her yere yağan yağmur olur.

-         

İnsanlar armağanları paylaşmanın meyvelerini, benim anladığım gibi anlasalardı, onları paylaşmadan kullanmaktan hoşnut olmazlardı, ne de cimriliğin gölgesi gönüllerine musallat olup orada yerleşirdi. Hatta o son yudumları, yemeklerin son lokması dahi olsa, onu bölüşecek bir kimse yoksa ondan zevk alamazlardı. Paylaşın...

-         

Bir kimse kendi Öz’üyle temizlenir. Temiz ve kirliyi ayakta tutan ya da düşüren, kendi işleridir; kimse bir başkasını temizleyemez.

-         

Bugün ne olduğumuz dünkü düşüncelerimizden gelir ve bugünkü düşüncelerimiz yarinki hayatımızı çizer; hayatımız aklımızın yarattığıdır. Eğer bir insan temiz olmayan bir akılla konuşur yahut davranırsa arabanın tekerleğinin arabayı süren hayvanı izlemesi gibi, acılarda onu iler. Eğer bir insan saf bir akılla konuşur yahut davranırsa, onu, kendi gölgesi gibi sevinç izler.

-         

Doğruluğun yasasını çiğneyen ve öteki dünyaya aldırmayan bir yalancının yapamayacağı kötülük yoktur.

-         

Nasıl ki büyük bir kaya rüzgarla sallanmaz, bilge kişi de övgü veya ayıplamalarla bozulmaz.

-         

Dayanma ve sabır her zaman kazanır, öfkelenmek değil. Sabırlı olan mutlak alemi hak edecektir.

-         

Arzudan keder kaynaklanır ve arzudan korku kaynaklanır. Eğer bir insan kendini arzudan kurtarırsa, korkudan da kederden de kurtulmuş olur.

-         

Hayat kayığını boşalt, ey İnsan, o boşken hızla yüzer; tutkuların ve arzuların boşken Nirvana’ nın  toprağına ulaşabilirsin.

-         

Bir insan bir savaşçı olup da başka insanları öldürmekle büyük bir insan olmaz, gerçekten büyük insan odur ki, yaşayan hiçbir varlığı incitmez.

-         

Akıllı insan demirden, tahtadan ipten yapılan zincire güçlü demez; tutkunun zinciri daha güçlüdür, çünkü altın ve mücevherlerdir... Bolluk öteki dünyayı aramayan aptalları yıkar.

-         

Başkalarının hatalarını görmek kolaydır; zor olan kendi hatanı görmektir. Kişi başkalarının kusurlarını saman gibi eler; ama kendininkileri, kuş avcısının gizlenişi gibi örter.

-         

Başkalarının hatalarını ya da ne yapıp yapmadıklarını düşünme. Onun yerine kendi günahlarını, kendinin ne yapıp yapmadığını düşün.

-         

İyi olan konuşmasını tutar... O ki dilini tutup akıllıca konuşur..... onun konuşması gerçekten hoştur.

-         

Kendi acılarınla başkalarını incitme.

-         

Anaya babaya bakmak, karısına ve çocuklarına değer vermek ve huzurlu bir iş sahibi olmak; işte mutlulukların en büyüğü.

-         

Ruhları çirkin arkadaşlar edinme, kötü özlü olanlarla gezme. Ruhu güzel olan arkadaşlar edin, özü iyi olanlarla gez.

-         

Kim ki yaşlılara saygı gösterir, onun dört şeyi artar: yaş, güzellik, mutluluk ve güç.

-         

Kişi kötülüğü yalnız işler, kötülük kendinden doğar, kendine dayanır. Elmasın sert bir taşı kesmesi gibi, kötülükte akılsızları keser.

-         

Öfkeyi sevgiyle yen. Kötüyü iyiyle yen, alçaklığı cömertliğinle yen. Yalanı doğruyla yen.... dünyada asla kin kinle yenilmez, kini sevgiyle yen.

-         

Kimseye karşı kaba konuşma, onlarda sana aynı yolla cevap vereceklerdir. Öfkeli konuşmak belayı getirir, yumruk attığında yumrukla karşılık görürsün.

-         

Ne gökyüzünde ne de okyanusun dibinde, ne de bir dağın tepesindeki bir mağarada, dünyanın hiçbir yerinde bir yer yok ki, ölüm insana ulaşamasın.

-         

Zihinsel bir beden olan senin varlığın, aşı kesilse ve dörde bölünse bile ölemez, aslında senin bedenin boşluğun doğasındadır, korkma.

-         

Beden ölür ama ruh ölmez.

-         

Aklı ışıkla eğitilmiş ve bağlarından kurtulmuş, bağlarından kurtulmakla sevinci bulmuş ve tutkunun karanlığından sıyrılmış bir kişi saf bir ışıkla parlar ve bu ölümlü hayatta bile ölümsüz nirvana’ya ulaşır.

-         

Uyanık olmak ölümsüzlüğün yoludur, uyanık olmamak ölümün yolu. Uyanık olanlar asla ölmez: olmayanlar zaten ölüdür.

-         

Ölüm çiçekler derleyen, aklı duyumlarında olan insanı uzaklara taşır; tıpkı uyuyan köyü sürükleyen büyük sel gibidir.

-         

Dinsel bir hayat yaşamayan ve gençliklerinde gerçek hazinelere uzanmayan insanlar balıksız bir göldeki yaşlı balıkçılar gibi yok olurlar. Dinsel bir hayat yaşamayan ve gençliklerinde gerçek hazinelere uzanmayan insanlar yıpranmış bir ilmek gibi, geçmişin ardından ip çekerek kalırlar.

-         

Hayat ağacından sarı yapraklar sarkıyor, ölümün habercileri bekleşiyor, uzak bir yola gideceksin. Yol için hazırlığın var mı?

-         

Pek az kişi zaman ırmağını geçip nirvana’ya ulaşır. Çoğunluk ırmağın bir kıyısında koşuşturur, durur. Ancak yasayı bilip de yasanın yolunu izleyenler karşı kıyıya ulaşıp ölüm ülkesinin ötesine geçeceklerdir.

-         

Kim ki kendi mutluluğunu ararken başka bir varlığa zarar verir, öte dünyada mutlu olamaz. Fakat kim ki mutluluğunu ararken başka bir varlığa zarar vermez, öte dünyada mutluluğu bulacaktır. ... Kim ki zararsız ve savunmasıza zarar verir, artık ilgiyi bulamayacaktır: O acı çekecektir, zarara uğrayacaktır, hastalığa tutulacaktır; aklını yitirmek, baskı, suçlamalar veya bir sevdiğini kaybetmek, servetinden olmak, yahut evini yakacak ateş, hepsi onun içindir. Ve öldükten sonra bu aptal cehennemde bir daha doğacaktır.

-         

Bir insan bu dünyayı bir sabun köpüğü ve bir görüntünün yansıması olarak kabul ederse, o zaman ölümün kralının ona gücü yetmez. Bu dünya aslında karanlıktır ve insanların ne kadar azı ışığı görebilir! Birkaç kuruşun kafesten kaçması gibi, ancak birkaç ruh da öylece göklerin özgürlüğüne uçabilir.

-         

Akrabalar, arkadaşlar ve iyi niyetliler uzun süredir uzakta olan bir adamın eve dönüşüyle sevinirler. Akrabaların değerli birini karşılaması gibi, değerli işlerde öteki dünyada onu yapan insanı karşılayacaktır.

-         

İnsan ki bu dünyada mutludur, öteki dünya da: iyilik yapan iki dünyada da mutludur. O yaptığı iyiliği görünce büyük mutluluk duyar, hoşnut olur.   

-         

Erdemli yaşayanlar bir süre için umutsuzluğa kapılabilirler, ama güçleri pohpohlamaya bel bağlayanlar sonsuza dek sefilliğe yazgılıdır. Uyanmış insanlar, şeylerin ötesinde neler olduğunu gözlemler, ölümden sonraki yaşamı düşünürler; böylelikle sürekli sefilliktense geçici umutsuzlukları yeğlerler.

 

-

Dünyayla sınırlı bir ilgin varsa, dünyanın senin üzerindeki etkisi de sınırlı olacaktır. İşlere ne denli derinlemesine dalarsan, entrikalar da öylesi derinleşir. Bu nedenle aydınlanmış insanlar için yalınlık karmaşalıktan ve özgürlük de aşırı titizlenmelerden yeğdir.

-

Aydınlanmış insanların zihniyeti, gökyüzünün mavisi, güneşin ışığı gibi başkalarından gizlenemez. Aydınlanmış insanların yetenekleri, gizlenen mücevher gibi başkalarınca kolay görülemez.

-

İnsanlar kudret ve gösterişe yaklaşmazlarsa, arı yürekli olarak bilinirler, ama bunlara yakın olup da, etkilenmeyenler, insanların en arılarıdır. İnsanlar hile ve düzen kurmayı bilmezlerse, yüce-akıllı sayılırlar; ama bunları bilip de uygulamayanlar, en yüceleridir.

-

Sürekli hakaretlerle karşılaşıyorsan ve aklında hep seni tedirgin eden konular carsa,o zaman kişiliğinin gelişmesi için bir bileğitaşına sahipsin demektir. Yalnızca kulağına hoş geleni duyuyor ve yalnızca sana coşku veren işleri yapıyorsan, o zaman yaşamını ölümcül bir zehre gömüyorsun demektir.

-

Şiddetli bir fırtınada, kuşlar bile mutsuzdur; güneşli bir günde, bitkiler dahi mutludur. Belli ki gökyüzü ve yeryüzü, ılımlaştırıcı bir etken olmaksızın bir  gün olsun, geçiremez; insan aklı neşe olmaksızın bir gün bile yapamaz.  

-

Evren suskun ve devinimsizdir, ama enerji bir an olsun durmaz. Güneş ve ay gece ve gündüz hareket halindedir, ama ışıkları hiç değişmez. Bunun gibi, aydınlanmış insanlar dinlenirken telaşı, meşgulken de gevşemeyi duyumsayabilmelidir.

-

Gecenin geç saatlerinde, herkes uykudayken yalnız başına otur ve aklına bak;  o zaman yanılsamaların sona erdiğini ve gerçekliğin ortaya çıktığını ayrımsayacaksın. Her keresinde bundan büyük bir potansiyel duyumu edinirsin. Gerçekliğin ortaya çıkarken yanılsamalardan kaçınmanın zorluğunu ayrımsadığında, alçak gönüllüğü  yaşamaya başladığını da göreceksin.

-

Sevinçler incinmeye yol açabilir; dolayısıyla işler istediğin gibi gittiğinde dikkatli ol. Başarıya başarısızlıktan sonra ulaşılabilir; dolayısıyla düş kırıklığına uğradıktan sonra vazgeçme.

-

Yalın yaşayanlar, genellikle arıdır; lüks içinde yaşayanlarsa köle ruhlu olabilirler. İrade yalınlıkta durulaşır, zevk düşkünlüğüyse davranışları bozar.

-

Bu hayatta, açık ve geniş  düşünceli ol ki, kimse senden şikayetçi olmasın. Eliaçıklığın ölümünden sonra da devam etsin ki, insanlar tatmin olsunlar.

-

Yol darsa bırak önce başkaları geçsin; yemeğin güzelse üçte birini başkalarına bırak. Dünyada erinç ve mutluluk içinde yaşamanın iyi bir yolu budur.

-

Aile yaşamında hakiki bir Buda, gündelik faaliyetlerde gerçek bir Tao  vardır. Eğer insanlar içten ve uyumlu olabiliyor, şen davranışlar ve dostça sözcüklerle iletişim sağlayabiliyorsa, bu yol biçimsel tefekkür uygulamalarından çok daha iyidir.

-

Takıntılı bir içimde etkin olan insanlar istikrarsız, dinginliğe müptela olanlarsa kayıtsızıdır. Kişi dinginliğin ortasında canlı bir ruh sergileyebilmelidir, aydınlanmışların zihniyeti budur.

-

İnsanların kusurlarını eleştirirken çok acımasız olma; ne kadarını kaldırabileceklerini düşün. Erdemi salık verirken çok kibirli olma, ki insanlar izleyebilsinler.

-

Pislikler içinde bir tırtıl, kirlidir, ama kelebeğe dönüşerek sonbahar melteminden çiğ yudumlar. Çürüyen bitkiler ışıltıdan yoksundur, ama yüksükotuna dönüşüp yaz ayında parlarlar. Biliyoruz ki kirlilikten arılık, karanlıktan ışık doğar.

-

İddia ve kibir, sonradan edinilmiş  akıl durumlarıdır. Sonradan edinilmiş akıl durumlarının üzerine çık, temeldeki sağlıklılık serilecektir gözler önüne. Tutku ve inat ve sahte bilinç çıkacaktır ortaya.

-

Miden doluyken yemek düşün, lezzete aldırmadığını ayrımsayacaksın. Seviştikten  sonra kösnüllüğü düşün, cinselliği aldırmadığını göreceksin. Bu nedenle, insanlar bir anlık çılgınlığı dizginleyebilmek için, sonradan duyumsayacakları üzüntüyü düşünürlerse, istikrarlı olurlar ve eylemleriyle yanılgıya düşmezler.

-

Önemli bir görevdeyken, kırlara çekilmenin duyumlarını aklından çıkarma. Bir köşeye çekilmişken, devlet işlerini unutma.

-

Kişinin dünyada başarı peşinde koşması zorunlu değildir; yanlışlardan kaçınmak da bir başarıdır.

-

Başkalarının sana minnet duymasını bekleme; gücenilmemek yeterli bir lütufdur.

-

Bilinçli gayretkeşlik bir erdemdir; ama çok şiddetliyse rahatlık ve neşe getirmez. Tutumluluk ve yalınlık, soyludur; ama çok ileri götürüldüğünde, başkalarına yardım etmek olanaksızlaşır.

-

Çıkmaza girenler, başlangıçtaki niyetlerini incelemelidirler; başaranlar bundan sonra nereye yöneleceklerini bakmalıdırlar.

-

Cömert davranması gereken zenginler ve iktidar sahipleri nefret dolu ve acımasız olduklarında, zenginliklerine ve konumlarına karşın kendi davranışlarını sefil ve aşağılık kılmaktadırlar. Saygın davranması gereken parlak zekalılar, gösterişe düştüklerinde, zekalarına karşın bu zaaflarında cahil ve aptaldırlar.

-

Kişi aşağılık bir konumda olduğunda, yükseklere tırmanmanın ne denli tehlikeli olduğunu bilir. Kişi karanlıkta kaldığında, ışığa gitmenin ne denli ferahlatıcı olduğunu bilir. Dinginliğini koruyabilen kişi, takıntılı faaliyetin ne denli yorucu olduğunu bilir. Suskunluğu besleyen kişi, aşırı konuşmanın ne denli tedirgin edici bir olduğunu bilir.

-

Kişi dünyevi hırslarını bir kenara koyduğunda, dünyasallıktan vazgeçebilir. Kişi ruhsal hırslarını bir kenara koyduğunda, bilgeliğe erişebilir.

-

İstekler aklı görüşler kadar incitmez. Duyumlar aydınlanmayı zeka kadar engellemez.

-

İnsan duyguları değişkendir, dünya rastlantılarla doludur. Bir çıkmaza girdiğinde, geri adım atmayı bil. İşler pürüzsüz yürürken, ihtiyatlı kalmaya çabala.

-

Küçük insanlarla uğraşırken onlara sert davranmak kolay, ama onları aşağılamaktan kaçınmak zordur. Üstündeki insanlarla uğraşırken, onlara saygılı olmak kolay, ama kibar olmak zordur.

-

Basit olmak ve entelektüelizmden sakınmak yeğdir. Lüksten kaçınmak ve yalınlıkla yetinmek, dünyada iyi bir ad bırakmak, yeğdir.

-

İblislerle baş edebilmek için, önce aklınla baş et. Akıl boyun eğdiğinde iblislerde boyun eğicidirler. Hilekarları denetleyebilmek için, önce kendi ruh durumunu denetim altında tut. Ruh durumun dengede olduğunda alçaklar sana ulaşamazlar.

-

Öğrencileri eğitmek, iffetli bir kız evlat yetiştirmek gibidir; nereye gittikleri, kimlerle görüştükleri konusunda dikkatli olmak gerekir.Yanlış insanlarla görüşmeleri, temiz tarlaya kötü tohum ekmek gibidir; iyi ürün almak olası değildir.

-

Gönül konularında kendini hemen verme, kendini verdiğinde diplere batarsın. İlkesel konularda güçlükten korkarak geri çekilme; bir kez daha gerilesen, zeminini hepten yitirirsin.

-

Dikkatli olanlar hem kendilerine, hem de başkalarına özen gösterirler, her konuda dikkatlidirler. Dikkatsiz olanlar, kendilerini de, başkalarını da ihmal ederler, her konuda dikkatsizdirler. Aydınlanmış insanlar ne fazla ilgili ne de kayıtsız olmaya özen gösterirler.

-

Size zenginlikle yaklaşana, insanlıkla yanıt verin. Aydınlanmış insanlar yöneticilerin tutsakları olamazlar. İnsanlar kararlıysalar, yazgıyı alt edebilirler; irade yoğunlaştığında, enerjiyi harekete geçirebilirler. Aydınlanmış insanlar doğanın kendilerini bir kalıba dökmesine izin vermezler.

-

Kendine toplumda yer edinirken kişilik soyluluğundan yoksunan, giysilerini tozda fırçalar ya da ayaklarını çamurda yıkar gibisindir. Nasıl özgür olabilirsin? Dünya işlerinde, eğer saygılı değilsen, aleve koşan bir pervaneye ya da çite tos vuran koça benzersin. Nasıl huzur bulabilirsin?

-

Herkeste büyük bir sevecenlik vardır; bir Buda’yla bir kasabın aklı farklı değildir. İster altın kaplamalı malikanede olsun, ister sazdan kulübe, her yerde gerçek keyif vardır. Kişi arzulara bürülü ve duygularına saplı olduğunda, gerçekte olanı gözden kaçırır; dünyadaki tüm farklılıkların kaynağı da budur.

-

Kişilik kuvveti geliştirmek ve aydınlanmayı sağlamak bir ölçüde kayıtsızlığı gerektirir. Kişi büyülenirse, arzusunun nesneleri peşinde koşar. Dünyaya yardım etmek ya da devleti yönetmek bir kayıtsızlık duyumu gerektirir. Bağlılığın olduğu yerde kişi tehlikeye düşer.

-

İyi insanlar yalnızca eylemlerinde dingin olmazlar; ruhları düşlerinde dahi sessizdir. Kötü insanlar yalnızca yaptıkları işlerde sapkın olmazlar; sesleri ve gülüşleri dahi kötücüldür.

-

Karaciğer hastalığında, görüş zayıflar; böbrekler rahatsızlandığında; işitme bozulur. Hastalıklar göze görünmez, ama sonuçları görünür. Bu nedenle, göze görünür kusurlarından kurtulmak isteyen aydınlanmış insanlar, önce gizli kusurlarını düzeltmelidir.

-

Birkaç kaygısı olmak kadar büyük bir şans, birçok derdi olmak kadar büyük bir şanssızlık yoktur. Ancak kaygılarının yükünü taşıyanlar birkaç kaygısı olmanın mutluluğunu bilebilirler. Ancak akıllarını yatıştırabilmiş olanlar, birçok derdi olmanın talihsizliğini bilebilirler.

-

Düzenli bir çağda kişi titiz olmalı; karmaşık bir çağda, esnek olmalı. Geçiş çağında titizlikle esnekliği kaynaştırmasını bilmeli. İyi insanlarla ilişkide kişi yüce gönüllü olmalı; kötü insanlarla ilişkide kişi katı olmalı. Ortalama insanlarla ilişkide kişi katı olmalı. Ortalama insanlarla ilişkide yüce gönüllülükle katılığı kaynaştırmasını bilmeli.

-

Başkalarına yaptığın iyilikleri düşünme, onları kıracak neler yaptığını düşün. Başkalarının sana yaptığı iyilikleri unutma, başkalarının seni kırmak için neler yaptığını unut.                                      

-

Hayır işleyenler bunu kendilerini tatmin için ya da karşılığında bir ödül bekleyerek yapmadıklarında, küçük bir armağan bile büyük değer taşır. Hayır işleyenler kendi özverilerini hesaplar, minnet ya da karşılık beklerlerse, büyük bir armağan bile küçücüktür.

-

İnsanların koşulları istikrarlı ya da istikrarsız olabilir; sen nasıl yalnız kendinin istikrarlı olduğunu öne sürebilirsin? Duyguların akılcı ya da akıldışı olabilir; nasıl başkalarından her zaman akılcı olmalarını bekleyebilirsin? Olaylara bu açıdan bakmak, kendine ve başkalarına ilişkin beklentilerini düzeltmek, yararlıdır.

-

Aklın ne zaman duruysa o zaman kitap okumaya ve eskileri incelemeye uygun durumdasın demektir. Yoksa, iyi bir işi okuduğunda, onun sana ait olduğunu öne sürersin ve güzel bir söz duyduğunda, kendi başarısızlıklarını örtmek için ödünç alırsın. Bu bir asiyi silahlandırmak ya da hırsıza mal vermek gibidir.

-

Zengin, ama tatminsiz lüks düşkünü, yoksul da olsa yeterinden fazlasına sahip olan tutumlu kadar değildir. Çok çabalayan ve ah alan yetenekli, rahat olan ve doğal bütünlüğünü koruyan yetersizle kıyaslanamaz.

-

Kitap okuyup da bilgelerin bilgeliğini görmeyenler, harfin tutsağıdır.

-

İnsanları sevmeyen kamu görevlileri, ücretleri çalınan hırsızlardır. Öğretip de, kendi öğrettiklerini uygulamayanlar, boş gevezelerdir. Kişiliğin gelişmesini gözetmeden başarılı işler yapmaya çabalayanlar, unun yararsızlığını göreceklerdir.

-

İnsan aklında gerçek bir kitap vardır; ama parça parça dağılmıştır. Gerçek bir ezgi vardır ama garip türküler ve gösterişli danslarla gizlenmiştir. Öğrenciler dış görünüşleri süpürüp kökendekini araştırmalıdır; onu ancak o zaman yaşar ve ancak o zaman kullanırlar.

-

Zorluklarla mücadeleye girişmiş bir akılda daima bir şeyler bulunur. Düş kırıklığının hüznü, doyumun gönül rahatlığındadır.

-

Aydınlanmış niteliklerden kaynaklanan zenginlik, statü, onur ve övgü, dağ çiçeklerine benzer, doğal olarak serpilip açılırlar. Kişinin mesleki başarılarından kaynaklananlar saksı çiçekleri gibidir; yerlerinden edilir, taşınır, başka taraflara dikilirler. Geçici kudretle edinilenler vazo çiçekleri gibidirler, kökleri olmadığından, kısa sürede solarlar.

-

Bahar gelip de hava ısındığında, çiçekler toprağı güzelleştirir, kuşlar sevinçle ötüşürler. Resmi görevlere getirilip de iyi beslenen, güzel konutlara oturacak kadar şanslı insanlar iyi bir eğitimi ve iyi işler yapmayı hedeflemezlerse, yüz yıl da yaşasalar hiç yaşamamış gibi olurlar.

-

Aydın insanlar enerjik ve gayretli ama aynı zamanda özgür düşünceli olmalıdır. Çok enerjik ve cefakarsalar, sonbaharın ölümcül niteliğine sahip, ama ilkbaharın yaşam veren niteliğinden yoksun olurlar. O zaman insanları nasıl geliştirirsinler?

-

Gerçekten erdemli olanların böyle bir şöhreti yoktur. Böylesi bir şöhretin peşinden koşanlar, bunu bencilce nedenlerle yaparlar. Gerçekten becerili olanlar kurnazca dolaplar çevirmezler. Kurnazca dolaplar çevirenler, bu nedenden dolayı yetersizdir.

-

Bazı tekneler vardır ki, dolduklarında devrilirler. Kumbara dolmadıkça kırılmaz. Dolayısıyla aydınlanmış insanların oluşda değil, yoklukda bulunmaları, dolu olmaktansa boş olmaları yeğdir.

-

İnsanlar ün düşkünlüğünden kurtulmadıkça, prensliğe burun kıvırıp yoksunlukla yetinseler dahi, hala duyumlarına tutsaktırlar. İnsanlar düşüncesiz serüvencilikten vazgeçmedikçe ulusa yardım etseler dahi, bu yalnızca bir sömürüdür.

-

Eğer akıl aydınlanmışsa, karanlık bir oda, açık, mavi bir gökyüzü vardır. Eğer düşünceler bulanıksa, gün ışığında kötücül hayaletler vardır.

-

İnsanlar şöhret ve konumun hoş olduğunu bilirler, ama anonimliğin zevkinin en gerçeği olduğunu bilmezler. İnsanlar açlık ve soğuğun tedirgin edici olduğunu bilirler, ama soğuğu ve açlığı yaşamamanın daha büyük olduğunu bilmezler.

-

Kötü bir şey yaptığında, insanların bunu öğreneceğinden korkuyorsan, o zaman o kötülükte iyi bir şey vardır. İyi bir şey yaptığında, insanların bilmesini istiyorsan, o zaman o iyilikte kötü bir şey vardır.

-

Yazgının işlerine akıl, kah teşvik edici, kah bastırıcıdır. Bütün bunlar kahramanları küçük düşürür, büyükleri devirir. Aydınlanmış insanlar, düşmanlıklarda paniğe kapılmazlar ve en rahat olduklarında dahi dertleri karşılamaya hazırdırlar; bu nedenle yazgının eline terk edilmiş değildirler.

-

Acımasız ve saldırgan olanlar, dokunduğunu yakan ateşe benzerler. Nankör olanlar, dokunduğunu donduran buza benzerler. Takıntılı ve katı olanlar, yaşamını yitirmiş durgun suya, çürüyen oduna benzerler. Bütün bu insanlar işlerini tamamlamada ve refahı yaygınlaştırmada sorunlarla karşılaşırlar.

-

Kişi, mutluluğu aramamalı, yalnızca mutluluğu çağırmak için neşeyi beslemelidir. Kişi şanssızlıktan sakınmamalı, yalnızca şanssızlıktan kaçınmak için kötülükten kurtulmalıdır.

-

Eğer söylediklerinin yüzde doksanı isabetliyse, olasılıkla istisnai sayılmayacaksın; ama söylediklerinden biri hedefi bulmazsa herkes seni bu yanılgından dolayı suçlayacaktır. Eğer on planından dokuzu gerçekleşirse, olasılıkla başarılı sayılmayacaksın; ama bir planın başarıya ulaşmazsa hakaretlere uğrayacaksındır. Bu nedenledir ki aydınlanmış suskunluğu tezcanlılığa, beceriksizliği ukalalığa yeğle.

-

Hava sıcaksa büyüme vardır; soğuksa ölüm. Benzer şekilde doğası soğuk olanlar az mutlu olurlar, sıcak yürekli olanlarsa kutsanmıştır.

-

Hakikatin yolu geniştir; aklını ona ver, yaygın bir açıklık ve geniş bir  nitelik duyumsarsın. İnsan arzularının yolu dardır; ona adım at, önüne çalılar ve bataklıklar çıkar.

-

Mutluluk ancak zorluğu ve kolaylığı kendini geliştirme aracı olarak kullananlar için kalıcıdır. Bilgi ancak onu kuşku ve imanın birlikte rol aldığı araştırma yoluyla elde edenler için gerçektir.

-

Zihin boşaltılmalıdır; hakikat ancak boşaltılmış bir zihne ulaşır. Zihin kendini tamamlamalıdır, çünkü ancak kendini tamamladığı zamandır ki, arzu içine girmez.

-

Bol gübreli toprak bol ürün verir; çok duru sularda balık bulunmaz. Bu  nedenle, aydınlanmış insanlar, kusurları kabul etmeye hazır olmalı ve bireysel olmamalıdırlar.

-

Yabanıl bir at bile evcilleştirilebilir; üzerinde çalışması zor bir metal bile zamanla biçimlenebilir. Eğer rahat davranır da, kendini zorlamazsan, ilerleme kaydedemezsin. Denmiştir ki: “ Çok kusuru olmak onursuzluk değildir; kaygı veren, kusursuzluktur.”

-

Azıcık hırs ve bencillik dahi, kuvveti zaafa, bilgiyi cehalete, ilgiyi acımasızlığa, arılığı bozulmaya dönüştürerek kişiliği bozar. Bu nedenledir ki, eski insanlar hırstan arınmışlığı değerli sayarlardı, dünyanın ötesine de öyle geçebildiler.

-

Gözler ve kulaklar, görme ve işitme dışsal yağmacılardır; duygular, arzular ve görüşler, içsel yağmacılardır. Ama içsel zihin uyanık ve ayaktaysa, hepsinin ortasında kayıtsız oturuyorsa, o zaman yağmacılar değişip ev halkından olurlar.

-

Henüz edinilmemiş başarıya güvenmek, tamamlanmamış bir işi korumak kadar iyi değildir. Geçmişteki hatalara üzülmek, gelecekteki kusurları önlemek kadar iyi değildir.

-

Kişi ileri düşünceli olmalı, ama gerçeklilikten uzaklaşmamalı, titiz, ama kendini aşağılamamalıdır. Zevkler yalın olmalı, ama sefil olmamalıdır; davranış kesin ve net olmalı, ama çok katı olmamalıdır.

-

Esinti seyrek bambuları bulduğunda, bambu esintiden sonra sesi korumaz. Kazlar soğuk birikintiyi katettiklerinde, birikinti onların gölgelerini korumaz. Benzer şekilde, aydınlanmış insanın aklı, olaylar olurken ortaya çıkar ve olaylar bittiğinde boşalır.

-

Tanıdıklarınla ilişkilerinde, efendice davran, kendin olurken, arı yürekli ol.

-

Kayırma ya da kazanımda başkalarına öncelik iddiası gütme; iyi işlerde başkalarından geri kalma. Payına düşenden fazlasını alma; üzerine düşenden azını yapma.

-

Dünyayla uğraşırken saygılı ol, saygı ilerlemenin başlangıcıdır. Başkalarıyla uğraşırken eli açık ol; başkalarına yardım, kendine yardımın temelidir.

-

Utanç ve onursuzluk, tümüyle başkalarına yüklenecek şeyler değildir; kişi kendi de üstlenmelidir; böylece kendi ışığını gizleyip erdemini besleyebilir.

-

Yaptığın işlerde, bir noksanlık duygusu bırakırsan, o zaman Yaratıcı sana acımaz, hayalet ve ruhlar sana zarar veremez. İşinde tamamlanma, başarında ısrarcı olursan, ya içsel olarak tedirgin ya da dışsal olarak istikrarsız olursun.

-

Arı, ama hoşgörülü ol, iyicil ama kararlı, başkalarının işine karışma, ama gözlemleyici ol doğrudan, ama katı olma. Söylendiği gibi, en iyi şeker fazla tatlı olmayandır; en iyi deniz ürünüyse fazla tuzlu olmayan.

-

Yoksul bir eve iyi bakılıyor ya da yoksul bir kız iyi giydiriliyorsa, güzellik olmasa da zarafet vardır. İyi insanlar zorluklarla karşılaştıklarında, neden hemen teslim olsunlar?

-

Boş zamanlarında gevşek değilsen, meşgul olduğunda etkin olursun. Dinginliğinde dalgın değilsen, bu eylemin de yararlı olur. Özelde iki yüzlü değilsen, bu kamuda görünür. Düşünceler ortaya çıktığında, arzuya yöneldiklerini duyumsadığın an, hemen akıl yoluna getir onları. Ortaya çıktıkları an, ayrımsa; ayrımsadığın an, değiştirebilirsin. Bu felaketi şansa çevirmenin, ölümden doğrulup yaşama dönmenin anahtarıdır. Özensiz ve düşkün olma. 

-

Düşüncelerin dingillikte netleştiğinde, aklın gerçek özünü görebilirsin. Ruh durumun boş zamanında dingin olduğunda, aklın gerçek işleyişini sezinleyebilirsin. Sakin ve kayıtsız olduğun zamanlar, aklın gerçek tadını bulursun. Aklı gözlemleyip aydınlanmayı gerçekleştirmenin bu üç yolu, başka hiçbir şeye benzemez.

-

Suskunluktaki dinginlik, gerçek dinginlik değildir; faaliyetin orta yerinde dingin olabiliyorsan, aklın gerçek durumu budur. Rahatlıktaki mutluluk, gerçek mutluluk değildir; zorlukların orta yerinde mutlu olabiliyorsan, aklın gerçek potansiyelini görebilirsin.

-

Özveride bulunurken, duraksama; duraksarsan, özveride niyetin aşağılanır. Başkalarına verirken, ödül bekleme; ödül beklerken vermedeki niyetin yanlış olur.

-

Yazgı varlıkta beni yoksun düşürdüğünde, erdemimi zenginleştiririm. Yazgı beni fiziksel zora koştuğunda, aklımı özgürleştirerek telafi ederim bunu. Yazgı koşulları yoluma diktiğinde, yaşam tarzımı yükselterek sıyrılırım. Yazgı bana ne yapabilir ki ?

 

 

Naturapati

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Naturapati bölümü

Diğer

Bilinmeyen.Com Yeni Çağ Kategorisi / Diğer bölümü

DIVINA´da ÜÇÜNCÜ TÜRDEN İLİŞKİ...

UFO literatüründe yer alan üstteki tanımlamanın anlamı dünyadışı canlılarla uzaktan değil, doğrudan ilişki kurmaktır yani sıradışılığı doğrudan yaşamak ya da tanık olabilmektir. Elbette ki, dünyadışı canlılar DIVINA´ya gelecekler demek istemiyoruz, bu tür garabetleri zaten yeterince yapan var. Amacımız okuduğunuza, merak ettiğinize, öğreneceğinize doğrudan ulaşabilmeniz, birinci elden dinleyebilmeniz ve görebilmeniz...

DIVINA temelde hem bir tür Yeni Çağ Bilgi ve Eğitim Merkezi, hem teknoloji dışında Parapsikolojik yönlendirme sistemi, hem de bilinmeyenin hemen her alanında güçlü ve çok deneyimli bir danışma bankası...

Günümüzün gerekli enstrümanlarını kullanarak yola çıkıyoruz yani internet, workshop´lar, özgün terapiler, seminerler, video ve audio teknikler gibi...

Ama en önemlisi, çok uzun bir geçmişin birikimiyle yola çıkmış olmamız, yukarıda da belirtildiği gibi gizemin her türünde danışılacak ve yön verilecek tek yer olduğumuza inanıyoruz...

Belki biraz hayalet avcısıyız veya Yüzük Kardeşleri´ni tanıyoruz ya da Hagward Şatosu ile haberleşiyoruz...

Güncel beğeni ve tercihlerin varolduğu yolda ilerliyor fakat kadim ve geleneksel bilgi birikimlerini hiç unutmuyor, yanlışları görüyor, düzeltmeyi amaçlıyor, doğruları gösterirken de şiddetle savunuyoruz...

Gezegenimizin hemen hemen her yerinde New Age akımı çok büyük bir hızla yayılıyor, milyonlarca hatta milyarlarca insan bu güçlü dalgayla sürükleniyor ve içinde çabaladıkları stres okyanuslarından el sallayarak yardım bekliyorlar, umut arıyorlar, güvenli kıyılara ulaşmak istiyorlar. Ama iddialar henüz yeterli değil çünkü kullanılan hemen tüm tekniklere ve antik bilgi birikimlerine gereğinden fazla madde bulaştırıldığı için saf ve etkin enerjilere ulaşılamıyor, içi boş bilgeler, anlamsız iddialar ve lezzetsiz öğreti taslakları önemli engeller oluşturuyorlar, medyanın diş dolgusu olmayı sürdürürken yolu kapatıyorlar.

Bu nedenle DIVINA şaşırtacak kadar dürüst ama bir o kadar da saygılı. Gerçekle, yalanın, gerekli ile gereksizin, bilinç ile bilinçsizliğin ayırd edilebileceği bir istasyon olabilmeyi istiyoruz...

DIVINA´da mantıklı, uygulanabilir ve sonuç alınabilir olması koşuluyla çok şey bulabileceksiniz. Sizlere, günümüzün pop New Age tekniklerini aktarırken, örneğin Feng Shui´nin sadece dekoratif bir düzenleme olmadığını, insanla bütünleşmesi gerektiğini, Reiki tekniklerinden elde edilebilecek enerjinin kaynağının saf ve çıkarsız olması gerektiğini, Mineroloji´nin şu veya bu taşı bulundurmaktan ibaret olmadığını, Yoga´nın fiziksel hareketler veya antremanla öğrenilemeyeceğini de belirtiyoruz... Astroloji´nin ise bir geyik muhabbeti olmadığını, üç beş kitap okuyarak ya da birilerini dinleyerek öğrenilemeyeceğini de anlatıyoruz ve bu konularda iddialıyız.

Fazla söze sanırım gerek yok, DIVINA ülkemizde bir ilk sayılabilir çünkü bir kavşakta yer alıyor. Türk Ruhçuluğu´nun yükseliş sürecini bizzat yaşamış ve aradan geçen yaklaşık 50 yıl içindeki değişimi, dönüşümü ve tezleri ve de anti tezleri gezegensel bir bilgi birikimiyle gözlemlemiş hatta bir oranda yönlendirmiş bir bilinçle DIVINA tutkunu olmak isteyenlere sesleniyoruz...

Ve sizlerin yanısıra medyaya da sesleniyoruz...

Eğer gizemin her türünde doğru, inanılır, örneklenebilir ve zengin bilgiye ulaşmak istiyorsanız bizi arayın, düzeysiz, köhne ve alışılmış kaynaklardan vazgeçin ve  DIVINA´ya danışın...

DIVINA´ya hoş geldiniz...

www.divinailetisim.com

Feng Shui nedir?

FENG SHUI TARİHİ: Feng Shui, Çin'de yaklaşık 4000 yıldan beri uygulanmaktadır. Yüzyıllar boyunca Çin İmparatorluğunun üst düzey insanları tarafındanfeng shui yöntemleri kullanıldı. Tang Daynasti döneminden son Ching İmparatorluğuna kadar çok önemli rolü oldu. O dönemlerde Feng Shui Mastırları çok iyi korunurdu. Hatta bilgilerini başkalarına kullanmasınlar diye ölümle bile cezalandırılırdı. İlk Ming İmparatoru, Chu Yuan Chuan, gençlik dönemlerini, dilenci, fakir, hırsız biri olarak geçirdi. Fakat babasının mezarındaki çok kuvvetli feng shui sayesinde son Moğol imparatorunu tahtından indirerek başa geçtiği söylenmektedir. Hatta tahta geçtikten sonra tüm feng shui mastırlarını ölümle cezalandırmış ve yanlış yazdırarak hazırlattığı feng shui kitaplarını bütün ülkeye dağıttırmıştır.

Üçüncü Ming İmparatoru Yong Le, Pekin'de Yasak Şehri ("Forbidden City") inşa ederken, mimarlar dağıtılan yanlış feng shui kitaplarındaki öğretileri kullandılar. Yapılan bütün yapılar kısa bir süre sonra yerle bir oldu. 16.yy'da Mançurya'lılar Ming imparatorluğunu sona erdirdiklerinde, yanlış uygulanmış olan feng shui öğretileri problem yaratmaya devam etti. Bu problemler imparator Chien Lung'un şahsi ilgisi ile tekrar ortaya çıkardığı doğru feng shui uygulamalarıyla ve yeniden başarıyı yakalamasıyla sona erdi. Bu dönemde yaşayan insanların mutlu ve verimli yaşadıkları söylenir. Sonraki dönemin mastırları kendi formüllerini gizli tuttular ve en yakın dostları, akrabaları dışında kimseye söylemediler. Bu formüller dönem dönem değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiştir ve uygulanmaktadır. Bu uygulamalar üç ana okulun öğretileri çerçevesinde olmaktadır: 1- Şekil Okulu (From School) 2- Pusula Okulu (Compass School) 3- Siyah Şapka Okulu(Black Sect(Hat) Tibetan Buddist School) Feng Shui 100% hayatınızı değiştirecek diye birşey yoktur. Zaten uygulandıktan sonra etkisinin görülmesi zaman alır.Feng Shui uzmanları zenginliğin kişiden kişiye farklı olduğunu söylerler. Bu da öncelikle insanın doğuştan gelen şansının derecesine bağlıdır. Bir de sizin kendi yarattığınız şansınız vardır. İşte, feng shui size bu şansı kullanma yolunu gösteriyor. Bundan dolayı feng shui, hayatınızda pozitif enerji yaratmanız için kullandığınız bir teknik olarak tanımlanır. Hayatınızı bir anda değiştiren sihirli bir değnek değildir.Doğru uygulandığında önemli ve olumlu sonuçları hayatınıza bir şekilde yansıyacaktır. Ben bunu yaklaşık 11 sene yaşadığım Malezya'da kendi çevremde gördüm. Kendi evime uyguladığımda da gördüm. Birkaç sene öncesine kadar feng shui Batı'da hiç bilinmiyordu. Fakat insanlar yaşadıkları ortamlarda bu dengeyi yakalayıp, maddi olarak da faydasını gördükleri zaman bu ilgi başladı. Yaşadığımız dünyanın gizli kalmış yönlerini feng shui sayesinde öğrenmeye başlıyoruz. Yaşam konusunda ki endişelerimizi bir an için bir tarafa bırakıp, etrafımızı çeviren enerjilere bir başka bakmayı deneyelim. Dünyamızın görünmeyen güçlerinin, gizli kalmış potansiyellerini arttırarak hayatımıza olumlu yeni bir yön vermeyi deneyelim. Feng Shui'nin sözlük anlamı "rüzgar" ve "su" dur. Doğayı etkileyen iki akıcı güç olarak tanımlanır. Feng Shui, yaşadığımız iç ve dış mekanlarda hayatımızı etkileyecek olumlu etkenlerin arttrılmasını, olumsuz etkenlerinde önlenmesini gösteren yöntemlerdir. Kısacası Feng Shui, doğanın güçlerini ve enerjisini yönlendirme sanatıdır. Bu yöntemleri kullanarak evren ile denge içinde yaşamayı sağlayabiliriz. Feng Shui yöntemlerini yaşadığımız mekanda ve işyerimizde uygulayarak, şansımızın artmasını, pozitif enerjinin yayılmasını sağlamış oluruz. Feng Shui'ye göre şans 3 grupta toplanır ve buna KOZMİK ÜÇLÜ adı verilir. Doğuştan Gelen Şans (Değişmez) İnsanın Kendi Yarattığı Şans(Değişir) Dünyevi Şans(Değişir) İnsanlar bir şansla dünyaya gelirler. Buna KADER denir ve bu kaderi değiştirmek mümkün değildir. Değiştiremediğimiz kaderin dışındaki diğer şansların kontrolü bizim elimizdedir. İnsanlar çalışarak, iyi bir eğitimle ve akıllarını kullanarak kendi şanslarını yaratırlar ve Bu şansın kontrolü mümkündür. Olumsuz yönlerini, Feng Shui uygulayarak olumlu hale getirebiliriz. Doğada varolan enerjileri aktive ederek dünyevi şansımızı arttırabiliriz Neden bazı aileler diğerlerinden daha fazla zenginleşir? Neden bazı şirketler büyürken diğerleri küçülür ve kötü duruma düşer? Neden bazı insanların hayatlarında olumlu olaylar yaşanırda, bazıları herşeylerini kaybeder? Çin'liler bu sorulara Feng Shui teknikleri ile bir açıklama getirirler; Pozitif ve Negatif enerjilerin insanların hayatını olumlu ve olumsuz yönde etkilediğine inanırlar. Feng Shui'yu doğru olarak uyguladığımız takdirde kendimizde ve aile bireylerimizde olumlu sonuçlar göreceğiz. Böyle bir bakış açısından yola çıkarak, hiç kimse Feng Shui hakkında bilgi edinmeme isteğini duyamaz. Feng Shui bize yaşadığımız mekandaki, işyerimizdeki yani çevremizdeki etkenleri olumlu yönde nasıl kullanacağımızı öğretir. Yaşadığımız mekanda çevremizde bizi etkileyen ve devamlı hareket eden kozmik, metafiziksel enerji vardır. Bu enerjinin adı "Chi"dir. Chi atmosferde sessizce ve görünmeden sürekli dolaşır, çok güçlüdür. Çin'liler bu gücü "Ejderha'nın kozmik nefesi" olarak tanımlarlar. Feng Shui bu enerjiyi bize en faydalı olacak şekilde kullanmayı gösterir.

CHI, YAŞAM GÜCÜ

CHI, YAŞAM GÜCÜ Çin'liler, Chi'yi, evrenin enerjisini, ejderhanın nefesi olarak sembolize ederler. Gözle görülemeyen enerji dalgaları bütün canlılara hayat verir. Kainatta herşeye hayat veren bu enerjinin akışı yumuşak ve yavaş olmalıdır. Chi'nin akışını kontrol ederek uyguladığımız düzenleme Feng Shui'nin temel kurallarını oluşturur. Bu evrensel enerjinin(Chi), yaşamımızdaki etkilerini kontrol etmemiz bizim elimizdedir. Doğu felsefesi, insanın yaşam ve yaşam dışı ilişkilerini dengeleyen bir sistemin olduğu teoresini savunurlar. Bu teori TAO felsefesi ile açıklanır. Evrende varolan herşeyin sürekli bir değişim içinde olmasına, birbirini etkilemesine ve ilişkilerin düzenine TAO denir. Yin(-) ve Yang(+) enerjilerinin bu düzen içinde ki hareketi, dengesi, varoluşun temelidir. Bu iki zıt enerji birlikte ve denge içinde bir potansiyel oluştururlar. Tao felsefesine göre herşey kendi içinde zıt olanı barındırır ve birbirini tamamlar. Kadın olmadan erkek, gece olmadan gündüz, yaşam olmadan ölüm olamayacağı gibi. Hareket eden herşeyin enerjisi pozitif, durağan olanların negatifdir. Havanın(feng) hareketini rüzgar olarak hissederiz. Su(shui) ise, bulunduğu her yere hayat verir. Akarsular, okyanuslar, denizler, doğanın, insanların enerji kaynaklarıdır. Durgun suları(göller, akvaryumlar, havuzlar gibi.), temiz tutarak enerjiyi arttırabiliriz. Bu dengeyi çevremizde ysşanılan mekanlarda, ne varsda temiz tutarak sağlayabiliriz. Modern teknoloji ve nüfus artışı Evren'in varolan güçlerini olumsuz yönde etkilememektedir. Bu olumsuzluk, insanoğlunun, doğayı kirletmesi, yanlış yapılandırması ile ortaya çıkmıştır. Dengenin bozulması ile duygularımız, sağlımız, ilişkilerimiz kısacası hayat ile ilgili herşeyin olumsuz yönde gelişmesine sebep olmuştur. Feng Shui, doğadaki bu dengenin, iç ve dış mekanlarda, ne şekilde sağlanması gerektiğinin yöntemlerini gösteriyor. Evren'de hiçbirşey tek başına varolamaz. Enerji akışını, iç ve dış mekanlarda olumlu yönlendirmenin yöntemleri Feng Shui uygulayarak sağlanabilir. Meditasyon, yoga, tai-chi, kung-fu gibi uzakdoğu yöntemleri insanın zihinsel ve fiziksel olarak hayatlarına yansımasını sağlar. Feng Shui teoresine göre yaşam bir yoldur. Bu yolculuk sırasında gideceğimiz yön ve yöntemler bizim kararlarımıza bağlıdır. Feng Shui bu yolculuk sırasında ki seçeneklerden biridir. Pozitif Enerji(Sheng Chi): Chi, enerji, toprakta, havada, insan vücudunda, rüzgarda, her yerde vardır. Önemli olan bu enerjiyi hiçbir şekilde bloke edecek ortam yaratmamak ve bu enerjinin akışının dik bir hat üzerinde olmamasını sağlamaktadır.Daha fazla bilgi için tıklayınız. Negatif enerji(Shar Chi): Dik bir hat üzerinde bize yansıyan enerjinin akışı hızlı olacaktır. Feng Shui bize bunu önleyici yöntemlerde gösterir.

Yin Yang Kavramı

YİN VE YANG KAVRAMI YİN Karanlık, ölüm, gece, negatif, soğuk, kadın, pasif, yumuşak, kış vs. YANG Işık (aydınlık), yaşam, gündüz, pozitif, sıcak, erkek, aktif, sert, yaz vs. ( Yin ) Negatif Enerji (Yang) Pozitif Enerji Gündüz olmadan gece sıcak olmadan soğuk kış olmadan yaz olmaz. * Yaşam/ Ölüm, Güneş/ Ay, Gece/Gündüz. Bütün bu oluşumlar tek başlarına var olamazlar. Biri olmadan diğeri olamaz. Pozitif ve negatif enerjilerin birbiri ile olan ilişkisi insanoğlunun varoluş kuralıdır. * Herşey kendi zıddını taşır. Zıt enerjiler birarada olduğu zaman değişim ve potansiyel ortaya çıkar. Yin ve Yang enerjileri sürekli değişim içindedirler. Biri olmadan diğeri olamaz. Ne yin enerjisi ne yang enerjisi, evrende ve mekanda tek başlarına olamazlar. Potansiyel enerji üretebilmeleri için dengeli bir şekilde bir arada olmalıdırlar. Bu dengeyi kurmak için, hangi odanın ne amaçla kullanıldığı önemlidir. Ofislerde ki dekorasyonlara dikkat edildiğinde, genellikle gri ve koyu renkler kullanılır. Uzun koridorlar, kutu kutu odalar, koyu renk duvarlar v.s. Bunun birçok örneği vardır. Bu tür ofisler feng shui açısından iyi değildir. Çok fazla yin(-) enerji, bulunan mekanlarda hastalık, ölüm, ilişkiler gibi hayat ile ilgili hiçbirşey olumlu gitmez. Her iki enerji birbirini tamamlar. Element teorisi bu ilişkiyi en iyi şekilde açıklar. Hiçbir şey durağan olmamalıdır. Sürekli bir değişim içinde ve dinamik olmalıdır. Bunun örneklerini doğada, evrende en açık şekliyle görebiliriz. Elementleri incelerken "ÜRETEN" ve "YOKEDEN" özelliklerini bilmek Feng Shui'nin temel kurallarındandır. Bu aynı zamanda Çin astroloji bilimlerinde de kullanılır. Evrendeki 5 elementin yapıcı ve yıkıcı döngüsüyle de Chi'nin hareketi açıklanır. Yapıcı döngüde Chi, Merkez'deki topraktan yola çıkarak Batı'ya (metale) oradan Kuzey'e (suya), sonra Doğu'ya (ağaca) ve en son Güney'e (ateşe) akıyor. Buradan tekrar Merkez'e(toprağa) geçiyor. Çünkü Ateş, toprağı/külü yapıyor; Toprak mineralleri barındırıyor; Metaller/mineraller suyu ortaya çıkarıyor; Su ağacı oluşturuyor; Ağaç'da ateşi besliyor.